MEB, Danıştay 8. Dairesi'nin Öğrenci Andı'nın tekrar okullarda okutulması yönündeki kararına yönelik itiraz dilekçesini Danıştay'a gönderdi.
Cumhuriyet'ten Ozan Çepni'nin haberine göre, dilekçede MEB, ‘Milli Kimlik, Uluslaşma ve Öğrenci Andı' başlığı altında Bozkurt Güvenç ve Süleyman Yıldız'dan alıntılar yaparak Osmanlıcılık ve Fransız İhtilali'ni anlattı.
Dilekçede şöyle deniyor:
"Türkler kendi çağdaşı unsurlara göre ulus bilincine en geç ulaşan topluluktur. Türkiye Cumhuriyet'ini kuran kadro zaten gecikmiş olan süreci hızlandırmak için yoğun çaba harcamıştır. Özellikle 30'lu yıllarda benimsenen politika, artık toprak bütünlüğünü garanti altına alan bir ülkenin milli bütünlüğünü de sağlamasıydı. Öğrenci Andı da bu amaçla benimsenmiş ve ilkokullarda okutulmaya başlanmıştır. Ulus bilincine geç ulaşan bir toplumda bu çeşit sembol ve ritüellerin kullanılarak, ortak bir milli kimlik inşa edilmeye çalışılması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak 2023 yılında yüzüncü yılını dolduracak olan Türkiye Cumhuriyeti'nde toplumun zaten bir milli kimlik kazanmış olduğunu kabul etmek gerekir. Yani Öğrenci Andı işlevselliğini yitirmiştir. Hal böyleyken 21. yüzyıl Türkiye'sinde 30'lu yılların ritüellerini benimsemek anakronik (çağdışı) bir yaklaşım olacaktır."
Dünyada eğitimde 1910'dan itibaren davranışçı modelin benimsendiğin ve bu modelin 70'li yıllardan itibaren terk edildiğini vurgulayan MEB, bu süreci ‘bir şeyin tekrar ettirilerek dikte edilmesi, empoze edilmesi, bir anlamda kafasına vura vura belletilmesi' olarak tarif etti. 2000'li yıllardan itibaren kabul gören eğitim bilim anlayışının bilişsel olduğunu Türk Milli Eğitim Sistemi'nin 2005 yılından itibaren ‘yapılandırmacı' yaklaşımı benimsediğini belirtti.
‘Andımız‘ın 1900'lü yılların ilk yarısında yaygın olarak kullanılan uygulamalardan biri olduğunu ve askeri ağırlıklı rejimlerde görüldüğünü anlatan MEB, "Gerek faşizm gerekse komünizm bu ve benzeri uygulamaları sıkça kullanmıştır. Bunun bir yansıması olarak da okullarda da kullanılmaya başlanmıştır. Bu aynı zamanda okulların ideolojikleşmesi ve askerileşmesi anlamına gelmektedir. Oysa günümüzde bu yaklaşım terk edilmiştir. Okullarımızda aleni hiçbir ideoloji savunulmamaktadır, askeri bir disiplin uygulaması da bulunmamaktadır" dedi.
'SÖZLERİ PAPAĞAN GİBİ TEKRARLIYORLAR'
Dilekçede ayrıca satır başlarıyla şu görüşler dile getirildi:
— Günümüz eğitim bilimi anlayışına göre öğrencilerin her gün ‘papağan gibi' tekrarlayacakları sözler yerine, konuşup tartışarak ve yaşayarak edinecekleri özellikler günümüz eğitiminin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Her sabah öğrencilerin sıraya sokulup tekrarlatılarak bir takım değerlerin kazandırılmaya çalışılması hem Türk Milli Eğitimi'nin benimsediği eğitim anlayışına hem de dünyada genel kabul gören eğitim bilim anlayışına uygun değildir.
— Andımızı 1933 yılından itibaren söyleyen kuşakların And'daki ifadelere ne denli uygun yurttaşlar olarak geliştikleri, etkisini anlamak açısından konu bir bütüncül yaklaşımla değerlendirilmelidir.
— Yapılan değişiklikle (Andımız'ın kaldırılmasıyla) toplumumuzun geçirmiş olduğu sosyo-kültürel değişimler neticesinde Andımız'da yer alan ifadelere dair yanlış anlaşılmalara sebep olacak yaklaşımların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
‘Kaldırmak, Atatürk ilkeleriyle bağdaşır'
— Eğitimin her tür ve kademesinde Atatürk milliyetçiliği ve Cumhuriyetin temel nitelikleri pekiştirilmektedir. Toplumsal dönüşümler sürecinde bu tür düzenlemeler yapılması Atatürk İlke ve İnkılapları ile de bağdaşmaktadır.
— Zamanın getirdiği dünya gerçekleri bu değişimi zorunlu kılmıştır. Nitekim Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılından 1933 yılına kadar okullarımızda Andımız okunmamıştır.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...