“Camcı/Adı Aşk Bu Eziyetin” yaklaşık dört yıllık bir maceranın sonucunda ortaya çıktı ve 1 Eylül’de vizyona girecek. “Bursaspor taraftarlarıyla ilgili bir film Bursaspor şampiyon olunca vizyona girdi” diye düşünmeyin. İmkânsızlıklar nedeniyle çekimlerin uzaması asıl sebep. Zaten bir başarı hikâyesi anlatmıyor öykü. 35 yaşında bir camcı kalfasının Bursaspor aşkı üzerinden tribünlere bir bakış atıyor. Filmin yönetmeni Suat Şenocak ve Mehmet Ali Arslan’a göre filmin rengi yeşil-beyaz ama bir Trabzonsporlu ya da Adanasporlu da filmle empati kurabilir. Çünkü film bir kahramanlık hikâyesi değil, iyisiyle kötüsüyle taraftar olma psikolojisini anlatıyor.
- Neden ilk uzun metrajlı yönetmenlik denemeniz Bursasporla ilgili bir hikâye?
Suat Şenocak: Bir kere Bursalı ve Bursasporluyum. Bursaspor taraftarının da özel bir hikâyesi olduğunu düşünüyorum. Uzun yıllar spor gazeteciliği yaptım. İşim sırasında Bursaspor muhabirliği de yaptım ve taraftarı yakından gözleme fırsatı buldum. Öncesinde de bu tutkuyu biliyordum. Bursa’da yaşadığım yer çok kozmopolit Papazçeşme isimli bir semttir. Güneydoğulu, Kürt, Balkan göçmeni; her türlü insanı bulmak mümkündür. Bu insanların ortak noktası Bursaspor, en fanatikleri de bizim mahalleden çıkar. Hikâye böyle oluştu.
- Film bir camcının Bursaspor aşkını anlatıyor. Hikâyenin detaylarını biraz anlatır mısınız?
S. Şenocak: Metin adında bir karakter. Arnavut asıllı, babası ellili yıllarda Kosova’dan göç etmiş. Camcı kalfalığı yapıyor. Kiralık bir evde karısı, iki yaşındaki oğlu ve hacı babasıyla yaşıyor. Bütün dünyası Bursaspor fakat bu tutkunun bir de alt metni var. Metin, birtakım kaçışları tribünde arıyor. Hikâye de Metin’in tribün, iş ve aile ilşkilerini anlatıyor. Karısı Bursaspor tutkusunu çok hazmedemiyor, sürekli çatışıyorlar. Bir mafya Bursaspor amigosuna para verip maçlarda olay çıkarmasını istiyor. Amigo parayı alıyor ve sonra pişman oluyor parayı geri vermek istiyor, ama mafyanın da adamları var. Sonunda başları derde giriyor.
Mehmet Ali Arslan: Filmin temel unsuru aidiyet duygusu. Bu anlamda film tam bir Türkiye portresi sunuyor. Bursasporlu bir fanatik taraftarın öyküsü belki ama başrol kadın oyunucunun rolü on dakika olsa da ortalama bir ev kadının yaşadığı bütün acıları yüzüne vurabilir. Bizde mafya tipli para veren bir adam her yerde olabilir. Bir futbol taraftarının karısı acı çekebilir. “Bu taraftarlar deli mi” diyebiliriz. Ancak sinema açısından bakınca film derdini anlatıyor. Türkiye’de erkekler ancak otuz hatta kırk yaşında kişiliklerini buluyor. Tam bu noktada Metin de itirazlarını söylüyor. Zaten yirmisinde askere gidiyor, dönünce babası tarlaya verecek ya da üniversite okuyup bir şirkete girecek ama bir sistemin içinde olma durumu devam edecek, Bu aidiyet duygusunu kırmakla ilgili bir durumu da var taraftarlığın.
- Karakterin camcı kalfası olarak seçilmesi de tesadüf değil sanırım.
S. Şenocak: Öyle biri gerçekten var. Ondan esinleip yarattım. Onda biraz ben de varım. Babası Galatasaraylı, Metin Oktay’a duyduğu hayranlıktan çocuğun ismini Metin koyuyor. Benim babam da Galatasaraylı, Suat Mamat’a hayran olduğu için ismimi Suat koymuş.
- Galatasaraylı babalar ve Bursasporlu oğullarını düşünürsek kent aidiyetiyle takıma aidiyetlik arasında Türkiye’de bir boşluk var.
S. Şenocak: Filmde bir komşu esnaf geliyor, soruyor “Böyle Galatasaraylı bir babadan nasıl Bursasporlu çıktı” diye. Bursaspor 1963'te kurulmuş. Öncesinde Galatsaraylı, Fenerli olan birçok kişi var. Biraz da ondan kaynaklanıyor. Hele bu şampiyonluktan sonra üç büyükleri bırakan birçok kişi var. Kentle adiyet oluşturmak için futbol birinci derecede etken. Bursaspor'un amigolarından biri Kolsuz Mehmet Diyarbakırlı ve Kürttür. Paşa Selim’se İstanbullu’dur. Çocukluğu Bursa’da geçtiği için Bursasporlu olmuş.
Cumhuriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...