Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu yıl için yüzde 4’lük bir büyüme hedeflediklerini belirterek, "Büyümeyi yukarı yönlü etkileyecek gelişmelere baktığımız zaman en büyük ticaret ortağımız olan AB resesyondan çıktı" dedi.
Lütfi Kırdar Kongre Merkezi'nde Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) tarafından düzenlenen toplantıda konuşan Şimşek, Türkiye’de makro ekonomideki kazanımların temelinde siyasi istikrar olduğunu, siyasi istikrarın olmadığı bir ortamda plan ve program yapmaktan söz edilemeyeceğini söyledi.
Türkiye’nin siyasi istikrar anlamında birkaç dönem hariç sıkıntılı bir ülke olduğunu, 11 yıldır ülkede bir istikrarın söz konusu olduğunu bunun da daha uzun vadeli hedefler ortaya konmasına fırsat sunduğunu kaydeden Bakan Şimşek, Türkiye’nin son 11 yıl içinde yaklaşık yüzde 5,1 büyüdüğünü, bu başarının son 60 yılın en büyük finansal krizinin yaşandığı bir dönemde elde edildiğini dile getirdi.
Türkiye’nin milli gelirini ciddi bir şekilde artırdığını, Dünya Bankası sıralamasına göre Türkiye'nin şu an orta yüksek grubunun içinde olduğunu, bu konuda AB standartlarını yakalama, üzerine çıkmayı amaçladıklarını aktaran Şimşek, bu yıl için yüzde 4’lük bir büyüme hedeflediklerini belirtti.
Bu büyümeyi aşağı ve yukarı yönlü etkileyecek gelişmeler olduğuna dikkati çeken Şimşek, şöyle konuştu:
"Yukarı yönlü gelişmelere baktığımızda, AB bizim en büyük ticaret ortağımız ve resesyondan çıkıyor. 4- 5 yıldır Avrupa bir krizdeydi. MENA Bölgesi’nde ise Arap Baharı ile çok ciddi bir kargaşa çıktı ama şimdi Suriye hariç nispi bir istikrar var. Ayrıca Türk Lirası'ndaki değer kaybı özellikle dış ekonomik faaliyetlerimizi olumlu etkileyebilir. Aşağı yönlü riskler ise seçim ve son dönemdeki gelişmeler. Bunlara baktığımız zaman bir miktar belirsizlik var. Bu büyümeyi bir miktar aşağı çeker, özelikle iç talebi... Yine faizlerde bir yükselme söz konusu. Cari açığı kontrol altına almak için makro ihtiyati tedbirler aldık. Bunların iç talebe yansıması olumsuz olacak. İç talebin yavaşladığı, dış talebin güçlendiği bir döneme girildi. İvme daha dengeli olacak ama büyümede daha aşağı yönlü riskleri yükseltmiş durumdayız. Son yıllarda Türkiye çok ciddi istihdam oluşturdu. 2007’den bu yana 4,8 milyon insana istihdam yarattı. Bu rekor düzeyde bir istihdam. Önümüzdeki dönemde istihdamdaki büyüme yavaşlayabilir ama bunun geçici olacağı kanısındayım. Son yıllarda iş gücüne katılım arttı, işsizlik oranında çok ciddi bir mesafe kaydedildi."
Türkiye’nin temel sorunlarından birinin enflasyon olduğunu, son yıllarda enflasyonun tek hanelere indiğini bunun önemli bir başarı olduğunu aktaran Şimşek, yapısal reformlarla enflasyonun daha da düşmesinin başarılabileceğini, enflasyonu yukarı yönlü etkileyecek birkaç faktör olduğuna vurgu yaptı.
TL'deki değer kaybı ve gıda fiyatlarının enflasyonu olumsuz etkileyebileceğini ifade eden Mehmet Şimşek, şöyle konuştu:
"Enflasyonu aşağı yönlü etkileyecek faktörler de var. Türkiye şu an potansiyelinin altında büyüyor bu da atıl kapasite ortaya çıkartıyor. Merkez Bankası’nın faiz artışı ve parasal sıkılaştırma da enflasyonu aşağı yönlü etkiler. Makro ihtiyati tedbirler aldık o da etkiler. Enflasyonda bu yıl hedeflere göre biraz yüksek öngörü söz konusuysa da tekrar aşağı doğru iniş olabilir. Bu dönemde TL'deki değer kaybının önüne geçmek ve cari açığı kontrol altına almak için para politikasında çok ciddi bir sıkılaştırma oldu. Bunun etkileri olacak. Aldığımız makro ihtiyati tedbirlerin amacı cari açığı kontrol etmek, tasarruf yaptırmak ve yatırım üretim odaklı girişimi güçlü bir şekilde desteklemektir. Tasarrufları artırabilirsek tekrar büyüme güçlü bir şekilde seyreder.”
Türkiye’de eskiden sürekli IMF ve AB’nin konuşulduğunu dile getiren Şimşek, “Bu dönemde mali disiplin konuşuluyor. Türkiye’nin en sağlam ayağı bütçe dengeleridir. Son yıllarda bütçe açığını yüzde 1’ler seviyesine düşürdük. Türkiye çok sağlam bir şekilde kamu borç stokunu aşağı getirdi. Bütçe disiplininin bir yansıması olarak hem reel hem de nominal faizler ciddi bir şekilde düşmüştür” dedi.
Kaygılar bu aşamada yersiz
Maliye Bakanı Şimşek, reel sektörün döviz borcunun önemli bir konu olduğunu belirterek, "Ancak kaygılanacak çok fazla bir şey yok. Çünkü döviz borcu olanların yüzde 80'inden fazlasının döviz geliri de var. Dolayısıyla bu kaygılar bu aşamada yersiz" dedi.
Bakan Şimşek, "TÜİK tüketici güven endeksi son 4 yılın en düşük seviyesine geriledi. Bunun ilgili neler söyleyeceksiniz?" şeklindeki soruya karşılık, siyasi motivasyonla yapılan operasyonların gerek tüketici gerekse yatırımcı güvenliğini etkilemesi kadar doğal bir şey olamayacağını vurgulayarak, "Çok kalmadı 30 Mart'ta siyasi istikrarın tehlikede olmadığını hep birlikte göreceğiz. Siyasi istikrar devem ederse güven endekslerine tekrar çok hızlı bir toparlanma başlar" dedi.
Şimşek, ilk çeyrekte bir miktar yavaşlamanın olabileceğini öngördüklerini dile getirerek, "Mart sonrası gerek OVP gerekse diğer hedefleri tekrar değerlendireceğiz. Bunlar geçici gelişmeler olabilir. 30 Mart'ta siyasi istikrarın devam ettiği çok net bir şekilde ortaya çıktığında bu gelişmeler tersine dönecektir" diye konuştu.
Vergi müfettişliği mülakatına gireceklerin çeşitli renklerle fişlendiğine dair basında çıkan haberlere karşılık Maliye Bakanlığı'ndan yapılan açıklamanın hatırlatılması üzerine Şimşek, çok açık ve net olarak söz konusu iddiaların Maliye Bakanlığı tarafından cevaplandırıldığını ve yalanlanmış bir konuyu sürekli işlemenin bir manası olmadığını ifade etti.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Türkiye gelişecekse hem ekmeğini büyütecek hem özgürlüklerini artıracak. Bu son dönemde ortaya çıkan tartışmaları geçici bir husus olarak görüyorum" dedi.
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği'nin (TÜRSAB) toplantısında Türk ekonomisine ilişkin değerlendirmeler yapan Şimşek, Türkiye'nin en önemli sorunlarından birinin cari açık olduğunu, enerji hariç Türkiye'nin ciddi bir açığı olmadığını anlattı.
"Cari açık aslında basit bir şey tasarruf, yatırım açığı demek" diyen Şimşek, tasarruflarını arttıran kamunun cari açığa sebep olmadığını, özel sektörünse son yıllarda elde ettiği gelirin büyük kısmını tükettiğini, çok az bir kısmını tasarruf ettiğini kaydetti.
"Bunda bir çok faktör etkili ama bizim yapmamız gereken, özel sektör tasarruflarını artıracağız ve kamunun tasarruflarının yüksek seyretmesini sağlayacağız" diyen Bakan Şimşek, cari işlemler dengesinde ise, cari açığın en önemli kalemlerden birinin enerji ithalatı olduğunu, geçtiğimiz yıl Türkiye'nin enerji ithalatına 56 milyar dolar ödediğini, olması gerekenden bir miktar yüksek seyreden cari açığın nedenlerinden birinin de geçtiğimiz yıl rekor düzeyde yapılan altın ithalatı olduğunu vurguladı.
Son yıllara bakıldığında Türkiye'nin cari açığının yapısal cari açığın çok üstünde olduğunu, iç talep yüksekliği, AB ekonomisinin daralması, enerji fiyatlarının yüksek seyretmesi ve altın ithalatı gibi etkenlerin bu sonuçta etkili olduğunu belirterek, önümüzdeki 10 yıl iç talebin daha mütevazı büyüyeceği, AB'nin daralmadan çıkacağı, enerji fiyatları ve emtia fiyatlarının bu kadar yüksek seyretmeyeceği ve altın ithalatının bu kadar yüksek seyretmeyeceği öngörüsünde bulundu.
"Dolayısıyla özellikle 2014 yılında cari açık büyük bir daralma yaşayacak, cari açığın azalacağı bir döneme giriyoruz, Türkiye'nin riskinin bu anlamda azalacağı bir döneme giriyoruz" diyen Şimşek, turizm sektöründe 2014 için yüzde 14'lük bir büyüme olacağı bilgisi aldığını, bu rakamın da cari açığı azaltacak önemli faktörlerden biri olduğunu ifade etti.
Esnek döviz kuru
Türkiye'de esnek döviz kuru olmasını bir avantaj olarak nitelendiren Şimşek, "Yani iç veya dış bir şok yaşandığında, esnek döviz kuru yapısı bu şokların giderilmesine yardımcı olan bir mekanizma" dedi.
Türk Lirası'nın en volatil, oynak para birimi olarak düşünülmesinin yanlış olduğunu, TL'nin uzun bir dönem diğer para birimlerine oranla daha az oynak bir yapıda olduğunu aktaran Şimşek, "Tabii son dönem gelişmelerin Türk Lirası üzerinde bir yansıması var ama biz orta ve uzun vadede bu az oynaklığın değişmeyeceği kanısındayız" dedi.
İçe ve dışarda Türkiye'yle ilgili en çok kaygı duyulan hususun Türkiye'nin özel sektörünün dış borcu olduğu bilgisini veren Mehmet Şimşek, şöyle devam etti:
"Devletin borcuyla, devletin varlıklarını döviz cinsinden karşılaştırdığımız zaman devletin dış dünyaya bir borcu yok, hatta devletin 13 milyar dolarlık bir alacağı var çünkü varlıkları 132 milyar dolar, borçları 119 milyar dolar. Bankacılık sektörüne bakıyorsunuz varlıklarıyla borçları arasında önemli bir fark yok, bir döviz pozisyon açığı yok. Bankacılık dışındaki reel sektöre baktığımız zaman 170 milyar dolarlık, önemli bir açık var. Bunun da 17 milyar doları kısa vadeli. Esas üzerinde durulan konu bu, en çok kaygı duyulan husus bu. Hane halkına bakıldığında, vatandaşın döviz birikimi altın da dahil 191 milyar dolar, döviz borcu ise bulunmuyor.
Devlet-hane halkı-bankacılık sektörü-reel sektöre bakıldığında sadece reel sektörün bir döviz açığı var ama reel sektörün de döviz gelirleri var. Merkez Bankası'nın bir veri tabanı var. 9.500 firmayı analiz ettiğimizde, ki bu firmaların net satışı milli gelirin yüzde 72'sine denk geliyor. Aşağı yukarı KOBİ'lerin sadece yüzde 12'sinin döviz geliri olmadan döviz borcu olduğunu gösteriyor. Ama hane halkının mevduatının bir kısmının KOBİ'lerle ilişkili olduğunu düşünürsek, KOBİ'lerde bir sorun yok. Borçlu olan büyük şirketlerin de yüzde 80'inin döviz geliri var. Dolayısıyla aslında burada da çok ciddi bir sorun yok."
Sunumunda bankacılık sektörü, yabancı para cinsinden kredilerin toplam kredilere oranı, reel sektör rakamlarına ilişkin katılımcılara bilgiler veren Şimşek, korkulacak bir durumun olmadığını söyledi.
Turizm gelirlerinin son 10 yılda neredeyse üçe katlandığını, 12 milyar dolardan 32 milyar dolara yükseldiğini, hem turizm gelirlerinde hem de turist sayısında önümüzdeki yıllarda çok önemli gelişmeler yaşanacağını belirten Şimşek, "Türkiye'nin katedeceği daha çok mesafe olmasına karşın bu önemli bir başarıdır" dedi.
Şimşek, konuşmasında kayıtdışı istihdam, Türkiye'nin katmadeğer zincirinde yukarılara çıkmasının önemi, bu konuda bakanlık olarak yapılan çalışmalar, patent başvuru sayıları, melek yatırımcılara sağlanan avantajlar, Türkiye'de eğitim alanında yapılan çalışmalar gibi konularda katılımcıları bilgilendirdi.
Karayollarında yapılan çalışmalar ve gelişmelere de değinen Şimşek, "Sadece karayollarında değil, demiryollarında da Türkiye çok büyük gelişme içinde. Demiryolları bütçesini neredeyse 50 kat artırdık. Önümüzdeki 10-15 yıl içinde demiryollarına çok büyük ciddi yatırım yapacağız ve Türkiye'nin tamamını ya hızlı tren ağlarıyla ya da sinyalizasyonu tamamlanmış altyapıya kavuşturacağız" dedi.
Havacılıkta da Türkiye'nin ciddi mesafe katedip sınıf atladığını anlatan Şimşek, bunların rekabet gücü için büyük avantaj olduğunu dile getirdi.
Mehmet Şimşek, enerjide dışa bağımlılık konusuna yeniden vurgu yaparak, şöyle devam etti:
"Bu rekabet gücümüzü de olumsuz etkiliyor. Bu nedenle katmadeğer zincirinde bizim yukarı çıkmamız lazım ama sadece onla yetinmek mümkün değil, enerji faturasını yani ithalat faturasını da aşağı çekmemiz lazım. Enerjide bundan 10 yıl önce 9 milyar dolarlık ithalat yapıyormuşuz, şimdi 56-60 milyar dolarlık rakamlar konuşuyoruz. Bu esas itibariyle petrol fiyatlarındaki artıştan bir miktar da tüketimden kaynaklanıyor. Şu anda kurulu gücümüzün içinde yenilenebilir enerjinin payı yüzde 38-40 civarı... Halbuki şu anda inşa edilen santrallerdeki yenilenebilir enerjinin payı yüzde 75. Yani Türkiye şu anda çok hızlı bir şekilde dışa bağımlılığı azaltmak için adım atıyor."
Yeni Sermaye Piyasası Kurulu Kanunu, Borsa İstanbul'da yapılan çalışmalar, Bölgesel Gelişmişlik, Bireysel Emeklilik Sistemi, Çözüm Süreci, Demokratikleşme Paketi gibi konularda yapılan çalışmalara da değinen Şimşek, "Türkiye gelişecekse hem ekmeğini büyütecek hem özgürlüklerini artıracak. Bu son dönemde ortaya çıkan tartışmaları geçici bir husus olarak görüyorum. Türkiye'nin önü açık biz Türkiye'ye güveniyoruz. Daha çok reformla bunların aşılması mümkün ve ben öyle olacağına da inanıyorum. Çünkü biz Türkiye'de kalkınmanın, gelişmenin, özgürlüklerin hem tadına vardık hem doğru yolun bu olduğunu milletimizin çok güçlü desteklediğini biliyoruz" diye konuştu.
Yolsuzluk algı endeksi
Maliye Bakanı Şimşek, uzun vadede ülkelerin geleceğinin, o ülkenin kurumlarının kalitesine, demografik yapısına, verimliliğine bağlı olduğunun altını çizerek bu anlamda Türkiye'nin ciddi mesafe katettiğini söyledi.
Türkiye'de son dönemde konuşulan konulara da değinen Şimşek, şunları kaydetti:
"İngiltere merkezli Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün yolsuzluk algı endeksinde 2002 yılında biz, sondan 37'inci sıradaymışız ve bizden daha iyi 64 ülke varmış. Yani Türkiye yolsuzluk algısında kötü ülkeler arasında. 2013 yılına bakıldığında Türkiye 177 ülke arasında 53'üncü sıraya yükselmiş. Aslında son dönemde yapılan tartışmalar siz de biliyorsunuz siyasi motivasyonla yapılan tartışmalardır, Türkiye çok mesafe katetmiştir. Tabi ki daha da gelişme göstermeliyiz ama geldiğimiz yer de önemli. Aynı şekilde rekabet gücünde de hızlı gelişme gösteriyoruz."
Türkiye'de yaşanan olumlu gelişmelerin dışarıdan da farkedildiğine işaret eden Şimşek, Türkiye'ye ciddi şekilde uluslararası yatırımın geldiğini söyledi.
Şimşek, zaman zaman Türkiye'de kurun hareketlenmesinden dolayı yaşanan tedirginliğe atıfta bulunarak, sözlerini "Şirketler, yatırımcılar tedirgin oluyor. 1980'li yılların sonundan bu yana Türkiye, bir çok siyasi kriz yaşadı. Türkiye bir çok ekonomik kriz yaşadı, parasal anlamda bir çok kalp krizi geçirdi ama Türkiye her defasında daha sağlam şekilde yoluna devam etti. Bütün bu iniş çıkışlara rağmen trend yukarı doğru. Türkiye'ye yatırım yaparsanız en kötü dönemleri bile dikkate aldığınızda Türkiye'de kazanıyorsunuz" diye tamamladı.
"(Kriptolu telefon) Bütün bakanlarda var, gerektiğinde kullanıyoruz"
Şimşek, "Bir Bakan, tüm bakanlara kriptolu telefon verildiğini söyledi. Size de verildi mi, hiç kullandınız mı?" sorusuna karşılık, "Bütün bakanlarda var, gerektiğinde kullanıyoruz" dedi.
Reel kesimin döviz borcuyla ilgili bir soru üzerine ise Şimşek, şunları kaydetti:
"Reel sektörün döviz borcu önemli bir konudur. Ancak kaygılanacak çok fazla bir şey yok. Çünkü döviz borcu olanların yüzde 80'inden fazlasının döviz geliri de var. Reel sektörün döviz pozisyon açığına baktığımız zaman 1 yıllık vadede 17 milyar dolar. Bunun yönetilebilir olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu kaygılar bu aşamada yersiz. Türkiye istikrar içinde büyümeye devam ettiği müddetçe borç sadece yiğidin kamçısı durumundadır. Çünkü bu borcu özel sektör alıp yemedi, yatırımlar yaptı. Bu yatırımların bir getirisi var. Özel sektörün borcu arttı ama varlıkları da arttı, olaya bu yüzüyle bakmak lazım. Türkiye'nin bilançosuna baktığınız zaman genel anlamda çok sağlam bir yapı göreceksiniz. Türkiye'nin temelleri sağlam. Bankacılık sektörü nötr bir noktada. Reel sektör çok ciddi yatırım yapmış, yatırımları kısmen borçla finanse etmiş, bundan daha doğal bir şey yok. Önemli olan bunların yönetilebilir olmasıdır."
aa
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...