E-posta :
  Şifre :
    ► Üye olmak istiyorum
    ► Şifremi Unuttum

Erkek Bağlanmıyor, Kadın Uslanmıyor 

Kadınlar ve erkekler sadece fiziksel olarak değil, duygusal olarak da, o kadar farklılar ki. Giyimde kuşamda, tavırlarda ve bazı tutumlarda, kadın ve erkek arasındaki net farklılıklar yeni düzende yavaş yavaş örtülüyor belki, hatta kayboluyor ama kadının duygusal ihtiyaçları ve erkeğin duygusal ihtiyaçları hep farklı kalmaya devam ediyor.

16.03.2012 - 11:24
Erkek Bağlanmıyor, Kadın Uslanmıyor

Kadınlar ve erkekler sadece fiziksel olarak değil, duygusal olarak da, o kadar farklılar ki. Giyimde kuşamda, tavırlarda ve bazı tutumlarda, kadın ve erkek arasındaki net farklılıklar yeni düzende yavaş yavaş örtülüyor belki, hatta kayboluyor ama kadının duygusal ihtiyaçları ve erkeğin duygusal ihtiyaçları hep farklı kalmaya devam ediyor.

Üstelik fizyolojik olarak farklı oldukları gibi, duyarlılıkları açısından da çok çok farklı kadınlar ve erkekler. Küçük bir kız çocuk ve küçük bir erkek çocuk farklı farklı büyütülüyor daha en başından. Küçük bir kız çocuk büyüse bile içindeki, bağlanmak ve ait olmak isteyen, sevgisini göstermeye ve bol bol ilgi almaya, saçı okşanmaya ve elbet gönlü de okşanmaya tavlanan, şeker kızı hiç bırakmıyor içinden.

Erkek ise daha küçük bir çocukken bile duygusunu ifade ederse, ağlarsa, gülerse, hatta azıcık konuşursa bile çok ayıp etmiş oluyor beklenilen cinsiyet rolüne. Ama iş böyle olunca erkekler özetle duyarlılık konusunda güdük hale getiriliyorlar, ya da açık açık hoş karşılanmayarak, iç dünyalarına, duygularına pek bakmayacak şekilde büyüyebilirlerse topluma göre ancak “erkek adam” oluyorlar.

Çok sert, duygularını ifade etmeye uzak büyütülen sert erkek, erkek adam oluyor ama olan kadına oluyor bir yandan. Tutulduğu, kapıldığı erkek, asla hassasiyet göstermiyor, kadının ince beklentilerine. İşin tuhaf tarafı aslında öyle sert görünen erkekler de içerlerde bir yerlerde öyle kırılgan oluyorlar ki.

Özellikle bizim toplumumuz gibi ataerkil toplumlarda erkekler neredeyse duygularını, sevgilerini göstermemek üzere yetiştiriliyorlar.

Toplumun cinsiyet rolü gereği, misal çok neşeli şarkılar da dinlemiyor çoğu zaman erkek, şarkılardan, duygulardan, şiirden de sürgün ediliyor. Şarkılar da izin vermiyor zaten erkeğin duygularına. Nilüfer şarkısı gibi, “Erkekler ağlamaz” diyor. Oysa kadınlar, erkekler de, duygularını ifade etsinler, onlara sevgilerini göstersinler, tıpkı kadınlar gibi romantik ve hatta biraz melankolik olsunlar ama tam olarak bağlansınlar istiyorlar derinlerden ve kalpten. Erkek, kadını ve bu duygularını asla anlamıyor, bir kez olsun anlayabilmek için de dinlemiyor. Kadını anlamayı geçtim, kendini anlamaya çalışmak, içine bakmaktan da kaçıyor erkek. Duygudan kaçıyor. Erkek bağlanmak istemiyor, hele hele diğer fırsatları kaçırmayı hiç istemiyor. Ne ironidir ki, kadını üzen erkek yine bir kadın tarafından, annesi tarafından böyle büyütülüyor. Özellikle rol modeli alması gereken babadan hiç sevgi görmediği gibi, nasıl sevgi göstereceğini de hiç bilemiyor. Velhasıl hem anne, hem de baba tarafından yaramazlıkları, erkek adamlığı hep ödüllendiriliyor, sevgi konusunda eksik gedik erkek adamlar oluyor büyükler. Erkeklerin bu yaramaz, inceliksiz erkek çocuğunu içlerinden atmaları gerekiyor belki de. Kadınların da masallara inanan küçük kız çocuğunu yeniden büyütmesi. Tıpkı Sezen Aksu’nun şarkısında kendisiyle yüzleştiği gibi, bu kızları yeniden büyütmek, kor ateşlerde yürütmek gerekiyor, ya da erkekleri sihirli birer denizci düğümüyle bağlamak azıcık inceleştirmek, aşka çekmek.

Tüm bunlardan da daha büyük bir gerçek var ki, aslında biz her zaman herkesi sevmeye hazır olmayabiliyoruz ve herkes bizi öyle zannettiğimiz kadar da çok sevmiyor. Ancak bu sert gerçek yetmezmiş gibi kadınlar da, en çok onlara acı çektiren, değer vermeyen erkeklere bağlanıyor. Sevgi görsün, ilgi görsün isterken, hükmeden hapseden erkeklere bağlanıp, kazara duyarlı ve sevgi dolu olabilmiş erkekleri de ancak canciğer dost ya da kardeş gibi seviyorlar. Canını en çok yakan erkeğe kapılıp, sürünmeyi seçiyor kimi de, aşka kurban ederek kendini. Erkeği kendine bağlamak isterken, kendi gözlerini bağlıyor ve kurban oluyor. Tüm bu tabloda aşk aslında bir cehennem mi? Elbette değil. Aşk hayat veriyor. Aşka inanınca, gönül verince değil felaket, felaket hayatını aşk üzerine kurmak ya da kurmamak meselesi de değil. Felaket hayatını tek bir kişi üzerine kurunca geliyor. Bağlamaya çabalayınca oluyor. Aşk karşı tarafa özgür alanlar bırakınca, olduğu gibi sevince, aşk sana mutluluk verince, ayağını yerden kesince aşk oluyor. Ne var ki kurbanlar acıyı aşk zannediyorlar. Onları üzen erkeklere bağlanıp, o erkek üzdükçe daha da darmadağın oluyorlar. Kadınlar tüm bunları yaşayarak ta hiç öğrenmiyor değiller tabii. Birçoğu nevrotik bağlanmalarla, ne kadar maço ne kadar inceliksiz erkek varsa bağlanıp, canlarını yakıp yakıp, sonrasında aşktan hayatta kalırlarsa, yaşları ilerleyip, akılları başlarına geldiğinde genç bir erkekle telafi ediyor yaralarını berelerini, son gülen taraf oluyorlar, hem artık daha romantik ve genç erkekleri sevmeye başlıyorlar ya da genç maçoların canlarına okuyorlar.

Şimdiki zamanlarda kadınlar kendileri kadar da duyarlı eşcinsel erkeklerle bol bol arkadaş olmayı ve yalnız kalmayı, arada da ne kadar duyarsız adam varsa yine ve yine bağlanmayı sürdürüyor, ne var ki asla kendine bağlayamıyor. Toplum hem duygusunu göstermeyen erkek rolünü matahmış gibi dizilerde, romanlarda, ekranlarda jönlerle bönlerle pış pışlıyor, hem de kurban, mağdur kadın bu erkeklere kapılmaya, büyük aşklarla acı çekmeye devam ediyor. Uzun lafın kısası herkes en çok aşka yazık ediyor. Aşklar yine şiirde, şarkıda kalıyor üstelik günbegün şiirden, şarkıdan da azalıyor.

Cenk Erdem, KaosGL

YORUMLAR
 Onay bekleyen yorum yok.
Üye girişi yapmadınız. Misafir olarak yorum ekleyebilirsiniz. Üye olmak için tıklayın.
  Yorumcuların dikkatine…

İmlası çok bozuk,
Büyük harfle yazılan,
Habere değil yorumculara yönelik,
Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan,
Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren,
Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen,

yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR.

Bu haber henüz yorumlanmamış...

KATEGORİDEKİ DİĞER HABERLER
Fehmi Koru'dan Turktime'a Müthiş Açıklamalar

(TURKTİME-ERSİN TOKGÖZ) - İşte gündelik hayatından ...

Radar’dan Açılma Toplantısı
İstanbul Üniversitesi LGBT Topluluğu Radar, 22 Mart Perşembe günü açılma toplantısı düzenleyecek.
Okul Açtığım İçin Pişmanım
Malzeme temin eden firma, 80 bin 22 liralık fatura borcunu ödemediği için icra takibi başlatmıştı
 
Rujunuzun Rengi Neyi İma İdiyor?
Canlı kırmızılar, göz alıcı pembeler ve parlak morlar. Her bir ruj renginin ...
‘Baba’ Kavgası Sürüyor
Edebiyat ve sinemada bir başyapıt olan ‘The Godfather’ın (Baba) İtalyan ...
Teoman Sahneye Dönüyor!
Müziği bırakan şarkıcı Teoman, Aysel Gürel'in anısına bir günlüğüne sahneye dönmeye hazırlanıyor!
 
Işık: "Mezar Kazalım Tiyatroya"
Yönetmen-oyuncu Kenan Işık, “Tiyatro öldü” iddialarına 27 Mart Dünya Tiyatro ...
Bilinçaltında Neye İnanıyorsunuz?
İnançlarımız kendimiz, diğer insanlar ve hayat hakkındaki yargı ve değerlendirmelerimizdir. ...
Yael Naim İlk Kez İstanbul'da!
Avea Escape to Music Konserleri kapsamında ilk kez İstanbul’da!
 
SOSYAL MEDYADA TAKİP ET
FACEBOOK'TA TURKTIME
TWITTER'DA TURKTIME
 
KATEGORİLER
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
ETİKETLER
  •KÜNYE
  •İLETİŞİM
  •REKLAM
 
 
  •Güncel
  •Siyaset
  •Dünya
  •Medya
  •Magazin
  •Spor
  •Kültür
  •Sağlık
  •Ekonomi
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Dünya
  •Spor
  •Kültür
  •Ekonomi
  •Sağlık
  •Medya
  •Siyaset
  •Güncel
  •Aktüel
beşiktaş
İstanbul
Almanya
MHP
big ben
Ahmet Kural
Ahmet Kaya
Duygun Yarsuvat
Danimarka