Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TRT Haber'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtlayarak, değerlendirmelerde bulundu.
Musul'u DEAŞ'tan kurtarma operasyonu konusunda Türkiye'nin pozisyonunun ne olduğu sorusu üzerine Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin baştan itibaren pozisyonunun belli olduğunu belirterek, Türkiye'nin Musul halkının bu işin içinde ana unsur olması, koalisyon güçlerinin de havadan desteğiyle DEAŞ'ın süpürülmesi, eğitilen, donatılan yerel unsurlarla da bu işin kotarılması şeklinde bir görüşü ortaya koyduğunu bildirdi.
Türkiye'nin Musul ile ilgili önemli endişelerinden birinin de Haşdi Şabi, PYD gibi bazı unsurların Musul'a getirilerek, "DEAŞ'a karşı operasyon yapıyoruz" denilerek konuşlandırılması olduğunu anlatan Kurtulmuş, üçüncü bir hassasiyeti de Türkiye'nin Başika'daki varlığının oluşturduğunu kaydetti.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin Başika'daki varlığının tesadüfen ortaya çıkmadığını vurgulayarak, Irak merkezi hükümetinin onayı ve daveti, ayrıca Kuzey Irak yönetiminin de davetiyle Başika'da bir varlık oluşturulduğunu ifade etti.
Kurtulmuş, "Bu tamamıyla meşrudur ve bu Türkiye'nin Başika'daki varlığını bir şekilde tehdit edecek hiçbir gelişmeye de fırsat verilmemelidir." diye konuştu.
Numan Kurtulmuş, dün itibarıyla da Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin de Irak merkezi hükümetiyle görüşlerini paylaştığını aktararak, "Türkiye, gizli kapaklı, meydanda başka bir şey, kapalı kapılar ardından başka bir şey söylemiyor." dedi.
"Şu ana kadar operasyonun, 36 saatlik bu süre içinde geldiği noktada, Türkiye'nin temel tezlerine aykırı bir durum söz konusu değildir." ifadesini kullanan Kurtulmuş, Haşdi Şabi ve PYD unsurlarının karadaki harekatın içinde bulunmadığı bilgisine sahip olduklarını kaydetti.
Kurtulmuş, "Ümit ediyoruz ki olmayacaklardır. Türkiye, bu anlamda da görüşlerini sonuna kadar dirayetle savunuyor ve şu ana kadar bizim tezlerimizin dışında bir gelişme olmadı." değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Musul meselesinde "Hem sahada hem masada olmalı" dediğini ancak başta ABD olmak üzere, koalisyonun diğer ülkelerinden buna karşı bir direnç gösterildiği hatırlatılarak, nasıl bir diplomatik temas yürütüldüğü, Türkiye'nin sahada ve masada olup olmayacağı soruna Kurtulmuş, "Şartlar, Türkiye'nin sahada ve masada olmasını zorunlu kılıyor." karşılığını verdi.
Musul'un Türkiye'yi yakından ilgilendirdiğini anlatan Kurtulmuş, "Neresinden bakarsanız bakın Musul'un bugünü, Türkiye'yi birebir ilgilendiriyor. Oradaki askeri varlığımız bizi birebir ilgilendiriyor." diye konuştu.
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'nin masada güçlü bir şekilde bulunacağına işaret ederek, "Eninde sonunda her halükarda bölgedeki bütün denklemlerde Türkiye olmak mecburiyetindedir. Bunu Amerika da biliyor, Rusya da biliyor, Irak merkezi hükümeti de biliyor. İstedikleri, Türkiye masada mümkün olduğu kadar zayıf bir şekilde olsun, burada oynanacak bir oyunun bozulmasına mani olacak pozisyon elde etmesin." değerlendirmesinde bulundu.
"Bizim tezimiz açıktır. Irak, Iraklılarındır. Musul Musullularındır. Buradaki Türkler, Kürtler, Araplar, Sünniler, Şiiler, Ezidiler, bütün bu faklı unsurlar yeni gelmediler buraya." diyen Kurtulmuş, dünyanın gözü önünde iki yüzlü bir siyaset ortaya konulduğunu ve son derece kararsız bir tutum ortaya çıktığını belirtti.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim söylediğimiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın yüksek sesle söylediği şey budur. Biz, bin 250 küsur kilometre Suriye-Irak sınırı olan, bunun 350 kilometresi Irak'la olan bir ülkeyiz. Irak'ın en büyük şehirlerinden birisi olan Musul'daki insanlar öksürse biz burada onun rahatsızlığını hissederiz. Ya da Suriye'nin herhangi bir kentinde sokakta bir şey olsa bundan biz rahatsızlık duyarız, acı çekeriz. Ama bunlarla hiç ilgisi olmayan, bölge halklarının hiçbiriyle ne sevgileriyle ne kederleriyle ne acılarıyla ne sevinçleriyle en ufak bir ortaklığı olmayanların, bu coğrafyada yüz senedir niye birtakım planlar ortaya koyduklarını biliyoruz. Petrol vesaire üzerinden ne tür siyasetler geliştirdiklerini biliyoruz. Şimdi petrol sonrasında da bu coğrafyada, kalan petrol rezervlerinin kontrol edilmesi için bir siyaset takip edildiği çok açık. Bunu bilmemek için herhalde saf olmak lazım. Bizim söylediğimiz şey bu. Bunu bırakın, bu hesapları bir tarafa bırakın. Ortadoğu'da barış olmadan dünyada barış olmaz. Ortadoğu barışının yolu da Ortadoğu halklarının kendi geleceklerine karar vermesini sağlayacak karar mekanizmaları kurmaktır."
"Sayın İbadi konuştuğu zaman, kimin konuşturduğunu biliyoruz. 'Söyleyene değil, söyletene bak' diye bir laf var. Bu sözlerin ne anlam taşıdıklarını da biliyoruz. Ama İbadi'nin söyledikleri gerçeği yansıtmıyor. Gerçeği yansıtmadığı gibi böyle bir söylem bölgede barışa katkıda bulunmuyor, bölgedeki farklı grupların bir arada yaşaması gayretimize katkı sunmuyor." diyen Kurtulmuş, herkesin bu zor durumu ortadan kaldırmak için elini taşın altına koyması gerektiğini vurguladı.
Baştan beri koalisyon ülkelerinin hava desteği vererek, DEAŞ'ın sahadan süpürülmesini temin etmelerini istediklerini aktaran Kurtulmuş, "'Bizim B ve C planlarımız vardır' derken söylediğimiz o. Şu ana kadar bizim istediğimizin dışında bir şey olmuyor." dedi.
Kurtulmuş, "Türkiye baştan itibaren kendi tezleriyle devam ediyor mu? Yani çoğu hemen öğrenilmeyen birtakım gelişmeler de sürüyor mu?" sorusunu şöyle yanıtladı:
"Hiç şüphesiz bunların hepsi eş zamanlı olarak sürüyor. Bazen birisi öne çıkıyor, bazen öteki öne çıkıyor. Ama Türkiye hiçbir zaman şunu yapmıyor, bir ülkeyle konuşurken başka bir şey, öteki ülkeyle konuşurken başka bir şey konuşmuyor. Ya da meydanda başka bir şey konuşurken, gidip kapı arkasında başka bir iş çevirmiyor. Tabii ki diplomatik müzakerelerin de kendi üslubu ve tarzı var. O tarz içerisinde belli bir noktaya gelmeye çalışıyoruz. İnşallah sonuna kadar Musul meselesi, diplomatik çerçeve içerisinde hallolur, ondan sonrası üzerinde konuşulmaya başlar."
Başkanlık sistemine değinilerek, "MHP ile oluşturduğunuz bir çalışma grubu söz konusu mu?" sorusu üzerine Kurtulmuş, öteden beri başkanlık sistemini, sadece tek başına bir mesele şeklinde tartışmadıklarını anlattı.
Kurtulmuş, "Sayın Bahçeli, parlamenter sistemi savunduklarını söylüyor ama başkanlık sisteminin de referanduma götürülebileceğini söylüyor. Bahçeli'nin bu yaklaşımı 330'a ulaşma konusunda size güven veriyor mu?" sorusu üzerine, şunları kaydetti:
"Sadece Sayın Bahçeli'nin söyledikleriyle çizilecek bir siyaset değil bu. Ama Sayın Bahçeli, bizim gördüğümüz kadarıyla niyet okuması yapamayız, kendisince görüşlerini çok net, açık bir şekilde ortaya koymuştur. 'Görelim bakalım nasıl bir teklif getiriyorsunuz?' dedi. Dolayısıyla ortaya çıkmış, kamuoyuyla paylaşılmış bir AK Parti teklifi bugün için yok. Ben o zaman Sayın Bahçeli'nin bugüne kadar takip ettiği üsluptan, açıkça ortaya çıkıp 'görüşü neyse bunu açıkça ifade edeceğim'i görüyorum. AK Parti'de kırılma olur mu olmaz mı? Olmaz."
Erken seçim olup olmayacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Böyle bir planlama yok. Daha yeni seçilmiş bir parlamento var, görevinin başında olan 65'inci hükümet var. Bizim esas işimiz 15 Temmuz'dan sonra bu FETÖ denilen eşkıya çetesini devletin içerisinden ayıklayıp, atmaktır. Türkiye'yi dış politikalar karşısında da güvenli bir ülke haline getirmektir. Meselemiz budur. Bir seçim meselemiz yoktur. Gündemimizde böyle bir tartışma yoktur." ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun TBMM'deki grup toplantısında yaptığı açıklamalarının hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın anayasal sınırları içerisinde hareket ettiğini dile getirdi. Kurtulmuş, "(Cumhurbaşkanı anayasal sınırları içerisinde hareket etmiyor) diyenler hangi konuda etmediğini söylesinler. Yani cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmiş olması, sürekli halkla temas halinde olması, halkın cumhurbaşkanına olan sevgi ve teveccühünün artarak devam ediyor olması cumhurbaşkanımızın suçu mudur?" değerlendirmesinde bulundu.
Kurtulmuş, "367 garabetiyle milletvekillerine cumhurbaşkanı seçtirmeyen iradenin Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde ne büyük engel olduğu ortadadır." diyerek, cumhurbaşkanının halkın iradesiyle seçildiğini ve her cumhurbaşkanlığı seçimi öncesindeki krizleri milletin rafa kaldırdığını söyledi.
Başkanlık sisteminin referanduma gittiği zaman halktan onay alıp almayacağının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Başkanlık sisteminin Türkiye'nin her döneminde, şimdi artarak devam ediyor. Bunun halk tarafından rağbet göreceğini ve rahatlıkla kamuoyunun buna destek vereceğini düşünüyorum. Evet referandumdan çıkar." şeklindeki görüşlerini paylaştı.
Önemli bir temizliğin sürdüğünü, önemli adımların atıldığını ve bunların da devam edeceğini ifade eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:
"Bu temizlikler yapıldıkça, bu kötü niyetli unsurlar TSK içerisinden temizlendikçe TSK'nın da kendisine güveni artıyor, milletimizin de yeniden TSK'ya güveni artıyor. Aynı şekilde yargı, yargıdaki adamlar temizlendikçe, yargıya olan güven artıyor. Aynı şekilde emniyet ve diğer kurumların içerisinde. Evet, bu süreç devam edecek. 'Hepsini 2016'nın sonuna kadar temizledik, bitti, bir daha yok' diyemeyiz. En az bunun kadar önemli bir huşu da şu; karda yürüyüp de izini belli etmeyenler var. Bakıyorsunuz, hiçbir objektif kriterle FETÖ'cü olduğunu değerlendirmiyorsunuz. Hatta bunlar en kritik noktalarda olabilir. FETÖ'yü MGK'da bir terör örgütü olarak ilan ettikten sonra söylediğimiz şey şu, bu sadece bir partinin örgütle mücadelesi değil, iktidarla örgüt mücadelesi değil, bu bir devlet mücadelesi."
Numan Kurtulmuş, "FETÖ, ABD için bir enstrüman mı? Türkiye açısından, Fetullah Gülen'in iadesi konusu ABD tarafından samimiyetle ele alınan bir konu mu?" sorusu üzerine, ABD'nin bu konuda adım atmasının önleyen en önemli hususun seçim atmosferine girmesi olduğunu ifade etti.
Kurtulmuş, "Bunu neden söylüyoruz? Hala konuşuyor. Bunu, sosyal medya üzerinden de yer yüzünün her tarafındaki etki alanı içerisindeki insanlarla paylaşıyor. Sürekli buralardan tehditler savuruyor. Örgüt yine bir şekilde lideri tarafından canlı tutulmaya çalışılıyor." ifadesini kullandı.
Üç hafta sonra ABD’de yeni bir başkanın seçileceğinin hatırlatılmasının ardından, "Yeni başkan seçilince, kararsız davranarak bir Amerikan politikası sürdüreceğini mi düşünüyorsunuz, yoksa ABD bütün bunların hepsine karşı daha net, nerede duracağını bilen bir yere geçecek midir?" sorusuna karşılık Kurtulmuş, şu değerlendirmeyi yaptı:
"ABD bu kararsızlığı, kendi milli menfaatleri bakımından terk etmek mecburiyetindedir. Bunu terk ederken tekrar değerlendireceği konu ise, 'Burada Türkiye Cumhuriyeti devleti var. Ortadoğu’nun İslam geleneği içerisinde sağlam bir demokrasi kurabilmiş ve 15 Temmuz’da çok sağlam bir şekilde demokrasisini koruyabilmiş tek ülkesi. Bu ülke ile görüş ayrılıklarımız olabilir, çıkar farklılıklarımız da olabilir ama bu ülke stratejik ittifakımızı devam ettirmek mecburiyetindeyiz. Bu Amerikan menfaatlerine daha uygundur' noktasına geleceklerine inanıyorum. Aksi, büyük bedel ödeyeceklerdir. Yani işte sorunlar çözülemiyor. Suriye sorununu nasıl çözeceksin? Irak, Musul... PYD ile işbirliği yaparak nasıl çözeceksin Musul sorununu?"
Kurtulmuş, yeni kanun hükmünde kararnamelerin yayımlanıp yayımlanmayacağı sorusu üzerine, şunları kaydetti:
"Bu OHAL, çok büyük bir ihtiyaçtan dolayı ortaya konulmuştur. Bazen kanun hükmünde kararnameler (KHK) de istismar ediliyor. AK Parti'nin herhangi bir kanun çıkartmakta eksikliği var mı? İstediğimiz kanunu parlamentoya getirir, çıkartırız, sayımız buna müsait. Ama çok süre alır, Meclisteki o münakaşalarla vesaire... Bizim derdimiz, gücümüz yetmeyip yasa çıkaramadığımız için OHAL ilan edip KHK çıkartıyor değiliz. İşlerin süratle bitirilebilmesi, devletin bu adamlardan arındırılabilmesi, eğer varsa birtakım eksikliler varsa bunları da düzeltecek adımların atılabilmesi için OHAL bize önemli bir imkan sağlıyor. Bu anlamda gerektiğinde KHK'lar çıkar. Bunların içerisinde de yanlış yapılan varsa düzeltilir. Hiçbir tereddüt asla olmayacak. Şunu açık bir şekilde konuşmak lazım. En başta ne diyorduk, 'Bu OHAL vatandaş için değil. Devletin içerisindeki devlete karşı atılmış bir adım.' Devletin içerisindeki bu çete elemanlarına karşı yapılmış bir operasyondur ve öyle gidiyor."
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "CHP neden bunu böyle görmüyor?" sorusuna karşılık şu değerlendirmeyi yaptı:
"CHP’li arkadaşlarımızın, CHP’nin genel başkanının bu süreçten süratle kendisini sıyırması lazım. Bizlere de iletiliyor CHP’li arkadaşlarımızdan, varsa düzeltiyoruz bunları. Bu ortak bir mesele. Bizim meselemiz olduğu kadar CHP’nin de meselesi. Bunlar AK Parti’yi sevmiyorlar da CHP’yi çok seviyorlar da değiller. AK Parti’den ne kadar nefret ediyorlarsa CHP’den de o kadar nefret ediyorlar. Burada çok uyanık olmak lazım. Burada FETÖ’nün bu algı operasyonuna destek olmamak lazım. Herkes bu algı operasyonuna karşı mücadele etmeli."
AA
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |