Altın Koza'nın ulusal uzun metraj dalında yarışan 10 film içinde ilk kez görücüye çıkan sadece bir film vardı: Kavşak. Diğer filmlerin hepsi vizyon yüzü görmüş ve bazıları da Berlin, Altın Portakal, İstanbul gibi film festivallerinde ödül bile almıştı. En iyi film ödülünü Altın Ayı tescilli Bal alsa da, Selim Demirdelen'in yönettiği Kavşak, en iyi yönetmen ve en iyi kadın oyuncu dâhil olmak üzere dört ödül birden alarak pek çok kişiyi şaşırttı. Demirdelen, ödülün kendisi için de sürpriz olduğunu söylüyor: "Aslında ödülü istiyorduk tabii ki. Ama dört ödül birden almak sürpriz oldu açıkçası. En güzeli de en iyi yönetmen ödülünü Theo Angelopoulos gibi bir ustanın elinden almaktı. Benim için unutulmaz bir anı oldu." Güven Kıraç, Sezin Akbaşoğulları, Umut Kurt ve Cengiz Bozkurt'un yer aldığı kadrosuyla göz dolduran Kavşak, yönetmeninin ifadesiyle bir 'büyükşehir filmi'. Yan hikâyelerle desteklenen senaryosunda film, yakın geçmişindeki acı olayın etkisinden kurtulamayan ve içinde bulunduğu 'durumu' kabullenemeyen yalnız bir adamın çıkışsızlığını ve sonunda bununla yüzleşmesini anlatıyor. Adana'da ödüllerin açıklanmasından bir gün önce Seyhan Nehri'nin kıyısında bir gün batımında konuşmuştuk Selim Demirdelen'le. Ödül aldıktan sonraki duygularını ise telefonla öğrendik. Bu akşam Cinebonus G-Mall Maçka'da galası yapılacak olan Kavşak, cuma günü 14 ilde 67 kopyayla gösterime giriyor.
Bıçak Sırtı dizisinden sonra gözlerden kayboldunuz. Neler yaptınız o arada?
Dizi yapmak gibi bir niyetim yoktu zaten. Acımasız bir sistem oluştu; çok ağır koşullarda çalışılıyor. Reklam çalışmam oldu. Bir de Dut Ağacı adlı bir albüm yaptım.
Afişi ve fragmanı görünce yine bir 'kesişen hayatlar' filmi mi demiştik ama Kavşak başka bir şey çıktı...
Ben zaten kesişen hayatlar olarak düşünmemiştim. Güven karakterini anlatıyor film. Diğerleri de onu destekleyen yan hikâyeler. Evet, karakterlerin hayatı kesişiyor; ama kesişen hayatlar filmi değil bu.
Filmin tanıtımında böyle bir algı oluşmuş olabilir mi?
Olabilir, ama kavşak deyince birçok insanın hayatının kesiştiği anlamı çıkmaz. Güven'in hayatında bir kavşak beliriyor. Belki yan hikâyelerin güçlü oluşundan dolayı herkesin hayatını izliyoruz duygusu oluşabilir.
Seyirciyi sürprizle şaşırtmak yerine daha filmin başında ana karakter Güven'in hayatıyla ilgili sürprizleri ele veriyorsunuz...
Bu biçim daha hoşuma gidiyor benim. Seyirciyi sürprize odaklamaktan ziyade, yolculuk nasıl ilerleyecek diyerek karakterle beraber yürümesini tercih ettim. Bu dilin izleyici açısından daha keyifli olduğunu düşünüyorum.
Son zamanlarda klip tadında final bağlama 'geleneği' çıktı yerli filmlerde. Sizin hikâyeyi Bülent Ortaçgil'in şarkısıyla bağlama tercihinizin sebebi neydi?
Bu tür biçimsel benzerliklerde herhangi bir şeyi örnek almış değilim. Senaryo aşamasında da final aynıydı. Müzik kullanmaktan çok emin değildim ama zihnimi açmak için evdeki müzik arşivini karıştırırken Bülent Ortaçgil'in Sana Geldim şarkısıyla karşılaşınca çarpıldım. Sanki bu film için yazılmıştı. Final öyle çıktı aslında. Bir de sevişme sahnesinde bir müzik kullanımı var. Onu da bile bile rahatsız edici çektik. Güven'in içindeki çıkışsızlığı belirtmek için, altını çizdik ki rahatsız etsin.
Ana karakteri destekleyen güçlü yan hikâyeler var. Bu durum, senaryo yazımında ya da çekimlerde sizi zorladı mı?
Zorlamış! Bunu filmi çekerken anladım. Birkaç dostuma seyrettirdiğimde onlar da söyledi. Bazı yan hikâyeler fazla güçlü hale gelmiş ve ana hikâyenin kopmasına sebep olmuş. O tür sahneleri azalttık.
Oyuncu yönetiminde zorlandınız mı, birbirlerinden rol çaldılar mı?
Oyuncuların rol çalmaya çalışması benim en sevdiğim şey. Belli bir ahlakî düzeyde olduktan sonra karşılıklı performansı yükseltir. Herkes işini iyi yapmaya çalışınca herkesi tetikliyor.
Vicdanıyla boğuşan çaresizlik ve sıkışmışlık içindeki karakterlerin meselelerini halletmesi biraz kolayca bağlanmamış mı finalde?
Bilmem. Size öyle gelmişse bir şey diyemem. Bence karakterlerin ortak özelliği sıkışmışlık. Hepsi bir yere sıkışmış ve oradan çıkmaya çalışıyor. Bütün karakterler Güven'in hayatını önce altüst ediyor sonra da oradan çıkmasına yardımcı oluyor. En sonunda da hepsi için bir yüzleşme ve kabullenmeyle bitiyor film.
Sizin hayatınızda da filmdeki gibi 'hayat değiştiren' tesadüfler oldu mu?
En dramatik olanı şu: Ben bir karavan kiralama şirketinde çalışıyordum. Sonra bir film şirketinden telefon geldi, film setine karavan istediler. Karavanı alıp gittim sete ve hayatımda gördüğüm en güzel ortamla karşılaştım. Bir hafta sonra karavan şirketinden istifa edip o film şirketinde sesçi olarak işe başladım. Sonra kısa filmler çektim. Sonra asistanlık, derken arkası geldi işte.
Filmi çekerken yapımcı Türker Korkmaz arkanızda durdu mu?
Arkamda değil yanımda durdu. Herkes 'arkamda durdu' der ya. Arkada durunca yönetmeni geri çekiyor ya da bırakıp kaçabiliyor. Ben Türker'le böyle bir sorun yaşamadım.
'Hayatımda tesadüflerin önemli bir yeri var'
Tesadüflerin hayatımızda önemli bir yer tuttuğunu düşünüyorum. Hayatımı doğrudan ya da dolaylı etkileyen çokça tesadüf var. Herkesin hayatında olur ama bunların farkına varabilmek büyük bir şans. Doğru insanlarla tanışmanız ve onların sizi etkilemesi hayatınızı o kadar dramatik bir şekilde değiştiriyor ki. Ben bu tür tesadüflere çok inanıyorum.
Zaman
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...