Hani Amerika’nın o şaşaalı ödül törenlerinde kırmızı halı üzerinde cesurca yürüyen Hollywood yıldızları var ya... Hani podyumlardaki kışkırtıcı pozlarını ekran başında imrenerek izlediğimiz top modeller ve özel gecelerde boy boy fotoğrafları çekilen New York sosyetesinin ünlü simaları... İşte tam da onların stil danışmanı olan Amerikalı moda gurusu Lauren Rae Levy, artık Türkiye’de ve hepimizi giydirmek için can atıyor.
Adınızı ilk kez duyanlar için kendinizi tanıtır mısın?
Ben Lauren Rae Levy, New York’ta stil danışmanı olarak çalışıyorum. LRL Group adlı şirketimin bünyesinde tasarımcılara marka, halkla ilişkiler ve medya danışmanlığı yapıyoruz. Yanı sıra, kendi markanızla mağaza mı açmak istiyorsunuz? O mağazanın yerini bulma ve inşaat sürecinden tutun da satış politikasını belirlemeye, mağazanın konseptini oluşturmaya dek birçok eylemsel planda yardımcı oluyoruz.
Intermix firmasının iki mağazasını, Catherine Malandrino’nun Manhattan ve Doğu Hampton’daki butiklerini açtık, Bergdorf Goodman’la çalıştık. Blue&Cream mağazalarının direktörlüğünü de yaptım. Birçok ünlünün stil danışmanıyım. Extra!, Inside Edition, Tyra Banks Show gibi programlarda ve dergilerde moda eleştirmenliği yapıyorum.
Moda dünyasına nasıl girdiniz?
Aslında ben girmedim, moda dünyası beni içine çekti. 15, 16 yaşlarındayken, yazları moda firmalarında çalışıyordum. Rekor satış rakamları elde etmeye başlayınca, yeteneğimi keşfedip kendimi geliştirdim. Eğitimimi müzikal ve tiyatro dalında aldım ama şimdilik modada ilerliyorum.
İstanbul’a gelme sebebiniz nedir?
Bir arkadaşımın tavsiyesiyle geldim. Bazı markaların buraya getirilemediğini ve Amerikalı tasarımcılar konusunda boşluk olduğunu anlattı. Birçok kişi, yerel mağazaların yanı sıra en çok Londra, Paris ve ABD’den alışveriş yaptıklarını söylüyor. Dolce&Gabbana, Chanel gibi büyük tasarımcıların ürünlerini alıyorlar fakat her insan bunları alacak güce sahip değil. Günlük kıyafetler için daha mütevazı markaların yokluğunu fark ettim.
İstanbul’a biraz da New York esintisi getirmek için buradayım. Amerika’da kendi markamı yarattım, şimdi de evrensel olma vakti... Türkiye, uluslararası alandaki ilk durağım.
Neden Paris, Milano gibi ünlü moda şehirleri değil de İstanbul?
İstanbul, Amerika’da tam bir trend halini aldı. Fakat burası daha çok tarihiyle tanınıyor. Neden buranın bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmayalım? İstanbul’un moda konusunda da öncelik olmasından yanayım.
Stiliniz nedir? Size kim ilham verir?
Vintage’a bayılırım. Eski ve yeni tarzları birleştirmek hoşuma gider. 1995’te New York’ta ‘What Goes Around Comes Around’ diye bir vintage mağazası açılmıştı, Türkiye’ye de getireceğim bir marka bu. Orada en çok ilgilendiğim, rock yıldızlarının tişörtleriydi. O tişörtlerin bir yaşanmışlığı vardı. En çok etkilendiğim isim Coco Chanel. İnci ve metali bir arada kullanması hoşuma gider, benim de kullandığım bir detay. Simetriye dikkat ederim. Bir kolumda bilezik varsa, diğerinde de olmalı.
Türklerin tarzı nasıl sizce?
Burada insanlar pek risk almıyor. Bazıları “Cesaretine hayranım” diyor, halbuki özel bir şey yapmıyorum. Burada da küçük adımlar atmalılar. Çünkü insanlar her an değişime hazır, sadece biraz sıkılmışlar. Eğer küçük adımlar atar ve çevrelerini de cesaretlendirirlerse, değişmemek için sebep yok. Türkler, diğer ülkelere nazaran çok daha fazla alışverişe gidiyor. Sırf alışveriş için yurtdışına çıkanlar var. Ben yurtdışına çıkacak durumda olmayanların ayağına getiriyorum fırsatı.
Türk toplumunda çok fazla kural vardır. Bunları yıkabilecek misiniz?
Şubattan beri buradayım ve farklı yaşam tarzlarına sahip birçok insan gördüm. Daha muhafazakar yaşayanları da görüyorum, belli kurallar çerçevesinde yaşıyorlar. Fakat bazı kurallar yıkılmak içindir. İnançla ilgiliyse anlarım. Ama sebepsiz yere sadece “Öyle olması gerek” diyorsanız, bunu değiştirin. Uyanın artık, 2011’de yaşıyorsunuz! Değişim her zaman mümkün!
Bir kaç stil tüyosu verebilir misiniz?
Mesela burada insanlar daha muhafazakarsa, tavsiyem şu: Teninizi göstereceksiniz, her yeri göstermeyin; bir tarafı diğeriyle telafi edin. Dar ve seksi bir kot giyecekseniz, rahat bir tişört tercih edin. Bir sürü kıyafet almanıza gerek yok, bir elbise alıp onu farklı aksesuarlarla şekilden şekle sokun.
Sırf gümüş veya altın takma kuralını yıkın. Gümüş veya altın takınız varsa, diğeri altın-gümüş karışımı olmalı. Şapkalara da bayılırım. Şapkalar, eğlencelidir ve risk aldırır. Bir sözüm var: “En iyi aksesuarın, kendine duyduğun güvendir.” İnsanlar, giydiklerinin herşey olduğunu sanır, ama esas kıyafetleri kendilerine duydukları güvendir.
Hollywood’un kirli çamaşırları...
Kimlerle çalışıyorsunuz? Ünlülerin kaprislerine maruz kalıyor musunuz?
Sarah Jessica Parker, Janice Dickinson, Tara Reid, Paris ve Kathy Hilton, Moly Simms, Susan Lucci gibi birçok ünlüyle çalıştım. Bazılarınınsa adlarını veremiyorum, zira ABD’de kimi ünlüler, stil danışmanlarına gizlilik anlaşması imzalatır.
Öyle ünlüler var ki bir alışveriş merkezini satın alabilir, fakat kiraladıkları kıyafet ve mücevherleri iade etmezler. Birçoğu bedenleri hakkında yalan söyler. Tüm günümü 36 beden kıyafetler seçmekle geçirirken, dolaplarında asılı duran 38-40 beden giysileri görünce deliye dönerim. Bedenleri hakkında yalan söyleyince rahat hissediyorlar, aslında kimse kaç beden giydikleriyle ilgilenmiyor. Güzel görünüyorsanız, kimse elbisenizin etiketine bakmaz. Kiralanan mücevherleri geri vermeyen müşterilerim oluyor. Bile bile hediye edildiğini sandıklarını söylüyorlar. Ünlülerin bu tarz kirli çamaşırları vardır. Bir keresinde havalimanında birini görmüştüm. Chanel’den binlerce dolarlık alışveriş yaptıktan sonra, bir kutu çikolata çaldığı için yakalanmıştı.
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...