Davetiyede, davet sahibi olarak Yönetim Kurulu Başkanı Rona Yırcalı ve Mütevelli Heyeti Başkanı Ömer Dinçkök'ün adları yazılıydı. Ama Vehbi Koç'un 1967'de büyük bir ileri görüşlülükle kurduğu Türk Eğitim Vakfı TEV'in 40. yıl balosu, elbette Koç ailesinin de ev sahipliğinde yapıldı. Hal böyle olunca da İstanbul'un seçkinleri tam kadro oradaydı.
Davetin yapıldığı Conrad Oteli salonlarını hiç böyle kırmızı-beyaz görmemiştim. Tavandan aşağı peş peşe dizilmiş bir sıra kırmızı, bir sıra beyaz karanfil hevenkleri sarkıyor; göz gezdirdiğiniz her yerde karşınıza kırmızı ve beyaz dekorlar çıkıyor.
Kırmızı-beyaz çelenkler, hatta yan yana durduklarında Türk bayrağını andıran kıpkırmızı ve bembeyaz tuvaletli şık hanımlar...
Cumhuriyet Balosu gibi
Milli renklerimizin özellikle hakim kılındığı bir ortama, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve eşi Semra Sezer'i ve bin bir çeşit dekolteleriyle birbirinden şık hanımları da ekleyince, ben kendimi bir anda 29 Ekim Cumhuriyet Balosu'nda zannettim.
Yırcalı'nın etkileyici konuşmasının finalindeki bazı cümleler ve salonu dolduran 750 kişinin bu cümlelere verdiği tepki de, bendeki Cumhuriyet Balosu çağrışımını güçlendirdi:
"TEV, bugüne kadar hiçbir görüşün, ailenin, kurumun tarafı olmamıştır. Bu Vakıf, Cumhuriyet'e taraftır."
Salondan bir anda alkışlar yükseldi. Sonraki alkışlarla karşılaştırabilmek için 5 üzerinden 3 yıldızlık alkış diyelim.
Yırcalı devam etti:
"Bu Vakıf, demokrasiye taraftır."
Sönük bir tek yıldızlı alkış!
"Bu Vakıf, laikliğe taraftır."
Hepsinden güçlü 4 yıldızlı alkış!
Ve Yırcalı, "Bu Vakıf eğitimli güce, büyük Atatürk'e taraftır" deyince öncekilerden daha uzun süreli, 5 yıldızlı bir alkış koptu...
Fethullah Gülen
Milliyet olarak kız çocuklarımızın okullaşması için 2 yıldır yürüttüğümüz Baba Beni Okula Gönder eğitim seferberliği çalışmaları sırasında, TEV'i daha çok takdir ettim. 40 yıldır iğneyle kuyu kazar gibi uğraşmak, 150 bin başarılı gence burslu eğitim imkânı sağlamak, 1200 genci yurtdışında okutmak... Nur Yırcalı ve Ayşegül Dinçkök'ün son dönemdeki emekleri...
İstanbul burjuvazisinin öncülük ettiği TEV, bir sivil toplum hareketi (STK) olarak, topluma bir şeyler verme açısından öncü bir hareket. Bugüne kadar kurum kimliğinde herhangi bir yalpalama olmadan mükemmel iş başarmışlar.
Tayyip Erdoğan'ın 1994'te İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanmasının yarattığı şokun ardından kurulan Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı TEGV ve benzeri STK'ların toplantılarına ne zaman katılsam, TEV'in balosundakine benzer duyguya kapılıyorum:
Hepsinde Fethullah Gülen'inkiler gibi dini ve manevi değerlerle yola çıkan vakıfların katettikleri büyük mesafeye karşı, mevcudu koruma içgüdüsü ön plana çıkıyor; her fırsatta savunma mekanizması devreye giriyor, Atatürk'e sığınılıyor.
Sadece İstanbul burjuvazisi için değil, tüm laik kesim için kendi iş hayatları, kendi öncelikleri ve bir de boş zamanlarında destek verdikleri STK'lar aracılığıyla "Atatürkçü nesiller yetiştirmek" var.
Cemaat vakıfları ise STK'lardan hayli farklı; çünkü cemaat, kişinin aidiyetinin birinci tanımlayıcı unsuru oluyor ve onun etrafına topladığı insanlar, her şeyiyle katılıyor.
(Milliyet)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...