CHP lideri Özgür Özel, partisinin grup toplantısında konuştu.
ÖZGÜR ÖZEL'İN AÇIKLAMALARI ŞÖYLE:
Maalesef kimsenin istemediği ama kaçamayacağımız gündemler var. Konya'da 2 yaşında Rana bebek, sokak köpeklerinin, sahipsiz köpeklerin saldırısıyla feci şekilde can verdi. Bugün de sabah Erzurum'da 10 yaşında Murat'ımız bir saldırıya maruz kaldı. O da yaralı. Sağlık durumunun iyiye gitmesini temenni ediyoruz.
Normalde bu iki olay Cumhuriyet Halk Partili belediyelerde olsa ve bu aşamada bir şey söylemeye kalksak siyasetin girdabı içinde kaybolur, savrulur, bir yere gider. Konya ve Erzurum Belediyeleri, AK Partili belediyeleri suçlamadan bir şey söylüyorum. Belediye hangi belediye olursa olsun bu yasa yürürlükte olduktan sonra ve bu şekilde uygulandıktan sonra bu tip durumların olması kaçınılmaz.
Biz yasanın çıktığı tarihte, yanılmıyorsam Ağustos ayının 8'iydi, hem bunu Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğimizi hem de bu yasanın sokaktaki popülasyonu artıracağını söyledik.
Aşılama oranlarını düşüreceğini söyledik. Kısırlaştırma oranlarının azalacağını söyledik. Saldırgan ırkların ve grupların tespitinin ve izolasyonunun imkansızlaşacağını söyledik. Çünkü getirdikleri yasa ilk haliyle "al, götür, öldür"dü.
Bu öldür kısmına bu memlekette kalbi olan kimse razı gelmeyeceği için hem muhalefetin uyarıları hem iktidardan gelen duyarlı sesler öldür kısmını kaldırdı. Al götür, ne yaparsan yap. Aslında bir yandan zımnen ne yapacağını biliyorsun.
Sessiz sedasız ortadan kaldır. Bu yasa "al, götür ve ne yaparsan yap" dediği için. Hem de bu kadar büyük ekonomik kriz varken, hele hele bizim belediyeler özel olarak sarsılıyorken, hayvan barınağı çok sayıda hayvan barınağı lazımken, bunun da önünde engel.
Bir sürü imkansızlık yaratıyor. Barınaklar doluyor, kısırlaştırma yapılan köpek bırakılamıyor ve yeni kısırlaştırma için köpekler toplanamıyor ve sokaktaki popülasyon artıyor.
Hem veteriner hekimlerinin meslek örgütüyle hem o meslek örgütü kurulmadan önce kurulmuş Veteriner Hekimleri Derneği'yle bu konuları konuştuk. Çok değerli bilgiler aldık. Başarılı Sahiplen İstanbul projesinin yöneticilerinden bu konuda bilgi aldık.
Gelen bilgi şu: Bu yasa çıktıktan beri kısırlaştırma yüzde 30'a düştü. Çünkü yer yok. Alıp kısırlaştırıp 10 gün sonra bıraksan, bir daha üremiyorken, alıyorsun, doluyor, yenisini alamıyorsun. Aldığın sırada kuduz aşısı yapıyordun, yapamıyorsun.
Kuduz tehlikesi var ormana temas eden yerlerde. Diğer aşılar yapılmıyor. Hayvan sağlığı, halk sağlığı tehdit altında ve biz bu Meclis'in bütün partileri kapsayan bir komisyonunun raporunu önemsedik. Burada anlattık defalarca... Rapor diyor ki: "Şans oyunlarından küçük bir yüzde 0.5'lik bir kesinti bütün barınak ve kısırlaştırma maliyetlerine yetiyor." "Bunu yapalım." dedik, "Olmaz." dediler.
ERDOĞAN'A ÇAĞRI
İmkan sağlayacakları hiçbir seçenek belediyelere vermediler. Konya, Erzurum, AK Parti'nin büyükşehir belediyeleri... Çıkıp hamaset yapsam, "Çocuklar orada öldü" diye bir CHP'li belediyede olsa inanın yapacaklar. Yapmıyorum çünkü yasa kötü.
Buradan Sayın Erdoğan'a çağrıda bulunuyorum. Anayasa Mahkemesi'nin iptal etmesini beklemeyin. Gelin yeniden hem hayvanseverleri, Hayvan Hakları Derneği'ni, en önemlisi veteriner hekimleri, bu işin uzmanlarını, Türkiye'deki başarılı kısırlaştırma işleri, sahiplendirme projelerini başarmış yerel yöneticileri, hangi partide varsa çağıralım. Meclis'te şu yasayı düzeltelim!
Yasa ne hayvana sağlık, huzur ne insana sağlık, huzur verecek bir yasa değildir. Tutulacak tarafı yoktur. Bu konuda çağrımızı yeni kayıplar olmadan, yeni Rana bebekler ölmeden iktidara bir kez daha hatırlatıyorum huzurlarınızda.
OTEL FACİASI
Diğer bir konu Kartalkaya. Bugün 49. gün.
İlk gün de oradaydık. Her hafta da burada konuştuk. Taziyeler için oradaydık. 40'ıncı günü oradaydık. 40 günde 3 kez gittim Bolu'ya, gitmeye de devam edeceğim. Biliyorsunuz 7 bilirkişi görevlendirildi. Bu arkadaşlar, 3 gün içinde rapor istendi. Gece gündüz çalışıp rapor yazdılar. Teslim edince başsavcı almadı. Neden? Ankara'dan baskı geliyor.
Raporda ne var? Suçlular sayılmış, Turizm Bakanlığı sorumlu diyor, Bolu Belediyesi de sorumsuz diyor. "Buradan bakanlığı çıkarın, Bolu Belediyesi yazın." "Efendim, kanunda yeri yok. Bütün denetimler bunlarda. Bolu Belediyesi'nin yetkisi yok. Bakanlık yapmamış. Ayrıca Bolu Belediyesi yıllarca AK Parti'deyken de yapılmamış. Ne o suçlu ne bu suçlu. Görev alanının dışında, başka ilçede bu belediye. Bolu büyükşehir değil."
"ANKARA BASKI YAPTI, AZLİNİ İSTEDİ"
"Hayır, bunu böyle yazmazsanız azlinizi isteyin." 3 günde rapor verin diyenler, raporu 3 günde hazırladılar. Raporu teslim ettikleri saatten sonra "Gördüğüm lüzum üzerine, işlerimin yoğunluğu üzerine bu görevden azlimi istiyorum."
Sonra bakan, ben bu azli söyleyince "Yok yok, heyeti genişlettik" dedi. Azilnameleri de geçen hafta gösterdim. Halen daha halen daha yani dört başı mamur yazılmış bilirkişi raporu yok. "Heyete korsan" dedi.
Ben görevlendirme kararını da gösterdik, yazdıkları raporu da gösterdik. Tam bir korsanlık faaliyetiyle Adalet Bakanı'nın bilgisi ve Bolu'daki talimatlandırdığı kişiler eliyle bir rapor korsanca adaletten kaçırılmış, yerine bir başka raporun ikame edilmesi de geçen 49 gün boyunca mümkün olmamıştır.
Mutlaka bir rapor çıkacak ama artık o raporda yazanlar da bir önceki raporun, ortadan kalkan raporun, dört başı mamur yazılmış o raporu işlerine gelmediği için siyaseten reddedenler ne diyecekler hep beraber göreceğiz.
"MİLLET O SANDIĞI BEKLİYOR"
CHP'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik hedefini destekliyoruz. Önümüzdeki seçim önümüzdeki seçim bir anlamda referandumdur. Ya Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gösterdiği muasır medeniyetlere doğru yürüyüp yakalayıp geçeceğiz, zenginleşeceğiz ve demokratikleşeceğiz ya da son cumhurbaşkanının götürdüğü tarafa gidip hep birlikte perişan olacağız. O sandığı bekliyor millet!
Türkiye maalesef öyle bir ülke haline getirildi ki 14 Mart Tıp Bayramı geliyor, ne sağlık çalışanları sistemden memnun ne de vatandaş memnun. Türkiye'de bugün sağlık çalışanları hak ettikleri itibarı göremiyor, madden ve manen. Son 5 yılda, rakamı görünce inanmadım, bir daha bir daha kontrol ettirdim, 70 binden fazla sağlık çalışanı şiddet mağduru olmuş.
Yani sözlü ya da fiziksel şiddete maruz kalmış ve kayıtlara geçmiş. Sağlıkçılar pandemide, depremde cansiperane çalıştılar. Pandemide de depremde de herkes onları övüyordu. "Hakkınız ödenmez." dediler, gerçekten de haklarını ödemediler. Son 5 yılda 15.000'i aşkın hekim yurt dışına gitti. Bu rakam daha 2 bindeyken Sayın Erdoğan "Giderlerse gitsinler. Gerekirse asistanlarla yolumuza devam ederiz" demişti. İşte o anlayış,15 bin yetişmiş, anaokulundan beri ailesinin emek verdiği, devletin emek verdiği, ailesinin para harcadığı, devletin ihtiyaçlarını karşıladığı, ilkokulunu, ortaokulunu, lisesini, üniversitesini, uzmanlığını bitirmiş çoğu, 6 yıllık tıp eğitimini tamamlamış 15 bin pırıl pırıl, yetenekli, iyi eğitimli gencimizi çoğunu Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine kaybettik.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |