Uluslararası alanda dikkatle izlenen üç büyük medya kuruluşu aynı gün davaya ilişkin haber ve yorumlara yer verdi. İngiliz Economist dergisi, Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın iddianamesinde somut deliller bulunmadığını vurgulayarak davanın hukukiliğini tartışmaya açtı. Benzer tespit The Times gazetesinden de geldi. Davanın hukukî dayanaklarının yetersiz olduğunu belirten gazete, konuyu yargısal darbe girişimi olarak niteledi ve iddiaların aksine 'Türkiye'de demokrasiye tehdidi başörtüsünün değil, kızgın generallerin' oluşturduğunu belirtti. Kapatma davası konusunda en dikkat çekici değerlendirmelerden biri de Amerika'nın etkili gazetesi Washington Post'ta yer aldı. Amerikan yönetiminin davaya yeterince tepki göstermemesini şiddetle eleştiren gazete, yorum yazısında "ABD, Müslüman ülkelerde demokrasiyi ilerletmekte ciddiyse Türkiye'nin demokratik olarak seçilmiş hükümetine destek vermeli." görüşünü dile getirdi. "Erdoğan, Türk toplumunu İslamlaştırmaya çalışıyor.'' iddialarının, gerçek değil fantezi olduğu belirtilen makalede, bazı kesimlerin dile getirdiği, 'başörtüsü serbestiyeti, içki yasağı ve kadının rolünün azaltılması' gibi iddialara da atıf yapıldı: "Alkol tüketimi, özgürlüğün ölçüsü olsaydı Rusya dünyanın en büyük demokrasisi sayılırdı."
ABD demokraside ciddi ise hükümete destek vermeli
ABD demokrasi konusunda ciddi ise Türkiye'nin seçilmiş hükümetine destek vermeli. AK Parti'yle ilgili iddialar gerçek değil fantezi. Bir partinin demokratikliğini seçimlere bakışı belirler. Alkol tüketimi, özgürlük ve demokrasinin ölçüsü olamaz.
Amerikan Washington Post gazetesi, AK Parti'ye yönelik kapatma davasını ve ABD'nin buna sessiz kalmasını şiddetle eleştirdi. Gazetede yer alan bir yorumda, "ABD'nin, Müslüman ülkelerde demokrasiyi ilerletmekte ciddiyse Türkiye'nin demokratik olarak seçilmiş hükümetine destek vermesi gerektiği" belirtildi. 2 Mayıs'ta başyazısında Amerikan yönetimini kapatma davasına açıkça karşı çıkmaya davet eden gazete dün de konuyu detaylı bir şekilde masaya yatıran bir makaleye yer verdi. Terör örgütü PKK hakkında bir kitap yazan gazeteci Aliza Marcus ile Freedom House adlı kuruluşun Ortadoğu uzmanı Andrew Apostolou'nun imzasını taşıyan yorumda, "Anayasa Mahkemesi'nin AK Parti'yi kapatma ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı siyasetten uzaklaştırma yönünde karar vermesinin beklendiği" savunuldu. "ABD'nin bir zamanlar Türkiye'yi Müslüman dünyası için 'demokratik bir model' olarak gösterdiği" belirtilen yorumda, "ancak Amerikan yetkililerinin şimdi kamuoyu önünde 'bu adli oyunu' kınamakta duraksadığı" kaydedildi. Yazıda, "AK Parti'nin kapatılmasının, ekonomik reform ve AB üyeliğindeki kararlılığı ve baskıcı yasaları kaldırma planları çerçevesinde partiyi destekleyen Türk liberalleri için büyük bir geri adım olacağı" ifade edildi. "Ayrıca böyle bir girişimin, kendi görüşlerini seçim sandığı yoluyla ifade edebileceği yönünde Müslümanların ikna edilmesi için ABD'nin yürüttüğü çabalara zarar vereceği" belirtildi.
Alkol, demokrasinin götergesi olsaydı...
"AK Parti'ye yönelik 'yasal saldırının' temelinde, Türk toplumunu 'İslamlaştırma'nın' bulunduğu" görüşü dile getirilen yorumda, "Erdoğan'ın ise gizlice, İslami bir devletin çerçevesini oluşturmaya çalışmakla suçlandığı" belirtildi ve "bu iddiaların, gerçek değil fantezi olduğu" ifade edildi. Yorumda, "AK Parti'nin üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmasını, Türkiye'de laikliğin tehlikeye girdiğinin delili olarak görenlerin bulunduğu, alkollü içeceklerdeki verginin AK Parti döneminde arttığı ve bunun sonucu alkol tüketiminin yüzde 2,5 düştüğü, kadının iş dünyasındaki sayısal oranının azaldığı, Türk gazetelerindeki reklamlarda kadınların etek boylarının uzatıldığı, her geçen gün daha fazla sayıda kadının başını kapattığı gibi iddiaların dile getirildiği" belirtildi. "Görünüşün aldatıcı olduğu" kaydedilen yorumda, "Alkol tüketimi, özgürlüğün ölçüsü olsaydı Rusya dünyanın en büyük demokrasisi sayılırdı." denildi.
Başını örtenlerin sayısı artmadı, azaldı
"Kadının iş dünyasındaki görünürlüğünün azalmasının doğru olduğu, ancak bunun nedeninin İslamlaşma değil eğitim olduğu" savunulan yorumda, "kızların daha uzun süre eğitim aldığı ve bunun da işgücüne katılımlarını geciktirdiği" kaydedildi. Türkiye'nin giderek şehirleşmesinin de kadınların tarlada çalışma oranını giderek azalttığı ve bu kadınların şehirlerde okula gittiği" belirtilen yorumda, "1997'de yüzde 76,9 olan kadınlar arasında okur yazarlığın 2006'da yüzde 80.4'e yükseldiği" ifade edildi. "Başını örten kadınlarının sayısının çok arttığı iddiasının ise yanlış olduğu" belirtilen yorumda, "başını örtmeyen kadınların sayısının 1999'da yüzde 27,3, 2006 yılında yüzde 36,5 olduğu" kaydedildi. "Bir partinin demokratikliğini test etmek için ölçünün, özgür ve adil seçimler yapmaktaki istekliliği olduğu" belirtilen yorumda, "Başbakan Erdoğan'ın bunu iki kez yaptığı ve son seçimde yüzde 47 destek aldığı" hatırlatıldı. Yorumda, "Türkiye'de demokrasi testinde başarısız olan laikliktir'' denilirken, "AK Parti'nin demokratik kuralları kullandığı ve ABD eğer Müslüman ülkelerde demokrasiyi ilerletmekte ciddiyse Türkiye'nin demokratik olarak seçilmiş hükümetine destek vermesi gerektiği'' görüşü dile getirildi. Washington, aa
Başımı örtüyorum, beynimi değil
AK Parti'yi kapatma girişimi başarılı olursa Türkiye'nin AB'ye üyelik süreci rayından çıkabilir. Sandığa olan ümitleri bitirebilir. Erdoğan'ı eleştirenlerin bazıları İslam'a olduğu kadar Avrupa'ya ve demokrasiye de düşmanca bir tutum besliyor.
İngiliz The Times gazetesinin eki dün Türkiye'deki başörtüsü tartışmalarını "Kışkırtan kumaş" başlıklığıyla kapak yaptı. Üç tam sayfaya yayılan bu haberde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün eşi Hayrünnisa Gül ile yapılmış mülakata yer verildi. Gül, röportajı yapan Janice Turner'a "Ben sizi sarı saçlarınız var diye yargılamıyorum. Ben başımı örtüyorum, beynimi değil." dedi. Konuya kişisel özgürlükler temelinde yaklaşan Gül, laiklerin kendisinden korktuğuna dair bir soru üzerine de muhabire, "Siz benden korkuyor musunuz?" sorusunu yöneltti. Haberde, Hayrünnisa Gül'ün "Başörtüsünün bir kadına zorla giydirilebileceğine inanmıyorum. İran'da bunu yaptılar. Ama Türkiye farklı bir toplum. Ailelerin içinde de bu konuda farklı tavırlar var. Biz kişilerin bu farklı tercihlerine alışığız." sözlerine yer verildi.
The Times ise başyazısında "Demokrasiye tehdit olan türban değil, kızgın generaller" yorumunda bulundu. Gazete, kapatma davasına atfen, "Batılı hükümetler konuyu olduğu gibi, bir yargısal darbe girişimi olarak görmeli. Hukuki dayanakları yetersiz. Başarılı olursa, Türkiye'nin zaten sorunlu olan Avrupa Birliği'ne giriş sürecini raydan çıkarabilir. Birçok AKP taraftarının da sandıklardan umudunu kesmesine yol açabilir." şeklinde yazdı. Bu çerçevede Ergenekon soruşturmasına da gönderme yapan Times, "Aralarında üst düzey generallerin de bulunduğu kişilerin bu ay toplu halde tutuklanmaları bazıları tarafından keyfi ve otoriter bulundu. Ancak bunun tehlikedeki bir demokrasinin kendisini savunması olarak algılanması daha iyi olur." ifadelerini kullandı. Laik kesimdeki bazı rahatsızlıklara da dikkat çekilen makalede, "AK Parti ve Başbakan Erdoğan'ın gizli bir gündemi varsa da bunu çok iyi sakladığı" savunuldu. Görünen delillerin ise Erdoğan'ın kendisini iktidara getiren demokrasiye inanan ve Avrupa'ya dönük bir politikacı olduğuna işaret ettiği belirtilen makalede, Erdoğan'ı eleştirenlerin bazılarının İslam'a olduğu kadar Avrupa ve demokrasiye de düşmanca bir tutum beslediğine dikkat çekildi. Gazete, Erdoğan'a, "Anadolu'dakiler kadar eğitimli kentlileri de yanında tutması, kamu sektöründe yapılan atamalarda şeffaflık ve liyakat prensibini esas almasını tavsiye etti. Londra, Cihan
Economist: Dava güçlü delillere dayanmıyor
Türkiye'nin 50 yıllık geçmişinde 24 parti kapatıldı. AİHM bunların 23'ünü haksız buldu. Dava, güçlü delillere dayanmıyor. AK Parti'nin kapatılması İslam ile demokrasinin bir arada olamayacağını savunan radikal grupların elini güçlendirir.
İngiliz The Economist dergisi, son sayısında yayınladığı "Bayraklar, peçeler ve şeriat" başlıklı makalede, AK Parti'ye açılan kapatma davasının iddianamesinin somut delillere dayanmadığını vurguladı. AK Parti'ye karşı arkasında generallerin bulunduğu bir yargı darbesinin söz konusu olduğunun öne sürüldüğü yazıda, kapatma kararının ülkede İslam ile demokrasinin bir arada olamayacağını savunan laik kesim gibi radikal grupların da elini güçlendireceği savunuldu. Üst düzey bir AKP yetkilisinin "Erdoğan laiklere elini uzatmak için çaba harcamış olsaydı, bugünkü noktada olmayabilirdik", bir AKP vekilinin ise "Erdoğan, bir tirana dönüştü" ifadelerine yeren dergi, "Ama bu, partisinin kapatılmayı hak ettiği anlamına gelmiyor" vurgusunu yaptı. Londra, Cihan
--------------------------------------------------------------------------------
[Haber Analiz] Amerika ve Avrupa da bu sınavın içinde
Türkiye, AK Parti'nin tek başına iktidara geldiği 2002'den beri dünyanın gündeminde. Bu ilginin iki temel sebebi var. Birincisi AK Parti'nin bizatihi kendisi... İkincisi de hükümetin dış politikada izlediği "proaktif" siyaset... Türkiye'nin önemine inanan, Ankara'nın uluslararası sistemde sorunların çözümüne katkısının farkına varanlar için AK Parti'nin kapatılması, sadece Türk demokrasisine değil, pek çok ülkenin bu uğurdaki mücadelesine de ket vuracak nitelikte. ABD de AB de bir demokrasi sınavında aslında Türkiye, AK Parti'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana dünyanın gündeminde. Bu ilginin iki temel sebebi var. Bunlardan birincisi 2002'de tek başına iktidara gelen AK Parti'nin bizatihi kendisi... İkincisi de Başbakan Erdoğan liderliğindeki hükümetin dış politikada izlediği "proaktif" siyaset...
Şüphesiz, Milli Görüş çizgisinden kopan isimlerin kurduğu bir partiye dünyanın ilgi göstermesinden daha doğal bir şey olamazdı. Nitekim olmadı da...
Katıldığı ilk genel seçimde tek başına iktidar olan bir partiye şüpheyle yaklaşılması, onu tanımlarken türlü türlü sıfatlar kullanılması, hep bu Milli Görüş ilintisiyle yakından ilgiliydi. Dünya için "anormal" olanı ise kendisini "muhafazakâr demokrat" olarak tanımlayan bir partinin uygulamaya koyduğu politikalardı. Batı dünyasıyla yakın ilişkiler kuran, AB'ye girebilmenin ön şartı olan reformları kısa zamanda gerçekleştiren, çok boyutlu dış politika stratejisini uygulayan, inisiyatif kullanmaya dayalı siyaseti hayata geçiren bir hükümetin varlığı herkesi, en başta da AK Parti'ye şüpheyle bakan Batı dünyasını şaşırttı.
Asıl şaşırtıcı olan ise cumhurbaşkanlığı seçim süreciyle birlikte Türkiye'de antidemokratik yol ve yöntemlerle AK Parti'nin önünün kesilmesi amacıyla yapılan birtakım eylemlere karşı Batı dünyasından güçlü desteğin gelmemesiydi.
Mesela... Askerlerin 27 Nisan gecesi yayınladığı bildiriye 12 saat sonra cevap veren hükümete "cılız" destek verilmesiydi. Özellikle eleştiri konusu olan da Amerikan hükümetinin ikircikli davranışıydı. Aynı husus bugün için de geçerli. Anayasa Mahkemesi'nde kapatma davası görülen AK Parti'ye yeterli desteğin verilmediğine dair Amerikan gazetelerinde çıkan yorumlara bu gözle bakmakta fayda var. Türkiye'nin önemine inanan, Ankara'nın uluslararası sistemde sorunların çözümüne katkı amaçlı yapıcı politikalarının farkına varanlar için AK Parti'nin kapatılması, sadece Türk demokrasine değil, çok partili parlamenter rejimleri ihdas etmeye çalışan pek çok ülkenin bu uğurdaki mücadelesine de ket vuracak nitelikte. Onun için yazdıkları makalelerle Beyaz Saray yönetimini sürekli uyarıyorlar, "ABD, demokrasi konusunda ciddi ise AK Parti'ye destek vermeli." diye...
Uyarılanlar sadece Amerikan yönetimi ile Batı dünyası mı? Bence değil.
En son Washington Post'ta çıkan bir değerlendirmede yer alan şu ifadeler, Türkiye'de "kaos" planları yapanlara sesleniyor. Tabii onların kullanmaya çalıştığı temel bir argümanı yerle bir ederek: Alkol tüketimi, özgürlüğün ölçüsü olsaydı Rusya dünyanın en büyük demokrasisi sayılırdı.
Görüldüğü gibi demokrasi sınavına sadece Türkiye muhatap değil. İleri demokrasiye sahip olduğuna inanılan ABD de AB de bir demokrasi sınavında aslında... Ve kendini demokrat kabul eden her bir birey de... - zaman
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |