Sümer, krizin çıktığı ilk günün akşamı İstanbul'da G-20 ülkelerinin maliye bakan yardımcıları ve merkez bankası guvernörleriyle yaptığı toplantıyı şöyle anlatıyor: "Yuvarlak masadaki AB maliye bakan yardımcıları durumun vahametinin farkındaydı. Yemek 22.30'da bitti. Ben 23.00 uçağı ile Ankara'ya geldim. Ancak o akşam yemek mi beni yedi, ben mi yemeği yedim anlayamadım."
1999'da kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti, ekonomiyi toparlamak için Uluslararası Para Fonu (IMF) yapılan stand-by çerçevesinde enflasyonla mücadele programını başlattı. Hedef, yıllardır çift haneli seyreden enflasyonu üç yılda tek haneye indirmekti. Bu amaçla sabit kur uygulamasına geçilirken, bir dizi reformun yapılması öngörüldü. Bu zor dönemde ekonomi yönetiminin başında bulunan dönemin Maliye Bakanı Sümer Oral, bu sürecin 19 Şubat kriziyle noktalanmasına gerekçe olarak reformların sürmemesini, kararlaştırılan tedbirlerin alınamamasını ve piyasalarda güvenin zarar görmesini gösteriyor.
Kriz sürecini Zaman'a değerlendiren Oral, 1999'da işbaşına gelen koalisyon hükümetinin günlük güneşlik bir ekonomi devralmadığını belirtiyor. Kamu finansmanının içinden çıkılmaz bir halde olduğunu, gelir ve gider arasında ahenk bulunmadığını dile getiriyor. Oral, bütçesi borç sarmalında, finans kesimi sıkıntılı, kamu bankalarının açıkları fazla bir ekonomi devraldıklarını vurguluyor: "Tedbir alınması zorunlu idi. 1999'daki tabloyu hükümet gördü. Kamu maliyesini sağlıklı hale getirmek için yeni bir program yapılması lazımdı. Program acı bir reçete idi. Programı hazırlarken o günkü hükümet bunu göze aldı. 'Siyaseten faturası olacaksa da buna katlanırız' dendi. Hedefimiz faizi aşağı çekip enflasyonu düşürmekti."
2001 krizini, 'bütçe kaynaklı olmayan finans krizi' olarak nitelendiren Oral, 1997 yılında Asya krizi, 1999'da ise Rusya Krizi olduğunu kaydediyor. Kasım 2000'de Türk bankacılık sisteminde sarsıntı meydana geldiğini aktaran Oral, bankalara aşırı döviz talebi geldiğini belirtiyor. Hükümetin uygulamaya koyduğu programda döviz kurunun serbest olmadığını dile getiren Oral, o dönemdeki sarsıntıyı şöyle anlatıyor: "Kur sabit olarak tespit edilmişti. Sebebi de enflasyonu üç yılda tek haneye düşürmekti. Sabit kurda da bant sistemi tatbik edildi. Programın öngördüğü reformlar vardı. 2000 başında Bankacılık Kanunu'nda düzenleme yapıldı. Kamu bankalarının açıklarını giderecek kaynaklar bulundu. Görev zararlarına son verildi. 2000'in sonlarına doğru reform takvimlerinde gerileme oldu. Başarının devamı, piyasadaki güven için şarttı. Programda öngörülen tüm tedbirler alınmalıydı. Ancak bir miktar aksama olunca, güven zedelendi ve Kasım 2000'de sarsıntı oldu."
Kasım 2000'de meydana gelen sarsıntının ardından IMF yetkililerinin Türkiye'ye geldiğini aktaran dönemin Maliye Bakanı Oral, kuyumcu hassasiyetiyle işin yürütülmesi gerekirken aksaklık ortaya çıktığını dile getiriyor. Hükümetin bu süreçte en çok korktuğu ise zaten bıçak sırtında olan ekonomiyi olumsuz etkileyecek fevkalade bir gelişmenin yaşanmasıydı. Korkulan, 19 Şubat 2001'deki MGK toplantısında gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Başbakan Ecevit'e anayasa kitapçığını fırlatması, ülke gündemine bomba gibi düştü. Sümer Oral, "19 Şubat'taki toplantının dışarıya sızması korktuğumuzu başımıza getirdi. Piyasa bunu olumsuz olarak algıladı. Aşırı döviz talebi ortaya çıktı. Hükümet uzun bir toplantıdan sonra dalgalı kura geçilmesi kararı aldı. 21 Şubat sabaha karşı 03.00'te karar açıklandı." diyor. Oral dalgalı kura geçildiği geceyi unutamıyor: "Toplantı öğleden sonra başlamıştı. 2-3 dakikalık lavaboya gitme haricinde dışarı çıkmadım. Çok zor bir karar verdik. Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp ile Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel gece 'istifa edeceğiz' dediler. Ancak orada kabul edilmedi."
Ekonominin başındaki bakan olarak Oral, 19 Şubat'ta zor saatler geçirmiş. Oral, krizin çıktığı ilk günün akşamı İstanbul'da yapılan G-20 ülkelerinin Maliye Bakan Yardımcıları ve Merkez Bankası Guvernörleri toplantısını anlatırken, sıkıntıyı bir kez daha yaşıyor: "O gece İstanbul'da akşam yemeği verecektim. Köşk'te yaşananların ardından Bakanlar Kurulu toplandı. Ben mecburen toplantının bir kısmına katılıp İstanbul'a gittim. Feriye Lokantası'nda yemek verdim. Yuvarlak masa toplantısında AB maliye bakan yardımcıları durumun vahametinin farkındaydı. Ancak kimse de yemeğin tadını kaçırmak istemiyordu. Yemek 22.30'da bitti. Ben 23.00 uçağı ile Ankara'ya geldim. Ancak o akşam yemek mi beni yedi, ben mi yemeği yedim anlayamadım."
Kemal Derviş'in görevi bir iki günde değişti
Eski Maliye Bakanı Sümer Oral, krizin ardından Başbakan Bülent Ecevit tarafından Türkiye'ye davet edilen Dünya Bankası başkan yardımcılarından Kemal Derviş'in Merkez Bankası guvernörü veya Hazine müsteşarı olarak geleceğinin ifade edildiğini belirtti. Oral, "Ancak bir iki günde bu karar değişti. Siyasi ağırlığı olsun diye Hazine'den sorumlu bakan olarak gelmesinde mutabakat oluştu." diyor.
ZAMAN
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...