Ailesinin ve arkadaşlarının ‘Şeker Kız' diye seslendiği Aslı, 20'li yaşlarda ve yüreği oyunculuk aşkıyla dolu… Dizilerdeki genç kız rollerinde hep aynı yüzleri izlemekten bıkanlar için özlenen ve beklenen bir oyuncu… Sinema ve televizyonu hedefleyen yüksek tahsilli bu iddialı yıldız adayı,
Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nden eğitim almış, 10 yıldır tiyatronun içinde, iki lisan biliyor… Sevdiklerinin ‘Şeker Kız'ı Aslı Turanlı’yla dünü, bugünü ve gelecek planlarını konuştuk.
Her zaman gülümserim, her zaman hayata pozitif enerjiyle bakarım. Başta ailem olmak üzere tüm yakın arkadaşlarım bana ‘Şeker Kız' diye sesleniyorlar. Onlar beni, ben oyunculuğu seviyorum. Sadece ailemin, arkadaşlarımın değil, dizilerin de ‘Şeker Kız'ı olmak istiyorum. O enerji, o istek, o aşk ve yetenek bende var.
Çocuk yaşlarda başlayan bir aşk oldu oyunculuk benim için. Evde bebeklerim vardı ve onlarla birlikte evcilik yerine oyunculuk provaları yapardım. Televizyondan, filmlerden izlediğim sahneleri bebeklerimle tekrarlardım. Okula başlayınca da bütün sanat etkinliklerinde yer aldım. Bale, dans, tiyatro, folklor… Sanata karşı müthiş iştahlı bir çocuktum, müsamerelerin de yıldızıydım.
Marmara Üniversitesi Dış Ticaret ve Uluslararası Amerikan İlişkileri bölümünden mezun oldum. Diplomayı aldıktan sonra da deliler gibi tiyatro oyunlarını, filmleri, dizileri izlemeye başladım. Emek Sahnesi'nde bazı oyunlarda rol aldım. Tiyatro Karnaval'da sahnelenen Ferdi Merter'in yönettiği, Kaan Erkal'ın senaryosunu yazdığı ‘Ahh Süreyya' müzikalinin kadrosuna girmeyi başardım.Şarkıcı olmaya çalışan ama söylerken sürekli detone olan Hülya karakterini canlandırdım. Şan eğitimi aldığım için detone şarkı söylemek zor oldu. Ama insanları da güldürmeyi başardım. Artık profesyonel anlamda çalışmak için kollarımı sıvadım.
‘Ruhsar' dizisindeki Hande Ataizi'ni ve ‘Hababam Sınıfı' filmlerini hiç kaçırmazdım, replikleri ezberlerdim. Adile Naşit'e aşıktım, Rıfat Ilgaz'ın eserlerini okumaktan büyük keyif alırdım. Müzikteki idolüm Madonna oldu. 17 yaşına gelince babam beni Müjdat Gezen Sanat Merkezi'ne götürdü. Kalbimdeki oyunculuk ateşi oradaki kurs döneminde adeta yanardağ oldu. Sahnelenen oyunların provalarını yakından izleyebilmek için onlara çaycılık yaptım, kostüm asistanının asistanı oldum.
Barış Atay hocamızın önderliğinde hazırladığımız Artur Miller'ın ‘Cadı Kazanı'nda kocası tarafından aldatılan 40 yaşındaki Elizabeth Proctor karakteri ilk rolüm oldu. Tiyatrodaki bu ilk rolümde makyajla yaşlandırıldım. Hayatımın dönüm noktası oldu bu oyun ve rol. Oyunu sahneleyip alkışları da duyunca, tek hedefim oldu oyunculuk. Çünkü ben de sahne tozunu yutmuştum artık. Bence herkes o sahne tozunu yutabilir. Önemli olan kalıcı olabilmek ve bunun için çok çalışmak.
Bir arayış içindeyken, çok güvendiğim Önem Günal Ajans'dan teklif alınca birlikte çalışmaya başladık. Kariyer planlamamı birlikte yapıyoruz. Yemek yapma konusunda nasıl ki ilk pilav yapma deneyimi çok önemlidir. Hatta halk arasında “Pilavı lezzetli yapan, her yemeği iyi yapar” derler. Bu nedenle ilk yer alacağım proje de çok önemli. Menajerimle birlikte gelen rolleri değerlendirerek bana uygun ve kariyerim için sağlıklı olanı birlikte seçeceğiz.
Şu sıralar internet dizileri ülkemizde fenomen oldu. Haluk Bilginer'in ‘Masum’ adlı dizisine bayıldım. Böyle bir internet dizisi benim için de güzel olurdu.
Sözcü
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...