Bu söyleşiyi Kürtçe yapmak isterdim lakin İngilizce konuşacağız. Bu yüzden de çok daha iyi olacakken sohbet, olamayacak.
O zaman sen Kürtçe kursuna git. Ben de Türkçe. Böyle çözelim…
Problemler seneler evvel çözülseydi gerek kalmayacaktı belki kurslara…
Doğru…
Albüme geçelim, ‘dönüş’ünüzü anlatın biraz...
Dönüşüm çocukluğuma, 14,15, 16 yaşlarıma… O dönem radyodan dinlediğim türkülere, şarkılara… Albümde yer alanlar büyürken dinlediğim müzikler. Mutluydum o dönem, bunları hatırlamaktan da mutluyum.
Albüm için hazırlanan bültende TRT Radyosu diyor ama siz Diyarbakır Radyosu diyorsunuz, o dönem dinlediğiniz radyoya.
Bilmem ne olduğunu. Biz Diyarbakır Radyosu derdik. Ailem Şeyh Sait İsyanıyla göç etmek zorunda kalınca Suriye’ye geliyor Midyat’tan. Amcamlar Türkçe konuşuyorlardı ama ben anlamıyordum. Radyoda dinlediklerimin de sözlerini anlamıyordum ama müziği çok seviyordum.
Çocukluğunuzda konuşulur muydu evinizde Şeyh Sait İsyanı?
Evet, ama o kadar az şey hatırlıyorum ki. Yerleştiğimiz yerde bir köy yokmuş. Bizimkilerle Süryaniler, Yezidiler de yerleşti ve Türkiye’deki köyün aynısı orada, Suriye’de de kuruldu (gülüyor). İlk dönem Fransız askerlerini hatırlıyorum sokaklarda.
Çocukluk bitip Berlin’e gittiğinizde ve 15 yıl sonra köye döndüğünüzde bu defa da Araplar vardı köyünüzde…
Önce Türkler göndermiş bizi topraklarımızdan sonra da Araplar. Türkler “Bu toprakları bu insanlara veremezsiniz” diyorlar. Geri dönemiyoruz. Köyde de kimseler kalmamış. Tekrar göç etmek zorunda kaldık. İkinci kez gitmek zorunda kalmak ilkinden ağır. Ama elinizdeki bütün toprağı alırlarsa bunun anlamı “Buradan gideceksiniz” demektir. Üzücü tabii ki tüm bunlar.
‘Hest’te “Yaşlandım bu dertlerden” diyorsunuz. Dertleri açabilir miyiz?
Bazı şeyler değişmeli artık dertlerin bitmesi için. Ve çabuk değişmeli.
Batman konserine geldiğinizde 2003’te, ‘Kürt açılımı’ zamanlarıydı. Geldiğimiz noktayı görüyorsunuz.
Batman’daki atmosferi unutamayacağım, olağanüstüydü. Barış içindeydi herkes, sorunlar çözülecek gibiydi bu defa. “Şükür Allahım, sonunda!” demiştim. Sonra bir şeyler oldu, değişti o atmosfer.
Bir şeyler olmadığı için değişti…
Öyle diyelim ama politikacı olmadığım için neden olduğunu ben söyleyemem. Umarım bir gün problemleri çözecekler ve barış içinde yaşayacağız. Tek yapabileceğim bir gün bunun olacağını ummak.
89’da yaptığınız Girtîyên Azadîyê (Özgürlük Mahkûmları) parçanızda cezaevlerinde ağır işkence gören mahkûmlardan bahsediyordunuz. Günümüzde de pek çok Kürt –Türk muhalif cezaevinde. Belki eskisi gibi işkenceye uğramıyorlar ama… Ne değişti sizce?
İkisi de aynı. Cezaevi cezaevidir. Bu çok üzücü. Her zaman Türkiye’deki insanların güçlü insanlar olduğuna inandım. Ortadoğu için çok önemli Türkiye. Kürt, Türk enerjilerini birleştirdiklerinde problemleri çözebilirler. Belki bir yılda, belki iki, belki beş… Türkiye Ortadoğu’da büyük rol oynamak istiyor. Bu kadar insanın cezaevinde olması Türkiye’ye yakışmıyor. New York Times, Telegraph gibi gazeteler de böyle yazıyor. Çok üzücü bunları çözememek.
Suriye’ye özgürlük isteyen bir ülkeye de yakışmıyor.
Üzücü olan bu. Bütün Ortadoğu bu değişimden geçmek zorunda. Her şeyin çok daha iyi olacağına inanıyorum.
‘Esmer’in sözlerini 14 yaşında yazmışsınız. Sanırım bir aşk şarkısı?
Çok kız vardı o zaman âşık olduğum. Bir ay bir Arap kızına, bir ay başkasına…
Hâlâ sık âşık olur musunuz?
Yok. Artık evliyim. İki çocuğum var. Artık çocukların âşık olma zamanı…
Yıldız Tilbe’yle de düet yapabilirmişsiniz aslında. Tilbe’nin sesinin ‘Maçek’e iyi gideceğini düşünüyorum.
Neden olmasın. Çok güçlü bir sesi var. Seneler önce Norveç’te bir arkadaşımla televizyondan dinlemiştik Yıldız Tilbe’yi. O zamanlar meşhur değildi. Arkadaşım “Bu kız çok ünlü olacak” demişti. Oldu da.
Seydayê Gerok, Cegerxwîn gibi Kürt şairler şiirleriyle yer buluyorlar kendilerine albümlerinizde. Veger’de ‘Hest’ parçasında “Şair Cegerxwîn’in izindeyiz” diyorsunuz. Nasıl tanımlarsınız şairin yolunu?
Cegerxwîn’in çok eski bir metninden bahsediyorum. “Biz barış istiyoruz, biz özgürlük istiyoruz. Ben seninle birlikte olmak istiyorum ama sen kabul etmiyorsun” diyordu.
Suriye’de okula giderken Arapça eğitim gördünüz...
Çok çok ağırdı. Evde başka bir dil, okulda başka. Bu insanlığa sığacak bir şey değil. Altı yaşında, beş yaşında çocuklara dayatılan bu yöntemi anlamıyorum, insanca bulmuyorum.
Seneler önce İstanbul’a konsere gelen Mari Boine ile söyleşi yapmıştım. İyi arkadaşınız olduğunu ve Kürt özgürlük hareketini desteklediğini söylemişti. Boine, Sami ırkından. Onlar da İskandinavya’da Kürtlerinkine benzer bir özgürlük savaşı verdiler. 72 sene sonra kendi dillerine kavuştuklarını söylemişti. Bu topraklardaki Kürtler kaç sene daha bekleyecek?
Samilerin İsveç’te kendi parlamentoları var. Çocuklar ilkokulda temel eğitimi kendi dillerinde alıyor. Sonra İsveç dilini de öğreniyorlar. Umarım biz de aynı hakları elde edebiliriz. Bu kadarı bile olsa çok mutlu olacağım. Özgürlük, barış, kendi toprakları, kendi parlamentoları, iki dilleri var ve İsveç’in baskısıyla yaşamıyorlar artık. Eminim burada da olacak. Ama ne zaman, buna cevap veremiyorum. Bu ülkenin insanları akıllı, entelektüel insanlar. Ama özgürlük dediğinizde “Başka planları var” gibi algılıyorlar. Bunu çözmeleri lazım. Ben iyimser bir insanım. Güzel şeyler olmuyor evet ama gelecekte öyle olmayacak artık.
Türkiye’deki ilk yasal albümünüz ‘Sî û Sê Gûle’de ‘33 Kurşun’ şiirini bestelediniz. Bir şarkı da Roboski’de (Uludere) öldürülenler için yapar mısınız?
Böyle bir haber aldığınızda çok etkileniyorsunuz hele de çocuklarsa söz konusu olan. Ama şimdi şarkı yapacağımı sanmıyorum. Duygularımla ilgili bir süreç gerek. Ne hissettiğimi soruyorsan, şu an senin kadar üzgünüm ben de. Herkesin üzgün olması gerektiği kadar… Umarım bitecek bunlar. İnsanlar barış ve özgürlük içinde olacak…
‘Problemleri Erdoğan ve BDP çözebilir...’
“Politikacı değilim” diyorsunuz ama sizin de müziğiniz var…
Evet ama hayatımda hiç politik bir organizasyona dahil olmadım. İnsanlar da değişir. Gençken daha radikal şarkılar söylüyordum. Şimdi de politik şarkılarım ama problemleri değil, daha çok insanları tartışan, insanlığı tartışan şarkılar yapıyorum. Mesaj var mı? Elbette ki var. Barış istiyorum ve problemlerin çözülmesini istiyorum, bu kadar. Problemleri ben çözemem. Recep Tayyip Erdoğan çözebilir. BDP çözebilir.
Takip ediyor musunuz bilmiyorum ama vekilleri tutuklu. Belediye başkanları tutuklanıyor…
Kürtçe takip ediyorum, edebildiğim kadar.
BDP bu ülkenin bir gerçeği. Vekillerin hapiste olması çok üzücü.
‘Askerlere de gerillalara da üzülüyorum’
Dağdakiler de geçiyor albümünüzde. Kimileri içinse teröristler onlar sadece…
Hepsi bu toprakların insanları. Bu da Türkiye’nin problemi. Benim için iki taraf da aynı. Hayatını kaybeden askerlere de gerillalara da üzülüyorum. Her iki tarafın da acısını paylaşıyorum. Çünkü iki taraf da insan.
Hülya Avşar ‘Esmer’ düetinizden sonra hayatını kaybeden askerler olunca ikiye ayırmıştı Kürtleri; ‘onlar ve onlardan olmayanlar’ diye. Bilmiyorum belki üzerindeki baskıdandı. Ne diyorsunuz?
Onun adına konuşamam. Ne dediyse de onun fikri, saygı duymak zorundayız. Sanırım bu soruyu ona sormak lazım.
Çok ünlü olduğu için ulaşamıyoruz…
(Gülüyor)
Kimi sevenleriniz Hülya Avşar’la düet yaptığınız için eleştiriyor sizi.
Ne isterlerse söyleyebilirler. Hülya Avşar’la güzel bir dostluğum var. Türkiye’ye geldiğimde beni programına davet etti, şarkı söyledik ve bu insanların çok hoşuna gitti. ‘Esmer’ şarkısında düetimizi de videoyu da Hülya’nın Kürtçe söylemesini de sevdiler. Sevmeyenler için yapacak bir şey yok. Sonuçta bu müzik. Ama genelde iyi yorumlar alıyorum. Diyarbakır’dan, İstanbul’dan, Ankara’dan, Antalya’dan, Mersin’den...
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |