Kaliforniya Üniversitesi Fizik Bölümünden Doç. Dr. Gökhan Ünel, ''Atlas Deneyi''nde ''Tanrı parçacığı''nın izine rastlanmasının gelecek için önemli bir adım olduğunu belirterek, ''Biz Higgs (Tanrı) parçacığından doğrudan faydalanamasak da bu yolda üretilen teknolojinin torunlarımıza daha iyi bir hayat sağlayacağından yüzde 100 eminim'' dedi.
Ünel, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) tarafından yürütülen ''Atlas deneyi'' hakkındaki son gelişmeler konusunda yaptığı açıklamada, ''Tanrı parçacığı''nın izlerine rastlanmasının geleceğe dair umutları artırdığını söyledi.
''Tanrı parçacığı nedir? Bulunduğunda ne işe yaracak?'' şeklindeki soruyla sık sık karşılaştıklarını ifade eden Ünel, şunları kaydetti:
''Parçacık fiziği, maddenin temel yapısını oluşturan parçacıkları ve bunların birbirleriyle olan etkileşimlerini inceler. Bu konuda şimdiye kadar yapılmış bütün deneylerin sonuçlarını başarıyla açıklayan 'Standart Model (SM)' isimli bir kuram var. Bu kuram içinde madde parçacıklarına kütle veren yöntemi 1960'lı yıllarda öneren Peter Higgs, kütle kazandırma işinin kendi adını verdiği Higgs parçacığına bağlı olduğunu iddia etmiş. O zamandan bugüne kadar yapılan deneylerde bu parçacık bulunamadı. Bu konuda popüler bir bilim kitabı yazan Nobelli fizikçi Leon Lederman, kitabına bir türlü bulanamadığı için kızarak 'Tanrı'nın belası parçacık' ismini vermek istemiş. Ancak kitabın editörü bu ismi 'Tanrı parçacığı' olarak değiştirmenin kitabı daha çok sattıracağını söyleyince bu terim epey de medyatik olduğu için dilimize yerleşti.''
Evrenin oluşumuna ışık tutması beklenen CERN deneyinde ''Tanrı parçacığı''nın bulunmasının bilime önemli artılar kazandıracağına dikkati çeken Ünel, ''Bulursak SM kuramı tamamlanmış olacak ve biz kütle kazanma yöntemini anlamış olacağız. Bu fizikte büyük bir ilerleme. Ancak bulamazsak da ilginç, çünkü kütle kazanma sorununu çözmek için öne sürülmüş başka kuramlar da var, onlara yöneleceğiz. Her durumda içinde yaşadığımız evreni daha iyi anlamak yolunda önemli adımlar atmış olacağız. Anlamak da çok önemli çünkü insanlık daima anlayabildiği şeyleri kontrol etmenin ve kendi yararına kullanmanın bir yolunu bulmuştur'' diye konuştu.
Ünel, Higgs parçacığını öne süren kuramın Higgs kütlesinin ne olduğunu söyleyemediğini, bunun deneysel olarak ölçülmesi gerektiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Parçacık fiziğinde her şeyi proton kütlesine oranlayarak ölçeriz. Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (BHÇ) deneyleri belli bir kütle aralığını taradılar ve yaklaşık 130 proton kütlesi ile 600 proton kütlesi aralığında bir şey olmadığından yüzde 95 oranında emin olduklarını söylediler. 125 proton kütlesi civarında bir sinyal alıyoruz, ancak yaptığımız ölçüm üzerindeki hata henüz istediğimiz kadar küçük değil. Bir sinyal gördük demek için kabul edilebilir hata payı binde 3 veya daha az olmalı. Elimizdeki verinin az olması bu kadar hassas bir ölçüm yapmamıza olanak vermiyor. 2012 yılında daha çok veri toplayacağız. Elimizdeki veri miktarını yaklaşık 5 katına çıkardığımızda hata oranını da binde 3'ün altına indireceğiz. Bu bize 125 proton kütlesi civarında gördüğümüz olayların Higgs parçacığından mı yoksa bir ölçüm hatasından mı geldiğini söyleyecek.''
DENEYDE ÇALIŞAN TÜRK BİLİMCİLER
Doç. Dr. Gökhan Ünel, bütün bu çalışmalarını sokaktaki insan için çok bir anlam ifade etmediğini vurgulayarak, ''Tanrı parçacığının bulunması bugün yaşayan bizler için bilmenin verdiği tatmin dışında hayatımızı değiştirmeyecek. Aynı 1897 yılında elektron bulunduğu zaman ata binen ve posta arabasıyla haber taşıyan insanlar için bu buluşun bir şey ifade etmediği ve hayatlarını değiştirmediği gibi. Ancak bugün elektronları kullanmadığımız bir saniye yok. Telefon, televizyon, bilgisayarlar, bankamatikler hep elektronu anladığımız ve yararımıza kullanabildiğimiz için mümkün oldu. Biz Higgs parçacığından doğrudan faydalanamasak da bu yolda üretilen teknolojinin torunlarımıza daha iyi bir hayat sağlayacağından yüzde 100 eminim'' dedi.
Türkiye'nin araştırma içindeki durumu ve katkısına da değinen Ünel, Türkiye'nin 1961'den beri CERN'de gözlemci durumunda olduğunu, ilişkilerin yakın dönemde Türkiye'de sorumluluğun Türkiye Atom Enerjisi Kurumuna (TAEK) geçmesiyle hızlandığını söyledi.
Ünel, 2008'de TAEK-CERN işbirliği anlaşmasının imzalandığını, 2009'da tam üyelik başvurusunun yapıldığını belirterek, ''2010'da başvuru kabul edildi ve ön üyelik başladı. Şimdi tam üyeliğin ilk adımı olan 'asosiye' üyelik görüşmeleri yapılıyor. Bunun 2012 yılında başlaması öngörülüyor. Hedefimiz tam üyeliğin mümkün olan en kısa süre olan 2 yılda gerçekleşmesidir'' dedi.
Bu zaman içinde Türk bilim insanlarının birçok hızlandırıcı ve parçacık fiziği deneyine katıldığını anlatan Ünel, şöyle konuştu:
''Yakın dönemde en çok dikkat çeken Büyük Hadron Çarpıştırıcısı deneylerinden Atlas, CMS ve LHCb de hem araştırmacı, hem de idareci olarak yer aldılar. Türk bilim insanlarının bir kısmı yabancı üniversitelerde çalıştığı gibi mesela İngiltere, ABD üniversiteleri yabancılardan da Türk üniversitelerinde çalışanlar var mesela İngiliz veya Hollanda vatandaşları. Deneylerin dışında CERN'deki kuramsal fizik bölümünde doktora sonrası araştırmalar yapan Türkler de var. Ayrıca araştırmalarda kullanılan hızlandırıcıların hem işletilmesinde, hem de yeni nesil hızlandırıcıların geliştirilmesinde de görev alanlarımız var. Son olarak BHÇ'den sonra yapılması düşünülen yeni hızlandırıcılardan birini Türklerin başını çektiğini bir takımın önerdiğini söylemeliyim. Doktora öğrencileri de dahil 200'den fazla Türk hızlandırıcı ve parçacık fizikçisi çalışıyor. Bunların bir kısmı Türk üniversitelerine bir kısmı ise yabancı kurumlara bağlı.''
AA
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |