15 Ağustos 2007
TURKTİME: Metehan Demir, Şamil Tayyar ve siz Ankara gazeteciliğinin bu dönemdeki adeta üçlü sacayağı oldunuz. Sizi ön plana çıkaran unsur nedir? Ankara neden sizden soruluyor?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Diğer iki arkadaşımız da gerçekten iyi gazetecilerdir. Görebildiğim kadarıyla bizim mobilitemiz, hareketliliğimiz çok yüksek. Bu, çok yere gitmek, kulağı çok açık olmak, sezgisi güçlü olmak ve duyarlı olmaktan kaynaklanıyor. Özellikle bu dönemde Ankara hareketli, Ankara Temsilcilerinin de hareketli olması gerekiyor.
TURKTİME: Ardan Zentürk ile yaptığım söyleşide Zentürk, artık alanda olan gazetecilerin döneminin geldiğini, dolayısıyla sizin çok doğru yolda olduğunuzu söylemişti. Ama alanda olmayan birçok Ankara Temsilcisi var. Onları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Ardan Zentürk’e teşekkür etmek gerekir. Çok doğru bir tespit. Maalesef medyadaki genel sorun çok fazla masabaşı çalışmak, olaylara uzaktan bakmak. Pek çok gazeteci güne birbirlerini okuyarak ve birbirleri ile yazı yazarak başlıyor. Bu, belki çok ileriki yaşlarda olabilir. Gazeteciler belki o kadar ileri görüşlü hale gelebilirler ki olayları uzaktan bakarak da yorumlayabilirler. Ama şimdi Ankara çok hareketli, çok dinamik. Dolayısıyla gazetecinin de çok hareketli olması gerekiyor. Sadece iktidara, sadece muhalefete yada sadece askere giderek olmaz. Yada bunların herhangi birini ihmal ederek de olmaz. Herkese güven vereceksiniz ve baktıkları zaman size “Bu, gazetecidir. Yazdığı zaman doğru düzgün yazar” diyecekler. Böyle bir algı oluşturmanız gerekmektedir. İnsanların güven kazanmaları gerekir ki bu zamanla olacak bir şeydir. Güven kazanmak en zor iştir. Ama çok önemli bir kazançtır.
“ANKARA GAZETECİSİ UYANIK OLMAK ZORUNDA…”
TURKTİME: Bir yazınızda son dönemin sorunun biraz da gazetecilerin “bazı partilerin şubesi” gibi çalışmaları olduğunu yazmıştınız. Bunu biraz açar mısınız? kim hangi partinin şubesi?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Bütün gazeteleri açın bakın, göreceksiniz. Genel bir bakış açısını vermek, sadece doğruları anlatmak, bütün manzarayı vermek yerine kendilerine sadece belli misyonları yükleyen gazeteciler var. Onlar yalnız bir kişiye yada partiye yakınlar, sadece o kişi yada parti cephesinden olaylara bakıyorlar. O kişi ve o partinin çıkarı için gazetecilik yapıyorlar. Ama bu, gazeteciliğin temel ilkelerine aykırı. Gazetecilik bir mesafe işidir. Kaynaklarınıza hem çok yakın olacaksınız ki doğru bilgi alabilesiniz, ama onlara mesafeli de olacaksınız ve olayların kahramanı haline siz gelmeyeceksiniz. Gazeteci olayların kahramanı haline gelmemelidir. Maalesef bizde yaşanan sorun budur.
TURKTİME: Ankara gazeteciliğini analiz ettiğiniz bir yazınızda Ankara temposunda bu işi layıkıyla yapmak için müthiş uyanıklık gerek demiştiniz. Siz bu işi layıkıyla yaptığınıza inanıyor musunuz? Yani müthiş uyanık mısınız?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Uyanıklıktan kasıt şu; maniplasyona aracı olmamanız gerekiyor. Çünkü çok büyük bir güç savaşı ve çetin bir mücadele var Ankara’da. Burada gazeteciler, hele de bir Ankara bürosunu yönetenler çok uyanık kalmak zorunda ki maniplasyona aracı olunmasın. Ben çok uyanık olmaya çalışıyorum. Çok titiz, dikkatli, çalışkan olmak için uğraşıyorum. Bunları da Ankara bürosundaki başarılı arkadaşlarımla bir ekip olarak yapmaya çalışıyorum. Bütün arkadaşlarım bu duyarlılığı anlamış durumdalar. Çok iyi durumdayız, daha da iyi olacağız çünkü kafamızda Ankara’ya dair çok düşünceler var.
TURKTİME: Nedir bu düşünceler?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Daha önce de söylediğim gibi Sedat Ergin’in Hürriyet’in temsilcisi olduğu zaman koyduğu o çıtayı yakalarsak Akşam gazetesi olarak hem Ankara bürosuna, hem temsilci olarak bana hem gazetemize, hem genel yayın yönetmenimize hem de patrona kadar herkesin gurur duyacağı ve yararlanacağı bir çıta olmuş olacak.
“HADDİMİ BİLİRİM!!!”
TURKTİME: Serdar Turgut sizin müthiş çalışkanlık ve titizliğinizle yıldızınızı hızla yükselttiğinizi ve yayın yönetmenliğinin en önemli kararının sizi Ankara temsilcisi olarak atamak olduğunu söylüyor. Bu yükselen yıldız sizi nereye götürecek? Hedefiniz nedir?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Ben şu anda 35 yaşındayım. Ama bu yaşta 6 yıllık Ankara temsilciliği deneyimim var. 3,5 yılı SKY TÜRK’ün Ankara Temsilciliği olarak geçti. Şimdi ben bunu önümüzdeki 4-5 yılda bahsettiğim çıtayı yakalamak için kullanmayı düşünüyorum. Şimdilik en önemli hedefim bu.
TURKTİME: Yani planlar sadece Ankara’ya yönelik…
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Evet.
TURKTİME: Ama medyadaki işleyişe bakarsak Ankara Temsilciliği’nin genel yayın yönetmenliği öncesindeki son durak olduğunu söyleyebiliriz. Bu perspektiften baktığınızda bir gün genel yayın yönetmeni olursam şunu şunu yaparım diyor musunuz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Her gazetecinin hedefinde önce Ankara temsilciliği sonra da genel yayın yönetmenliği vardır ve olmalıdır da. Ama genel yayın yönetmenliği çok önemli bir iştir ve talip olunacak bir iş de değildir. Kendinizi hazırlamanız gereken, bir olgunluk dönemi işidir. Çünkü artık bambaşka dengeler söz konusudur. Kuşkusuz benim de ileriye yönelik böyle bir hedefim ve idealim var. Bu ideal beni canlı tutan, besleyen, geliştiren bir hedeftir. Ama söylediğim gibi o aynı zamanda belli bir olgunluğun, yaşanmışlığın ve tecrübenin gerektirdiği bir makamdır. Dolayısıyla ben haddimi bilirim.
“ERTUĞRUL ÖZKÖK TÜRK BASININ ZİRVESİDİR”
TURKTİME: Ankara temsilciliğinde örnek aldığınız ve o örneklerden hareketle oluşturmaya çalıştığınız bir model vardı. Genel yayın yönetmenliği hedefinizde de böyle örnek aldığınız bir isim var mı?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Şu an itibariyle Genel yayın Yönetmenliği Ertuğrul Özkök’ün ismi ile özdeşleşmiş bir makamdır. Özkök gerçekten de çok başarılı. Bazen Başbakan’ın gezilerine birlikte katıldığımızda da Ertuğrul Özkök’ü çok yakından gözlemleme imkanı da buldum. Örneğin Başbakan’la sohbetine baktığınız zaman başka bir çok gazeteci “…Aman sayın Başbakanım, ne güzel…” şeklinde ifadeler kullanırken Özkök, kiminle görüştüyse hep bir şekilde ülke için iyi olduğunu düşündüğü fikirleri Başbakan’a anlatmaya çalışır. Özkök’ün bu tavrı beni çok etkilemiştir. Özkök aynı zamanda bir sosyolog. Sonuçta 17 yıldır Türkiye’nin en büyük gazetesini yöneten bir fikir adamı ve düşünceleri olması da gayet normal. Orada kendisini Başbakan’a anlatmaya pazarlamaya çalışan birisi gibi değil hiçbir zaman. Daima ülkesi için iyi gördüklerini anlatıyor ve gerektiğinde başbakanı eleştiriyordu. Yazılarında da hakim rüzgara kapılmıyor. Rüzgara kapılmak yerine rüzgarını kendisi yaratıyor. Gündem belirlemede çok başarılı. Ertuğrul Özkök Türk basının zirvesidir. Ben eğer günün birinde böyle bir imkanım olursa Ertuğrul özkök gibi olmak isterim.
TURKTİME: Serdar Turgut alınmasın bu sözlerden…
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Benim bahsettiğim şey kişiliklerle, tarzlarla ilişkili bir şey. Her gazetecinin, gazete yöneticisinin bir özelliği vardır ve o da gazeteye yansır. Okuldayken şöyle bir şey okuduğumu anımsıyorum; her gazete ve televizyon genel yayın yönetmeninin kişiliğini yansıtır. Dolayısıyla kendimize model seçerken kişiliğimizin nasıl olduğunu da önemli bir detay olarak ortaya koymak gerekir. Ama Serdar Turgut kesinlikle çok zeki, çok renkli, onunla çalışmak kesinlikle çok eğlenceli. İyi bir uyum yakaladık ve bu uyum da grup içinde memnuniyetle karşılanıyor.
“ANKARA’DA HÜRRİYET YADA SABAH’LA DEĞİL MİLLİYET’LE YARIŞIYORUM”
TURKTİME: Sedat Ergin’in gazeteciliğinden övgüyle bahsettiniz ve Ergin’in buradaki başarısı Milliyet’e genel yayın yönetmeni yaptı. Ancak Ergin’in Milliyet’i ayağa kaldırmaya yetmediği ve yetmeyeceği yönünde eleştiriler var. Eksik ne?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Bence Sedat Ergin’in Milliyet’i gayet güzel. Ben, Ankara haberciliği olarak baktığım zaman şunu çok açık söyleyeyim, biz Ankara’da Hürriyet yada Sabah’la yarışmıyoruz, Milliyet’le yarışıyoruz. Çünkü orada Sedat Ergin’in bir bakışı var. İyi, ciddi bir gazete yapıyor. Belki değerlendirmek benim haddim değildir ama Sedat Ergin Milliyet’te de başarılı. Milliyet’te çalışmak ve bir şeyler yapmak çok zordur. Çünkü milliyet çok köklü bir kurum. Dolayısıyla orada atılım yapmak, değişimi yakalamak hiç de kolay değildir. Ben Milliyet’in Sedat Ergin’le birlikte daha iyi yerlere de gideceğini düşünüyorum. Sedat Ergin kesinlikle pes etmez. Kötü olduğunu da kabul etmiyorum.
TURKTİME: Serdar Turgut sık sık Milliyet’le dalga geçer. Geçenlerde de Fikret Bila’nın sizin haberlerinizin peşine nasıl gittiğini anlattı ve biraz da alaylı bir üslupla Milliyet’in kurtulması için sizleri takip etmesi gerektiğini yazdı. Milliyet’in Ankara’daki başarısı sizi takipten mi geçiyor?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Serdar Turgut “Benim yazdığım mizah yazılarını çok kişi ciddiye alıyor” diye sitemde de bulunur. O yazının şöyle bir hikayesi var. O gün gazetecilik açısından büyük bir iş yapmıştık ve o sadece bizim gazetemize ait bir işti. Fakat aynı gün Fikret Bila’da galiba olayı duymuş ve sonradan o da başvuruyor ve Devlet Bahçeli ile de görüşüp tek bizde olması gereken manşete ortak olmuştu. Ama orada Serdar bey gazetecilik refleksiyle bir mizah yazısı yazdı. Serdar Turgut Sedat Ergin’le çok eskiye dayanan bir dostluğa da sahip. Onu da bildiğim için orada sadece bir mizah yazısı kaleme aldığını söyleyebilirim. Ama burada Fikret Bila’nın hakkını da yememek gerekir. Bizim o gün Bahçeli ile röportaj yaptığımızı öğrenip randevu aldıklarına inanıyorum. Ama böyle bile olsa bu da başarıdır. Arkasında bir yatırım var. Biliyorum ki Fikret Bila geçtiğimiz üç dört yıl içerisinde Bahçeli’ye ziyarete gitti. Onun çayını kahvesini içti ki böyle bir dostluk kurdu da Bahçeli’nin bu kadar önemli açıklamasına bir şekilde ortak oldu. Bunu yadırgamıyorum.
TURKTİME: Ama ne olursa olsun gazeteci haberinde kıskançtır. O haberi paylaştığınızı gördüğünüz zaman ne hissettiniz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Çok üzüldüm. Başbakan’ın uzlaşırız mesajında olduğu gibi ertesi gün bütün gazetelerin bizden alıntı yapmasını çok isterdim. Başbakan uzlaşırız diye bize konuştu ertesi gün Hürriyet’ten üç yazar ismimizle bizden bahsetti. Bütün gazeteler “Başbakan’ın İsmail Küçükkaya’ya yaptığı açıklama, Akşama yaptığı açıklama” diye yazdı. Devlet Bahçeli’nin açıklamasının da öyle olmasını isterdim ama büyük başarıyı paylaşmış olduk. Ancak gazeteciler ilk kim gitti, kime konuşuldu bilirler. Ne yapalım, gazetecilik de böyle bir iştir.
“BU DÖNEMDE HİÇBİR PATRON ANKARA DENGELERİ İLE OYNAMAZ”
TURKTİME: Ankara temsilciliği gazetecilerin genel yayın yönetmenliğinden önceki son durağı olarak bilinir. Sizce bu duraktan en önce ayrılacak, (siz dahil) İstanbul’a en yakın temsilci kim?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Ankara Temsilcileri ile böyle bir değerlendirme yapmak çok zordur. Doğru da değildir. Çünkü kurumlar Ankara Temsilciliğine çok önem verirler. Doğrudur, Ankara Temsilcileri ileride genel yayın yönetmeni de olabilirler. Ama kurumlar genel olarak Ankara’da uzun emek harcadıkları, yatırım yaptıkları temsilcilerini de kolay kolay almayı da göze almazlar. Hamdi Akın ile bir sohbetimizde artık çok büyük bir işadamı olduğunu ve neden artık İstanbul’a gitmediğini sormuştum. Şunu söylemişti: “Ben İstanbul’a giderim, o kolay ama bana o zaman Ankara’da bir Hamdi Akın lazım.” Dolayısıyla bu çok önemlidir. Hiçbir Ankara temsilcisi arkadaş için böyle bir şey dememek gerekir. Çünkü o çok başka dengelerle ilgili mesele. Kısa vadede de ben herhangi bir Ankara temsilcisi arkadaşımla ilgili böyle bir gelişme olacağını zannetmiyorum. Çünkü Ankara şu anda çok önemli, önümüzdeki 3-4 yılda da öyle olacak. Genel yayın yönetmenleri de patronlar da Ankara temsilcileri ile ilgili dengelerle oynamak istemezler bu dönemde. Çünkü Ankara 3-4 yıl çok önemli olacak.
TURKTİME: Gazetecilik dışında neler yapıyorsunuz? Özel bir ilgi alanınız var mı?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Türk basınında genel bir eksiklik var. Türkçe’ye, genel kültüre maalesef yeterince özen gösterilmiyor. Gazeteciler kendilerini yetiştirirken buna yeterince önem vermiyorlar. Ben aynı zamanda 4 yıldır düzenli olarak Arjantin Aşina Felsefe Grubu’nun kurucusu ve aktif üyesiyim. Biz burada Prof. İlber Ortaylı, Prof. Ahmet İnam, Prof. Cengiz Güleç, Doç. Erol Göka, gibi hocalardan dersler alıyoruz. Mesela Kudret Emiroğlu ile Tanzimat’tan bu güne Türk siyasetini işliyoruz, tartışıyoruz. Türk edebiyatının en önemli isimlerinden Hilmi Yavuz’la bir araya geliyoruz. Gazeteci güzel Türkçe bilmelidir, buna çok önem vermelidir. Ben kendimi aynı zamanda bu şekilde yetiştiriyorum. Entelektüel donanım arayışım da var benim.
Okumayanlarınız bile onu çok yakından tanıyor. Çünkü neredeyse her gün bir kanalda Ankara’nın nabzını öğrendiğimiz son dönemin birkaç flash isminden birisi Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmail Küçükkaya. Başbakan’ın tarihi “uzlaşırım” açıklamasını da ilk kez ondan öğrendik MHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis’e gireceği yönündeki Bahçeli’nin yaptığı açıklamayı da. Peki nasıl oluyor da 35 yaşındaki bu genç temsilci yılların Ankara Temsilcilerini atlatarak Ankara’nın nabzının sorulduğu birkaç kişiden birisi olabiliyor? İşte Ankara Gazeteciliğinden Çukurova Grubu’nun medyadaki yeri ve hedeflerinden Ankara’daki sıcak gazetecilik rekabetine Küçükkaya’nın TURKTİME’a yaptığı çok özel açıklamalar...
TURKTİME: Gazetecilik sizin için ne anlam taşıyor? Nasıl karar verip gazeteci oldunuz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Gazetecilik kesinlikle benim tutkum. Kendimi bildim bileli gazeteci olmak istiyordum. Ve şimdi gazeteciliğin kişiliğimle de çok uyuştuğunu, örtüştüğünü gözlemliyorum. Nitekim daha öğrenciliğimin ikinci yılında, üniversitede gazetecilik okurken Hürriyet’te başlamam da bunun işaretidir. Mesleğimiz bizim kişiliğimizdir.
TURKTİME: Herkesin meslekte kendisine model olarak aldığı kişiler vardır. Sizin modeliniz kimdi?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Mesleğe başlarken önce Fatih Çekirge sonra Sedat Ergin hep benim için ayrı bir yer tutmuştur. Çünkü ben temsilci olacağımı biliyordum. Sabah gazetesinde muhabirken bile Sabah’ın o zamanki çekirdek kadrosu olan Mehmet Çetingüleç, Okan Müderrisoğlu, Ersin Bal, Uğur Şefkat ve Taşkın Şenol bana bir gün temsilci olacağımı söylerlerdi. Dolayısıyla Ankara Temsilciliğ’nde ayrı yeri olan Ergin ve Çekirge benim için ayrı bir yere sahiptiler.
TURKTİME: Şimdi temsilcisiniz ve genel yayın yönetmeniniz de çok farklı duruşu olan bir gazeteci. Serdar Turgut'un bilinen üslubu ile genel yayın yönetmenliğinin kendine has 'ağır' havasının çok örtüşmediği söyleniyor. Turgut sizce başarılı mı?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Serdar Turgut çok zeki, Türk basının en renkli isimlerinden bir tanesi ve muhteşem yazılar yazıyor. Bizim kendisiyle tanışmamız da 1991 yılına dayanıyor. 1991 yılında benim hikayem Hürriyet’le başladı. Gazetecilik yapmayı hayal eden iletişim fakültesinde okuyan bir genç olarak ikinci sınıfta Hürriyet’teyim ve orada Serdar Turgut da vardı. O zamandan beri serdar Turgut ile çok güvene dayanan bir ilişkimiz var. Bizim gazetemiz geçmişte Ankara-İstanbul arasındaki o gerginliklerin üst noktada yaşandığı bir süreçten geçti. Ama şimdi karşılıklı güvene dayalı şeffaf ilişki kurulmuş durumda ve böyle bir süreçten geçmiş olduğumuz için şimdi bu tür bir ilişkinin kurulmuş olmasını çok önemli buluyorum. Serdar Turgut’a her şeyi söyleyebiliyorsunuz. Bu, bizleri doru yola yöneltme konusunda önemli bir avantaj.
“SERDAR TURGUT SIRA DIŞI BİR ZEKA…”
TURKTİME: Serdar Turgut ile birlikte Akşam’da neler değişti?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Akşam gazetesi aslında siyaseten önemli, tarihi bir gazetedir. Biz Ankara olarak da çok iyi yapılandık. Her bir arkadaşım çok başarılı. Serdar Turgut Ankara haberlerini de iyi değerlendiriyor. Serdar Turgut’un getirdiği en büyük yenilik siyaseten güçlü olan bu gazeteyi İstanbul’da entelektüel kesime de ulaştırmış olmasıdır. Gazetemizin bir ayağını da böylece tamamlamış olduk. İyi bir denge ortaya çıkmış oldu. Ankara’daki arkadaşlarımızın yapmış olduğu haberler yılın gazetecilik ödülünü getirdi. Bunun gibi pek çok haberler hep Akşam merkezli olmaya başladı. Mesela Başbakan’ın “uzlaşırım” mesajını herkesin Akşam’dan öğrenmesi, sayın Bahçeli’nin genel kurula katılacağız derken Akşam’ı seçmesi… Bütün bunlar gazetemizin etkisinin artmasıyla oldu ve güzel bir görüntü ortaya çıkarmaya başladı. Mesela birkaç gün önce bir arkadaşımızı Hürriyet transfer etti. Çünkü burada öyle bir sistem kurduk ki biz muhabirlerimiz yıldız gibi yetişiyorlar. Biz buna çok önem veriyoruz. Liderlere gittiğimiz zaman yanımızda mutlaka muhabir arkadaşlarımız geliyor. Yani bir sistem kurduk ve bu sistem her bir arkadaşımızı daha da başarılı bir noktaya taşıyor.
TURKTİME: Daha önce çalıştığınız genel yayın yönetmenleri ile karşılaştırırsanız Turgut’un farkı hakkında ne söyleyebilirsiniz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Dediğim gibi Serdar Turgut sıra dışı bir zeka. Her sabah kendisi ile yaptığım görüşmede siyasete farklı bakmasından bir fırsat çıkarmaya çalışıyorum. Çünkü basındaki tek düze bakış açısının dışında biz burada şöyle bir denge kurduk; Ankara’nın havasını çok iyi alıyoruz, nabzı çok iyi tutuyoruz ve Serdar Turgut’un başka bakış açısıyla da onu sunduğumuz zaman ortaya ilgi çekici ve renkli malzeme çıkıyor.
TURKTİME: Akşam Grubu’nda bir gazetecinin köşe yazmasına kim karar veriyor? Ya da daha geniş yaklaşımla, sizde nasıl köşe yazarı olunur? Siz nasıl oldunuz mesela?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Banim yazarlık öyküm eski. 2000 yılında transfer olurken yazar olarak da başladım. Şimdi Akşam, daha fazla okunan, ilgi çeken ve gündem belirleyen gazeteler arasına girdiği için bu çıtanın da daha da yükseldiğini düşünüyorum. Dolayısıyla talepler arttı. Ama seçicilik de çok üst düzey noktaya çıkmış durumda.
TURKTİME: Sizin Akşam’a geçişinizle ilgili o dönemde çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Bu işin doğrusu nedir. Sizden dinleyebilir miyiz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Çok genç yaşta büyük bir gruba transfer olmakla ilgili ortaya çıkan bir takım spekülasyonlar olabilir. Ama onlar çok eskide kaldı. O dönemde meslek büyüklerim bana şunu tavsiye etmişlerdi; sen başarılı bir gazetecisin. Bu başarını sürdürdüğün zaman bunların kendiliğinden ortadan kalktığını göreceksin. Ve öyle oldu.
TURKTİME: Nuray Başaran'la uzun bir süre beraber çalıştınız. Bu süre içerisinde aldığınız görevlerde Başaran'ın size katkısı oldu mu? Örneğin yazar olmanıza, SKY temsilcisi olmanıza Başaran'ın katkısı nedir?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Nuray’la biz geçmişte birlikte çalışmıştık. İkimizin de birbirine katkıları olmuştur. Ben Nuray için esenlikler diliyorum.
“ÇUKUROVA GRUBU MAHALLENİN HIRÇIN ÇOCUĞU…”
TURKTİME: Hükümete tek muhalif grup Çukurova gibi duruyor. Hükümete karşı yapılan muhalif yayınların, bu grubun bir bankasına geçmişte aynı hükümet tarafından el konulması gerekçe gösteriliyor. Sizce bunun katkısı nedir?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Ben Çukurova Grubu medyasının hükümete muhalif bir duruş sergilediğini düşünmüyorum. Böyle bir şey söz konusu değil. Türk medyasının şu andaki yapısı içerisinde Türkiye’ye ve Türkiye’deki gelişmelere en objektif bakan, tamamen gazetecilik yapma refleksinde olan yer Akşam’dır. Biz Akşam olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Hiçbir partiye önyargımız yok. Hiçbir partiye uzak değiliz. Örneğin ben temsilci olarak bütün partilere karşı tam bir objektiflik ve kabul zihniyeti ile hareket ediyorum. Dolayısıyla hükümete de tamamen objektif yaklaşmaya çalışıyoruz. Ben kendim grubun Ankara’daki temsilcisi olarak buna çok dikkat ettiğim için grubumuz da böyle.
TURKTİME: Tamam, Akşam belki daha merkezde durduğu için böyle ama Güneş ve Tercüman açık bir şekilde bindiriyor…
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Medya grubunda merkezden bir politika belirlenmesi ve bunun uygulanması söz konusu değil. Gazetecilere editoryal bağımsızlığın en üst noktada tanındığı bir grupta çalışıyoruz. Güneş ve Tercüman için bir şey diyemem. Ama Akşam Gazetesi için konuşabilirim. Biz Akşam’da tam bir objektiflik içerisinde hareket ediyoruz. Türkiye’de basının çeşitliliği açısından bu da son derece önemli bir durumdur. Genel olarak şöyle bir değerlendirme yapmakta fayda var; Bizim Çukurova Grubu bazen mahallenin hırçın çocuğu gibi de davranıyor. Doğruları söylemek konusunda hiç kimse bir şey söylemezken Çukurova Grubu’nun bunu yaptığını görüyoruz. Çukurova Grubu medyasının varlığı ve güçlenerek yoluna devam etmesini bu açıdan Tür demokrasisi açısından da önemli görüyorum. Medyadaki çeşitliliği sağlamak açısından Çukurova grubu önemli bir mecradır.
“ÇUKUROVA MEDYA GRUBU BÜYÜK ATILIMIN EŞİĞİNDE…”
TURKTİME: Akşam Grubu sanki uyuyan bir dev gibi, atıl bir görüntüsü var. Türkiye'nin en büyük gruplarından birisi olmasına rağmen neden yeterince etkin görünmüyor?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Çukurova Grubu bütün medya olarak şu anda büyük bir atlımın eşiğinde. Geçtiğimiz süreçte çok büyük badireler atlattık. Hem içerde hem dışarıda, grubumuzun sahip olduğu şirketlerin yaşadığı sıkıntılar da buna sebep oldu. Gazete içinde de huzursuzluk yaşanmıştı. Ama şimdi Serdar Çaloğlu’nun yöneticiliğinde o zor süreçlerden başarıyla geçildi. Mali açıdan da önemli rahatlamaya ulaştık ve şimdi bir atılımın eşiğindeyiz. Önemli bir mecra olduğumuz için yabancı bir ortakla da işbirliği yapıyorlar ve bildiğim kadarıyla o işler de iyi gidiyor. Grup şirketleri artık daha fazla kendinden emin, medya grubu olarak da daha oturmuş ve büyük hedefler ortaya koyan ve büyüyen bir yapıya kavuştuk. Birkaç yıldır gayet iyi rakamlar elde ettik. Gazete içinde de uyumu sağlamış olan ve şimdi büyük bir atılımı gerçekleştirmenin eşiğinde olan bir grup olarak bu süreçte küçücük bir rolü bulunan birisi olarak bundan çok heyecan duyuyorum.
TURKTİME: Bu hedefler neler?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Akşam Gazetesi’nin daha büyümesi gerekiyor. Çok daha etkin, çok daha güçlü ve sözü dinlenir olması gerekiyor. Önemli mesafeler aldık ve bunun böyle gitmesi gerekiyor. Diğer gazetelerin de, mesela mali rakamlarına baktığımız zaman Güneş ve Tercüman gazetesinin de başarılı bir ivme yakaladığı gözüküyor. Çok önemli bir televizyon kanalı ve haber kanalı var. Bunların önemli işlevleri söz konusu. Bunların artık biraz daha fazla yatırımla daha iyi ve etkin bir noktaya kavuşması gerekiyor böyle olacağına inanıyorum.
TURKTİME: Çukurova Grubuna yeni ortak geldi. Bu süreç Çukurova Grubu'nun yol haritasında ne gibi değişiklikler yapabilir? 1 Milyar dolar vererek guruba ortak olanların, seyirci kalmayacakları açık...
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Ben bunu yöneticilerimle konuştuğum zaman hepsinin bu konuya olumlu baktıklarını, çok olumlu gelişmeler olacağı havasını alıyorum. Bizim grup şirketlerinin büyüme kültürü böyle bir yapıya müsait. Bu ortaklık reklam pastasından daha fazla pay almak, tirajı ve izlenirliği artırmak açısından iyi bir fırsat olarak gözüküyor. Yayın politikası olarak neler getirir yada götürür, şu anda onu bilmiyorum. Ama bütün süreçler olumlu gelişecek, bunu görebiliyorum.
TURKTİME: Yavuz Semerci'nin bir anda Akşam'da köşe yazmaya başlaması, Bab-ı Ali'yi iyi okuyanlara göre sıra dışı bir durum. Serdar Turgut'un yerine gelme ihtimalinden tutun da, Çukurova'nın yeni ortaklarıyla bağlantısına kadar bir çok senaryo üretiliyor. Semerci'nin Akşam'a gelmesinin anlamı size göre nedir?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Bu konuda bir şey söylemem yanlış olur. Bilmediğim bir konu.
“BİZE YAKIN BAKAN OLSA BİLE DOĞRUYSA OLUMSUZ HABERİNİ YAPARIZ”
TURKTİME: Diğer gazetelerle yada medya gruplarıyla karşılaştırırsanız kırmızı çizgileriniz açısından nasıl bir fark ortaya çıkar? “Biz faklıyız çünkü…” dediğinizde çünküden sonrası ne olur?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Buradaki en temel kriter, biz gazetecilik yapmaya çalışıyoruz. Bizim çok yakın olduğumuz bazı bakanlarla ilgili olarak bile haber geldiği zaman haberi araştırıyoruz ve doğruysa kullanıyoruz. Objektif gazetecilik yapmak konusunda Akşam Gazetesinde çok büyük bir çaba gösteriyoruz. Kim olursa olsun, yeter ki haber doğru olsun.
TURKTİME: Bu, fark mı aynı zamanda?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Evet, bence önemli bir fark.
TURKTİME: Meslek yaşamınızda sizin için ayrı bir yeri olan, en çok önemsediğiniz haber yada röportajınız hangisidir?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Başbakan’ın uzlaşırım sözünü söylediği röportajı çok önemsiyorum. Bu, tarihi bir sözdür. Sadece gazetecilik açısından değil, siyasi tarih açısından da ileride bu günler yazılırken Başbakan’ın kişililiği, karakteri, geçmişi, değişimi ve liderlik yapma tarzı hep bu tarihten sonra farklı değerlendirilecek. Şimdi görüyoruz; Başbakan uzlaşırım dedikten sonra Meclis Başkanlığı seçimi farklı cereyan etti, Ak Parti listeleri değişti ve daha bunun gibi pek çok önemli değişiklikler oldu.
TURKTİME: O mesajı nasıl aldınız? Önceden bu yönde bir hazırlık var mıydı kafanızda yoksa röportaj sırasında spontane bir şekilde mi gelişti?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Bunu sormayı, bu konuyu konuşmayı önceden aklımda tartmıştım. Israrlı olacaktım. Çünkü o gün Anayasa Mahkemesi kararı açıklanmıştı ve Başbakan’ın tavrı henüz belli değildi henüz. Dolayısıyla orada zamanlama açısından iyi bir döneme de denk geldi. Sohbet de samimi bir şekilde açılınca Başbakan da büyük bir içtenlikle cevap verdi.
“DOĞAN GRUBU İLE ÇUKUROVA GRUBU ARASINDAKİ SAVAŞ HAKKKINDA KONUŞAMAM ÇÜNKÜ…”
TURKTİME: Fatih Altaylı Turktime’daki bir yazısında Doğan Grubu’nun “doymayan grubu” olduğunu ve Ciner’i devre dışı bıraktıktan sonra şimdiki hedefinin Çukurova grubu olduğunu belirtmişti. Siz Doğan Grubu’nun bu iştahını nasıl değerlendiriyorsunuz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Ben Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi olarak bulunduğum pozisyon gereği Doğan Grubu ile ilgili böyle bir değerlendirme yapabilecek durumda değilim. Böyle bir hakkım da yetkim de yok. Bu, başka ölçekteki insanların alanı ve sorumluluğu ile ilgili bir konu.
TURKTİME: Ama zaman zaman Akşam dahil olmak üzere grup gazetelerinde Doğan Grubu’nu topun ağzına koyan haberler oluyor ve siz hem gazeteci hem de hem de temsilci olarak bu haberlerle birebir ilişkilisiniz. Bu savaş gazetecilik refleksinizi ne yönde etkiliyor?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Ama bu bizim boyutumuzda konuşulacak yada değerlendirilecek bir şey değil. Böyle bir şey söylersem yanlış olur çünkü bu başka bir düzlemin, daha büyük ölçekli bir bakış açısının işidir.
TURKTİME: O zaman Çukurova Grubu’nda çıkan Doğan Grubu haberlerinin gazetecilerin işi olmadığını söyleyebilir miyiz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Bu konuda söyleyebileceklerim bu kadar.
TURKTİME: Hemen aşağıda Hürriyet’in Ankara temsilciliği var, yani komşusunuz. İlişkileriniz nasıl? Görüşüyor musunuz oradaki gazetecilerle?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: İlişkilerimiz gayet iyi. Enis Berberoğlu’yu ben çok severim. İyi bir gazetecidir.
İDEAL KARIŞIMIM: FATİH ÇEKİRGE-SEDAT ERGİN-SEMRA ÇETİN…
TURKTİME: daha genç bir muhabirken temsilci olacağımı biliyordum dediniz. Bir gün temsilci olursam şunu şunu yapacağım gibi bir hedefiniz yada projeniz var mıydı?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Ben Ankara temsilciliğini çok önemserim. Ankara temsilciliği benim için büyük bir keyif ve tutkudur. Ankara Temsilciliği modeli olarak Fatih Çekirge ve Sedat Ergin’den çok etkilendim. Ve kendimi bir Ankara temsilcisi olarak Fatih Çekirge-Sedat Ergin karışımı bir model olarak görüyorum. Böyle bir model oluşturmaya çalışıyorum. Çabam bu yönde.
TURKTİME: Çekirge ve Ergin’de sizi çezbeden şey nedir?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Fatih Çekirge’nin haber refleksi olağanüstüdür. Habere bakışı ve haberden aldığı tat ve heyecan benzersiz, haber refleksi müthiştir. Çok önemli bir Ankara temsilciliği deneyimi vardır. Sedat Ergin’in de sahip olduğu saygınlık, Ankara’daki bütün kurumlarla olan düzeyli ilişkisi eşsizdir. Ben şimdi bunu yapmaya, bu karışımı kendi kişiliğimde model olarak yerleştirmeye çalışıyorum. Ankara temsilciliği çıtası böyle bir çıtadır. Mesela Sedat Ergin’in koyduğu çok üst düzey bir çıta vardır. Yani Ankara Temsilciliği çıtasını Sedat Ergin koymuştur. Bizim onu yakalamamız gerekiyor. Ben bu çıtayı yakalamaya çalışırken ikili modele bir şey daha eklemeye çalışıyorum. Şimdi Vatan Gazetesi’nin haber müdürü olan Semra Çetin ile Sabah’ta 7 yıl birlikte çalıştım. Habere karşı takıntı haline gelen bir mükemmeliyetçilik ve detaycılık bana Semra Çetin’den gelmiştir. Bunu da ekleyerek söyleyebilirim ki bu üçlü yapı benim Ankara’da sağlamaya çalıştığım modeldir.
TURKTİME: Yakalama yolunda nasıl gidiyorsunuz?
İSMAİL KÜÇÜKKAYA: Bu yolda iyi gittiğimizi, mesafe aldığımızı görüyorum. Şu anda biz Ankara’da çok iyi bir pozisyondayız. Ankara’da çok güçlü bürolardan birisiyiz. Ama o hedeften daha çok uzaktayız. Onu yakalamamız için çok çalışmamız gerekiyor ve daha da çok çalışacağız.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...