"BAŞBAKAN olabilirsin ama cumhurbaşkanı olamazsın" diye seni küçük düşürecekler...
"Hele bir ol da görelim" diye sana tehditler savurup gözdağı verecekler.
Miting yapıp "Atam! Bu adam Çankaya’ya çıkacak ve bizim felaketimiz olacak" diye seni Anıtkabir’e şikáyet edecekler...
Mahcup karakterli olanlar "darbe iması" yaparak, arsız tabiatlı olanlar alenen "darbe çağrısı" yaparak seni korkutup püskürtmeye çalışacaklar...
Kendilerine "Rektörler Komitesi" adını veren bir grup, bilgiç ve küstah alkışlarla seni ifrit edecek...
Alenen tarafgirlik yapan YÖK Başkanı, senin "tarafsız" olmayacağın üzerine hüküm bina edecek...
Yargıtay’ın onursal başkanları ve savcıları, seçimi tartışmalı kılacak savlarla senin önüne kanundan barikatlar kuracaklar...
Eski defterleri karıştıran "Cinliğin doruğundakiler", senin sabıka kaydına dört elle sarılıp ortamı bulandıracaklar.
Eski konuşmalarını piyasaya sürüp senin ne yaman bir "irticacı" olduğunu kanıtlamaya çalışacaklar...
Kendi seçiminde cumhurbaşkanını halkın seçmesi gerekliliği aklının ucundan bile geçmeyen eski Cumhurbaşkanı, "Cumhurbaşkanını benim halkım seçmeli" diye feryat edecek...
Ve sen bütün bu olup bitenlerden sonra...
"Tamam ağalar, tamam beyler... Ne diyorsanız öyle olsun" diyerek geri adım atacaksın, öyle mi?
* * *
Ey Tayyip Erdoğan...
Eğer geri adım atarsan...
Bil ki:
"Karizma", "delikanlılık", "racon adamlığı", "korkusuzluk", "Kasımpaşalılık", "ödünsüzlük" falan üzerine kurulan o muazzam imajın, fos diye çöker.
Zoru görünce çark eden Mesut Yılmaz’dan ya da sıkıştırılınca imzayı basan Erbakan’dan bir farkın kalmaz.
İmajın kokar, gökyüzünü kokutur.
Bu dakikadan sonra oraya çıkmak boynunun borcudur.
Görmüyor musun?
Adamlar senin oraya çıkmanı farz hale getirecek ne kadar atraksiyon varsa hepsini çekiyorlar.
Çıkmanı kaçınılmaz hale getiriyorlarsa senin kaçınman mümkün müdür?
Hem unuttun mu?
Bunlar senin için "Muhtar bile olamaz" demişlerdi. "Partinin başına geçemez" demişlerdi. "Başbakanlık mı? Aman Tanrım olamaz" demişlerdi. "Geriliyoruz, dayanamıyoruz" demişlerdi.
Ne oldu?
Sonunda tüm o öcü masallarının nasıl da içi boş olduğu anlaşılmadı mı?
O halde...
Şimdi tıknefes bir koşucu gibi Çankaya tepesinin önünden gerisin geri kaçacak mısın?
* * *
Ey Tayyip Erdoğan...
Ben de bir ara "uzlaşma"dan falan söz ediyordum.
Ama şimdi görüyorum ki:
"Uzlaşı" sözcüğü bir paroladan ibaretmiş.
Meğer...
"Uzlaşı" sözcüğü, "Tayyip Erdoğan’ı Çankaya’ya çıkarmamaya yeminli" olanların parolası imiş.
Öyle olmasa...
Sana "uzlaş" diyenler, uzlaşmaya bu kadar kapalı olurlar mıydı?
Değil mi ki...
Senin seçilmeni "meşru" bulmuyorlar...
O halde sen de meşruiyetini kanıtlamalısın.
Değil mi ki...
"Herkes olabilir ama Tayyip Erdoğan asla" diyerek meseleyi alabildiğine kişiselleştiriyorlar...
O halde sen de meseleyi kişisel almalı ve aday olmalısın!
Ayrıca...
"Yasal olarak önünde hiçbir engel bulunmayan birinin, bir makama gelmesini imkánsız kılan bu çarpık anlayış" daha ne kadar sürecek ki?
Bugün sorun olan sensin, yarın bir başkası.
O halde gör resti, koy postayı.
Bırak nereden koparsa kopsun.
Çünkü...
Bu memleketin başka türlü normalleşmesi mümkün olmayacak.
(Ahmet Hakan-HÜRRİYET)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...