Atalık, "Çiftçinin her geçen yıl alım gücü geriliyor. Bu da üretim alanlarına yansıyor. Geçimini tarımdan sağlayan insanlar para kazanamadığı ve maliyetler yüksek olduğu için üretimden çekiliyor." dedi.
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, başta buğday, arpa, nohut, mercimek olmak üzere önemli ürünlerin daralan tarım alanları içindeki paylarını Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) aldığı verilerle açıklayarak, alınması gereken önlemleri sıraladı.
Tarım alanlarının son 16 yılda 41 milyon 200 bin hektardan 37 milyon 800 bin hektara gerilediğini anlatan Atalık, en fazla tarım alanı kaybının tahıllar, diğer bitkisel ürünler ve sebze alanlarında yaşandığını söyledi. Atalık, “Avrupa Birliği’nin (AB) göbeğindeki Belçika’nın yüzölçümü 3 milyon hektar. Bizden 4-5 kat fazla tarımsal ihracat geliri olan Hollanda’nın toplam yüzölçümü ise 4 milyon hektar. Çiftçinin her geçen yıl alım gücü geriliyor. Bu da üretim alanlarına yansıyor. Geçimini tarımdan sağlayan insanlar para kazanamadığı ve maliyetler yüksek olduğu için üretimden çekiliyor. Borcu artan çiftçi de bankaların tarımsal kredilerine yönleniyor ve borcu artıyor” dedi.
Tahıl grubu bitkiler içerisinde en büyük ekim alanına buğday ve arpanın sahip olduğunu belirten Atalık, “Yaklaşık yüzde 91’ini bu iki bitki oluşturuyor. Buğdaydaki küçülme 2 milyon hektar. Arpadaki küçülme ise 1 milyon hektara ulaşmış vaziyette” diye konuştu.
2018 yılında Türkiye’nin 5.8 milyon ton buğday ithalatına 1.3 milyar dolar ödediğini hatırlatan Atalık, "Çiftçinin ekmekten vazgeçtiği 2 milyon hektarlık buğday arazisinde tekrar ekim olsa 6 milyon ton gibi ilave bir üretime kavuşuruz. İthalatı karşıladığımız gibi 200 bin ton da elimizde buğday olacak” ifadelerini kullandı.
Çiftçinin ekmekten vazgeçtiği tarım alanlarının yeniden ekilmesi halinde ithalatın önüne geçileceğini vurgulayan Ahmet Atalık, “655 bin ton arpa ithal ettik. Ekilmeyen 1 milyon hektarlık araziyi arpayla buluştursak 2 milyon 600 bin ton civarında arpa elde edeceğiz. 600 bin tonun ithalatı karşıladığını düşünürsek elimizde 2 milyon ton fazladan arpa kalacak. Yani çiftçinin ekmekten vazgeçtiği araziyi üretimle buluşturduğumuzda dışarıya ödediğimiz dövizler halkımızın refahı için ülke içinde kalacak” dedi.
Desteklemenin kesildiği anda tarım alanlarının küçüldüğünü söyleyen Atalık, “Kuru baklagilde ekim alanlarımız en yüksek seviyeye 1989 yılında 2 milyon 100 bin hektara ulaştı. Ancak günümüze kadar 1 milyon 200 bin hektar küçülerek 900 bin hektara kadar geriledi. 1990 yılı başlarında destekleme alımlarının sonlandırılmasını takiben kazanamayan çiftçi kuru baklagil üretiminden vazgeçmeye başladı” diye konuştu.
1990’dan 2018 yılına kadar nohut ekim alanlarında 376 bin hektarlık küçülme olduğunu söyleyen Atalık, “Yani yüzde 42 daralmış. Mercimekte ise 723 bin hektar yani yüzde 72 küçülmüş, çok daha büyük. Türkiye bu ürünleri dünyaya ihraç eden bir ülkeyken özellikle 2010 yılı sonrasında ithalatçı bir konuma gelmiş vaziyette. 2018 yılında ithal ettiğimiz 93 bin ton nohuta yaklaşık 120 milyon dolar ödedik. Türkiye ekmekten vazgeçtiği 376 bin hektarlık alanda tekrar nohut ekse 460 bin ton ilave nohut üretmemiz mümkün. İthal ettiğimiz 93 bin ton bunun yanında son derece küçük bir miktar” ifadelerini kullandı.
Artan nüfusa karşın ekim alanlarının her geçen gün daraldığını söyleyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, “1999 yılında en geniş haliyle 220 bin hektara ulaşan patates ekim alanımız 2018 yılı itibariyle 136 bin hektara geriledi. Nüfusumuz, ülkemize gelen göçmen ve turist sayılarıyla artıyor, buna karşı maalesef her geçen yıl ekim alanlarımızda daralmalar oluyor” dedi.
Kuru soğan, pırasa ve patlıcan üretim alanında yaklaşık yüzde 35’lik daralma olduğunu söyleyen Atalık, “Sebze üretim alanlarındaki daralma da ciddi boyutlara ulaştı. 2005 yılından günümüze 930 bin hektardan 784 bin hektara inerek 146 bin hektarlık bir küçülme oldu. Yani yüzde 15’lik bir daralma olmuş. Bu ürünler içerisinde kuru soğan, pırasa ve patlıcan ekim alanları yaklaşık yüzde 35 alanında daralmış. Domates, salatalık ve sivri biber ekim alanlarımız ise yüzde 10-17 arasında küçüldü” diye konuştu.
Tarım alanlarını korumak ve toprağa küsen çiftçiyi tekrar üretimle buluşturmak için önerilerde bulunan Atalık, “Ülkemizde kooperatifleşme sorunu var. Kooperatif üyesi olmayan bir tane çiftçi kalmamalıdır. Kooperatiflerin sayıları çok olmakla birlikte Avrupa Birliği (AB) ile kıyasladığımız zaman verim ve etkinlik düzeyleri çok düşük” ifadelerini kullandı.
Atalık, “Kamu İktisadi Teşebbüsü’nün (KİT) özelleştiği her alanda tarımsal üretimimiz gerilemiştir. Bunların önemini düşünerek tekrar tarımın sorun yaşanılan alanlarında tarımsal KİT’lerin oluşturulması hem üretici hem tüketici hem de bu alandan geçimini sağlayan özel sektör için çok önemli ve verimli bir adım olacaktır” dedi.
Verim ve kaliteyi artırmak için tarımsal altyapı eksiklerini tamamlamak gerektiğini vurgulayan Atalık, "Arazi toplulaştırma ve sulama gibi altyapı eksikliklerimiz hala var. Bunların en kısa sürede çözülmesi gerekiyor. Çünkü parçalı arazi yapısı çiftçiye fazladan mazot yaktırıyor. Daha uzun süre o işe vakit ayırmasına neden oluyor. Sulama doğrudan verimi artırıyor, kaliteye çok önemli bir etkisi var. Dolayısıyla ülkemizin daha düşük maliyetle üretim yapabilmesi, verimi ve kaliteyi artırabilmesi için bu altyapıları artık tamamlamalıyız” diye konuştu.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |