AK Parti’nin kentsel gayrimenkul rantlarıyla beslenen ekonomik büyüme modelinin devamı için, Başbakan’ın son seçimler öncesinde “çılgın projeler” adıyla açıkladığı multimilyar dolarlık alt ve üst yapı yatırımları hayati önem taşıyor. Ancak Türkiye’nin son iki ay içinde karşılaştığı kur, faiz ve büyüme şokları, bu projelerin en azından şimdilik ekonomik ölçekte yapılmasını imkânsız kılıyor.
Gezi Parkı eylemlerinin ardından ABD Merkez Bankası Fed, neredeyse 10 yıldır süren ve 2008 krizinin ardından tarihin gördüğü en belirgin düzeylere ulaşan gevşek para politikasını sonlandırma sinyalleri verdi. Bu durum, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişen ülkeler açısından büyüme ve finansman sıkıntısını beraberinde getiriyor. Gelişen ülkeler açısından durum “geçmişte alınan döviz borçlarının baki, ancak döviz kazanmanın daha zor olduğu” bir dönem olarak özetlenebilir.
Şehir projesi suya düştü
Gelelim Başbakan’ın İstanbul için açıkladığı “Çılgın projeler”in geleceğine...
Bu projelerin temel ayağını Karadeniz kıyısına kurulacak üçüncü havalimanı, Kanalİstanbul ve ikisinin arasına kurulacak dev uydu kent oluşturuyor.
Kanalİstanbul projesiyle ilgili henüz bir adım yok. Onun için bu projeyi bir kenera bırakıp, diğer iki alana bakalım. Henüz fizibilite aşamasında olan uydukent projesinin temel motorunu Emlak GYO’nun 4 milyar lirayı bulan ikincil hisse arzı oluşturuyordu. Ancak Gezi eylemlerinin etkisiyle Emlak GYO’nun ikincil halka arzı ertelendi. Bu yüzden şehrin geleceği şu an belirsiz.
7 milyarlık kur şoku
Çılgın projelerin olmazsa olmazı İstanbul’da Karadeniz kıyısına yapılacak üçüncü havalimanı oluşturuyor. Bu havalimanının ihalesi mayıs başında yapıldı. Aralarında Nihat Özdemir’in şirketi Limak ve Cengiz İnşaat’ın da bulunduğu 5 ortak, havalimanı ihalesini 26 milyar 142 milyon avroya kazandı. İnşaat bedeli olan 10.2 milyar avro da eklendiğinde tutar 36.5 milyar avro yani 47.8 milyar dolara ulaşıyor. İhalenin yapıldığı tarihten bugüne kadar geçen yaklaşık 50 günlük sürede TL avro ve dolardan oluşan döviz sepeti karşısında yaklaşık yüzde 8.5 değer kaybetti. Kazanan gruba yaklaşık 7 milyar liralık bir kur farkı zararı çıkarıyor. Bu zarar, projenin ‘kur şoku’nuoluşturdu.
FATURA KABARDI
Başbakan, “Cebimizden tek kuruş çıkmıyor” dese de üçüncü havalimanı için 6.3 milyar avroluk devlet garantisi verildi. Bu garanti nedeniyle son 50 gün içinde devlete 1.26 milyarlık kur farkı faturası çıkıyor.
Faiz 3 milyar $ yükseldi
ÜÇÜNCÜ havalimanının bir de finansman boyutu var ki, belki de şu an için en önemli sorun da bu. Özdemir, geçtiğimiz günlerde proje için 7.5 milyar avro yani yaklaşık 10 milyar dolar kredi aradıklarını açıkladı. Son olarak proje ortaklarından Mehmet Cengiz’in açıklamaları, ihaleyi kazanan grubun henüz kredi için arayışa çıkmadığını gösteriyor. Kendileri açısından son derece mantıklı, çünkü son iki ayda değişen şartlar kredi bulmayı zorlaştırdı ve maliyetlerini katladı.
Maliyetlerde nasıl değişim olduğunu, projedeki rakamları kullanarak anlatalım. Bu tip projeler için finansman genelde 10 yıllık proje finansmanı kredisi olarak alınıyor. O yüzden biz de böyle bir finansman modeli üzerinden hesap yapacağız.
Ortak girişim grubu, mayıs başında ihaleyi kazandığı zaman bu tip bir kredinin faizi ortalama LİBOR artı 2.5-3.5 aralığında seyrediyordu. Yıllık LİBOR faizinin yüzde 0.70 olduğunu göz önünde bulundurursak, üçüncü havalimanı için alınacak 10 milyar dolarlık kredi için yılda 320-420 milyon dolar arasında bir faiz giderinden bahsetmek mümkündü. Bu da 10 yıllık vadede 3.2-4.2 milyar dolar arasında bir faiz yüküne neden oluyordu.
LİBOR artı 5’le kredi bulur
Ancak şartlar çok hızlı değişti. Örneğin ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi bile son iki ay içinde yaklaşık 1 puan yükseldi. Ayrıca Türkiye’nin risk primi, Gezi olaylarının da etkisiyle çok hızlı yükseldi. Örneğin Türkiye’nin temerrüt sigortasını gösteren CDS oranı son bir ay içinde neredeyse ikiye katlandı ve 110’dan 220 puana çıktı. Bu durum sadece Türk Hazinesi değil, Türkiye’deki şirketlerin yurtdışından yapacağı borçlanmaların maliyetini de artırıyor. Uluslararası bankacılar bugünlerde Türkiye’ye açılacak 10 yıl vadeli bir proje finansman kredisi için yıllık faiz oranı hakkında LİBOR artı 5-6 aralığından bahsediyor. Bu, yıllık yüzde 5.7-6.7 aralığında bir dolar faizi anlamına geliyor. Parasal maliyete vurursak, Özdemir ve arkadaşları iki ay 10 yıllık kredi için 3.2-4.2 milyar dolarlık bir faiz yükü altına girecekken, şu anda bu tutar 5.7-6.7 milyar dolar arasına çıkmış durumda. Bu maliyet artışı, proje için “faiz şoku” kısmını oluşturuyor.
Maliyet artarsa yolcu sayısı düşer
SONUÇ olarak Başbakan’ın gönlündeki çılgın projelerin en önemli ayağı olan üçüncü havalimanını kazanan ortak girişim grubunun maliyetlerinde önemli artışlar yaşanıyor. Elbette Nihat Özdemir ve arkadaşları üçüncü havalimanından büyük ölçüde döviz bazında gelir elde etmeyi planlıyor. Ancak kur farkı ve faiz giderinin birileri tarafından ödeneceği de gerçek. Maliyet en nihayetinde tüketiciye yansıtılacak. Fakat bu durum rekabetçi olmayan fiyatlar ortaya çıkacağı için bu kez de yolcu sayısında yıllık yüzde 5’lik büyüme öngörüsü riske giriyor. Bu da proje için ‘büyüme şokunu’ oluşturuyor. Başbakan ya bu projelerden, en azından şimdilik vazgeçmek ya da örneğin üçüncü havalimanını başlangıçta ve İstanbul’un ana imar planında olduğu gibi çok daha ucuza mal olacak şekilde Silivri’ye taşımak zorunda. Bu kez de Karadeniz kıyısından ucuza arazi kapatıp, rantıyla zengin olan eş-dostu üzeceği kesin.
taraf