Kepazelik mi diyeyim, hasta ruhlu insanların çokluğuna mı şaşayım, bir takım iftiracı kirli memurların devletin üst makamlarına tırmanmalarına mı yanayım; bilemiyorum.
Ama son günlerde bir dostun ilettiği, Erdil Akay adlı emekli büyükelçi tarafından yazılmış bir mesaj, tüylerimi diken diken etti.
Yalnız kendi adıma değil, Türkiye adına da.
Bu kadar çarpık ruhlu, bu kadar cahil, bu kadar kötü niyetli, bu kadar gerçeklerden habersiz bir adam nasıl Türkiye Cumhuriyeti'ni temsil etmiş, nasıl büyükelçilik yapmış, anlamak mümkün değil.
Erdil denen adam 3 Nisan 2007 tarihinde birçok kişiye bir e-mail gönderiyor, sonuna sözüm ona çok beğendiği bir yazımı ekliyor ama önüne bir mektup yazıyor.
Ve mektup şöyle başlıyor:
"Aziz dostlarım,
Ben Zülfü Livaneli'yi hiç sevmem. Nedeni de ülkemize geri dönmeden İsveç'te sığınmacı olarak yaşarken Devmetimizin milletimizin aleyihdeki faaliyetlerini Stockohlm'de Büyükelçi olarak görevdeyken öğrenmemdir."
Bu dehşetli cümleyle başlayan mektup, bir büyükelçinin istihbaratına dayanıyorsa kim bilir ne önemli bilgiler içeriyor diye düşünmez mi insan?
Bakalım neler yapmış bu Zülfü Livaneli?
Büyükelçi'ye göre önce Dev-Solcu'ymuş, İsveç'te Türkiye'ye küfür ederek iltica hakkı almış, maaşa bağlanmış sonra üniversitenin "koltuk tamir etme" bölümüne gitmiş. (İşte mektubun burasında yazanın kaçık olduğuna dair şüpheler belirmeye başladı içimde.)
Büyükelçi daha sonra "Fakat benim Zülfü'ye hıncım…" diye başladığı nezih ve seviyeli bölümde bu "hıncın" ipuçlarını da veriyor:
"Özellikle 1970'ler ve 80'lerde Stockholm'de sığınmacı ayrılıkcılarmısın (kendi böyle yazıyor) ve aşırı solcularımızın, THY, Büyükelçiliğin Turizm Bürosu, ülkemize turist gönderen seyahat acentaları ve bunun gibi kuruluşlara düzenledikleri ve her şeyi tahrip ettikleri saldırılarda, Zülfü'nün hep ön sılarada( bu da büyükelçinin imlası) olmasıydı."
Suçlamaların ağırlığını görüyor musunuz?
Eline Molotof kokteyli almış THY bürosuna atan bir Zülfü Livaneli gözünüzün önüne geliyor mu?
Bu kadar ağır bir suçlamayı yapmak için elinde hangi deliller var acaba bu adamın:
Okuyalım:
"Şunu tasrih edeyim ki, Zülfü bu hainliklerini benim Stockohl'de görevli olduğum 1989 Ağustos - 1991 Aralık döneminde yapmamıştı. Ama adıgeçen hakkındak dosyalarımızdaki, bazıları
fotograflı bilgile, mide bulandırıcı idi.
Adam, CHP tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi adaylığına
gösterildiğinide, bu hatalı bulduğum adaylığı, gerekçeleri ile CHP'nin
o zamanki başkanı Saynı Erdal İnönü'yü yazmayı görev bilmiştim"
Sonra da diyor ki:
"Tüm bunlara rağmen, Zülfü'nün ilişikteki yazısının içeriğini doğru bulduğum için, dağıtımın yapıyorum. Ancak, bunu yaparken de, kendisi hakkındaki yukarda özetlediğim bilgi ve kanaatimi de açıklamadan edemedim.
Hepinize selam ve sevgilerimle,
Erdil"
* * *
Değerli okurlarım,
Kendinizi bir an benim yerime koyun. Sizin hakkınızda böyle bir mektup yazılsa ne hissedersiniz: Şaşkınlık, öfke, isyan, insanoğlunun ne kadar alçalabildiğine dair kötümser düşünceler... Bende de bu duyguların hepsi oluştu.
Çünkü yazdıklarının hepsi yalan.
Dev-Sol değil hiçbir örgüte üye olmadım. Hayatımda hiç eylem yapmadım. Benim işim kitaplar ve müzikti.
Stockholm'de yaşadığım yıllarda Turizm bürosunda ataşe olan Savaş Küce yakın arkadaşımdı, THY çalışanları da. O bürolarda olsa olsa çay içmişliğim, sohbet etmişliğim vardır.
Yurt özlemiyle yanıp tutuşurken, niye ülkeme düşmanlık edeyim ki!
* * *
Bu iftiraları yazan adamın kim olduğunu merak ettim ve Dışişleri'ne yıllarca en üst düzeyde hizmet etmiş Büyükelçi dostlarıma sordum.
Duyduklarım sonucunda adamcağıza kızamadım bile.
Çünkü herkes ağız birliği ederek adamın bir meczup olduğunu, Dışişleri'nde zaten dışlandığını, bilmem kaç sene hangi generale hizmet ettiğini anlattılar.
Sonra eşiyle, kızıyla, onları terk ederek evlendiği kadınla ilgili bilgiler verdiler ve şimdi de bir köşede yarı çılgın halde yaşadığını söylediler.
Bunun üzerine gerçekten acıdım zavallıya. Ama bir yandan da bu "çılgın"ın Dışişleri'ne iftiralarla dolu ne raporlar gönderdiği aklıma geldi.
Baksanıza Erdal İnönü'ye bile şikâyet etmiş beni. (Adamın seviyesini anladığım için beni CHP adayı sanmasındaki yanlışlığa değinmiyorum bile.)
Ama itiraf etmeliyim ki hem kendime acıdım, hem Dışişleri'ne, hem Türkiye'ye.
"İşimiz bu meczuplara kaldıysa ört ki ölem!" diye düşündüm.
Bir de neye üzüldüm biliyor musunuz:
Bütün dünyada yetmişli yılların cuntacıları mahkûm edildi, onların zulmüne uğrayanlar baş üstünde taşındı; bizde ise birtakım meczuplar hâlâ cuntacıları yüceltiyor ve yurtseverleri suçlamaya cesaret edebiliyor.
Vah Erdil vah!
Sana doktor mu göndereyim, Allah akıl fikir versin mi diyeyim bilemiyorum ama kabahat sende değil, seni büyükelçi yapanda.
Bu yazıyı okuduktan sonra sana tavsiyem bir dava açman: Sinsice yaydığın yalanları bir de yüzüme karşı söyle bakalım.
Ya da içinde bulunduğun pislik çukurunda debelen dur!
Ama bil ki ben sana davayı açıyorum ve arkamdan iftira dolu raporlar düzenleyerek hayatımı karartanlardan birini bulmanın heyecanıyla, seni bir böcek gibi tutup bütün Türkiye'ye teşhir edeceğim.
(Vatan)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...