5.DALGA
Uzaylı istilasını anlatan “dünyanın sonu” filmlerinden biri “5. Dalga”. Daha önce dört saldırı dalgası boyunca uzaylılar dünyaya büyük ölçüde hakim olmuştur. Önce insanlar elektriksiz bırakılmış, sonra tsunamilerle popülasyon azaltılmış, ardındaysa salgın hastalık başgöstermiştir. Tüm bu felaketlerden kurtulmayı başaran bir avuç insan, son saldırı dalgasına hazırlanmaktadır: insan görünümündeki uzaylılar karaya inerek “avlanmaya” başlayacaktır.
Genç bir kız olan Cassie, bu son dalga başlamadan önce kayıp kardeşini bulmak için yola çıkar. Ama çevresinde güvenebileceği çok az kişi vardır. Üstelik onların insan olup olmadığı bile belli değildir. Rick Yancey’in romanından uyarlanan filmin senaryo ekibinde Oscarlı Akiva Goldsman da var. Ama onun da bu alt-tür filmine yenilikçi bir bakış açısı getiremediğini söyleyebiliriz. Başrolde son dönemin yıldız adaylarından “hit girl” Chloe Grace Moretz’in gayret ettiği filmin oyuncu kadrosunda Liev Schreiber ve Mario Bello gibi tanıdık isimler de var. J Blakeson’ın yönettiği film, beklentinin çok yüksek tutulmaması halinde keyif alınabilecek bir yapıt. Bu da onu vasat çizgisine ancak getirebiliyor.
KOD ADI LONDRA
“Vaat ettiğini yerine getiren” filmler vardır. ABD Başkanı’nı korumaya çalışan bir özel güvenlik uzmanını anlatan “Olympus Has Fallen” böyle bir filmdi. Aksiyon, yığınla klişe içeren bir film olarak yönetmen Antoine Fuqua’nın çektiği yapıt, dediğimiz gibi vaat ettiği heyecanı seyirciye sunmaya çalışıyordu. Şimdi o filmdeki abartılı aksiyonu ve klişe miktarını ikiyle çarpın: işte karşınızda “Kod Adı Londra”.
Fuqua'nın senaryoyu beğenmeyip yönetmeyi reddettiği devam filminin başrollerinde, ilkinde olduğu gibi Gerard Butler, Aaron Eckhart ve Morgan Freeman var. Özel güvenlik şövalyemiz Mike Benning(Butler) bu kez Londra’da dünya liderlerine yönelik bir suikastı önlemeye çalışıyor. Yönetmen Babak Najafi’nin aksiyon sahnelerini başarıyla kotardığı yönünde genel bir görüş var. Ancak ilk filmdeki klişe miktarının misliyle artması karşısında, sinemada yenilikçi bir anlayış görmek isteyen genç sinemaseverlerin beklediklerini bulamayacaklarından endişe ederiz.
BABALAR SAVAŞIYOR
Bu aile komedisinin Hollywood usulü diyebileceğimiz başarılı bir formülü var: çocuklara şiddet dozu rafine edilmiş bir mücadele izletin ve iyi ile kötü arasındaki farkı anlamalarını sağlayın. Tıpkı eski Disney filmlerindeki gibi. “Babalar Savaşıyor” bu formül üzerinden meramını başarıyla anlatıyor. Evlilik hazırlığı yaptığı kadının önceki evliliğinden olan iki çocuğuna iyi bir baba olmak isteyen Brad(Will Ferrell), beleşçi eski koca Dusty (Mark Wahlberg)’in sahne almasıyla kendisini haksız bir rekabet içinde buluyor. Daha genç, yakışıklı ve atletik olan Dusty karşısında Brad mücadele etmeye çalışıyor ama çoğunlukla komik durumlara düşüyor.
Ferrell-Wahlberg ikilisinin başarıyla kotardığı bu mücadelenin kazananı kim olacak, sorusu bir gerilim yaratıyor ve çocuklarla annelerini çetin bir ikilem bekliyor. Yönetmen Sean Anders’ın tempoyu gayet iyi tutturduğu komedi filmini anlayacağınız üzere keyifli bir komedi izlemek isteyen ailelere öncelikli olarak tavsiye ediyoruz.
ALİ KUNDİLLİ 2
Sevin ya da sevmeyin ama ülkemizde komedi filmlerinin sabit bir izleyici potansiyeli olduğu aşikar. Kısa videolar ağı Vine için çektiği işlerle sosyal medyada ün yapan Cem Gelinoğlu'nun yaratmış olduğu Ali Kundilli karakterinin ilk macerasını 400 binden fazla kişi seyretmişti. Ortaya çıkan komedinin düzeyi tartışılır ama bu, devam filmine kapıları açan bir rakamdı elbette.
Ali ilk filmde peşinden koştuğu İlknur’la evlenir evlenmesine ama bu kez de çocuk heyecanı basar bünyeyi. Üstelik İlknur’un çocuğunu İstanbul yerine Ayvalık’ta doğurmak istemesi macerayı yollara taşır. Kısaca şu yorumu yapabiliriz: ilk filme gülenler buna da gülecektir. Geri kalanları başka filmlere alalım.
KAÇMA BİRADER
“Kardeş Payı” dizisine çok şey katan Emrah Kaman’ın senaryosuna katkıda bulunduğu ve başrollerden birini üstlendiği “Kaçma Birader” potansiyeli olan ama bu potansiyeli kahkahaya dönüştüremeyen bir yapım. Ömer Faruk Sorak’ın süpervizörlüğünde çekilen film, Yozgatlı bir ailenin Taksim’le imtihanını anlatıyor.
Aile üyelerinin içine düştüğü durum komedilerinden güldürü üretmeye çalışıyor. Başrollerde Zafer Algöz ve Melek Baykal’ın varlığı bir anlam taşıyor elbette ama dediğimiz gibi komedi dozu biraz düşük kalmış sanki. Karakterlerin düştükleri durum için komik değil gülünç ifadesini kullanmak daha yerinde olacaktır.
CEBERRUT
Haftanın yerli gerilim filminde YouTube fenomeni olmak isteyen dört gencin kiraladıkları gizemli bir villada yaşanmış gerçek bir hikayenin peşine düşmelerini izliyoruz. Yıllar önce annesinin ölümüyle sarsılan bir çocuğun hikayesidir bu. Ama villadaki çekimlerde paranormal olaylar başgösterir.
Gerilim filmi çekmek isteyen gençler asıl trajik hikayenin kurbanları olmaya başlar. Filmin senaryo ve yönetmenliğini Özgür Yelence üstlenmiş.
ÖLÜM VE ÖTESİ
Nekrofili (ölü sevicilik) üzerine sırtını yaslayan bir gerilim filmi. Güzel aktris Anna Fritz bir otel odasında ölü bulunur. Hastaneye kaldırılan cansız bedeni otopsi için beklemeye alınır. Hastanede çalışan Pau, aktrisin hayranı olan iki arkadaşını çağırır. Gençler, bedensel bütünlüğü bozulmamış genç kadını ölü de olsa arzulamaya devam ederler ki, nekrofili alarmını başta vermiştik.
Rahatsız edici bir fikre dayanan filmi daha da rahatsız edici kılan şey ise, amacı bu olduğu halde gerilim yaratmayı pek başaramaması. Hector Hernandez Vicens’in çektiği filmi, nafile bir çaba olarak varsayıp es geçebilirsiniz.
NTV
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...