Yeryüzü incisi, medeniyet diyarı Türkiye, sözde müttefik ülkelerin kuşatmasını yarmaya çalışırken, üzerimize kürek kürek atılan ölü toprağına daha ne kadar kayıtsız kalacağız?
Terörle enerjimizi emenlerin, ilk fırsatta Türkiye’ye karadan/havadan saldıracağını ön görmek bu kadar zor mu?
Çanakkale ya da Kurtuluş savaşında düşman süngüsüne göğsünü siper edenlerin, particilik gibi bir sorunu mu vardı?
Türkiye’nin yıkılmaması mücadelesi bir şahsın, bir partinin mi, yoksa top yekun Türkiye'nin omuzlarında mıdır?
İktidar, kendisi gibi düşünmeyenlere daha fazla tolerans gösterdiğinde, Edebali'nin "Ey oğul… " ile başlayan mirasını içselleştirmiş olmaz mı?
CHP, iktidarın doğrularına sahip çıktığında, Atatürk’ün, “Yurt toprağı, sana her şey feda olsun. Kutlu olan sensin.” mirasını kucaklamış olmaz mı?
MHP, siyaset yapma üslubunu anlayış/empati ile güçlendirdiğinde, Alparslan’ın hoş görüşüne selam göndermiş olmaz mı?
HDP’nin, haçlıların elinden ilk kıbleyi kurtaran Kürt komutan Selahattin Eyyübi'den feyz alması, HDP’ye daha fazla onur getirmez mi?
Sahi, bizim derdimiz nedir?
Güç mü?
Güç, birbirimize karşı sınanırsa güçsüzlüğümüz…
Düşmana karşı olursa gerçekten gücümüzdür.
Kanunları zayıflatan, bizi ayrıştıran, başkalaştıran güç, güç değildir; ancak bal hükmünde zehir olabilir.
Irkçılık ve terörün bahçesinde bağdaş kurmak zavallılık, haklının hakkını vermemek güçsüzlüktür.
Hayat güçlülerden yana görünse de ölüm tarafsızdır.
Daha fazla incitmeyelim birbirimizi…
Ya istiklal ya ölüm demenin vakti gelirse…
Hiç değilse, yaşamak için ölmeyi göze alan birileri kalsın bu topraklarda.
Yoksa, ne cenazemizi gömecek toprak, ne de düğünümüzde halay çekecek kara parçası kalmayacak elimizde..