Turktime muhabirleri Nihan Sevdin ve Özge Atalay’ın röportajı…
TURKTIME: Türk sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce olması gereken yerde mi?
MURAT DERMAN: Türk sinemasını iyi değerlendirmek için açıkçası iyi bilmek lazım. Çok film seyretmediğim için Türk sinemasını değerlendirecek bir makamda değilim. Ama genel kanım şu; Maalesef Türk sineması yetersiz… Türk sineması, Türkiye’yi yurtdışında tanıtacak dinamiklerle hamleler yapacak bir sanat olması gerekirken, maalesef “Gişelerden ne kadar para kazanırız” gibi bir mantığa dönüşmüş halde. Gişeye yönelik sinemaların dışında, uluslararası festivallere katılacak filmler de var; ancak bunlar da Türkiye’yi tam tanıtamıyor. Yerel, etnik yapılmış filmler Türkiye’ye zarar veren filmler. Ödül alsın diye Türkiye bir yerlere taşınmamalı. Yurtdışında prim yapmak için Türkiye’yi kötüleyecek film yapmamak lazım. Türkiye bir kasabadan ibaret değil. “Ben bir film yapıyorum, derdimi anlatıyorum” derken Doğu’daki sorunları anlatarak prim yapmaya çalışmak, Türkiye’yi bir yerlere getirmek değildir, bilakis Türkiye’ye zarar vermektedir. Bu Türkiye’nin imajını yanlış göstermektir. Problemler var, tabiî ki. Ama bu problemler film yaparak değil, bürokrasi yolu ile giderilmelidir. Mesela “Schindler’s List”, Steven Spielberg, Yahudi katliamını ele aldı konu olarak ve Oscar ödülü aldı. Kendisi Yahudi, o film sinema anlamında çok iyi bir film ama tarihte öyle bir şey olmamıştır. Nihayetinde ırkını asil gösterme var orada. Bizde geçmişinden utanma, Türk insanını sorunlu gösterme var. Dikkat edin; filmleri gözünüzün önünden geçirin… Hep problemli insanlar göreceksiniz. Oscar alsanız dahi bu Türkiye'yi tanıtmak demek değildir. Ödül, yönetmenin kabiliyetine ve filmin dinamiklerine verilir. Türkiye’nin gelişmekte olduğu bir dönemde filmlerle öz eleştiri yapmak gibi yanlışı olamaz. Öz eleştiri yapmak bencillik olur kendi kanaatleri bir ülkeye mal olur. Bir film bir ülkeyi deşifre eder. Kendi düşüncelerimiz bir ülkenin gerçekleri gibi olur.
TURKTIME: Yönetmensiniz ama “Film çok izlemiyorum” diyorsunuz. Bu nasıl bir paradoks? Özel bir nedeni var mı?
MURAT DERMAN: Hayır… Özel bir nedeni yok. Çocukluğumdan beri televizyon izlemiyorum. Güzel filmler seçip izliyorum ama sinemaya da çok gitmiyorum. Televizyon hiç izlemiyorum. Aslında iyi de oluyor, sürekli kötü haberleri olumsuzlukları gören dinleyen kişide güvensizlik, ve ruhlarda kaos yaratıyor bu durum. Kimse kimseye güvenmiyor herkes birbirinden şüphe ediyor. Benim bir yönetmen olarak görevim sanatla uğraşmak… Kafamın berrak, dupduru olması lazım. Bence sanatla uğraşan kişinin siyasetle uğraşmaması lazım. Her türlü düşünce olabilir. Ne güzel aslında Türkiye’de Laz, Kürt, türbanlı, türbansız insanlar var. Bunların olması güzel bir şey ama kimse kabul etmek istemiyor. Kimsenin farklı bir düşünceye tahammülü kalmamış böyle bir yanlış düşünce tarzı olmamalı diye düşünüyorum.
SİNEMA İDEOLOJİK OLMAMALI!
TURKTIME: Durum o kadar da umutsuz olmamalı değil mi? Geçmişle kıyaslandığında hayli mesafe alındı çünkü bu konuda…
MURAT DERMAN: Evet… Bir rahatlama var. Eskiden bir şey söylediğinizde hapse giriyordunuz. Ama sinema sırf ideolojik olmamalı. Kamera politiktir ama politik olmamalı.
TURKTIME: Öyle diyorsunuz ama şu an yaptığınız film de politik bir film olarak görülebilir…
MURAT DERMAN: Doğru… Öyle denebilir. Kosova halkının zulmünü işliyor film. Ama bu bir gerçek. Ben orda “Sırplar ölsün, yaşasın Arnavutlar” demiyorum. Ama Türkiye’de böyle şeyler yapılırken ya sol düşünceler verilmek isteniyor veya din öğretilmeye çalışılıyor... Fark burada. Sadece olayı anlatmalı film, mesaj barındırmamalı. Genç izleyicilerde fikirleri benimsettirecek, onları da taraf olmaya yöneltecek mesajlar olmamalı, etkilememeli. Herkesin bir düşüncesi olmalı ama karşı tarafı kötüleyerek üstün olmaya çalışılmamalı. Kişinin var oluşu karşısındakinin ön yargısı ile olur. Karşı tarafı kötülememeli. Bunların yerine öyle filmler yapılsın ki, uluslararası boyutu olsun, Türkiye’ye bakış açısı değişsin, her türlü kitleye hitap etsin... “Braveheart” gibi olsun. Tüm dünyaca izlensin.
AMACIM, YEREL FİLMLERLE GİŞE KAZANCI DEĞİL, ULUSLARASI BAŞARI
TURKTIME: Kosovalı olmak uluslararası bir yönetmen olmanızda etkili oldu mu?
MURAT DERMAN: Balkanlarda beni tanıyorlar, seviyorlar, destek veriyorlar... Varlığımı kabul etmişler. Kötü bir şey yapmayıp, sanatla uğraştığım için, beni destekliyorlar. Uluslararası bir yönetmen olmak için uluslararası sinema otoriterlerinin seni kabul etmesi lazım. Bu nasıl oluyor? Yaptığın filmlerin birtakım festivallerde ödül almış olması ve yaptığın filmin doğru film olmasıyla alakalı. Ben şuan uluslararası bir yönetmen oldum diye düşünmüyorum; ama benim hedefim uluslararası sinema hamlesi yapmak. Bu maksatla sinema yapıyorum. Yerel filmler yapıp gişeden para kazanmak değil. Filmlerimin çok ödül alması değil, dünyada yer almasını istiyorum.
TURKTIME: “Gölgeler” filminde hedefiniz neydi? Hedeflerinize ulaşabildiniz mi?
MURAT DERMAN: Gölgeler filmi Ankara’da çekilen ilk bağımsız dönem filmi. Yani bağımsız dönem filmi yapmak adına söylüyorum, Ankara’da ilk defa yapılıyor. Ankara’da film yapmanın zorlukları var. Teknik sistem, birtakım oyuncular İstanbul’da, gidip gelmek zorunda kalıyorsunuz. Ankara’da da teknik bakımdan eleman çok yetişmiş olmadığı için biraz zorlandım. İyi bir ışıkçı İstanbul’da vardır ama Ankara’da yok. Ankara’da film yapılmadığı için, kimse burada durmuyor. E tabi bu yüzden Ankara’da yapılan film, İstanbul’da yapılan filmden daha masraflı oluyor. Yetişmiş eleman olmadığı için ilerleme yavaş oluyor.
TURKTIME: Bu filme ne kadar bütçe ayırdınız? Destekçileriniz var mı?
MURAT DERMAN: “Gölgeler” filmi büyük bir bütçe ile başlamış bir film değil. Yapım şirketimin kazançlarıyla yapılan bir film. Tabii destekler oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kosova Kültür Bakanlığı, World Wella Paris, Aytaç, Tüze Grup gibi. Maddi desteği olan sponsorlar oldu. Destek veren kurum ve kuruluşlar; Devlet Tiyatroları, Kodak, Dışişleri Bakanlığı , Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü, Keçiören Belediyesi, Zes Tanıtım, Javsu, Ulusoy, Gürsan Cam, Nobel Tur, MKE. TCDDY gibi kurum ve kuruluşlar Gölgeler filmine destek verdiler. Ayrıca Gölgeler ismi bir göbek adı gibi. Filmimizin ismi henüz daha netleşmedi. Bir gazeteci arkadaşımızın “Kosova’da Aşk” olsun şeklinde bir önerisi var. Bunu düşünüyoruz.
TURKTIME: Oyuncu kadronuz hakkında bilgi verir misiniz?
MURAT DERMAN: 2500 kişiden fazla oyuncu kadrosu var, tabii figürasyonlarla birlikte. Yurtdışından oyuncular geldi. Almanya’dan Amela Herceg, Bosna’dan Lejla Jusiç Ankara’ya gelerek filmde yer aldı. Yapmış olduğum filmin tarzı ile ilgili gözlem yapmak için bir ekip geldi. Bunların başında Zijad Mehic, Bosna Sineması ve Sahne Sanatları Konservatuarı dekanı geldi. İstanbul’dan oyuncular geldi. Filmin genelinde 2500 kişi, 2500 kostüm ve 60-70 farklı mekanda çekildi. Dönem filmi olduğu için 1930 yılına, 1928’lerde yapılmış mekânlarda çektik. Yine 1944 yılında Alman’ların yaptığı binalarda çekimler yaptık. Trenler kullandık, 1930’larda yapılmış trenleri, 1944 yılına ait atmosferi oluşturabilmek için değişiklikler yaptık.1950 yılını ona göre daha önce yapılmış binalar bulduk orda çektik. Bunlarla ilgili kostümler temin ettik. Satın aldık. Bunları kullandık.
GÖÇMENLİK VE GÖÇMENLER GÖLGELER’DE!
TURKTIME: Siz Kosova asıllısınız ve yaptığınız işlerle o topraklara olan ilginizi, bağınızı gösteriyorsunuz. Ayrıca filmde yer alan birçok oyuncu da Balkan asıllı. Bunlar filmin içeriğine nasıl yansıdı?
MURAT DERMAN: Gölgeler bir Balkan filmi… Bundan dolayı Balkan oyuncuların da olması gerekliydi... Örneğin şu anda Almanya’da oyuncu olan Balkan asıllı Amela Herceg 1944 – 1950 yıllarındaki sahnelerde oynadı. Kosova asıllı olduğum için Balkanları iyi biliyorum onun için her şey yerli yerinde oldu. Daha önce belgesellerde işlediğim ve her zaman önemli olduğunu düşündüğüm ‘göçmenlik’ ve ‘göçmen olma’ hali bu filmin de ana temalarından biri.
TURKTIME: 2.Dünya Savaşı’nda geçen sahneler var filminizde. Hem dönem hem savaş filmi çekiyorsunuz. Dekor, mekân, aksesuar konularında sıkıntı yaşamıyor musunuz?
MURAT DERMAN: Savaş sahneleri için 1940 – 1945 yılları arasındaki bütün arşivleri karıştırdım. Gerekli kostüm ve aksesuarları tespit ettim. Yüzlerce antikacı dolaştım. II. Dünya Savaşına ait gerekli bütün materyalleri satın aldım Zor mekânlar vardı ve hepsini bulup değiştirerek, çekimleri gerçekleştirdim. Bunların dışında sahnelerde tank, tüfek, roket atar, II. Dünya Savaşı’na ait askeri araçlar ve uzaktan kumandalı patlayıcılar kullandık.
TURKTIME: Filmin galaları nerelerde olacak?
MURAT DERMAN: Şu anda anlaşması yapılmış gala programlarımız var. Home 2 USA Şirketi sponsorluğunda Washington, New York, Los Angeles ve Berlin’de; Zentrum Der Zeitgemassen İnitiativen organizasyonuyla Viyana ve Linzt’de; Saray Bosna Sinema ve Tiyatro Sanat Konservatuarı ve Bosna Kültür Bakanlığı destekleriyle Sarajevo’ da Kosova Kültür bakanlığının Katkılarıyla Kosova’da. Akara ve İstanbul şehirlerinde galaları olacak.
HERKES KENDİ İŞİNİ YAPSIN YETER!
TURKTIME: Sinema dışında Murat Derman ne yapıyor?
MURAT DERMAN: Sinema dışında da sinemaya destek olacak projeler için çalışıyorum. Sinemaya para kazandırmak için başka projeler üretmeye çalışıyorum. Ulaşım giderleri, ofis giderleri derken ayakta kalabilmek için çalışıyorum. Yine mesleğimle ilgili şeyler yapıyorum.
TURKTIME: Bir sanatçı olarak işinizin diğer mesleklerle olan bağlantısını nasıl açıklarsınız?
MURAT DERMAN: Sanatçı sanatla uğraşmalı, politikacı politikayla uğraşmalı, bilim adamı da bilimle uğraşmalı. Ama maalesef Türkiye’de bilim adamı politikayla uğraşıyor, sanatçı siyasetle uğraşıyor. Bu olmamalı.
TURKTIME: Bir sanatçı olarak hangi siyasetçinin rol kestiğine inanıyorsunuz?
MURAT DERMAN: Hiç kimse rol yapmıyor bana göre. Muhalefet yanlış muhalefet yapıyor. Yaptığı yanlış muhalefet de iktidara yarıyor. İktidar bana göre doğru bir şey yapmaya çalışıyor. Yaptığı doğru şeyleri de muhalefet yanlış diyerek yanlış yapıyor. Çünkü başbakanımız, bizim başbakanımız. Düşünce yapımızdan değil diye başbakanı kabul etmemek cumhurbaşkanını istememek gibi yanlış bir şey olamaz Hiç kimse bu ülkenin kötü olmasını istemiyor. Hiçbir parti lideri Türkiye’nin aleyhine çalışmıyor. Ama yetersiz kalıyorsan bırakman lazım. Tenkit etmektense daha güzel şeyler yapmak lazım. Sanatçılar da siyasete bulaşmamalı. Şimdi öğretmen en iyi öğretmen olmaya çalışırsa, doktor en iyi doktor olursa işte doğru şeylerin olduğu yerde ilerleme olur. Ama bir bakıyorsunuz, doktor ilaç yolsuzluğu yapmış. Sanatçıların adı başka işlere karışıyor. Herkes bulunduğu meslekte ve yaptığı işte en önde olmak gayretini gösterirse bu ülkede daha güzel şeyler olmaya başlar. Buna ihtiyacımız var.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...