![]() |
Talat Atilla Özel, 'Erdoğan'ı ziyaret edebilirim!' 3 büyük çiğ börek ve Erdoğan'ın sağlığı! Onarıcı Adalet! |
![]() |
Cengiz Altınsoy Davacıyım... |
![]() |
Mihriban Başlı Yorulunca hayat biter! |
![]() |
Adnan Küçük HÜRRİYETLER DİYARI AMERİKA’DA SİYONİZMİ ELEŞTİRMEK SUÇTUR |
![]() |
Tuğba AYAN MASAL BU YA |
![]() |
Melike Topuk Belirsizlikle ilişki |
![]() |
Zahide Guliyeva DUR YOLCU |
![]() |
Kıvılcım Kalay FISTIKLI ÇİKOLATA |
![]() |
Canan Sezgin GÖRMEDİĞİNE İNANIRSAN, İNANDIĞINI GÖRÜRSÜN! |
![]() |
Tuğrul Sarıtaş GAZETECİLİK, KİTAPLAR VE AŞK! |
![]() |
Tekin Öget ABD VE İSRAİL TERÖR ÖRGÜTLERİ ATEŞKESE UYMADI |
![]() |
Esra Süntar AYNADAKİ YANSIMALAR |
![]() |
M. Kürşat Türker GÖLGESİNİ YİTİRENLER |
![]() |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
![]() |
Ersan Yıldız Harf tutulması |
![]() |
Haktan Kerem Ural TÜRK SİYASETİ TEKERRÜRDEN Mİ İBARET ? |
Amerika Hakkında İmrenilecek Algılar
Önce Amerika ile alakalı umumi algıya; sonra bu algının uluslararası düzeyde eğitime yönelik yansımalarına, son olarak da ifade hürriyeti konusunda yaşanan ve yaygın olarak var olan algıları yıkan iki vakaya temas edelim.
Amerika’nın da imzaladığı Birleşmiş Milletler (BM) Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 19. ve 21. Maddelerine göre, “vatandaş olsun ya da olmasın, herkesin, ifade ve barışçıl toplanma hak ve hürriyeti” mevcuttur.
UNESCO 1997 yılında yayınlanan Yükseköğretim Öğretim Elemanlarının Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararına göre, “akademik personelin ve talebelerin siyasi baskılardan uzak bir şekilde, hür bir öğrenim ortamında bulunma hakkı mevcuttur”.
2023 yılında yayınlanan BM Eğitim Hakkı Özel Raportörü Raporuna göre, uluslararası talebeler, ev sahibi ülkelerde tüm akademik ve ifade hürriyetinden eşit şekilde faydalanır; bu talebeler “siyasi görüşleri sebebiyle cezalandırılamaz”.
Bu vesileyl; talebelerin fikir beyan etmeleri, şiddet içermeyen barışçıl gösteri yürüyüşlerine katılmaları sebebiyle gözaltına alınmaları, vizelerinin iptal edilmesi tehdidiyle sindirilmeleri ya da üniversitelerden dolaylı yollardan ayrılmaya zorlanmaları, hem milli (Amerikan iç) hukuk hem de uluslararası normlar açısından açık bir “hak ihlali”dir.
Dünya genelinde yaygın olan kanaate göre, Amerika, ifade hürriyetinin en fazla olduğu hürriyetler ülkesidir. Bu yönde güçlü algılar var. Bu ülkede yaşamak, eğitimini bu ülkede yapmak çoğu kişilerin hayallerini süslemekte, dünyanın dört bir yanında bu ülkeye gitmek için insanlar yoğun çabalar sarf etmektedirler.
Nitekim UNESCO ve OECD raporlarına bakıldığında, dünyada takriben 7 milyon civarında uluslararası öğrenci hareketliliği söz konusu. Bunların büyük bir kısmı ABD, İngiltere, Almanya, Kanada ve Avustralya gibi ülkeleri tercih ediyorlar. Sadece ABD, 2023-2024 döneminde uluslararası öğrencilerden 40 milyar dolar gelir elde etmiş.
Fakat son aylarda Gazze’de yaşananlar, ABD’deki bu cazip eğitim destinasyonunun hürriyetler ve insan hakları açısından sorgulanmasını beraberinde getirmiştir.
İfade ve Eğitim Öğretim Hak ve Hürriyetini Tahrip Eden İki Vaka
ABD’de siyonizmi kutsallaştırarak, her türlü eleştiri yollarını kapatan iki vaka yaşandı.
Birincisi, Haber başlığı şu şekilde:
“Harvard Dismisses Leaders of Center for Middle Eastern Studies”.
Başlığın Türkçesi şu şekildedir:
“Harvard, Orta Doğu Çalışmaları Merkezi Liderlerini Görevden Aldı”.
Haberin tarihi: 28 Mart 2025.
Orta Doğu Çalışmaları Merkezi (Center for Middle Eastern Studies/CMES) yöneticisi, düşünce dünyasının seçkin entelektüellerinden Orta Doğu ve Güneydoğu Avrupa'nın geç ortaçağ/erken modern dönemdeki sosyal ve kültürel tarihiyle ilgilen Prof. Dr. Cemal Kafadar ve yardımcısı modern Orta Doğu tarihçisi Assistant Professor Rosie Bsheer Harvard Üniversitesi yönetimi tarafından “anti-semitizm” suçlamasıyla görevlerinden alındılar.
Görevden alınma gerekçesi şu şekildedir:
“Merkezin (CMES) bazı programlarının antisemitik olması, İsrail bakış açılarını temsil etmemesi, bu özellikler sebebiyle CMES’in kamuoyu eleştirileriyle defalarca karşılaşması”.
Peki, Dünyanın en prestijli, en hürriyetçi, en bilimsel olduğu söylenen Harvard Üniversitesi yönetimi bu kararı neden aldı:
Amerika’da özel üniversiteler belirli kriterlere göre kamudan ciddi ölçülerde finansal destek alırlar. Çoğu özel üniversite açısından bu kaynaklara erişmek çok önemlidir. Sadece talebelerden gelen öğretim ücretleri ile varlıklarını sürdüren üniversite pek yoktur.
Trump yönetimi üniversitelere yönelik, siyonizmi koruyucu denetimleri sıkılaştırıyor. Bu denetimlerden korkan -sözüm ona- Dünyanın en prestijli, hürriyetçi ve bilimsel olduğu söylenen Harvard Üniversitesi derhal bir operasyona girişiyor. Bu operasyon kapsamında, Harvard Üniversitesi yönetimi, Beyaz Saray'ın denetim gerektirdiğini söylediği programları kapatmaya veya elden geçirmeye, bu bağlamda yönetimlerini değiştirmeye başladı.
Trump'ın kampüs protestolarını “kanun dışı” ilan ederek bu okullara sağlanan federal yardımların kesilmesi çağrısı, meseleye siyasi bir boyut kazandırdı. Bu baskı ortamında, sadece protestolara katıldığı ya da Filistin lehine yazı yazdığı için sınır dışı edilen öğrenciler olduğu bildiriliyor.
Trump yönetiminin 400 milyon dolar federal fon kesintisi yapılacağını duyurduğu Columbia Üniversitesi'nde de, yöneticiler, “okulun Orta Doğu çalışmaları programlarının daha sıkı bir idari denetime tabi tutulması” yönündeki Beyaz Saray taleplerini kabul etti.
Harvard Üniversitesi yönetiminin yaptığı sadece Cemal Kafadar ve yardımcısı Rosie Bsheer’în görevden alınması ile sınırlı kalmadı.
Harvard yönetimi, son günlerde, iddia edilen antisemit olduğu düşünülen kuruluşlarla bağlı kuruluşların İsrail'i kamuoyuna açık bir şekilde eleştiren yöneticileri görevlerinden uzaklaştırılmaya, eleştiri içeren programlar kaldırılmaya başladı. Harvard Halk Sağlığı Okulu, Batı Şeria'daki Birzeit Üniversitesi ile yapılan araştırma ortaklığını askıya aldı ve kurumla bağları koparma yönündeki tekrarlanan taleplere boyun eğdi.
Bu karar, akademik düşünceyi siyonistleştirmek isteyenlerin yeni bir saldırganlığıdır.
Her ne kadar, Kafadar ve Bsheer’in görevden alınması gerekçesi resmi görevden alma yazısında belirtilmiş olmasa da, gerisinde yatan temel fiili gerekçenin şu olduğu söylenebilir:
“Mezunlar savunuculuğu grubu Harvard Yahudi Mezunları İttifakı'nın Mayıs ayında yayınladığı bir raporda, CMES'in, İsrail'i ‘dünyanın en kötü kötülüklerini, ırkçılığı, apartheid'i ve soykırımı bünyesinde barındıran son sömürgeci yerleşimci güç’ olduğunu” belirtmesidir.
Yukarıda başlığına yer verdiğimiz haberde, İsrail’in ırkçı, soykırımcı olduğunun belirtilmesi “İsrail’in şeytanlaştırılması” olarak nitelenmiş.
İkincisi, Massachusetts eyaletindeki Tufts Üniversitesinde doktora eğitimi alan Türk öğrenci Rümeysa Öztürk, 25.03.2025 günü iftar yapmak için yolda yürürken, evinin yakınındaki sokakta yüzleri maskeli 6 Immigration and Customs Enforcement (Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza) görevlisi tarafından gözaltına alınmış olmasıdır.
Önce bu hadisenin yaşanması öncesi uygulamalara temas edelim.
Harvard, Yale ve Columbia gibi önde gelen eğitim kurumlarında Gazze katliamını lanetleyen protestolara katılan bazı talebelere, üniversite göç ofislerinden “vize statünüz tehlikeye girebilir” ikazlarını içeren e-postalar gönderilir. ABD’deki iç hukuka göre, e-posta uyarıları hukuki açıdan bağlayıcı değildir. Buna göre, talebelerin ülkeden ayrılmaları yönünde doğrudan yasal zorlamalar yapılamaz.
Ama talebelere yönelik e-posta mesajları yoluyla, psikolojik baskılar oluşturularak “yumuşak sınır dışı (soft deportation)” yöntemi uygulanır. Bu yolla, talebelerin, herhangi bir mahkeme kararı ya da resmi suçlama olmaksızın ülkeden ayrılmaları teşvik ediliyor.
ABD'de hukuki olarak bir talebe ile alakalı sınır dışı işlemi yalnızca Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Dairesi tarafından başlatılabilir ve bu süreç sonunda sınır dışı kararı “göçmenlik mahkemesi” tarafından verilir. Üniversite veya diğer idari birimlerin böyle bir konuda doğrudan yönlendirme yapmaları, ağır anayasal hak ihlalleri anlamına geliyor.
Hani, Amerika’da mahkeme kararları bağlayıcı ve adalet çok sağlam ya, uygulamaya nasıl olmuş bir de ona bakalım:
Öztürk, ertesi sabah, tutuklanmasından yaklaşık altı saat sonra 48 saat önceden haber verilmeksizin Massachusetts dışına çıkarılmamasını öngören mahkeme kararına rağmen, evinden yaklaşık 2.400 kilometre uzağa, Louisiana'daki bir hazırlık tesisine uçuruldu.
Yani yargının çok itibarlı olduğu bu ülkede (!?!?) emniyet birimleri yargıyı takmamış.
Peki, Rümeysa’ya bütün bunlar niçin yapılıyor?
Onu da söyleyelim:
Rümeysa tutuklanarak, gözaltına alınarak, konuşması cezalandırılarak başkalarının da benzer konuşmalar yapmasının engellenmesi amaçlanmış. Rümeysa’nın tutuklanması ve gözaltına alınması, Trump yönetimi yetkililerinin diğer öğrencilerle Filistin yanlısı aktivizmle özdeşleşen kişileri cezalandırmaya yönelik uyumlu ve sistematik çabaların bir parçasıdır.
Yani, “bakınız, Rümeysa konuştu, başına gelenleri gördünüz, sizler de konuşursanız, Rümeysa’nın başına gelenler sizlerin de başına gelir denmek” isteniyor.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Öztürk'ün öğrenci vizesinin iptal edildiğini ve sınır dışı edileceğini açıklamıştı.
Bu işlem sadece Öztürk’le de sınırlı değil.
Rubio, “Hamas destekçisi” ve (İsrail karşıtı) “deliler” olarak tanımladığı 300’den fazla yabancı öğrencinin vizesinin iptal edildiğini belirtti.
Bu durum, ifade hürriyeti ve akademik özerklik açısından kaygı verici çok ağır bir tabloyu ortaya koyuyor.
Peki, bu kişilerin vizelerinin iptal edilme gerekçesi nedir; bir de ona bakalım:
“Üniversitelerde Filistin yanlısı gösterileri desteklemek”.
Ne tuhaf değil mi?
Freedom House tarafından “yarı hür” olarak nitelenen Türkiye’de, eli kanlı terör örgütü PKK’yı destekleyici sözler, gösteriler yapılması bir yana, “bu örgütle fiili olarak ilişkili olanlara yönelik hukuki işlemler” kınanırken, Freedom House tarafından “tam hür” olarak ilan edilen Amerika’da soykırım eylemlerine tepki gösterenler cezalandırılıyor.
Benden bu kadar; takdir basiretli okurlarımın.
Tabii ki, bu işlemlere karşı çıkan Amerikalılar da var.
ABD’li Demokrat Senatör Elizabeth Warren, Öztürk’ün gözaltına alınmasını, “hürriyetleri engellemeye yönelik ve endişe verici” olarak değerlendirdi. Üniversitelerde Filistin yanlısı gösterileri destekleyenlerin gözaltına alınmasıyla ilgili ABD Başkanı Donald Trump ve ekibini eleştiren Warren, bunun, “ABD Anayasasında belirtilen temel hürriyetlere karşı” olduğunu belirtti.
Massachusetts eyaletinde yüzlerce kişi, Öztürk’ün gözaltına alınmasını protesto etti.
Merakımdan sormak istiyorum:
Madem, Öztürk suçlu, ona destek verenler de, suçlu birinin suçunu desteklemiş olmuyor mu; mesela, Demokrat Senatör Elizabeth Warren, suçlu hale gelmiyor mu; Amerikalı yöneticiler, bu kişiler hakkında da işlem yapacak mı?
ABD Anayasası'nın Ek Birinci Değişikliğinin (First Amendment) 1. maddesine göre, ifade (söz, konuşma) ve barışçıl protesto hakkı anayasal güvence altındadır.
Bu anayasal güvenceden, Amerika’da yaşayan herkes faydalanır. Bu faydalananlar kapsamına, Amerika’lı ve İsrailliler yanında Fransızlar da, Almanlar da genel olarak tüm Müslümanlar da, bu bağlamda Filistinliler de dâhildir. Bu haklardan mahrumiyetin şartı şiddete yönelmek, şiddeti önermek, bu yolla kamu düzenini bozmaktır.
Fakat uygulamada, Filistin’de yaşanan insanlık tarihinin en vahşice katliamını eleştirmek, lanetlemek söz konusu olduğunda bu hakkın kullanımı rafa kaldırılmakta, anayasal güvenceler devre dışı bırakılmakta, bu şekilde çifte standart uygulanmaktadır.
Human Rights Watch ve Amnesty International gibi örgütlerin bu konuda defalarca yaptığı uyarılar hiç duyulmamakta, fiiliyatta yok sayılmaktadır.
Sonra da bu ülkende akademik özerklik, ifade ve gösteri yürüyüşü hakkı dünyanın en üst düzeyde güvencede olduğu söylenmektedir.
Peki, bütün bu yaşananlardan sonra hala bu algı hakkında neler söylersiniz?
Bu konuyu da okurlarının yüksek ferasetine havale ediyor, duygularını görmek ve okumak istiyorum.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
![]() |
Bu yazı 20266 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |