İmamoğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle;
“Deprem toplanma alanlarıyla ilgili rakamlar veriliyor. 2859 adet alandan bahsediliyor. Ne yazık ki bu alanların bir çoğu deprem toplanma alanı tanımına uymuyor.
Deprem toplanma alanlarının bir tanımı, ölçeği gibi alt yapısı olmalıdır. İstanbul’da deprem toplanma alanları konusunda karnemiz zayıf. Bu konuyu hep birlikte çalışacağız.
Biz kafamızı kuma gömecek durumda değiliz. Bu sorunun siyasi partisi olmaz. Gerçeklerle yüzleşeceğiz, yüzleşirken çözümler üreteceğiz. Bir yandan da dua edeceğiz ki deprem İstanbul’a geç gelsin.
Bu sırada hasar tespit edilen binalarla ilgili süreç devam ediyor. Şüphesi olan vatandaşlarımıza yönelik hizmetler gerçekleşiyor.
İBB’nin teknik koşulları bir çok konuda iyi seviyede. Bir günde 360 bin kişiye yemek imkanı sağlayacak bir lojistik merkezi vardır.
İstanbul’un yapılaşma ve deprem toplanma alanı sorununu aşmak için bir seferberliği başlatmış durumdayız.”
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle;
“İstanbullulara öncelikle geçmiş olsun dileklerimizi ifade etmek isterim. Can kaybının olmaması bizim en büyük sevincimizdir.
Sayın başkan doğal olarak kendisi ve arkadaşlarıyla önlerinde duran riski aşmak için elinden gelen çabayı göstereceğini ifade etmiştir. Bu da onun en doğal hakkıdır. Yasal hakkıdır.. Görevidir..
Bir şeyin altını önemle çizmek isterim. 99’da büyük bir deprem yaşadık. 20 bine yakın yurttaşımız hayatını kaybetti. 30 bini aşkın yaralımız oldu. Dönemin başbakanı Allah rahmet eylesin Bülent Ecevit, kara yoluyla İstanbul’a ulaşamadı. Büyük bir acıydı Türkiye seferber oldu dünyadan birçok yardımlar geldi. Ve biz yaralarımızı sarmaya çalıştık.
Deprem vergileri, vergi yasaları çıktı. Bu ülkenin 80 milyonu gönüllü olarak gitti vergilerini ödedi. Yaralar sarılacaktı. İstanbul başta olmak üzere deprem riski taşıyan bütün bölgeler depreme dayanıklı hale gelecekti.
“NE OLDU O DEPREM VERGİLERİ?”
Şimdi değerli arkadaşlar şu soruyu sormaktan edemiyorum. Ne oldu o deprem vergileri? Nereye gitti o deprem vergileri? Devleti yöneten insanların, geleceği görmesi lazım. Devleti yöneten insanların, 16 milyon kişinin risk altında yaşadığı İstanbul’u riskten nasıl kurtarırız hesaplarını yapmaları lazım. 1999 – 2019… Aradan geçmiş 20 yıl. 20 yıl geçmiş şimdi hala başladığımız noktadayız. Ben bunu sormak zorundayım. Kimin için? Risk altında bulunan 16 milyon insanın hakkını savunmak için sormak zorundayım. Ülkeyi yönetenlerin bunun hesabını vermesi lazım. Nereye gitti bu paralar?
“1999 – 2019 NEDEN BU KADAR UZUN SÜRE BEKLENDİ”
Biz süreci baltalamak gibi böyle bir düşünce elbetteki olamaz. İşbirliği içinde bu bataktan İstanbul’u kurtarmak zorundayız. Ben şundan yüzde yüz eminim. İstanbul’daki bütün belediye başkanlarımız, sadece CHP’li değil diğer partili belediye başkanlarımızda… El birliği ile elbetteki çalışacaklardır. Riski aşmak için elbetteki mücadele edeceklerdir. Ama temel soru şu; 1999 – 2019 neden bu kadar uzun süre beklendi.
“BEN BU SORUYU SORMAYAYIM MI ALLAH AŞKINA”
Sayın başkan önemli bir ayrıntıya daha dikkat çekti. Toplanma alanları 470’iken, hiç o depremden hayatını kaybeden 20 milyon insanın ahı bir tarafta, kalkıyorsunuz bunların büyük bir kısmını 400’e yakınını imara açıyorsunuz. Ben bu soruyu sormayayım mı Allah aşkına. Şimdi biz bunları sormasak ne zaman soracağız. Yazık günah değil mi bu ülkeye. Her deprem sonrası yaşanan kayıplar milli servet kaybı değil midir?
“ONLAR RİSKİ ÖNDEN GÖRÜR BÜTÜN ÖNLEMLERİNİ ALIR”
Batı’nın ya da uygar dünyanın devlet adamlarıyla, bizim siyasi parti başkanları ya da yöneticileri arasında temel bir fark vardır. Onlar riski önceden görür, bütün önlemleri alır. Risk gerçekleştiği zaman insanlar hayatlarını kaybetmez. Bizim gibi geleceğini göremeyen bunların hesabını yapamayan yöneticiler ise risk gerçekleşir, insanlar hayatlarını kaybeder, ondan sonra önlem almaya başlarlar. Bir süre sonra toplum unutur. Önlem aldıkları yerde o süreci orada keserler. Başka bir sürece Türkiye tekrar girer. Yazıktır bunun böyle olmaması lazım. Geçmişten ders çıkarmamız lazım.
Bakın yeni bir yönetim var. Genç bir arkadaşımız var. Onun iyi bir ekibi var. İstanbul’a aşık bu insanlar. İstanbul’un deprem riskini bir şekilde tümüyle ortadan kaldırmak istiyorlar. Ellerinden gelen her türlü çabayı harcamak istiyorlar. Onlar sadece merkezi hükümetten ‘bize engel olmayın’ diyorlar o kadar. Yapacaklar her şeyi yapacaklar. İstanbul’a aşık olan, İstanbul’u seven bir ekip var. Bu ekibe herkesin destek olması lazım.
“DEPREMDE ÖLENLERİN PARTİSİ OLMAZ”
Başkan yine çok önemli bir şey söyledi. Bu işin partisi olmaz. Depremde ölenlerin partisi olmaz. Bütün bunları yaparken geçmişe dönüp neler olduğunu da sorgulamamız lazım. Gelecek yöneticilerin de bundan bir şekilde ders çıkarması lazım. Aynı hataları tekrar etmemesi lazım.” (sözcü)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |