Anja Rubik: 'Ben türünün son örneğiyim' 

10 milyon dolarlık servet, Karl Lagerfeld’in ilham perisi, VS meleği, Vogue’un kapak kızı... Tüm bunlar nasıl başladı?

-Öyle büyüleyici bir keşfedilme hikâyem yok benim. Polonyalıyım ama Güney Afrika’da büyüdüm. Küçüklüğüm büyük beşli dönemine denk geliyor: Cindy Crawford’ların, Claudia Schiffer’ların, Linda’ların Christy’lerin, Naomi’lerin dönemi. Hepsi çok kuvvetli, çok karizmatik, çok güzeldi. İstedikleri her şeyi yapıyorlardı. Yıldızdılar. Ben de onlara hayrandım. Sonra boyum uzamaya başladı çok da zayıftım... “Ben de modellik yapabilirim belki” dedim. Bir süre okulla birlikte götürdüm, sonra Paris’te, Milano’da işlerim çıktı, öyle yürüdüm.
 


Bahsettiğiniz dönemdeki modellerle şimdikileri kıyaslar mısınız?
- Şu dönemde modellik yapmak isteyen kızların işleri çok daha zor çünkü sektör çok değişti. Düşünün, bizim zamanımızda internet bile yoktu doğru düzgün. Ve her şey çok kurallıydı. Şimdi kural, kaide yok. Modelliğe bir saygı da yok. Kızlar bir-iki yıl mankenlik yapıp başka bir dala atlamaya çalışıyor. Belki de haklılar: Herkes ‘bir sonraki’nin o kadar peşinde ki, bir anda parlayan isimleri o kadar çabuk demode hale getiriyorlar ki, uzun soluklu bir kariyer yapmanın imkânı yok. Ben türümün en son örneğiyim. Ben ve benim dönemimde isim yapmış modeller hâlâ podyumda çalışma imkânı buluyor. Modellik dışında başka bir şey de yapmıyorlar. Şimdi bir süre parlıyorsun, sonra silinip bitiyorsun.




Kendall Jenner ve Gigi Hadid bir hayli popüler şimdilerde... Onlar da silinecek mi?
- Onlar model değil ki. Şu an modellik yapıyorlar. İkisi de reality-show yıldızları, televizyondan modelliğe geçtiler. İleride ne yaparlar bilinmez. Trend onlar. Trendler de değişir. Bu durum markaların şimdilik işine geliyor: Kızların 30 milyon takipçileri var, ne koysalar satıyor. Ama bu durum da geçici.
Diğer modelleri farklı işler yaptığı için eleştirdiniz. Ama sizin de dünyaca ünlü sanatçı ve fotoğrafçıların yer aldığı ‘25’ adlı derginiz var...
- Aslında yola “Bir dergim olsun” diye çıkmadım. Kendime bir imparatorluk kurayım, ismim marka olsun kafasında hiç değilim. İşler doğal olarak gelişti: ‘25’ bir arkadaşıma aitti, içeriği ile ilgili fikir danışmak istedi. Bir de baktım fazlasıyla dahil olmuşum. Zaten modellik yüzünden fotoğraf nasıl olmalı, çekim nasıl kurgulanmalı gibi konularda bir hayli bilgi sahibiyim. Ama bu bir moda dergisi değil.




Nasıl bir konseptiniz var?
-Trendlerle ilgili değil, daha zamansı. Bir tema oluyor ve katılımcılar bu konuyu kendilerine göre yorumluyor. İlham kaynağım 1960’lardaki dergilerdi. Penthouse’ın kadınlar için olan dergisi Viva’dan yola çıktım. Kadınların nasıl sunulduğu günümüze göre çok daha farklı.  Çok daha masum. Ve bu bakış açısı zaman içerisinde yok olmuş. Ben kadın erotizmini daha yumuşak ve feminen bir bakış açısıyla sunmak istedim. Şimdi dördüncü sayısı çıktı. Bağımsız bir oluşum, her şeyi ben ve asistanım yapıyor.


BU PARFÜMÜ KULLAN KESİN EVLENİRSİN!



Peki parfümünüz ‘Unique’ nasıl çıktı ortaya?

-Birçok parfüm kampanyasının yüzüyüm ama onlar bile beni ifade etmiyor, markanın görüşünü temsil eden şeyler. Birçok parfüm ya pembe, şekerli ya da ağır ve kadınsı. Ben iki gruba da girmiyorum. Parfümümle vermek istediğim mesaj da “Bunu sıktın, çok güzel oldun. En kısa zamanda kesin evlenirsin” türü bir şey de değil. İnsanlar günümüzde trendlerle ya da markaların verdiği mesajlarla kendilerinden uzaklaşıyor. Instagram’a bakın, birbirinin aynı karelerle dolu. Ama her insan eşsiz değil midir? Ben de kendimi ifade eden bir parfüm yarattım. Vermek istediğim mesaj da “Ne istiyorsanız hayatta, onu yapın. Kendiniz olun. Bu parfümün kokusunu da beğenirseniz, onunla güzel anılarınız olsun.” Hepsi bu.
Şu andaki en popüler tasarımcı Anthony Vaccarello’yu keşfetme hikâyenize gelelim...
-Anthony’yi daha hiç defile yapmadan önce tanımıştım. Bir arkadaşım “Çok genç bir tasarımcı var, elbiseleri çok güzel” dedi, ben de kalktım evine gittim. Çok beğendim tarzını. Enerjimiz de tuttu. Defilesine çıkmayı kabul ettim, parasız olarak. Ben onun podyumuna çıkacağım için diğer arkadaşlarım da o defilede yer almayı kabul ettiler. Haliyle çok parladı. Üstüne MET Gala’da onun elbisesini giydim, o tasarım da çok tuttu. Ondan sonra da yıldızlaştı zaten: İlk önce Versace, sonra Saint Laurent’in başına geçti. Hâlâ en yakın arkadaşız, onun kariyerinde yardımcı olduğum için kendimle de gurur duyuyorum.
 
MODELDEN HAYATA DAİR TAVSİYELER 


 
BOKS YAPIN
Ben sporu zaten severim ama model olduğum için elim mahkûm yapıyorum: New York’ta yaşıyorum, sürekli birlikte çalıştığım bir hocam var. Yapı olarak çok zayıf olduğum için kardiyo yapamıyorum, bir ara yaptım iğne ipliğe döndüm. Kas yapıcı antrenmanlara yöneliyorum.  Boksu ise herkese öneririm, şekle girmek için nefis bir yöntem.

İDEAL KİLONUZU BULUN 
Ben çok zayıfım çünkü yapım böyle. Ama bence herkesin zayıf olması gerekmiyor. Her kadının kendini iyi hissettiği bir kilosu vardır. Her kadının kendini gerçekten iyi hissettiği bir kilosu vardır. Bu illa ki dergilerde yer alan -10, -20 tarzında bir şey değil. Kendinizi en iyi en seksi hissettiğiniz kilonuzu bulun, onun dışına çıkmayın.

TREND TAKİP ETMEYİN
Günümüzde birilerinin dayatmasıyla yaşıyoruz. Önemli olan bir tasarımın sizi taşıması değil sizin onu taşımanız. Biri alır H&M’den harika görünür, diğeri Chanel giyer eğreti durur. Tarzınızı bilin, vücudunuzu tanıyın, ona uygun giyinin.




Hürriyet