Ekonomi bakanlığından bu yana Türkiye’ye mali politikalarda sıkılıktan yana olan Derviş, bu kez krizden çıkışta Türkiye’nin kısa vadede sıkı mali politika uygulamasının yanlış olacağını dile getirdi.
TÜRKİYE’nin yaşadığı 2001 krizinin ardından uygulanan sıkı maliye politikasının mimari olarak gösterilen Kemal Derviş, küresel kriz ortamında ise Türkiye’nin iç talebi canlandıracak önlemlere ihtiyacı olduğunu savundu. Mevcut koşullarda Uluslararası Para Fonu (IMF) ile bir anlaşmanın yararlı olacağını belirten Derviş, "Maliye politikasını daha fazla kısamayız. ’Ölçülü’ bir gevşeme gerekiyor. Kısa vadede iç talebi artıracak, uzun vadede güçlü bir mali yapı ortaya çıkaracak önlemlere ihtiyaç var" dedi.
Sıkı politika yanlış
Bu yıl "Dünya Finansal ve Ekonomik Krizinden 2023 Türkiye’sine" ana temasıyla yapılan Forum İstanbul’da Brooking Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Akbank Uluslararası Danışma Kurulu Üyesi olarak Türkiye’ye ilişkin değerlendirmeler yapan Derviş, bu krizden çıkışta Türkiye’nin kısa vadede sıkı mali politika uygulamasının yanlış olacağına dikkat çekti. Derviş, şöyle konuştu: "IMF ile anlaşırken tabi ki Türkiye’nin bazı şartları var, IMF’in de. Bence Türkiye kısa vadede iç talebi canlandıracak, uzun vadede ise güçlü mali yapı sağlayacak politikalar hedeflemeli."
Kaynak büyük
Özellikle Londra’ki G-20 zirvesinin ardından IMF’e büyük kaynak verildiğini hatırlatan Derviş, "Bu kaynağı krizden etkilenebilecek Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere aktarması kararı çıktı. Bugünkü piyasa şartları içinde bu kaynak başka yerden bulunamıyor. Dolayısıyla, Türkiye için bu kaynağı kullanabilmek veya hiç olmazsa bu kaynağın var olduğunu hissedebilmek yararlı olur" diye konuştu. Derviş, gazetecilerin "Türkiye kısa vadede gevşeyip, orta vadede disiplini IMF’siz tutturabilir mi" sorusuna da şu yanıtı verdi: "Şu anda IMF’de dünyanın da istediği ciddi bir kaynak var. Bu kaynak bugünkü piyasa şartları içinde çok kolayca başka yerden bulunmuyor. Dolayısıyla bu kaynağı kullanabilmek veya bu kaynağın hiç olmazsa var olduğunu hissettirebilmek iyi bir şey olur. Anlaşma, Türkiye’nin bugünkü koşullarını da düşünerek, yapıcı ve ileriye dönük olur."
Ölçüyü kaçırmayın
Kısa vadede talebi destekleyen, tüketimi de, yatırımı da destekleyen kamu politikalarına ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Derviş, "Hem bir ölçüde genişlemeci para politikası hem de bir ölçüde genişlemeci bir kısa vadeli borca dayalı bir maliye politikası kabul edilebilir. Türkiye’de de kabul edilebilir. Ama ’bir ölçüde’ önemli. Ölçüyü kaçırmamak kaydıyla" diye konuştu. IMF ile ’anlaşma yapıyormuş gibi davranıp da yapılmamasına’ dayalı bir stratejinin olamayacağını söyleyen Derviş, "Bence öyle bir strateji yok. Bizim bazı şartlarımız var ülke olarak, biz şu anda mesela maliye politikasını daha fazla kısamayız bu kadar zorluk varken. Ama biz uzun vadede gerekenleri yaparız, şeffaf bir şekilde yaparız. Buna da ikna ederek bence bir anlaşma mümkün" diye konuştu.
Dış ticarete yönelik büyümenin cazibesi kalmadı
KEMAL Derviş, ihracata dayalı bir büyüme artık cazibesini yitirdiğini söylerken, "Dünyada talep çökünce Türkiye ihracatı da çok kötü biçimde durdu ve küçülmeye neden oldu. Dünyada, dış ticarete yönelik büyüme modelleri cazibesini kaybetti ve daha iç talebe dönük bir büyüme sürecine girilmeye başlandı. Krizden çıkışta, dünya ticaretinin yine dünya milli gelirlerinden daha hızlı artacağı kanısındayım" dedi.
Tasarruf oranı yüzde 27’ye çıkmazsa, büyüme dert açar
GEÇEN yıl haziran ayında yaptığı bir konuşmada Türkiye’nin ama temel sorunun iç tasarruftaki yetersizlik olduğunu anlattığını anımsatan Kemal Derviş, Hindistan örneğini verdi ve şunları söyledi: "Ekonomide mucize yok. Eğer Türkiye yüzde 7-8 büyüme hızını gerçekleştirmek istiyorsa, Doğu Asya, Hindistan’a, Çin’e yakın bir performans sergilemek istiyorsa, o zaman bunu yüzde 16-17’lik bir iç tasarruf oranı ile yapamaz. Türkiye’nin önündeki en önemli uzun vadeli yapısal sorun, iç tasarruf oranını yüzde 17 civarlarından yüzde 27’ye çıkarmak. Yüzde 25-30 arası tasarruf oranıyla Türkiye sağlam ve sürdürülebilir bir şekilde yüzde 7 ile 8 arasında büyüyebilir. Bunu yapamadığımız sürece bu büyüme geçici olur ve başımıza sonunda dert açar. Hindistan 20 yıl önce yüzde 20 ile başladığı tasarruf oranını bugün yüzde 35’e çıkardı ve yıllık yüzde 8 büyüdü. Bugün Hindistan yüzde 6’ya düştü ama büyük ihtimalle yeniden yüzde 8’e çıkacaktır." (hürriyet)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...