Talat Atilla Ankara madem bilmece çözdürmeyi seviyor, deneyelim! Dikkat sahte Mesih! |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN SONBAHAR, SARI YAPRAKLAR, SAĞLIKLI HÜZÜN VE METAL ELEMENTİ |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva ÖĞRETENSİN ÖĞRETMENSİN BANA NE! |
Cengiz Altınsoy Taş deyip geçmeyin |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ARA-SIRA |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Her şeyimiz fena halde değişince, bayramların değişmez ritüelinin, “Nerede o eski bayramlar” muhabbeti olması kaçınılmazdı.
Annemiz evimizin bir parçasıydı, her daim evdeydi.
Her şey hormonsuzdu.
Yemeği kokusundan, insanı bakışından bilirdik.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı.
Körebe oynarken kör, yakan top oynarken, yanardık.
AVM ya da alış veriş merkezi nedir bilmezdik.
Ya aşağı, ya da yukarı mahallede buluşurduk sevgiliyle.
Daha olmadı, parkta…
Ekmek arası diye Anne icadı bir yemek çeşidimiz vardı.
Arasına taze fasulye, bazen de sana yağın üstüne toz şeker ekerdik.
Sini sini baklavalar gelirdi arife günü.
Ayakkabılarımız, eskimeyi bilirdi.
Kendimizden bile sakladığımız platonik aşklarımız vardı.
Kesişme diye bir göz dilimiz vardı.
Bulursak, kesişirdik…
Kalleş değildik.
Silah, sopa bilmezdik.
Göğüs göğüse vuruşurduk.
El öpmeyi bilirdik.
Tamam, harçlık almayı severdik ama yaşlıların mihnetle bakan gözlerine tavdık.
Açık hava sinemalarını gören bir nesil olduk.
Sokakta horoz şekeri, macun, pamuk şekeri satılırdı.
Mahalle bakkalımızda, Arap sakızı da, tipi tip de bulunurdu.
Çatapatlar, mantar, maytap, torpillerler patlatırdık mahallenin ortasında.
İyi çocuklardık vesselam.
Komşumuzu tanırdık.
Kör Mehmet amcadan, Elmas teyzeye, Cici bakkaldan sümüklü Süloya kadar Türk filmlerine taş çıkartan karakterlerimiz vardı.
Yağmurda ıslanmaz, karanlıkta bile top oynardık.
Mahallemizin sarhoşları bile nazikti.
Küfürlerinde bile edep vardı.
Büyüdük.
Gökyüzüne çekildi hatıralarımız, yalnız kaldık yeryüzünde.
Her yer gurbet oldu sanki.
Belki yor yordam bilmezdik ama…
Kalleş değildi çocukluğumuz…
*Bu yazı Talat Atilla'nın Güneş gazetesindeki köşesinden alınmıştır...
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 22712 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |