Reha ERUS / ROMA-HÜRRİYET
Söyleşide Yaşar Kemal, "Boğaziçi’ndeki peygamber" olarak tanıtıldı. Türk edebiyatının zenginliğinden söz eden Yaşar Kemal, Názım Hikmet’i anlatarak, "Kelimeler insanoğlunun yarattığı en büyük değerdir ve sihriyle insan var gücüyle yaşamaya başlar" dedi.
İTALYA’nın haftalık siyaset dergisi L’Espresso’ya konuşan Yaşar Kemal "Nobel Ödülünü benim gibi bir komüniste asla vermezler. Ama sizlere düşünmesi hoş geliyorsa düşünmeye devam edin." dedi.
Türkiye’nin sonbaharda yapılacak Frankfurt Kitap Fuarı’nda bu yılın onur konuğu olması dolayısıyla yapılan söyleşide Yaşar Kemal, "Boğaziçi’ndeki peygamber" olarak tanıtıldı. Türk edebiyatının zenginliğinden söz eden Kemal, Názım Hikmet’i anlattı ve "Kelimeler insanoğlunun yarattığı en büyük değerdir ve sihriyle insan var gücüyle yaşamaya başlar" dedi.
İstanbul denizlerinin her geçen gün kirlendiğini ve kenti ölüme götürdüğünü belirten Yaşar Kemal, "Deniz Küstü" adlı romanında İstanbul’un nasıl ölmekte olduğunu anlattığını vurguladı. Çukurova’daki çocukluğunu da anlatan ünlü yazar, Türkiye’nin her yönü ile geçmişte Osmanlı İmparatorluğu döneminde bile Batılaşmaya özen gösterdiğini, bunun için Avrupalı sayılması gerektiğini savunarak, "Türkiye, Batı ile Doğu arasında köprüdür. Önemli bir köprü. Bunun için de Avrupa Birliği’ne değerli bir üye olur" diye konuştu.
Yaşar Kemal kendisine Nobel Ödülü’nün verilmeyeceğini de söyleyerek "Nobel’i benim gibi bir komüniste asla vermezler. Ben hiç düşünmüyorum. Ama düşünmesi size hoş geliyorsa varın düşünün" dedi. L’Espresso, Yaşar Kemal’i okuyucularına tanıtımda daha da ileriye giderek, kendisini dünya edebiyatının "Ata"sı olarak ilan etti. Bir soru üzerine ünlü yazar, "Bir Ada hikáyesi dörtlemesinde Birinci Dünya Savaşı ile birlikte yaşanan sürgünleri, etnik çarpışmaları, kırılmaları Çukurova gözüyle anlattığını, toplumların sessizliğinde doğanın kökten şekil değiştirmesini, insanoğlunun yeni yaşam şartlarına ayak uydurmasını kendi yazdığı romanların teması yaptığını" söyledi.
Kendi neslinden Sait Faik’i ustası olarak gösteren Yaşar Kemal, yakın dostu ile edebiyattan ne istediklerini tartıştıklarını ve üç konuda anlaştıklarını hatırlatarak bu üç temel konuyu şöyle sıraladı:
"Bizi okuyanlar asla suç işlememeliler ve savaşın düşmanı olmalılar. Her türlü şiddetle savaşmalılar. Kendi kültürünü imha edenler sonunda kendi toplumunu da ortadan kaldırır. Herkes fakirden yana olmalıdır, çünkü fakirlik insanlığın baş belasıdır."
Tolstoy’a bile Nobel verilmedi
Dünya edebiyat tarihine geçmiş pek çok ismin Nobel Edebiyat Ödülü’ne değer görülmediği biliniyor. Bunlar arasında öyle isimler var ki, insanı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleyebiliyor. İşte onlardan bazıları:
Jorge Luis Borges, Berthold Brecht, Paul Celan, Anton Çehov, Joseph Conrad, D.H. Lawrence, Vladimir Nabokov, James Joyce, Yukio Mishima, George Orwell, Fernando Pessoa, Ezra Pound, Marcel Proust, J.D. Salinger, Leo Tolstoy, Virginia Woolf, Lawrence Durrell, John Fowless, Mark Twain.
Yaşar Kemal, söyleşide Nobel’in komünistlere verilmediğini imá ediyor ama Nobel Edebiyat Ödülü tarihi, bunun pek de doğru olmadığını koyuyor ortaya. Söz gelişi Saramago, Dario Fo, Steinbeck kendi ülkelerinin Komünist Partisi’ne üye isimler. Neruda, komünist olduğunu açıklayan ve şiirleri tüm dünya sosyalistlerinin ezberinde olan bir solcu. Pinter ve Solohov içinse herhangi bir söze gerek bile yok.