Londra’da düzenlenen G20 Bakanlar ve merkez bankaları guvernörleri toplantısından sonra IMF uzmanları tarafından, toplantıdaki değerlendirmelerin özetlendiği “Küresel Ekonomik Politikalar ve Beklentiler” başlıklı bir not yayınlandı. Not’un “Özet” bölümünde “Küresel ekonomik aktivite, gelişmiş ülke ekonomileri savaş sonrası dönemdeki en keskin düşüşleri kaydederken, güçlü ekonomik önlem çabalarına karşın azalmaktadır” denildi.
IMF’nin yaptığı son tahminlere göre küresel ekonomik aktivitenin, 2010’a doğru tedrici olarak görülecek iyileşmeden önce, bu yıl yıllık ortalama bazda yüzde 0.5 ile yüzde 1 arasında azalacağı belirtilen çalışmada, şu değerlendirmeler yapıldı:
“-Küresel büyüme eğiliminin artıya geçmesi kritik bir şekilde; talebi güçlendirmeye yönelik güçlü sürdürülebilir politikaların desteği kadar, mali koşullara istikrar kazandıracak birlikte planlanmış daha fazla ekonomik önleme bağlı olacaktır.
-Güvenin inşası, krizin çözümünde anahtardır ve finansal sektörün karşı karşıya olduğu sorunların çözümünü gerektirir. Politikaları oluşturanlar kendi ayakları üzerinde durabilen uygun kurumların sermayelerini yeniden düzenleyerek ve zordaki varlıklarla agresiv bir şekilde mücadele ederek bilanço dengesizliklerini ivedilikle çözmek zorundadır.
-Finansal piyasada zorlanmalar küreselleştikten bu yana, piyasa güveninin inşa edilmesi için uluslar arası ekonomik politikalarda daha büyük bir işbirliği yaşamsaldır. Para politikası, faiz oranları mümkün olduğu yerde azaltılarak daha fazla gevşetilmeli ve kredi yaratmaya yönelik önlemlere daha fazla doğrudan destek verilmelidir.
-Mali koşulların istikrara kavuşturulmasına yönelik kapsamlı politikaların uygulanmasındaki gecikme, reel ekonomi ve finansal sistem arasında negatif geri dönüşlerin daha da yoğunlaşmasıyla sonuçlanacak, hatta daha derin ve uzun bir resesyona yol açacaktır.
-Ek iki konu görünüm üzerinde önemli etkiye sahip olacaktır: Krize yanıt olan mali politikanın etkinliği ve dış finansman riskleriyle, yükselen piyasalardaki bankacılık sektörünün kırılganlığı.
-Sermaye hareketlerinin oluşturduğu baskı, dış borç verme işlemlerinde yaşanan daralmanın ortasında yoğunlaşmaktadır. Bazı hükümetler kredi yükümlülüklerini yerine getirmede finansman zorluklarıyla karşılaşan yerli şirketleri desteklemek zorunda olabilirler. Özellikle Avrupa’da, yükselen ekonomilerdeki bankalar olası kayıplar karşısında sermayelerinin artırılma ihtiyacıyla karşılaşabilirler. Kriz uzadıkça artan sayıda yükselen ekonomi, ekonomik politika manevraları için giderek daha sınırlı bir alan bulacaktır. Çok taraflı ve iki taraflı kaynaklardan büyük ölçekli resmi desteğe ihtiyaç duyulması olasılığı bulunmaktadır.”
-TÜRKİYE DAHİL DOĞU AVRUPA BANKALARINDA SERMAYE DURUMU-
Çalışmada, Türkiye’nin de içinde bulunduğu “yükselen ekonomilere” ilişkin görüşlere de yer verildi. Az gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde de, finansal sınırlılıklar, düşük emtia fiyatları, zayıf dış talep ve bunun iç taleple ilişkilerinin büyümeyi engellemeyi sürdüreceğine değinildi, “Ekonomik etkinliğin, 2010’da tedrici olarak iyileşmeye başlamadan önce, 2009’da sadece zayıf bir şekilde genişleyeceği umulmaktadır. Bazı ekonomiler ciddi sorunlara katlanacaktır” denildi.
G20 çalışmaları özetinin “Bankacılık sektörü kırılganlıkları” bölümünde, “Yükselen piyasalardaki bankalara, özellikle Avrupa ve Bağımsız Devletler Topluluğunda bulunanlara, sermaye desteği ihtiyacı olabilir. Ekonomik aktivitenin keskin biçimde zayıflaması, yüksek sermaye maliyeti ve varlık portföylerindeki kötüleşmelerle, birçok yükselen piyasa ülkesinin bankacılık sektöründeki kırılganlıkla ilgilenmesi gerekecektir” denildi ve Bağımsız Devletler Topluluğu ile Türkiye’deki bazı bankaların sermaye açığıyla karşılaşabilecekleri belirtildi.
“Mali Alan” konusunda da saptamalara yer verilirken bazı ülkelerin krize daha büyük bir destekleyici mali politikayla girdiklerini, bunlar arasında daha müsait bütçe açığı, kamu borcu, şarta bağlı borç ve faiz oranı düzeyleri bulunduğu kaydedildi. Söz konusu gruba örnek olarak, Avustralya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Rusya, Suudi Arabistan, İngiltere ve ABD gösterildi.
Bunun karşısında bazı ülkelerin yüksek reel faiz oranlarıyla karşı karşıya bulundukları belirtilirken de Brezilya, İtalya ve Türkiye bu gruba örnek gösterildi. Grupta genişlemek için daha az alana sahip olan ve yükseltilmiş borç düzeyine sahip ülkelere ise Hindistan, İtalya ve Japonya örnek verildi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...