Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Türkiye'nin 2011-2017 yılları arasında kaydedeceği yıllık ortalama yüzde 6.7'lik büyümeyle üye ülkeler arasında ilk sırada yer alacağı tahmininde bulundu.
Ekonomik Görünüm Raporu'nun Kasım güncellemesi Paris'te düzenlenen bir basın toplantısıyla açıklandı. Raporda Türkiye'nin GSYİH'sında gelecek yıl yüzde 3.7, 2011'de ise yüzde 4.6 büyüme gerçekleşmesi öngörüldü.
Raporun Türkiye ile ilgili bölümünde dört çeyrek süren küçülmenin güçlü bir geri sekmeyle 2009'un ikinci çeyreğinde sona erdiği belirtildi.
BÜYÜME ORANINDA TÜRKİYE AB ÜLKELERİNDEN ÖNDE
Raporda yer alan "Stilize edilmiş orta vadeli senaryonun makroekonomik özeti" başlıklı bir tabloda OECD ülkelerinin 2011-2017 yılları arasındaki altı yıl için öngörülen yıllık büyüme oranları listelendi. Buna göre Türkiye sağlayacağı yıllık ortalama yüzde 6.7'lik büyüme oranıyla, tüm OECD ülkeleri arasında ilk sırada yer aldı. Yıllık ortalama kalkınma hızları itibarıyla ülkeler şöyle sıralandı:
1.Türkiye (yüzde 6.7)
2. Lüksemburg (yüzde 5)
3.Slovak Cumhuriyeti (yüzde 4.9)
4. Macaristan (yüzde 4.7)
5. Kore (yüzde 4.5)
6. Çek Cumhuriyeti (yüzde 4.1)
7.Avustralya (yüzde 3.9)
8.Meksika (yüzde 3.8)
9. Yunanistan (yüzde 3.6)
10.Norveç (yüzde 3.5)
11. Finlandiya (yüzde 3.2)
12. İngiltere,
22. Fransa,
23. Almanya (yüzde 1.6)
24. Hollanda (yüzde 2)
26. Japonya (yüzde 1.2)
TÜRKİYE'NİN FİNANSAL YAPISI SAĞLAM
Türkiye'nin beklenenden daha çabuk olarak toparlandığı belirtilen rapora göre büyümenin sebepleri şöyle sıralanıyor:
Sermaye akışları kriz esnasında azaldı ancak küçük açık, ülkeye dönen Türk fonları tarafından kolaylıkla finanse edildi.
Risk primi ve reel faiz oranlarındaki hızlı düşüş, toparlanmada güçlü destek konumunda.
Merkez Bankası'nın faiz oranlarını Ekim 2008'de yüzde 19.75'den Ekim 2009'daki yüzde 9.25 oranına indirmesi, güçlenen yatırımcı güveni tarafından desteklendi. Sonuç olarak iç finansal koşullar önemli ölçüde iyileşti.
Hükümet kâğıtlarının gösterge kazançları 30 yıldan bu yana ilk kez Ağustos'ta tek haneli rakamlara düştü, Ekim'de ise daha da düşerek yüzde 8'lerin altına indi.
Bankalar piyasa payı için rekabet ediyorlardı ve kredi oranlarını düşürmeye, rahat kredi koşulları oluşturmaya başladılar. Ticari ve hanehalkına yönelik krediler yavaş da olsa büyümeye başladı. Ancak iş âleminin yatırım kredileri için talebi kısmen zayıf durumda.