Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi, küresel talebin daraldığı bir ortamda 1,50 nin altına inen doların Türkiye’yi yeniden ithalatçı yapacağı uyarısında bulundu. Büyükekşi, Merkez Bankası’ndan yeni dönemin koşullarına uygun olarak Türk Lirası’nın "istikrarını" ve "ihracat için rekabetçi seviyesini" de gözeten yeni bir politika seti oluşturmasını ve uygulamasını istedi.
Büyükekşi, Temmuz ayı ihracat rakamlarını açıklamak için gittiği Denizli’de kurun fiyatının serbest piyasada belirleneceğini söyleyen Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz’a seslendi. Küresel piyasalarda sermaye hareketlerinin Türkiye gibi ülkeler için hala dikkat edilmesi gereken özellikler içerdiğini aktaran Büyükekşi, dünyada son dönemde alınan önlemlerle birlikte çok büyük bir likit biriktiğini söyledi. Bu paranın ne zaman ne yapacağını izlemek ve buna göre önlemler almak zorunda olunduğunu kaydeden Büyükekşi, "Bu önlemeleri almaz, ’serbest piyasadır, kurun fiyatını serbest piyasa belirler’ derseniz değerlendirmez ve denetlemezseniz sizin için çok yıkıcı sonuçların oluşmasını engelleyemezsiniz. Bir kez daha söylüyoruz. Bu gün küresel talebin bu seviyede daraldığı, bu şartlar altında 1,50 nin altına inen dolar bizi yeniden ithalatçı yapar. 100 milyar dolar sınırının altına iter. Hesap kitap buna göre yapılmalıdır" dedi.
-"BU SEFER İŞİN ŞAKASI YOK"-
TİM Başkanı Büyükekşi, bu sefer işin şakası olmadığına dikkat çekerek, Türk lirasındaki aşırı bir değerlenmenin ipuçlarını gördüklerini vurgulayarak, bunun küresel talebin daraldığı bu şartlar altında gerçek bir yıkım olacağını ifade etti. Merkez Bankası’nın yaptığı faiz indirimlerini tekrar alkışladıklarını açıklayan Büyükekşi şunları kaydetti:
"Merkez Bankamızın yaptığı faiz indiriminin ihracatçıları ve üreticileri ziyadesiyle memnun ettiğini söylemek istiyoruz. Biz bu indirimlerin devam etmesinden yanayız. Bununla birlikte Merkez Bankası faiz indirimlerinin banka kredi fazilerine yansımadığı ve reel sektörün faiz indirimlerinden yararlanamadığını da dikkatlerinize sunmak istiyorum. Tüm bankaları burada göreve davet ediyorum. Ancak Merkez Bankası başkanımızın açıklamalarında yeni ve güçlü bir açılım görüyoruz. Merkez Bankamız Türkiye’yi sıcak paranın kar cenneti olmaktan çıkartan bir süreç öneriyor. Başkan şunu söylüyor: "Eğer kamu açıkları küçültülür bütçe disiplinine uyulursa, Türkiye’nin yüksek faizle borçlanma ihtiyacı kalmaz, biz de kimseye yüksek faiz önermek zorunda kalmayız. Eğer, bütçe disiplini sağlanırsa biz de üç sene buyunca faizi tek hanede tutarız’. Çok ama çok doğru bir tavır. Bu tavrın içinde açık bir öneri de var. Bütçe denkliğini sağlayalım ve borç için yüksek faiz ödemeyelim. Biz bu noktada diyoruz ki, bu gün bütçe denkliğinin sağlanması meselesi kamunun tasarruflu harcama yapmasından ibaret değildir.
Bu artık bize yetmiyor. Dolaylı vergileri arttıracak, yatırımları kesecek ve bütçe denkliği sağlayacaksınız. Bugüne kadar bu yolu kullandık. Şimdi gerçek bir şey yapmamız lazım. O da kamuyu süratle küçültmektir. İşte bu noktada bir kez daha diyoruz ki, en acil sorunumuz yapısal nitelikte bir değişim olan kamu ve vergi reformlarının yapılmasıdır. Bizi yüksek faize mahkum eden de, sıcak paraya muhtaç eden de bu zaafımızdır. Bu zaaftan kurtulamamak bizi bir yandan dolaylı vergilerle arttırılmış girdi maliyetlerine mahkum ediyor. Bu yetmiyormuş gibi öte yandan, her iyimserlik döneminde düşük kur, değerli TL ikilemine sıkışıp kalıyoruz."
-"REKABET GÜCÜMÜZ EN ÖNEMLİ SERMAYEMİZ"-
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, yaşanan global krizde tedirgin edici iyimserlik dönemine girildiğini belirterek, içinde yaşanılan dönem itibariyle "iyimserliğin" bile tedirgin edici bir şey olabileceğine dikkat çekti. Hisse senedi piyasalarının gelecekte olması beklenen pozitif gelişmeleri şimdiden satın aldığını vurgulayan Büyükekşi, şöyle devam etti:
"Amerika’nın en önemli hisse endeksi Dow Jones 9.000’i geride bırakırken, IMKB-100 endeksi iki gün içinde artarak 42.000 seviyelerine kadar yükseldi. Petrol ise 70 doların üzerine çıktı. Emtia fiyatlarında da ciddi yükselişler gözleniyor. Krizin çıkış noktası olan ABD’de yeni açıklanan konut dataları işlerin düzelme sürecine girdiğini gösteriyor. Diğer taraftan bizim ekonomimizde de güzel işaretler var. Özellikle, sanayi üretim ve kapasite kullanım oranlarında düzelme, tüketici güveninde de iyileşme var. Bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman genel bir olumlu hava ile karşı karşıyayız. Tüm bu yaşanan olumlu gelişmeler sonrasında Türkiye’nin geçmişte olduğu gibi üretimi ihracatı ve rekabet gücümüzü unutan bir noktaya gelmemesi gerekiyor. Rekabet gücümüz en önemli sermayemizdir. Biz kalkınma için en önemli aracımız ihracatımızın ve üretim gücümüzün artışıdır. Bizim iş ve aş üretmemiz gereken genç ve dinamik bir nüfusumuz var. İstihdam’ın bu seviyede önemli olduğu bir ülkede, dünyadaki talebin bu seviyede daraldığı şartlar altında rekabet gücünü dikkate almayan davranışlar yıkıma neden olur."
-"İÇ TALEBİN YETERSİZ OLDUĞU DÖNEMDE TALEPTEN KAYNAKLANAN ENFLASYON TEHLİKESİ YOK"-
İç talebin bu seviyede yetersiz olduğu bu dönemde, talepten kaynaklanan bir enflasyon tehlikesi olmadığını vurgulayan Büyükekşi, fiyat istikrarının asıl koruyucusunun yetersiz talep olduğunu ifade etti. Bu nedenle enflasyonla ilgili beklentilerde herhangi bir bozulma olmadığını ve yönün hala aşağı doğru olduğunu dile getiren Büyükekşi, son durum böyleyken Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine devam etme fırsatının olduğunu düşündüklerinin altını çizdi.
Yeni sloganların "Rekabet gücümüz için, istihdam için, üretim için ve ihracat için Türk parasının istikrarı" olduğunu açıklayan Büyükekşi, küresel kriz sonrası girilmekte olan yeni dönemin değişen koşulları çerçevesinde Merkez Bankası’nın da para politikalarını belirlerken fiyat istikrarı kadar "Türk Lirasının istikrarı"nı da kollaması gerektiğini söyledi. "Bu nasıl olacak? Faiz silahı bunu sağlamaya yetecek mi? Türk lirasının aşırı değerlenme ve rekabet gücümüzü kemirme tehlikesine karşı başka bir önlem yok mu? Biz faizi düşürdük ve görevimizi yaptık diyerek işi serbest piyasaya mı havale edeceğiz?" sorularını peş peşe dile getiren Büyükekşi açıklamasında şu noktalara değindi:
"2002-2008 arasında Merkez Bankası dönem başındaki yüksek enflasyon, hızlı büyüyen dünya ve Türkiye ekonomisi ile küresel enflasyon baskısı koşulları karşısında "enflasyon hedeflemesi’ odaklı katı bir para politikası izledi. Bu politikalar ile birlikte enflasyon önemli ölçüde gerilerken, Türk Lirası değer kazandı ve ihracatçının rekabet gücü olumsuz etkilendi. Ancak hızlı genişleyen dış talep ve artan ihracat nedeniyle Türk Lirası’nın değerlenmesini kısmen göğüsledik. 2008 Eylül ayından itibaren yaşanan küresel kriz ile birlikte koşullar tamamen değişti. Dünya ve Türkiye ekonomisi hızla küçülürken, enflasyon baskısı ortadan kalktı. Dünyada deflasyon tehdidi ortaya çıkarken, içeride enflasyon tarihinin en düşük seviyelerine geriledi. Merkez Bankası da bu değişen koşullar karşısında politika setlerinde radikal bir değişime gitti, "iktisadi faaliyetlerin canlandırılmasını" hedefleyerek faizleri hızla indirdi. Bu dönemde küresel krizin etkileri ile artan risk primleri sonucu Türk Lirası önemli ölçüde değer kaybetti, ancak dış talepteki keskin daralma yüzünden ihracatçılar olarak Türk Lirasının değer kaybetmesi avantajından yeterince yararlanamadık.
Küresel kriz sonrası ekonomik iyileşme döneminde ise koşullar yeniden değişecek. Dünya ve Türkiye ekonomisi yeniden, ancak daha sınırlı bir büyüme dönemine girecek. İyileşme beklentileri ile birlikte risk primleri de hızla azalıyor. Bu nedenle Türk Lirası da yeniden değerlenmeye başladı. Ancak, yeni dönemde Türk Lirasının değerlenmesi ihracatçı için önemli bir tehdit oluşturmakta. Çünkü TL değerlenirken dış talep yani ihracat artışı 2002-2008 dönemindeki gibi hızla genişlemeyecek. Bu nedenle, Merkez Bankası yeni dönemin koşullarına uygun olarak Türk Lirası’nın "İstikrarını" ve "İhracat İçin Rekabetçi Seviyesini" de gözeten yeni bir politika seti oluşturmalı ve uygulamalıdır.
Bu çerçevede Merkez Bankası, döviz piyasasında daha aktif rol oynamalı, alıcı rolü ile talep yönünü güçlendirmeli ve risk priminin azalması ile Türk Lirasının değerlenmesinin bu dönem için yaratacağı etkileri talep yönündeki alıcı rolü ile dengelemelidir."
-"TEKSTİL SON 5 YILDIR KÜRESEL VE ÜLKESEL ZORLUKLAR CENDERESİNDE"-
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, tekstil konfeksiyon sektörünün yaklaşık 5 yıldır küresel ve ülkesel zorlukların cenderesinde önemli bir değişim geçirmeye çalıştığını söyledi. İşlerin bundan 10 sene evvel gittiği gibi gitmesi mümkün olmadığına dikkat çeken Büyükekşi, kesinlikle değişmek zorunda olunduğunun altını çizdi. Değişimin önemli ölçüde başarıldığını ifade eden Büyükekşi,
"Biz değişimi başardık ama içinde yaşadığımız algı evreni hala tekstil konfeksiyon sektörüne sanki değişmemiş değişmeyi başaramamış gibi bakıyor. Bu yanlış algının tarihsel kökleri var. Ancak bizim izlediğimiz yanlış iletişim politikaları ve "yandık bittik çok kötü durumdayız’ feryatları da hakkımızda yanlış bir algının oluşmasına neden oldu. Biz değişmeyi başardık, ancak içinde yaşadığımız şartları değişen dünya şartlarına göre değiştirmeyi başaramadık. Sorun büyük ölçüde burada düğümleniyor" dedi.
-"TEŞVİK SİSTEMİNDE YAKLAŞIM DOĞRU ANCAK ÖNEMLİ OLAN UYGULAMA"-
Haziran ayı içinde yapılan bir düzenlemeyle yeni yatırım teşviklerinin belirlendiğini anımsatan Büyükekşi, teşvik paketini genel hatlarıyla olumlu bulduklarını anımsatarak, ancak detayların üzerinde çalışılması gerektiğini kaydetti. Teşvik paketinde yaklaşımın doğru olduğuna değinen Büyükekşi, ancak en önemli noktanın uygulama olduğunu vurguladı. Bu noktada özellikle tekstil ve konfeksiyon sektörünün daha fazla göz önüne alınması gerektiğine belirten Büyükekşi değerlendirmelerini şöyle tamamladı:
"Sonuçta tekstil ve konfeksiyon sektörümüz gerek istihdam gerek üretim gerekse de ihracat açısından Türkiye için çok önemli bir sektör. Bunu herkesin iyi bilmesi lazım. Sektörümüz bırakın gözden çıkarılmayı, üzerine daha fazla titrenmesi gereken bir sektör. Bu sektörün sorunlarını görmezden gelerek hiçbir yere varamayız. İstihdamın yapıtaşlarından birisi olan sektörümüzün sorunlarının çözülmesi için daha fazla çaba sarf etmemiz gerekiyor. Temennimiz tekstil ve konfeksiyon sektörüne gereken önemin verilmesi ve en kısa zamanda sorunlarının başta teşvik yasası olmak üzere çözülmesi doğrultusunda adımlar atılmasıdır."
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |