Ali Kırca, yüzündeki o yapıştırma gülümsemeyle anons ediyor sıradaki haberi: Sanırsınız uzun zamandır beklediğimiz mutlu bir haber var ve Kırca da bu mutluluğu bizimle paylaşmaktan son derece memnun. Neymiş; İETT arazisinin El Maktum’a rekor bir fiyata satılmasıyla birlikte o arazi Türkiye’nin en değerli arazisi olmuş ve oraya yapılacak yatırım nedeniyle Çeliktepeli gecekonducular bir anda milyarder olmuşlar.
Benzer haberi Karayolları arazisi Zorlu Grubu tarafından satın alındığı zaman da aynı “Gülümseyen” sunumla izlemiştik. ATV’nin içinde şu yada bu şekilde duygu geçen her habere bıkmadan, usanmadan koyduğu ve artık kabak tadı veren Requiem For a Dream’ın soundtrack’i eşliğinde gecekonducuların yıllardır ne zorluklar çektiğini ve artık o günlerinin karşılığını aldıklarını, yaptıkları yatırımın ne kadar isabetli olduğunu bugün anladıklarını işittik alt metne yerleştirilen sunumlarla birlikte uzatılan ATV mikrofonları aracılığı ile.
Zaferlerini anlatırken hiçbirinin yüzünde ne bir utanç vardı, ne de mahcubiyet.
Oysa hırsızlara ne zaman kameralar çevrilip mikrofonlar uzatılsa, ya ağız dolusu küfür saçarlar, ya tekme tokat gazetecilere hücum ederler ya da yüzlerini saklarlardı.
Ama hayır;
Bunlar biçare halktı. O kadar biçare ki, devletin arazisine kanun nizam dinlemeden çökebilecek kadar arsız, devletin, gasp edilen hakkını geri istemesine taşlı sopalı karşı durabilecek kadar gözü kara, hırsızlık malı evlerine altyapı isteyebilecek kadar utanmaz, bu yasadışı yatırımlarının değerini kameralara anlatacak kadar yüzsüz…
Gazeteciler de insandı sonuçta. Bu biçare halkın sesi olmak kadar insani bir görev daha olabilir miydi?
Öyle ya, bir zamanların sıkı solcuları şimdi plazalarda çalışıyor, akıllı binalarda oturuyorlardı ve solculuklarını sadece nostalji olarak anıyorlardı ama o zamandan öğrenilen bir şey vardı: Halk dalkavukluğu her zaman satar.
Ve tabii değişimlerinin vicdanlarının hala diplerinde bir yerde uyandırdığı sızıyı gidermek de yabana atılır bir şey değildi.
Alın size çifte kavrulmuş tatmin.
Ve çevirin kameraları gecekonduculara, “yatırımlarının kazandığı değer”i haberleştirmek için…
İki acıklı insan öyküsü de bulup aradan halk dalkavukluğunu tavana vurdurun...
Bunu yaparken bu “yatırımın” banka boşaltmaktan, sokakta yol kesip gasp yapmaktan, en adi hırsızlıktan farkı olup olmadığını düşünmeyin…
Sırf halkı gıdıklayacağız diye bu çeteleşmiş hırsızlığı “biçare halkın geçim sıkıntısı” olarak vererek o kapıyı nasıl sonuna kadar açtığınızı, bu onaylanan arsızlığın nasıl top yekun bir kanunsuzluğa dönüştüğünü düşünmeden “Ama İstanbul’daki bu kanunsuzluk da nasıl olur?” diye hayret ünlemleri atın…
Çalmaktan utanan, devlete ve insanlara saygılı ve sadece insan olduğu için insanca yaşamaya çalışanların itlaf edilmelerini de aynı fon müziği ve buğulu ses eşliğinde haberleştirin…
İtin kopuğun ev sahibi olmasına karşın maaşıyla geçinmeye çalışanların neden kiracı olduğunu da attırıverin arada…
Sadece işiniz yürüsün…
Doğru; siz sadece haber verirsiniz. İyi de, verdiğiniz haberlerin neyi haber verdiğini de düşünseniz, hani gazeteci bir anlamda kamu adına iş yapar ya, kamunun o çürük tarafı olmasanız, sırf malımızı satacağız diye bu geriden halkçılık oynamayı bıraksanız…
Oysa eski solcuların bilmeleri gerekiyor: Solculuk oynadıkları günler geride kaldı. Dünya artık başka bir dünya. Örneğin stajyer ayarlayanlar artık mütevazı bir arkadaş evi aramıyor kızı “götürmek” için. Zaman, artık lüks otel odalarının zamanı oldu.
Öyle değil mi ama?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |