TERÖR
"Bugün ülkenin karşı karşıya kaldığı en büyük sorunlardan biri de terördür. Sorulması gereken sorulardan biri de 'Terörden hepimiz aynı anlamı çıkarabiliyor muyuz?'
Kendi kendimize sormamız gereken bir soru PKK terörü nedir? sorusudur. Bir diğer soru ise Etnik yapı nedir? sorusudur.
Etnik bir yapı etnik bir milliyetçiliğe nasıl dönüşür? Bunun cevabı etnik bir yapının üzerine siyasi amaçlı bir söylemle giderseniz bu etnik milliyetçilik olur bu etnik milliyetçilik teröre giden yolun başlangıcıdır. Etnik milliyetçilik nasıl bölücü hareket olur?
Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorun etnik milliyetçiliğe dayalı, ırkçı bir terör hareketidir. Ancak bugün Türkiye’de tam tersine bir anlayış etkin kılınmaya çalışılmaktadır.
Irkçı terör örgütü PKK varken, Türkiye’de en küçük milli tepkide “Türkiye’de milliyetçilik yükseliyor endişeleri yükselmektedir. Bu, Atatürkçülüğü anlamamaktır. Bizim milliyetçiliğimiz Atatürk milliyetçiliğidir. Bu da hiçbir zaman etnik bir milliyetçilik anlayışı değildir. Bizim milliyetçiliğimiz vatanseverliktir. Bundan endişe edilecek hiçbir şey yoktur. Tam aksine gurur duyulacak bir durumdur.
Avrupa olaya farklı bakar. Bugün İngiltere’de milliyetçilik; ‘ırkçılık, yabancı düşmanlığı’ olarak algılanıyor. Irkçılığa dayalı bir yaklaşım, Türk milletinin yapısına da terstir.
Terör çok boyutlu bir sorundur. Sadece silahlı askeri boyutu yoktur. Ekonomik, sosyal, siyasal, toplumsal boyutları vardır. Bu boyutların tümünde gerekenler yapılmazsa mücadele başarısız olur.
Bugün Avrupa'da bazı siyahi oyuncular maçlara çıkmıyor. Bizde böyle şeyler olmadı, bundan sonra da olmayacak. Irçılığa dayalı bir yaklaşım Türk milletinin yapısına terstir. Terör sadece silahlı mücadele sorunu değildir. Terörün sadece askeri ve güvenlik boyutu yoktur. TSK bugün gücüyle terörle mücadelede devam etmektedir. Bu mücadelenin tabiatında olan acıları da çekiyoruz. Bin teröristi etkisiz kılsak ve karşılığında bir şehit versek biz üzülür ızdırap çekeriz. Ancak mücadelemiz devam edecektir. Dünyada zaiyat vermeden terörle mücadele eden ülke olmamıştır. Kayıplarımız olmuştur ama bedeli terör örgütü yönünden de bir o kadar ağır olmuştur
Mayıs ayından itibaren terör örgütünün faaliyetlerini artıracağına dair istihbarat bilgilerimiz var. Birçok bölgede şu anda büyük çaplı operasyonlar yapılmaktadır. Belki de şu anda da o operasyon yapılan bölgelerden birinde çatışmalar sürüyor olabilir. Çok sayıda temas sağlanmaya başlamıştır. Terörle mücadelede en zor şey teması sağlamaktır.
2006’da 86 şehit, 2007’de 13 şehit verdik. Son 10 tanesi Nisan ayında, rakamlar eskiye göre çok düşük. Ama rakamın düşük olması acımızı hafifletmez. Terörle mücadelede bazı parametreler var
1 Siyasi ve askeri kararlılık. Karlılık çok önemli
2 Milis güçlerinin veya işbirlikçilerin etkisiz hale getirilmesidir. Teröristi dağda tutan bu işbirlikçilerdir. Milis güçlerinin barındıkları yerler şehir ve kasabalardadır. Yani silahlı kuvvetlerin etki alanı dışındadır
3 Psikolojik harekat
4 Dış desteğin kesilmesi. Dış destek derken yalnız maddi destek değil. Hem siyasi hem maddi boyutunu tesirsiz hale getirmek lazım. PKK üç alanda faaliyet gösteriyor (Kuzey Irak: Yaşama eğitim lojistik destek. İkinci alan Türkiye: PKK için mücadele alanı. Üçüncü alan: Avrupa. Bu alan PKK’nın siyasi alanıdır)
5 Terörist örgütün ümidinin kırılmasıdır. Terörle mücadelede başarılı olmanın en önemli parametrelerinin bir tanesidir. Maalesef son dönemde ülke içinde ve ülke dışında ortaya çıkan bazı oluşumlar terör örgütünün ümitlenmesine yol açmıştır. Bu ümit kuvvetlendikçe terör örgütünün pervasızlığı artar. Bu örgütü destekleyen partilerin, hatta partinin pervasız davranışlarını görüyor ve yaşıyoruz.
6 Güvenlik güçlerinin yasal yetkileridir. Yasaların değişmesi doğaldır. Fakat bazı uygulamalar terörle mücadelemizi olumuz etkiliyor. Yaşanan bir örnek: Bir yerde operasyon yapılıyor. Çok sert bir arazi, bir terörist örgütten kaçıyor güvenlik kuvvetlerine temsil oluyor. Ve diyor ki, “Ben üst bölgelerde yuvalandıkları yeri biliyorum” Alıyorlar teröristi gidiyorlar. Gösteriyor. O sırada teröristin atışı başlıyor. İlk açılan atışta yeri gösteren terörist hayatını kaybediyor. Şimdi mevcut yasalarımızda böyle bir olay vuku bulsa o komutan mahkemeye gider, ölüme sebebiyet vermekten. Çünkü yer gösterme yok. Yakaladığınız teröristi anında savcıya götürmeniz gerekiyor. Yer gösterme istiyorsanız savcıdan izin alacaksınız. Böyle durumda terörle mücadele etmemiz çok zor.
Terörist Şehit Ailesinden Daha Çok Maaş Alıyor
Bir konuya daha değinmek istiyorum. Ben 'terörün Meclis içinde uzantıları var' dediğimde yanlış anlaşıldı. Devletin maalesef bazı terör örgütü mensuplarına ki bunların bir kısmı yurt dışında. Bazısı emekli milletvekili maaşı alıyor, bazısı temsil tazminatı alıyor, bazısı ikisini birden alıyor. Teröristin emeklilik hakkı olabileceğini kabul edemiyorum. Hem de teröriste şehit ve gazilerin maaşlarının birkaç katı maddi kazanç verilmesini hiç kabul edemiyorum.
KUZEY IRAK
Konuşmasının ikinci kısmında Kuzey Irak hakkında konuşan Org. Yaşar Büyükanıt sözlerine, "Bu bölüm bir kısmıyla belki de bir özeleştiri olarak kabul edilebilir." diyerek başladı. Konuşmanın öne çıkan bölümleri şöyle:
"Terör sorununda üç dönemeç noktası vardır. Birinci dönüm noktası Birinci Körfez Savaşı'dır. Bu savaşta Türkiye koalisyon güçlerine destek vermiştir ve savaş sonunda zararlı çıkmıştır.
Savaş sonunda 100 binlerce insan sınırlarımıza yığılmış, bunlara en büyük desteği Türkiye verdiği halde, dünyada Türkiye suçlanmıştır ve dünya "burada bir kürt sorunu var" demiştir.
İkinci dönemeç, 36. paralelin kuzeyi Saddam'a yasaklanmış ve böylece PKK'ya bir koruma bölgesi oluşturulmuştur. Hatırlayın karakolların basıldığı dönemi.
Üçünü aşama İkinci Körfez Savaşı'dır. Bundan sonra yine Türkiye zararalı çıkmıştır.
Sonuçta Türkiye; coğrafyasına hapsolmuştur. Pkk çok büyük bir serbestlik kazanmış ve dağılan Irak ordusundan çok miktarda silah ve malzeme ele geçirmiştir.
Daha önemlisi, daha önceleri PKK ile mücadele içinde olan Kuzey Iraktaki kürt gruplardan birtanesi şimdi doğal bir müttefiği haline gelmiştir ve Kuzey Irak'ta çok büyük bir hareket serbestisine sahiptir.
Kuzey Irak'a baktığınız zaman şöyle bir durum vardır:
Taslak bir anayasa vardır. Kağıt üzerinde üç federal bölge vardır ama anayasa hükümleri incelenğindiğinde bunun değil federasyon konfederasyon bile olmadığı görülür. Zaten tarihte de konfedersyonların uzun süre yaşmadıklarını görürüz.
Anayasadan kaynaklanan başka bir durum da şudur PKK'nın varlığı orada kök salmaktadır
Bugün Süleymaniye havaalanına indiğinizde sadece Kürt bayrakları karşılar törende de Kürt milli marşı çalar. Şu anda Kuzek Irak'taki durum budur.
Federal bir yapıda bazı şeyler merkezi olur. Kuzey Irak'ta merkez bankası kurulmuştur. Bunun anlamı her yönüyle müstakil bir yapı oluştu demektir.
Bu bağlamda ortaya çıkan durumda Kürt guruplardan birinin sözde liderinin Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye hakkında söylediklerini hepimiz biliyoruz.
Asker olarak söylediklerini kabul etmemiz mümkün değildir.
Kuzey Irak'a operasyon yapılmalı mıdır? Evet yapılmalıdır.
Fayda sağlar mı? Evet sağlar.
Ama olayın iki boyutu var.
Olayın iki boyutu var. Asker olarak baktığımız zaman. Evet yapılmalı, fayda sağlar mı evet sağlar.
İkinci boyutu siyasi boyut: Siyasi karar verilmeli.
Siyasi açıdan ise bir siyasi kararın çıkması lazımdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri yasal zeminde görev verildiğinde bu operasyonları yapma gücüne fazlasıyla sahiptir.
TSK görev verildiğinde bu operasyonları yapma gücüne fazlasıyla sahiptir. Bu tür sözleri söyleyenleri şımartanların kim olduğunu sizler birden daha iyi biliyorsunuz. TSK mensupları bütün komutanlar, artan bir azimle mücadeleye devam ediyorlar, edeceğiz. Çocuklarımıza bırakacağımız Türkiye’de bu terör belası olmamalıdır.
TSK’yı Yıpratma Faaliyetleri
Birçok tehdit var. Planlı ve sistematik şekilde devlete ve TSK’ya zarar vermek için bıkmadan ve usanmadan çalışmaktadırlar. Yurt içi ve yurt dışında bilimsellikten uzak önyargılı tescilli TSK karşıtları tarafından raporlar hazırlanmakta. Atatürk’ün işlevini bitirdiği açıkça telaffuz edilmektedir.
Geldiğimiz noktada devletin hemen her kademesine olduğu gibi TSK’ya da sızmış Atatürk ve cumhuriyet düşmanları, doğrulugu şüpheli belgelerle TSK’yı yıpratmaya çalışılmaktadır. Bazı haberlerin, belli bir siyasi planın gerçekleşmesi için yavaş yavaş servis edilmesi dikkat çekici.
TSK’nın beklentilerin tam aksine birbirine sımsıkı kenetlenmesine neden oluyor. TSK’yı herhangi bir şekilde yıpratmaya çalışmak herhangi bir fayda sağlamaz. TSK karşıtlığı ile prim ve yatırım yapmak beklenen faydayı sağlamaz.
TSK sürekli olarak diğer ülkelerin silahlı kuvvetleriyle mukayese edilmektedir. Acaba batıda TSK’ya yapılan saldırıların onda biri kadar yapılan saldırı var mı? Bu çeşit saldırılarının yoğunlaşıtğı yıl 2003’tü. İnternet sitelerinde saldırılar başladı. Sonra Şemdinli olaylarıydı. Şemdinli olaylarında bana yapılan saldırıların kişiliğimle ilgisi yok. TSK’ya yapılan saldırılardı. Dünya hukuk tarihine geçecek bir hukuk cinayeti işlendi. Sırf TSK’yı ne kadar yıpratabiliriz diye.
Maalesef bu tür kampanyalar başlatıldığı zaman bunlar hep faili mechul olarak kaldı. İşin dikkat çekici yönü bu. Bilahare 2004 2005’e geldik. Bir cumartesi günü birkaç saat içinde 15 binin üzerinde telefona mesaj atıldı. Bir keresinde daha fazla. Bunlar basit bireysel birkaç kişinin yapacağı iş değildir. Bu illegal şekilde detaylı hazırlanmış örgütler tarafında yapıldı. Herkesin cep telefonuna nasıl ulaşıldı.
Sonra 2006’da birden bire başka yöne doğru bu tür faaliyetler mecra değiştirdi. Genelkurmayın önünde sahte belgeleri birilerine dağıtıyorlar. İş buraya kadar geldi. O zaman gazetelerde manşet olan yakalanan edenlere ne oldu? Hiç bir şey olmadı.
ANDIÇ
Şimdi sızdırılan Andıç’la ilgili bir iki şey söylemek istiyorum. Askerliğini bitirmiş bir asteğmen savcının talebi üzerine tutuklandı. Dün yargılandı ve tutuksuz yargılanmasına karar verildi. Andıç demek karargah içi çalışma demektir. Her konuda olabilir. TSK’da akredidasyon vardır. Doğrudur. O andıç taslaktır. O halini ben görmemiştim.
Neden akredidasyon var. Biz de istemeyiz olmamasını. Arzu eder misiniz PKK gazetesi var Gündem. Onun elemanı burada sıraların karşısında otursun. Başka aşırı dinci yayınlar yaparlar. Başlık atıyor “Türk askeri Cuma namazının hangi gün kılındığını bilmez” bunu da TSK’dan disiplinsizlik nedeniyle atılan bir binbaşı. Bunu yazanlarla niye işbirliği yapalım? Şunu da açıkça ifade edeyim. Bütün basın mensupları kendilerini bize beğendirmek zorunda değil. Bizim değerlendirmemizin temel esası haber doğru mu? Haber doğru bizim canımızı sıkarsa buna katlanmak zorundayız. Bir çok kurumda var. Bunu cezalandırma olarak görmemeliyiz. Hele hele “asker düşmanı asker karşıtı” ben buna şiddetle karşıyım. Önemli olan çarpıtmamak.
Dün bir haber ajansından bir haber geçti. Biliyorsunuz emniyetin kurulmasının 162. kuruluş kutlamalarında oradaki faaliyete jandarma katılmamış. Jandarma genel komutanı bizzat emniyeti ziyaret etti. Bunu bir haber ajansı geçiyor. Ne oluyor devletin güvenlik kuvvetleri arasında çatlak var görüntüsü veriyor.
GÜNLÜK KONUSU
Bilindiği gibi bir haftalık dergide bir emekli kuvvet komutanımıza ait olan günlük yazıldı. Bu toplumda ve basında sıkça işlenmektedir. Tabi olaylar yine Genelkurmay'a geliyor. Genelkurmay ne yapacak? Şimdi bu günlükleri dergide okuduğumuz zaman, şunu kendimize sormadan edemiyoruz, “iyi de acaba doğru mu?” şimdi ben bilgisayarın başına geçsem yazsam “bu Murat Yetkin’in günlükleri” (Radikal ankara temsilcisi) içine de kötü şeyler yazsam. Doğru olup olmadığını ben bilemem. Bunları yayınlayan gazetenin yayın yönetmeni bir röportaj yaptı. Orada bir cümle yaptı. Belge varmı diye soruyor. Diyo ki günlüğün kendi belge. Ama genelkurmayın arşivinde var. Demek ki bizim arşivlere de girmişler. Genelkurmayın bütün arşivini taradım. Hiçbir belge yok. Ya da buna benzer bir yazışma. O zaman yasalar ortaya çıkıyor. Acaba bu askeri yargı çerçevesinde mi ele alınmalı. Yoksa TCK çerçevesinde mi? Yasa ne emrediyorsa o yapılır. Ama yasaları uygulayacak kişi bilgi belge ister. Bilgi belge yoksa nasıl soruşturma açacaksınız. Şu anda Genelkurmay’da şu anda hiçbir bilgi belge ve iz yoktur. Bunu açıkça söylüyorum.
Cumhurbaşkanlığı
Şimdiye kadar bu konuda hiçbir şekilde hiçbir zeminde hiç kimseyle konuşmadım. Soranlara da “Bu konuyu ben sizinle konuşmam” cevabını verdim.
Şimdi ben bir husus belirtiyorum: TSK’yı türk milleti yakından tanıyor. Bizim temel düşüncelerimizi bilmeyen herhangi bir kimse yoktur, olamaz. Bu konulardaki hasassiyetimizi Türk milleti biliyor. Bu değerler manzumesine biz sahibiz.
Tabi bir diğer önemli husus, seçilecek Cumhurbaşkanı aynı zamanda TSK’nın baş komutanıdır. Bu yönüyle TSK da yakından ilgilenmektedir. Bu ne denle hem cumhurbaşkanımızın hem de baş komutanımızın TSK ile Türk milletinin sahip olduğu temel değerlere Anayasa’da ifade edilen, laik sosyal üniter yapıya bağlı ama sözde değil özde bunu davranışlarına yansıdan bir cumhurbaşkanının oraya seçileceğine inancımızı ifade etmek istiyoruz.
Anayasayı hukuku cumhurbaşkanının nasıl seçileceğini biliyoruz. Biz cumhuriyetin temel değerlerine sahip olacak birinin seçilmesini umut ediyoruz. Ama biz bilemeyiz, karar meclisin kararı. Daha fazla bir şey söyleyecek durumda değilim, hukuken de herhangi bir hakka sahip değilim.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |