CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, hükümetin Finlandiya aracılığıyla AB’ye yaptığı bir liman ve bir havaalanının Kıbrıs Rum Yönetimi’ne açılacağı şeklindeki öneriden Cumhurbaşkanı, Genelkurmay başkanı, anamuhalefet partisi ve Meclis’in haberdar olmadığını kaydederken, “Ama Karamanlis’ten görüş alıyor. ‘Cumhurbaşkanına görüş mü soracağız’ diyor, Putin’e, Karamanlis’e görüş soruyor. Bu bir skandal” dedi.
Deniz Baykal partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye’ye yönelik, ekonomi, siyaset ve dış politika alanında kaygı verici bir kuşatmanın şekillendiğini kaydetti. Baykal, Türkiye’nin Avrupa ile tam üyelik arayışının çok kritik bir dönüm noktasının dün yaşandığına işaret etti.
Türkiye’nin önüne ikide bir limanlar ve havaalanlarının açılması konusunun getirildiğini anımsatan Baykal, bunun Türkiye’nin Güney Kıbrıs’ı tanıması anlamına geleceğini dile getirirken, “Elbette Türkiye AB’ye tam üye olduğunda, KKTC’ye tüm dünya kabul ettiği zaman biz de GKRY’yi kabul ederiz” dedi.
Baykal, Türkiye’nin AB ilişkilerinde artık bu hükümetin dahi her türlü esnekliği göstermeye, taviz vermeye hazır bir hükümet olmasına karşın izlediği politika sonucunda bu işin bir tıkanma noktasına geldiğini vurguladı. AB politikasının maalesef bu hükümet tarafından çok kötü yönetildiğini kaydeden Baykal, “40 yılın çabasıyla oluşturulan bir büyük iddia zaafa uğratılmıştır” dedi.
"KENDİ BAŞLARINA ÇIKTILAR YOLA"
Dönem başkanı Finlandiya’ya yapılan bir liman ve bir havaalanının açılması önerisinin, Türkiye’ye ilan edilmediğini, halka, Meclis’e söylenmediğini kaydeden Baykal, şöyle dedi:
“Hükümete söylendi mi bilmiyorum ama birkaç gün öncesine kadar hükümet üyeleri habersiz görünüyordu. Bu öneri yapıldı, Finlandiya aracılığıyla AB’ye yapıldı. Hükümet, Meclis, anamuhalefet partisi, Cumhurbaşkanı, güvenlik kuvvetleri habersiz. Bu öneriyi biz AB üyesi ülkelerin temsilcilerinden öğrendik. Nedir bu öneri? Biz bir limanı hiçbir şart koşmadan GKRY’ye açmayı kabul ediyoruz. Bir havaalanını da açacağız ama biz sizin Rum Yönetiminin bir yıl sonra KKTC’nin Magosa Limanını ve Ercan Havaalanını açmasını umut ediyoruz.
Yani Türkiye bugüne kadar KKTC’ye abluka, ambago kaldırılmadan liman açmayız derken tek taraflı olarak açmayı kabul ettiğimizi ilan ediyor. İlan da edemiyoruz mahcup Finlandiya başbakanı ve dışişleri bakanına söylüyoruz ve sen bunu kotar diyoruz. Bazıları ‘burada yani bir şey yok, bu dışişlerinin Ocak ayındaki eylem planında var’ diyor.
Kimse kimseyi aldatmasın 2006 yılı Ocak ayında açıklanan eylem planında ve başka hiçbir platformda Türkiye’nin tek taraflı olarak limanlarını açacağına dair hiçbir karar alınmamıştır. Bu karar başbakan ile dışişleri bakanının kafasında şekillenmiştir. Kendi başlarına çıktılar yola.”
SKANDAL
Bir liman açmakla bütün limanları açmak arasında bir fark bulunmadığını, liman ve havaalanı açmanın GKRY’yi tanımak anlamına geleceğini anlatan Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir liman da açsan, bütün limanları da açsan bu tanıma anlamına geliyor. Bu fiili tanımadır, fiili tanıma bir süre sonra hukuki tanımaya dönüşür. Peki tanımanın anlamı nedir? Bu Londra ve Zürih anlaşmalarının hiçbir anlamı kalmadığını gösterir. Kıbrıs’ta asker bulundurmamızı gerektiren hukuki dayanaklar ortadan kalkar. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin Kıbrıs’a bağlanmasını kabul etmek anlamına gelir. AB bundan sonra sana Ege’yi de söyler, Güneydoğu’yu da, azınlıkları da söyler. Böyle bir yanlış nasıl gerçekleştirildi.
Başbakan ve dışişleri bakanı, iki kişi kafa kafaya verdiler ve bu yanlışı birlikte yaptılar. Devletin kurumları, yetkili organları devre dışı. Cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı, anamuhalefet partisi, Meclis bilmiyor, Karamanlis’ten görüş alıyor.
Afyonkarahisar’da ‘Cumhurbaşkanına görüş mü soracağız’ diyor, Putin’e, Karamanlis’e görüş soruyor. Bu bir skandal. Görüş sormaya ihtiyaç yok bizim de bilgimiz var diyor, işte senin bilgin bu kadar. Bununla da kalmıyor Denktaş’a saldırıyor. Denktaş’ı suçlayarak, karalayarak Kıbrıs politikası götürülebilir mi?
Bu da yetmedi Afyon Meydanı’nda bize ‘Sizin zamanınızda kuyruklar vardı’ diye saldırdı. Baktım dedim ki bu hala başbakan olamamış, bu hala kendisini lise münazara ekibinde zannediyor.”
BAŞBAKAN’IN ÜSLUBU KABA VE KÜSTAHÇA
Baykal, götürülen bu politikanın esasının, usulünün yanlış olduğunu ve bu olayla ilgili olarak başbakanın kullandığı üslubun yanlış olduğunu ifade ederken, “Bu, bir başbakana yakışan bir üslup değildir, kaba, küstahça bir üsluptur. Cumhurbaşkanına, anamuhalefete, Dektaş’a yönelik yakışıksız bir üsluptur” dedi.
Bu üslupla çalışan bir başbakanın şimdi cumhurbaşkanı olacağım gayreti içinde olduğunu dile getiren Baykal, bunun değerlendirmesini kamuoyuna bıraktığını söyledi.
İSMET İNÖNÜ’YÜ RAHAT BIRAK
“Bir de kendini İsmet İnönü’ye benzetmez mi? İşte bu öldürür adamı, işte bu öldürür” diyen Baykal, Lozan müzakerelerinin olmadık şeye imza atarak götürülmediğini kaydetti. Baykal, “Bu kadar kararlı, tutarlı bir müzakereyi siz Tayyip Erdoğan’ın yüzüne gözüne bulaştırdığı, Türkiye’yi küçük düşüren bu müzakerelerle nasıl bir tutarsınız.
Lozan müzakereleri Türk diplomasisinin şeref madalyasıdır. Ben rica ediyorum sayın başbakan İsmet İnönü’nün adını ağzına alırken iyice düşünsün taşınsın, İsmet İnönü’yü rahat bıraksın ve İsmet İnönü’nün adını bir daha ağzına almasın” diye konuştu.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |