Raporda iklim değişikliği, kitlesel canlı ölümleri, kaynak kıtlığı gibi etkenlerin güvenlik riskleri ve Kovid 19 pandemisi gibi diğer etmenlerle birlikte oluşturacağı tehditlerin boyutlarına dikkat çekti.
SIPRI, raporda popülistleşen siyasi ortamın güvenlik açısından "zehirli" bir karışım oluşturduğunu da belirterek politika yapıcıların bu yeni karmaşık risklere hazırlıklı olmadığını söyledi.
İKLİM KRİZİ, YOLSUZLUK
Artan güvenlik krizinin resmini çizen raporda SIPRI örnek olarak 2010'lu yıllardan bu yana, en az bir devletin taraf olduğu silahlı çatışmaların, bu çatışmalarda ölen insanların ve dünya çapında yerinden edilen ya da mülteci konumuna düşen insanların sayısının ikiye katlanmasını gösterdi.
Aynı şekilde yıllar süren düşüşün ardından kullanıma hazır nükleer başlıkların sayısının 2020'de yeniden artış gösterdiğini belirtti ve geçen yıl dünyada askeri harcamaların tutarının 2 trilyon dolara ulaşarak rekor kırdığını söyledi.
Rapordaki örneklerden bir başkası da Somali'de süregelen kuraklık ve iklim değişikliği ile birlikte yaşanan yoksulluk ve zayıf siyasi yönetim gibi sebeplerle insanların Ek Kaide uzantılı Eş Şebab'ın kucağına itilmesi.
Yine iklim değişikliğinin Orta Amerika'da tahıl hasadını olumsuz etkilemesi nedeniyle, ülkelerdeki şiddet olaylarının artması, bunun yolsuzlukla birleşmesi sonrası kitlelerin ABD'ye göç etmesi.
Raporda görüşlerine yer verilen SIPRI Direktörü San Smith "Çevre krizini ya kendi haline bırakacağız ya da sorunun teşhisini şimdi koyup harekete geçeceğiz. Asıl kötü haber, bu son derece önemli anın, uluslararası politikanın korkunç bir durumda olduğu bir zamana denk gelmesi. Dünyadaki büyük güçler arasındaki ilişkiler 'zehirli ve tehlikeli' bir durumda. Popülizm ve milliyetçilik yükselişte" dedi.
SIPRI raporunda siyasetin riskleri daha iyi değerlendirmesi ve çevre krizlerine karşı daha kararlı adım atması çağrısı da yaptı. Bunun için, hızlı bir şekilde "yeşil ekonomi"ye geçiş tavsiyesinde bulundu.
SIPRI Direktörü Smith, bu geçişin adil ve barışçı bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğine vurgu yaparak "Bu kadar büyük boyuttaki bir ekonomik değişimde her zaman kazananlar ve kaybedenler olacaktır. Bu geçişten en çok etkilenecek olan kesimlerin çıkarları göz önünde bulundurulmak zorunda. Aksi takdirde yeni çatışma riskleri doğar" dedi.
Enerji, Çevre ve Su Konseyi'nden (CEEW) Arunabha Ghosh ise "Hükümetler bu yeni risk çağında barışı güvence altına almak istiyorlarsa, finansmanlarını onu baltalayan faaliyetlerden uzaklaştırmaları gerekiyor" dedi.
Ghosh “Finansman çatışması riski kimsenin çıkarına değildir. Ancak birçok hükümet, ne sürdürülebilirliğin çıkarlarına hizmet eden ne de savunmasız toplulukları koruyan yatırımları finanse ediyor. Bunun yerine hedefsiz ve çevresel olarak yıkıcı faaliyetleri desteklemeye devam ediyorlar. Yatırımların barışa, çevresel istikrara ve dayanıklılığa toptan bir şekilde yönlendirilmesine ihtiyacımız var.” diye konuştu.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...