TURKTİME: Bugün Ahmet Hakan, köşesinde, sizinle yaptığımız röportajdaki ifadelerinizi alıntılayarak milletvekili adaylığı için başvurmanızı ağır bir şekilde eleştirdi ve sizi “müptezel” olarak tanımladı. Hakan’ın bu ifadesiyle ilgili düşünceleriniz nelerdir?
SERDAR ARSEVEN: Müptezel; hakir, itibarsız, haysiyetsiz, kepaze, elden ele, dilden dile düşmüş demek. Eğer size yönelik hakaretler, gerçekten sizin yazdıklarınızı tanımlıyorsa, okuyan diyebilir ki; “hak etmiş.” Ancak sizin yazdığınız ifadelerinizle o hakaretlerin uzaktan yakından ilişkisi yoksa, o, vicdani bir mesele haline gelir. Daha doğrusu çok açık bir hınç anlamına gelir. Sizinle yaptığımız röportajda demişiz ki; başörtüsü şeriat simgesidir deniyor ama ben meseleyi öyle görmüyorum. Evet simgedir ama neyin simgesidir? Bakın, Sütçü İmam hadisesi meydana gelmiş. Fransa’nın güdümündeki Ermeniler başörtülü Anadolu kadınına saldırınca Sütçü İmam çıkmış ve oradan Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcını yapmış. Kurtuluş Savaşı böyle başlamış. Dolayısıyla başörtüsünün böylesi bir simgesel anlamı var. Bu son derece önemlidir. Diyelim ki siz bir ressamsınız ve ideolojik görüşünüz de ağır basmıyor. Ben gelip size “bana bir şehit anası çizer misiniz?” diyorum. Nasıl bir şehit anası çizersiniz? Anadolu’nun ortalama başörtülü bir hanımefendisi aklınıza gelir ve onu çizersiniz. Ama tutup da onu çizerken hiçbir zaman elinde fino köpeği olan, beş çayındaki yada konken partisindeki şehit anaları gibi bir görüntü aklınıza gelmez. Bu, tasvir ettiğiniz şablona uymaz. Böyle bir tablo yapsanız şehit anaları kızar. Mesela, bu zatı Papermoon’da çizerseniz olur. Ama Cuma namazında Ahmet hakan resmetmeniz şablona çok uygun olmaz. Bu herkesin kabul edebileceği bir şey.
TURKTİME: Ama sizin bu bakışınız Ahmet Hakan tarafından “ayrımcılık” olarak nitelendi…
SERDAR ARSEVEN: Başörtüsü bir bölünme değil, bir birleştirme sembolüdür. asla bir ayrımcılık simgesi değildir ve başörtüsünün serbest olmasını isteyenler de öyle nitelendirilemez. Başörtüsü birleştirici bir motiftir ve bundan ürkmek değil, birleştiricilikten istifade etmek lazım. Hele bugün bu sıkıntıların oluğu dönemde. Kurtuluş savaşı bizim ortak zaferimiz. Bunu başörtüsünün simgelemiş olmasında rahatsızlık duymamak lazım. Gurur duymak lazım. Mermi taşıması ile övündüğümüz hanımefendilerin görüntüleri gözümüzün önündedir. Bu iyi ve önemli bir simgedir. Bunun asla başörtülü olmayanlara yönelik bir mesajı olamaz. Ben başörtüsüne baktığım zaman o büyük mücadelemizi, büyük zaferimizi görüyor ve mutlu oluyorum.
AHMET HAKAN’A KİM DUYMAMIZ MÜMKÜN DEĞİL!
TURKTİME: Müptezel nitelemesine sizin cevabınız ne olur?
SERDAR ARSEVEN: Müptezellik sözlerini kendisine iade ediyorum bile diyemeyeceğim. Çünkü inilebilecek kadar bir yer var ve ben bunu yapamıyorum. Ahmet Hakan’ın hakir, itibarsız, kepaze, haysiyetsiz, elden ele, dilden dile düşmüş bir adam olduğunu söylemiyorum. Siz önceki röportajda bana “Ahmet Hakan’a kızıyor musunuz” diye sorduğunuz zaman ben “Hayır, kendisine merhamet, şefkat gözüyle bakıyorum.” demiştim. Bizim bakışımız budur. Bizde Ahmet Hakan için gerçekten bir kırgınlık, kin duymamız mümkün değil. Keşke bir el ense çeksek de “Gel kardeşim anlatayım desek” ama kendisi artık farklı bir yönde. Ve tekrar ediyorum, o müptezel ifadesini kendisine iade edecek kadar önemli bulmuyorum.
TURKTİME: Sizin Turktime’da yer alan demeçleriniz son derece uzun ve birçok konuyu kapsıyordu. Bu kadar uzun bir röportajdan sadece başörtüsü ile ilgili bölümü alıp size yüklenmesinin özel bir anlamı olabilir mi?
SERDAR ARSEVEN: Saygısız bir üslupla “Serdar Arseven aday oldu. Fakat işin daha da hazin verici tarafı AKP’nin de, bu adamı kendisine yakıştırıp aday ilan etmesi durumunda ortaya çıkacaktır…” diyor. Yani diyor ki, başörtüsünü bölücülük değil de birleştiricilik simgesi olarak gören, Türkiye’nin bölünmesine çıkan bir adam Ak Parti’ye yakışmaz. Eğer aday olursa bu Ak Parti, Tayyip Erdoğan, başörtüsünün üniversitelerde yasak olmaması konusundaki görüşünü muhafaza ediyor. Görün ki bunlar değişmemiş. Böyle bir mesajı vermeye çalışmak ne kadar büyük bir saygısızlıktır. Ne üzücü bir durumdur. Bu, asla izahı olmayan bir şey. Ayrıca Başörtüsünün seçilmesiyle burada sayın Erdoğan’a bir hücum var. Ahmet Hakan başından beri Başbakan’ın eşinin, sayın Gül’ün eşinin görüntüsü ve cumhurbaşkanlığı sürecindeki tartışmaları tamamen başörtüsü bağlamında değerlendirip başörtüsüne yönelik bir hücumun sahibi oldu. Bu, son derece yanlış. İnsanları hanımefendilerin özel tercihlerinden dolayı değerlendirmektense sayın Gül’ün cumhurbaşkanlığı noktasında gereken vasıflara haiz olup olmadığı noktasında eleştirmek bir gazeteci için çok daha uygun olurdu. O bakımdan, eksikleri varsa bunu dile getirebilirdi. Ki ben sayın Gül’ün bu bakımdan asla eksiği olmadığını, gerek liyakat gerekse birikim açısından pek çok cumhurbaşkanından açık ara önde oluğunu ve temsil noktasında çok doğru bir tercih olarak düşündüm ve destek verdim. Bizim bakışımız budur.
AHMET HAKAN’IN YAZISI BANA DEĞİL KENDİSİNE ZARAR VERİR
TURKTİME: Bu yazıyı okuyunca ne düşündünüz? Kızdınız mı?
SERDAR ARSEVEN: Hayır, kızmadım. Sadece kendisi açısından üzücü. Ama insanların bu noktalarda olması gerçekten de üzücü. Keşke bu adam mecliste ne yapacak, ne biliyor, gazetecilik konusunda ne biliyor falan deseydi. Ama liyakat bakımından kimsenin kimseyi değerlendirdiği yok. İnanıyorum ki Ahmet Hakan’ın yazısını okuyanların tamamı da söylediklerimin müptezellikle ilgisi olmadığını görecek ve “Bu nasıl dengesiz bir ruh halidir” diye düşünecektir.
TURKTİME: Aday adaylığı sürecinde bu yazı size zarar verir mi?
SERDAR ARSEVEN: Hayır, bu yazının bana zarar verdiğini düşünmüyorum. Yazı sahibine zarar verdi.
DEMOKRASİDEN TARAF OLUĞUM İÇİN AK PARTİ’Yİ SEÇTİM
TURKTİME: “Layık görme” ifadesi hem size hem Ak Parti’ye verilen bir mesaj gibi. Sizce Ak Parti böylesi bir olumsuz mesaj almış mıdır?
SERDAR ARSEVEN: Olumlu yada olumsuz nasıl değerlendirileceği noktasında asla bir şeye girmem. Ben çok açık bir şekilde milletvekili olarak katkıda bulunurum iddiasıyla adaylığımı koydum. Onların karar mekanizmalarının da son derece objektif davranacağını, objektif davranmasının şartının beni aday olarak göstermek yada göstermemek olmadığını söylüyorum. Ve böyle olacaktır.
TURKTİME:Peki neden Ak Parti’den aday oldunuz?
SERDAR ARSEVEN: Ben, yüzde üzerinden yola çıkmadım. Özellikle son dönemlerde estirilen ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile zirve noktasına ulaşan antidemokratik uygulamalardan dolayı okuyucularımdan ısrarlı tepkiler nedeniyle tercih yapmak gereğini hissettim. Ben tarafsız bir gazeteciyim ama bazı anlar olur ki demokrasi ile demokrasi karşıtlığı arasında tarafsız kalamazsınız ve Ak Parti’den aday olarak demokrasi yönünde tarafımı belirledim. Bu ortamda, Ak Parti’ye destek vermek demokrasiye destek vermek olduğu için bu şekilde bir karar aldım.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...