28 Eylül 2007
Basınla ilginiz sadece gazete okuyuculuğundan ibaret değilse, yani kıyısından da olsa basının kodlarından haberdarsanız iş takibi hiç de yabancı olmadığınız bir kavram demektir. Aslında haber yapmakla yükümlü olan gazetecilerin yükümlülük sıralamalarının değiştiğini ve özellikle anahtar noktalarda bulunanların patronlarına hizmette sınır tanımadığını duymuşsunuzdur. Hep duyarız. Ama bunu ilk kez bu kadar açık ve net okuyacaksınız. Birazdan okuyacaklarınız iki açıdan önemli. Birincisi; gazetecilerin, özellikle Ankara Temsilcilerinin bu anlamda yüklendikleri işlevi bu kadar açık bir şekilde anlatan ilk röportaj olması. İkincisi; bunları açık eden gazetecinin Aydın Doğan’dan Cem Uzan’a neredeyse bütün büyük medya patronuyla çalışmış, 6 medya organında yıllarca Ankara temsilciliği yapmış Sebahattin Önkibar olması. Tabii hepsi bu kadar değil. Medyanın üzerinde heyula gibi dolaşan siyasi baskıların geldiği boyuttan, medyadaki yükselme kodlarının çarpıklığına kadar pek çok duymak istemediğimiz gerçeği de aşağıdaki satırlarda bulacaksınız. İşte medya patronu-siyasetçi-gazeteci üçgeninde kralın aslında çıplak olduğunu açık eden röportajın birinci bölümü…
TURKTİME: 90’ların başından bu tarihe kadar Türkiye ile başlayıp Yeniçağ’a gelene kadar pek çok medya organında hep Ankara temsilcisi olarak görev yaptınız. Bu geçen zaman içinde gazetecilikte ve Ankara temsilciği misyonunda neler değişti?
S. ÖNKİBAR: Ben Ankara’ya 1988 yılının sonunda Türkiye Gazetesi Ankara temsilcisi olarak geldim. Sonra TGRT, Star Gazetesi, Posta gazetesi, Flash TV ve şimdi de Yeni Çağ Ankara temsilciliği ve yazarlığı yapıyorum. 80 sonrası ve 90’lı yılların ilk yarılarına kadar medya bağımsızdı. Medyada haber atlatma vardı. Ama ne zaman ki gazeteler ve Bab-ı Ali medya, gazete patronları holding patronu oldu gazetecilik anlayışı da değişti. Medyada haber atlatma gibi şeyler görmezden gelindi. Ve bu dönemden sonra medya hele hele bizim gibi Ankara temsilcisi konumunda olanlar için çok farklı bir duruma geldi.
TURKTİME: Aslında bu gelen farklı konumun ne olduğu kapı arkalarında hep konuşulan şeyler. Gazeteci olmayan patronların her zaman Ankara’da işi vardır ve bu işleri Ankara temsilcileri takip eder. Bu, gerçekten de böyle midir?
S. ÖNKİBAR: Ben bunu söylemekte imtina etmiyorum. Ankara Temsilcileri patronlarının iş takipçisi durumundaydılar. Yalnız TGRT ve Türkiye gazetesi temsilcisi olarak ben değil. Bütün gazetelerin Ankara temsilcileri bunu yaparlardı. Bakmayın siz yapmıyoruz dediklerine. Benim böyle bir kompleksim yok. Bir kurumda çalışıyorsam onun meşru işlerini takip ederim. Yani bundan kastım mesela patronumun hazinede bir işi varsa gidip soruştururum. Benim anlayışım bu. Ama bunu herkes yapıyor. Yamıyorum diye caka satanların pek çoğunu ben Hazine’de gördüm. Ben buna şahidim.
TURKTİME: Temsilcilik yaptığınız her gazetede böyle mi oldu?
S. ÖNKİBAR: Star gazetesinde de temsilcilik yaptım. Orada da aynı şeyler oldu. Bu, sadece Türkiye gazetesine özgü şeyler değil. Ben Aydın Doğan’la da çalıştım. Orada da en tepeden aldığım talimatla bir bakanın yanına gitmiş, bir mesaj iletmişimdir. Sadece ben değil, Doğan Grubu’nun diğer temsilcileri de bunu yaparlardı. Bu kesin bir vaka. Patronlarla siyasiler arasındaki ilişkiler tamamen çıkara dayalı olunca, gazeteciliğin tanımı da değişiyor. Ankara temsilciliği iktidarla iyi ilişki kuran, işleri iyi gören bir görüntü alıyor. Öyle olunca da siyasi iktidarla arası iyi olanlar Ankara temsilcisi oluyor. Bu bütün büyük gazetelerde aynıdır. Dolayısıyla gazetelerin Ankara temsilcilerini siyasi iktidarlar belirler.
ANKARA TEMSİLCİLERİ KAPILARI DAHA RAHAT AÇAR. BİZ DE PATRONUMUZ İÇİN KAPILARI AÇIYORUZ…
TURKTİME: İstanbul’dan Ankara’ya da bu hassasiyet göz önüne alınarak mı geldiniz?
S. ÖNKİBAR: Hayır… Biz böyle gelmedik Ankara temsilciliğine. Ben İstanbul’dan gelirken henüz 20’li yaşlardaydım. Çok genç Ankara temsilcisi oldum. Ama sonraki süreçte bu noktaya gelindi. Gazetelerin Ankara temsilcilerini iktidarlar belirlemeye başladı. İktidarla iyi ilişkileri olan gazeteciler temsilci olmaya başladı. Buna patronlar da dikkat etmeye başlayınca gazeteciler de iktidarla ilişkim iyi olmazsa ben burada kalamam düşüncesinden hareketle özellikle bu hususa dikkat etmeye başladı.
TURKTİME: İstanbul’dan gelirken kafanızdaki Ankara temsilciliği bu olmamalı. Temsilci olup böylesi taleplerle karşılaşınca yadırgadınız mı?
S. ÖNKİBAR: Teorik gazetecilikle pratik gazetecilik farklı. Muhabir düzeyinde pek olmaz bu ama temsilci düzeyinde böyledir. Ben Ankara’da altı ayrı kurumda hep temsilci düzeyinde çalıştım. Ankara temsilcisi gazetelerde genel yayın müdüründen sonra gelir. Bir de patronla direkt muhatap olduğu için konumları biraz daha farklı.
TURKTİME: Özellikle iş takipleri yaptıkları için mi daha farklı Ankara temsilcileri?
S. ÖNKİBAR: İş takibi derken ahlaksız bir şey yapmıyorsunuz. Patronun hazinede bir işi var. Hazine Müsteşarı’ndan siz randevu alıyorsunuz. Temsilci sizsiniz. İlgili genel müdür geliyor siz muhatabına götürüyorsunuz. Mesela Enver Ören döneminde İhlas Finans vardı. Merkez bankası ile görüşecek. Ben İhlas Finans’ın yetkilisini alıp götürürdüm. Biz Ankara’da tanındığımız bilindiğimiz için kapıları açardık. Ankara temsilcileri kapıları çok rahat açıyor, mesajları çabuk iletiyor. Yoksa bu ihaleyi benim patronuma ver gibi bir şeyi ben dahil diğer temsilciler de yapmaz. Patronların o işleri yürüten kadroları vardır biz o kadroların önünü açardık, o kadrolara diyalog kurdururduk. İş takipçiliğini böyle değerlendirmek lazım.
ANKARA TEMSİLCİLİĞİNDE BAŞARI AK PARTİ’YE YAĞDANLIK, UYUM DEMEKTİR
TURKTİME: Böyle olsa bile bu gazetecilik etiğine ne kadar uygun?
S. ÖNKİBAR: Evrensel olarak elbette değil ama Türkiye’deki realite budur. Kimse hikaye anlatmasın. Ben Ertuğrul Özkök Ankara temsilcisiyken Ankara temsilcisi oldum. O zaman gencecik bir çocuktum. Ondan sonrakiler benim jenerasyona yakındı. Sedat Erginler, Fatih Çekirgeler falan. Dolayısıyla hepsi arkadaşım. Her birini yakından tanıyorum. Bunu Ahmet, Mehmet gibi kişiselleştirmeden diyorum. Bütün temsilciler patronlarından aldıkları bu tür talimatları yerine getirirler. 90’lı yıllardan sonraki temsilci olmanın algılanması budur. Temsilcilik patronun talimatını yerine getirmektir.
TURKTİME: O anlamda şu an en başarılı temsilci kim?
S. ÖNKİBAR: Gazetecilik anlamında dersek, şu anda gazetecilik falan yok, gazetecilik yapılmıyor. Siz medyada ciddi anlamda bir yolsuzluk dosyasının ortaya çıktığını, irdelendiğini, üstüne gidildiğini gördünüz mü? O işi yapan gazetecinin anında işine son verilir. Bırakın onu, başbakana hoşlanmadığı soruyu soran gazeteci işlini kaybediyor. Böyle bir süreçte bir temsilcinin gazetecilik yapması mümkün değil. Buradan hareketle bir temsilciyi başarılı yada başarısız olarak değerlendirmek mümkün değil. Şu anda başarı Ak Parti’ye yağdanlık, uyum demektir. Böyle bir tablo varken şu başarılı şu başarısız diye bir tanımlama yapmak yanlış olur.
FLASF’TAN AK PARTİ YÜZÜNDEN KOVULDUM
TURKTİME: Belli bir dönemden sonra Ankara temsilcilerinin belirlenirken siyasi iktidarla yakın ilişkilerin dikkate alındığını belirttiniz. Ama siz özellikle Ak Parti’ye muhalif bir çizgide duruyorsunuz. Bu nerede başladı?
S. ÖNKİBAR: Star Gazetesi’ndeyken Ak Parti’ye muhalif bir tavrımız oldu. Ama kişisel bir kastım yoktu. Görüşlerini tasvip etmiyordum ama ben gazeteciyim, bir düşmanlığım yoktu. Hayatımda gazetecilikten başka hiçbir şey yapmadım. Dolayısıyla benim hiçbir yere ne peşin bir hükümle düşmanlığım ne de yandaşlığım var. Ama AK Parti tarafı böyle algıladı. Star’da ADL Başkanı Abraham Foxman’la gizlice buluşmasından tutun pek çok gizli tutulan işlerini biz yazdım. O zaman Yılmaz Özdil Star’ın haber koordinatörü, Fatih Çekirge de genel yayın yönetmeniydi. Onlar benim yazıları büyüterek manşetten verdiler. Büyütünce de bayağı tepki aldık Ak Parti kadrolarından ve bu düşmanlık olarak algılandı. Halbuki değil. Ben olaya gazeteci olarak yaklaştım. Böyle olunca da siyaset-Ankara temsilcileri bağlamında ben bundan zarar gördüm.
TURKTİME: Neydi gördüğünüz zarar. Somutlaştırır mısınız?
S. ÖNKİBAR: O günlerde Akşam Gazetesi Ankara temsilcisi olarak iş başı yapacakken Akşam’ın Ankara bürosunda çalışan birkaç delikanlı gidip beni Ak Parti’ye jurnallediler. Ak Parti devreye girdi ve biz engellendik. Bu anlaşmamın yakın tanığı ve birebir şahidi Ali Coşkun’dur.
TURKTİME: Bu ne zaman oluyor?
S. ÖNKİBAR: Yaklaşık üç sene önce.
SABAH TEMSİLCİĞİMİ DE AKP ÖNLEDİ
TURKTİME: Başka tanığınız var mı?
S. ÖNKİBAR: Var ama o hala önemli bir görevde olduğu için ismini açıklamayacağım.
TURKTİME: Baskılar daha sonra bitti mi? Siz hala gazetecisiniz ve Ak Parti hala iktidar…
S. ÖNKİBAR: Aynı Ak Parti ben Flash TV’de objektif, tarafsız program yapmaya çalışırken “Bizim muhalifleri neden programa çıkartıyorsun diye” ondan da rahatsız oldu. Flash TV sahibi Ömer Göktuğ’a baskı yaptılar. Onun da bir açığı vardı. Bursa meydanında bir gökdelen inşaat yapıyordu ve onun kaçak yapılmış bazı ilaveleri vardı. Bursa belediyesi de Ak Parti’li olduğu için orada ciddi problemler yaşıyordu. Direkt Tayip bey değil ama ona yakın çevrelerden birilerinin Ömer beye baskıları nedeniyle Flash’taki işimi de Ak Parti’nin baskıları nedeniyle kaybettim. Yine bir gün Kenan Sönmez beni aradı ve Turgay Ciner’in benimle görüşmek istediğini söyledi. Turgay bey’le görüştüm. Bana Sabah ve Takvim’in Ankara temsilciliği için teklifte bulundular. Benim bir talebim olmamıştı. Kendileri çağırdılar. Oturduk anlaştık. Çıkışta tesadüfen Ak Partili biriyle karşılaştım. Ertesi gün bir telefon geldi ve biraz beklemede kalalım dendi. “Bu adamın burada ne işi var başbakan hoşlanmıyor” denmiş.
FEHMİ KORU DEVREYE GİRDİ, ABDULLAH GÜL ERTÜRK’Ü ARADI VE YAVUZ ONURSAL SABAH’IN BAŞINA GEÇTİ
TURKTİME: Benzer sıkıntılar yada ilişkiler başka gazeteciler için de geçerli mi yoksa özellikle sizinle mi uğraşılıyor?
S. ÖNKİBAR: Sadece benimle ilgili bir durum değil bu, medya patronları siyasi iktidarlardan etkileniyor. Siyasi iktidarların hoşlanmadığı insanları önemli yerlere getirmiyorlar. Medya şu anda tamamen siyasi iktidarın güdümünde, belki Doğan Grubu kısmen müdahaleye izin vermiyor. Ama onlarda da Ankara temsilcileri o hassasiyetlere göre seçiliyor. Mesela Enis Berberoğlu daha ılımlı göründüğü için Hürriyet’e getirildi. Onun dışında bütün gruplar hükümet müdahalesine açık halde. Zaten medya cemaat medyası, tarikat medyası ve Ak Parti medyası diye şekillendi. TMSF medyası zaten malum. Ergun Babahan ve Nazlı Ilıcak’ın oraya nasıl gittiği belli. Babahan’ın nasıl yayın müdürü olduğu belli. Ben Yavuz Onursal’la beraber çalıştım. Ben Star’da temsilciyken o idari işlerden sorumlu şefti. Fiili gazetecilikle uzaktan yakından alakası yoktu. Fehmi Koru ile arkadaşlığı vardı. Fehmi Koru devreye girdi, Abdullah Gül Ahmet Ertürk’ü aradı ve Yavuz Onursal oraya atanıyor. Medyadaki bütün ilişkiler böyle.
TURKTİME: Peki şu anki durumunuz nasıl? Yine Ankara temsilcisisiniz. Baskı görüyor musunuz?
S. ÖNKİBAR: Bu kurumda böyle bir şey yok. Burası bir fikir gazetesi. Buranın sahibi Ahmet Çelik bey Ankara temsilcisi olarak davet etti. Ama Ahmet beyin üstünde ciddi bir iktidar baskısı var. Ahmet bey tekstilci, işadamı. Bırakın işyerine müfettiş göndermeyi su faturalarını bile inceliyorlar. O denli büyük baskı altında Ahmet bey.
TURKTİME: Belli dönemler belli gazeteciler iktidara yakın oluyor. Mesela bir dönem de siz Demirel’e ve Yılmaz’a çok yakındınız. Onlar iktidardayken sizin şimdi çektiğiniz zorlukları belki o dönem de başka gazeteciler çekiyordu. Bu sadece bu dönemde varmış gibi sunmak ne kadar doğru?
S. ÖNKİBAR: Ben eskiden Tansu Çiller’den de sıkıntı çekmiş bir gazeteciyim. Tansu Çiller’i eleştiriyordum ve o da benimle uğraşıyordu. Ama Ak Parti’nin yanında Tansu Çiller’in lafı olmaz. Ak Parti okyanussa Çiller gölet bile değil. Ak Parti acımasız, kural tanımıyor. Ak Parti dönemi medya için karanlık bir dönemdir. Ben Demirel’in de Çiller’in de, Ecevit’in de aleyhine yazılar yazdım o dönemlerde. Ama Ne Çiller, ne Yılmaz, ne Ecevit ne de Demirel böyle değillerdi. Çok istisnai örnekler olabilir. Mesela Mesut yılmaz Memduh Bayraktar’dan istisnai olarak hoşlanmaz, Tansu Çiller bir iki ismi sevmezdi. Bir ara o hoşlanmadığı isim bendim. Ama bu hoşlanmamalar gazetecinin ekmeği ile oynama noktasına gelmezdi. Ama şimdi öyle değil. Kural tanımaksızın şu olacak şu olmayacak deniyor ve oluyor. Ak Parti döneminde çok aleni bir yönlendirme, sansür var. Medyayı çok aleni bir şekilde kontrol ediyorlar. Hiç umursamıyorlar da. Dolayısıyla bu işin tadı kaçtı. Medyada Ak Parti’ye 200 kişilik yazar kadrosunda açıkça muhalefet eden toplam 10 kişiyiz. Bir sürü ak Parti’li tanıdığım var. Onlar Ak Parti’ye selam gönder falan diyorlar. Ama o kişilik erozyonu olur. Bunu yapmam dedim. Benim Ak Parti’ye ön yargılı bir yaklaşımım yok. Ben gazeteciyim. Yanlış gördüğüm şeyi yazıyorum. Ak Parti’den ne ticari ne siyasi bir beklentim olmadığı için dikine dikine yazıyorum. Benim muhabirlerim şimdi temsilci, genel yayın müdürü. Ben çok yaşlı değilim ama gazeteciliğe erken başladığım için, benim yanımda stajyer olarak çalışanlar şimdi anlı şanlı yazar pozlarındalar. Ak Parti başkalarını bulamadığı için bunları istihdam ediyor.
“TÜRKİYE GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENLİĞİNİ KABUL ETMEDİM”
TURKTİME: Neredeyse bütün büyük medya patronlarıyla çalıştınız. Ankara temsilciliği için patronlar neden sizi tercih ediyor?
S. ÖNKİBAR: Ben yıllardır her gün yazı yazıyorum. İnsanlar yaptıklarınız görüyor. Bir insan üç gün beş gün durumu idare edebilir ama belli bir birikimi, çapı olmazsa her gün o sınavdan galip çıkamaz. Dolayısıyla medya patronları o performansı her gün izledikleri için beni tercih etmiş olabilirler. Ben TGRT’den transferle Star’a geçtim. Oradan da Aydın bey ısrarla istedi Posta’ya geçtim. Ayrıca tanışıklıklar yada piyasada olmanız da etkili oluyor. Medyaya temsilci olarak Arçelik’ten birini getirecek halleri yok. Medyaya medyanın kurallarını bilen birini getirmek zorundalar. Biz üç kişiyiz birbirimizi biliriz misali medya patronları da bildiklerini tercih ediyorlar.
TURKTİME: Çalıştığınız medya patronları arasında Ankara temsilcilerinden beklentiler bağlamında sizden en çok istekte bulunan patron hangisiydi?
S. ÖNKİBAR: Tasnif yapmak istemem ama Enver Ören daha farklıydı. Enver Ören için medya tamamen araçtı, gazetecilik bağlamında hiçbir kuralı yoktu. Enver Ören’den sonra Cem Uzan’ı gösterebilirim. Dürüstçe söylemek lazım, gazeteciliğe en yakın medya patronu Aydın beydi. 1,5 seneye yakın günlük yazı yazdım bir gün bile yazıma müdahale edilmedi. Doğan Grubu’nda bugün çalıştığım Yeni Çağ’da olduğu gibi müdahale yok.
TURKTİME: Ankara temsilcilerinin bir süre sonra genel yayın yönetmeni koltuğuna gittiği bilinir. 5 büyük patronda Ankara temsilciliği yaptınız. Bu temsilcilikler neden sizi Genel Yayın Yönetmenliğine taşımadı? Eksik olan neydi?
S. ÖNKİBAR: Bana da böyle bir teklif oldu. 1998’de Enver Ören Türkiye gazetesi yayın müdürlüğü ve TGRT haber dairesi için beni ısrarla İstanbul’a istedi. Ama ben hayır dedim. Ben Ankara’dan ayrılmayı hiçbir zaman düşünmüyordum. Hala da düşünmüyorum.
TURKTİME: Konjonktür değişip başka bir parti iktidara geçerse yine merkez medyada Ankara temsilciliği düşünür müsünüz?
S. ÖNKİBAR: Yarına dönük bir şey söylemek istemem. Yarın ne getirir bilemem ama ben gazeteciliğime devam ediyorum. Gazetecilik benim tek işim. Yapacak başka da bir işim yok.
KISA KISA…
TURKTİME:Hürriyet…
S. ÖNKİBAR: Merkez gazete. Ancak 22 temmuza kadar Ak parti destekçisi sonra Malezya sendromu tetikçisi.
TURKTİME: Milliyet…
S. ÖNKİBAR: Doğan Grubu gazetesi. Milliyet’le aynı.
TURKTİME: Sabah
S. ÖNKİBAR: Ak Parti tetikçisi olmanın ötesinde.
TURKTİME: Akşam
S. ÖNKİBAR: Mehmet Emin Karamehmet’in pozisyonuna göre vaziyet alan gazete.
TURKTİME: Cumhuriyet
S. ÖNKİBAR: Yeni Çağl’la beraber ilkelerinde en tutarlı olan gazete.
TURKTİME: Tercüman,
S. ÖNKİBAR: Milli hassasiyetleri öne çıkaran gazete.
TURKTİME: Güneş
S. ÖNKİBAR: Karamehmet grubu gazetesi
TURKTİME: Star
S. ÖNKİBAR: Ak Parti matbuatının amiral gemisi
TURKTİME: Radikal
S. ÖNKİBAR: İkinci cumhuriyetçilerin üssü olmak istiyor.
TURKTİME: Vakit
S. ÖNKİBAR: Ben o gazeteyi sevmiyoru
TURKTİME: Zaman
S. ÖNKİBAR: Hocaefendi’nin gazetesi
TURKTİME: Yeni Şafak
S. ÖNKİBAR: Ak Parti matbuatının amiral gemilerinden biri
TURKTİME: Posta
S. ÖNKİBAR: Kitle gazetesi
TURKTİME: Yeni Çağ
S. ÖNKİBAR: Milliyetçi, muhafazakar, Türkiye’nin gazetesi.
TURKTİME: Uğur Dündar?
S. ÖNKİBAR: Araştırmacı gazeteci
TURKTİME: Fehmi Koru?
S. ÖNKİBAR: Ak Parti’nin teorisyeni
TURKTİME: Fatih Altaylı?
S. ÖNKİBAR: İyi gazeteci
TURKTİME: Ertuğrul Özkök?
S. ÖNKİBAR: Konjonktüre göre vaziyet almayı bilen iyi yönetici.
TURKTİME: Mehmet Barlas?
S. ÖNKİBAR: İyi yazar.
TURKTİME: Bekir Coşkun?
S. ÖNKİBAR: Düzgün adam…
TURKTİME: Hulki Cevizoğlu?
S. ÖNKİBAR: Ödünsüz Atatürk milliyetçisi…
TURKTİME: Tuncay Özkan?
S. ÖNKİBAR: Hırslı ve idealist
TURKTİME: Mustafa Karaalioğlu?
S. ÖNKİBAR: Medyada yükselenlerden
TURKTİME: Mehmet Altan?
S. ÖNKİBAR: Misyoner
TURKTİME: Cengiz Çandar?
S. ÖNKİBAR: Kafa karıştırıyor…
TURKTİME: Ahmet Hakan?
S. ÖNKİBAR: Çok iyi gazeteci
TURKTİME: Engin Ardıç?
S. ÖNKİBAR: Fantezi üstadı
TURKTİME: Serdar Turgut?
S. ÖNKİBAR: Zeki adam
TURKTİME: Ahmet Kekeç?
S. ÖNKİBAR: Okumuyorum…
TURKTİME: Umur Talu?
S. ÖNKİBAR: Saplantıları var…
TURKTİME: Ekrem Dumanlı?
S. ÖNKİBAR: Kısa zamanda çok iyi mesafe aldı…
TURKTİME: Emre Aköz?
S. ÖNKİBAR: İkinci cumhuriyetçi
TURKTİME: Hasan Cemal?
S. ÖNKİBAR: Kaliteli bir isim ama son çizgisi ürkütüyor…
TURKTİME: Ahmet Altan?
S. ÖNKİBAR: Kardeşi Mehmet Allan gibi görevli ve misyoner…
TURKTİME: Nazlı Ilıcak?
S. ÖNKİBAR: Deli dolu, saplantılı ama samimi…
TURKTİME: Yavuz Donat?
S. ÖNKİBAR: Çok iyi gazeteci
TURKTİME: Oktay Ekşi?
S. ÖNKİBAR: İyi bir başyazar…
TURKTİME: Fatih Çekirge?
S. ÖNKİBAR: Benim genel yayın yönetmenim…
TURKTİME: Mehmet Ali Birand?
S. ÖNKİBAR: Çok iyi televizyoncu.
RÖPORTAJ: ERSİN TOKGÖZ
FOTOĞRAFLAR: EROL TÜMAYER
TURKTİME: Sizin de görev yaptığınız milli ve manevi değerlere yakın duran TGRT uluslar arası sermayeye satıldı ve şimdi adeta bir eğlence kanalı oldu. Peki bir burukluk var mı içinizde? Benim kanalıma ne oldu böyle diyor musunuz?
S. ÖNKİBAR: Elbette diyorum. Ben TGRT’nin kuruluş sürecinde ilk günden, fikir aşamasından beri vardım. Enver beyle çok yakın çalışırdık. TGRT çok zor şartlarda, fakir fukaranın, muhafazakar kesimin ciddi katkılarıyla, onlardan toplanan paralarla kuruldu. Siyasi amblem kanalı değil, farklı bir misyon kanalıydı. Milliyetçi muhafazakar bir çizgideydi. 95 yılına kadar bunu sürdürdü. Daha sonra anlamsız bir şekilde değişti. Enver bey kendi cemaatine “asker böyle istiyor” dedi. Ama doğru değildi. Asker öyle bir şey istemedi. Enver bey TGRT ile birlikte yeni bir dünya keşfetti. O yeni dünyayla birlikte açıldıkça açıldı ve fikrini, zikrini kaybetti. Kimliğini ve kişiliğini yitirdi. Ve kanalı en sonunda Musevi bir işadamına satıldı.
TURKTİME: O satışla ilgili de şüpheleriniz olduğunu belirtmiştiniz…
S. ÖNKİBAR: Evet… O satış olayı da çok karanlık. Vitrinde olan Murdoch’tur ama perde gerisi araştırılmalıdır. TGRT 100 milyon dolatın altında gitti. Star gazetesi 305 milyon dolara satıldı. TGRT aynı altyapıya sahipti. Dolayısıyla TGRT’nin ederi 100 milyon dolar değildi. Egemen Bağış ve Cüneyt Zapsu Murdoch’un bu satış olayının çok yakınında çalıştılar. Ve onlar kanalın yönetiminde hala çok etkililer. Dolayısıyla bu satışın çok iyi araştırılması lazım. Bakın Sabah-ATV’yi de Murdoch satın almak istiyor. Ama Murdoch aslında bir paravandır.
TURKTİME: Kime paravanlık yapıyor?
S. ÖNKİBAR: Onu anlayanlar anlar. Zaten tablo ortadadır. Murdoch’a kim partnerlik yapıyor yerli ortak olarak? Muhtemelen ATV-Sabah’ı da Murdoch alacak. Onun partnerleri de muhtemelen içerde ya Çalık olacak, ya Atasay kuyumculuk, Ramsey gibi isimler. İşin pazarlama reklam kısmı Murdoch’a, asıl önemli kısmı içerdeki partnerlere devredilecek. Dolayısıyla TGRT satışı konusu çok iyi bir araştırmacı gazetecilik konusudur. Bunu sezgilerim ışığında değil, bilgilerim ışığında söylüyorum. Dolayısıyla TRGT olayı bende bühtandır. Muhafazakar insanların kolundan bileziklerini çıkarıp TGRT’nin kuruluşunda verdiklerini biliyorum ben. O paralarla kurulan bir televizyon kanalının daha sonra nerelere hizmet ettiği ortadadır. Bunu anımsayınca iç çekerim.
TURKTİME: Ak Parti’nin yeşerdiği manevi iklim ile sizin geldiğiniz manevi iklim birbirine çok yakın. Ne oldu da Ak Partililer sizi istenmeyen kişi ilan ettiler ve siz de Ak Parti’nin en sıkı muhalifi oldunuz? İlişkinizdeki kırılma noktası nedir?
S. ÖNKİBAR: Ben Türk milliyetçisiyim. Çizgimi hiç gizlemedim. Herkes benim siyasi görüşümü bilir. Ben üniversite yıllarında da keskin bir ülkücüydüm. 1995 yılında Tayyip Erdoğan’ın en yakın olduğu üç gazeteciden biri bendim. Dünya görüşü olarak değil, hemşeri olarak. Kendisi de biliyor benim ülkücü olduğumu. Kanal7’nin kuruluş sürecinde Melih Gökçek beni aradı ve “Tayyip bey seninle yemek yemek istiyor. Yeni bir televizyon kuracaklar. TGRT’nin kuruluşunda tecrüben var, onu sormak istiyor.” dedi. Tamam ama ben davet edeyim dedim ve Büyük Ankara oteline davet ettim. Geldiler. Tayyip beyin yanında şimdiki RTÜK başkanı Zahit Akman ve Kanal 7’nin sahibi Zekeriya Kahraman vardı. Benim misafirim olarak yemek yedik ve televizyon kuruluşu ile ilgili gözlemlerimi aktardım. Daha sonra belediye başkanlığı süresince Alternatif’te defalarca konuğum oldu. İyi de bir ilişkim vardı. Ama 28 Şubat sürecinde bunlara muhalefet ettim. Onlara olan tavrım şahsi gerekçelerden kaynaklanmıyordu ve 28 şubat sürecini belli bir ölçüde destekledim.
“28 ŞUBAT SÜRECİNİ DESTEKLEDİM, ÇÜNKÜ…”
TURKTİME: Neden?
S. ÖNKİBAR: Çünkü siyasal İslam’ın Türkiye’ye tehdit olacağını düşündüm. Ben orucunu tutan bir adamım. Samimi bir Müslüman’ım ama siyasal İslam’ın Türkiye’nin başına bela olduğunu düşünenlerdenim. Ak Parti’nin her şeyiyle emperyalizme teslim olmuş bir siyasi yapı olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla fikri olarak kırılganlık noktası 28 Şubat süreciyle başladı, Star Gazetesi’ndeki tamamen gazetecilik refleksleri nedeniyle yaptığım haberler yüzünden de şahsi kırılganlıklar eklendi. Ve alenen benim ekmeğimle oynandı. Ama benim tepkim şahsi olarak Ak Parti’ye karşı değildi. Siyasal İslam’a hep karşı çıktım. Bir ara ANAP destekçileri olarak gösterdiler beni. Mesela ben Refah’a karşı Anavatan Partisi’ni destekledim uzun dönem. Siyasal İslam’a karşı merkez sağın dolayısıyla Anavatan Partisi’nin desteklenmesi gerektiğini işaret ettim. Onlarla doku uyuşmazlığım hep vardı ama bu onlar tarafından husumet noktasına 28 Şubat süreci ve sonrasında yazdığım yazılardan sonra çekildi.
TURKTİME: Bugün 28 Şubat destekçileri kaçacak köşe arıyorlar ama siz açıkça söylüyorsunuz. Desteklenecek neyi vardı 28 Şubat’ın?
S. ÖNKİBAR: 28 Şubat’ı her şeyiyle kabullenmedim ama 28 Şubat’taki tablodan siyasal İslam’ın da sorumlu olduğunu belirttim. O dönemi sorgularken sadece asker yada o dönemin siyasal aktörlerinin değil aynı zamanda siyasal İslam’ın aktörlerinin de sorumlu olduğunu söyledim. Hem de Türkiye Gazetesi gibi muhafazakar bir gazetede yaptım bunu.
TURKTİME: TMSF’nin elinde bulunan Sabah grubunda yöneticilik talebinizin AKP tarafından gerçekleştirilmemesi üzerine muhalefet dozunuzu arttırdığınız iddia ediliyor. Doğru mu bu?
S. ÖNKİBAR: Hayır… Sabah TMSF’ye Nisan gibi geçti. Benim ondan önce de muhalif yazılarım var. Benim yazılarımda yada bir iki sene önce Flash TV’de yaptığım programlarda da bu sabit. Ben 1 yıldır Yeniçağ’da yazı yazıyorum. Öncesinde de Ak Parti’ye muhalif yazılarım var. Arşiv ortada.
TURKTİME: Geçmişte işadamı Hamdi Akın İhlas Holding’e mürteci dedi diye uçakta üstüne yürüdünüz ama şimdi herkesin mürteci diyerek üstüne yürüdüğü Ak Parti’nin üzerine yürüyenlerden birisiniz. Mürtecilik karşısındaki duruşunuz ve safınız mı değişti?
S. ÖNKİBAR: Ben Ak Parti’ye o anlamda mürteci demiyorum. Dini siyasi çıkarları için kullandığını, bundan öte küresel güçlere tamamen teslim olduğu için eleştiriyorum. Yolda namaz tartışması çıktı, ona karşı çıktım. Türkiye Malezya oluyor kampanyasına da katılmadım. Ben hala milliyetçi ve muhafazakarım. Samimi Müslümanlara da fevkalade saygı duyan bir insanım. Ama dini kullananlara karşı çıkarım. Dinin siyaset ve ticaret için kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum. Din benim için çok kutsaldır.
“DEVLET BAHÇELİ ÜLKÜCÜ HAREKETE BAŞ OLACAK BİRİ DEĞİL”
TURKTİME: Milliyetçisiniz... Milliyetçi bir gazetede yazıyorsunuz ama sık sık Bahçeli yönetimindeki MHP’yi de sert bir şekilde eleştiriyorsunuz. MHP’de yolunda gitmeyen şey ne size göre?
S. ÖNKİBAR: Ben MHP’yi eleştirmiyorum. Benim gazetem de öyle. Biz seçim sürecinde MHP’yi destekledik. Ben Türk milliyetçisiyim. Seçim sürecinde ya MHP ya CHP diye yazdım. MHP ile bizim bir sorunumuz olamaz. Ama Bahçeli ile MHP’nin bir yere gitmeyeceği düşünüyoruz. Ben bunu daha önce de düşünüyordum. Ben Bahçeli ile ilgili ilk yazımı Türkiye gazetesinde yazdım. Daha sonra Star ve Posta’da da sürdürdüm. Bahçeli’yi tanıyorum ve tanıdığım için de MHP’nin Bahçeli ile hiçbir yere gidemeyeceğini ismim gibi biliyorum. Televizyoncu olarak Bahçeli’yi programlara çağırdım onlarca defa. Bana bir kere geldi. Ben televizyonculuk yaşamım boyunca Ecevit’i 30’a yakın, Demirel’i, cumhurbaşkanlığı konumuna rağmen 20’nin üstünde, diğer liderleri yine o civarda konuk ettim. Ama Bahçeli’yi 50 kez çağırdıysam bir kez gelmiştir. Yalnızca bana değil. Uğur Dündar, Ali Kırca, Mehmet Ali Birand da çok fazla çağırmışlardır ama çıkmıyor hiçbir yere. Siyaset susarak yapılmaz ki.
TURKTİME: Bahçeliyi tanıyorum dediniz… O halde neden çıkıp konuşmadığını da biliyor olmalısınız…
S. ÖNKİBAR: Ya konuşacak bir şeyiniz yoktur konuşmazsınız yada susmanızın arkasında başka bir şey olması lazım.
TURKTİME: Hangisi?
S. ÖNKİBAR: Kişiliğine bir şey söylemek istemem ama şu açık; Devlet Bahçeli ülkücü harekete baş olacak biri değil. Bunu ülkücüler de söylüyor. Yakın bir gelecekte Bahçeli MHP’nin başından gidecek. Ben kendi kendime Bahçeli’ye muhalefet etmedim. Tabandan aldığım tepkileri dile getirdim. Yeniçağ Gazetesi de aynı şeyi yapıyor. Bahçeli ile kişilik olarak hiçbir problemim yok. Ama Devlet Bahçeli’nin bırakın bir partiye genel başkan olmayı, siyasetin orta yerlerinde bile yeri yok. O karizması, o birikimi, çapı yok Devlet Bahçeli’nin.
“BAHÇELİ, ADETA MHP’NİN GEMLENMESİ İÇİN GÖREVLENDİRİLMİŞ BİR ADAM GİBİ”
TURKTİME: Siz gidecek diyorsunuz ama MHP’nin son kongresinde oradaydım ve hava tam tersiydi. Bu benim eksik gözlemim mi yoksa seçimden sonra mı işler değişti?
S. ÖNKİBAR: MHP’nin yapısı enteresan bir yapı, itaat kültürüne boyun eğen bir yapı. Başa kim gelirse gelsin ona alkış tutulur. MHP’de 12 Eylül öncesinde mücadele eden kanaat önderleri var. Artık o kanaat önderlerinin hükmü Bahçeli ile olmayacağı yönündedir. Bahçeli’nin çok yakınında olan kurmay heyeti bile böyle diyor ama deklere edemiyorlar. Bu birebir bilgidir. Ben geçenlerde 6 milletvekili ile yemek yedim onlar bana Bahçeli’yi şikayet ediyor. Onlar beni motive ediyor. Çünkü MHP’nin Bahçeli ile bir yere varamayacağını herkes görüyor. Bahçeli, adeta MHP’nin gemlenmesi için görevlendirilmiş bir adam gibi, maalesef.
TURKTİME: Gideceği konuşuyorsa yerine gelecek isim de konuşuluyordur. Var mı öyle bir isim?
S. ÖNKİBAR: Bugünün konusu o değil. Bahçeli gider yerine bir başkası gelir. Bu başkasının tespitinde de Bahçeli’den bile yararlanılmalı. MHP’yi merkeze açacak, MHP’yi ılımlı seçmenle, sermayeyle, dış dünyayla uzlaştıracak birine ihtiyaç var. Yani MHP’yi biraz daha ehlileştirecek, evcilleştirecek birine ihtiyaç var.
TURKTİME: Zaten Bahçeli ile birlikte MHP’nin geldiği çizgi de bu değil mi?
S. ÖNKİBAR: Hayır, değil. Bakın, hayatında MHP’ye oy vermemiş ve vermeyecek olanlar Bahçeli’yi çok takdir ederler. Ama gidin ülkücü cenaha sorun, Bahçeli’nin muhafazakar dünyaya, muhafazakar iklime bir mesajı var mı? Yok. Maddi dünyaya var mı? Yok. Bahçeli’nin lider olarak sayılabilecek vasıflarda tek bir özelliği yok.
“BAHÇELİ OLMASAYDI MHP’NİN OYU YÜZDE 30’DU”
TURKTİME: Bu biraz da Ak Partililerin “aman CHP’nin başında Baykal kalsın, bizim için en iyisi bu” demesi gibi bir şey o zaman…
S. ÖNKİBAR: Aynen… Tayyip Erdoğan’ın en büyük avantajı Bahçeli’nin MHP’nin başında olması. MHP’nin başında lisan bilen, konuşan, gülmesini bilen, kitlelere güven veren birisi olsaydı MHP yüzde 30’du. O iklim vardı Türkiye’de. Bahçeli’nin bu seçim kampanyasında meydana ip fırlatmaktan başka yaptığı bir şey var mı?
TURKTİME: Yeniçağ TV’nin MHP tarafından hiç desteklenmediğini belirttiğiniz yazınızda milyonlarca dolar aktarılan ATA TV’de komünistlerin çalıştığı gibi inanılmaz bir iddiada bulundunuz. Böyle bir şey mümkün mü gerçekten? Mümkünse kimdir bu komünistler?
S. ÖNKİBAR: Orada Marksist isimlerin çalıştığı doğrudur. İsimlerin kim olduğunu araştırmacı gazeteciler bulsun. Ben insanların ekmekleri ile uğraşmak, birebir hedef göstermek istemiyorum. Ata TV’nin yayın politikasına bakın, oradan değerlendirme yapın. Ben kimseyi hedef göstermem, böyle bir şeyi de alçaklık sayarım.
TURKTİME: Diyorsunuz ki “İnsanın inanası gelmiyor ama kanalda 12 Eylül öncesinde bir ülkücüyü katletmekten yargılanan bir isim bile çalışıyor.” Ama bakıyoruz, geçmişte kanlı bıçaklı olan solcularla sağcılar bugün ulusalcılık çizgisinde buluşabiliyor, seçimlerden önce İlhan Selçuk Bahçeliye ve MHP’ye övgüler diziyor. Buna bakınca Ata TV’deki durum da anlaşılır değil mi?
S. ÖNKİBAR: Ben şekil olarak ona itiraz etmiyorum. Türkiye Gazetesi gibi bir yerde temsilci olarak şimdi Kanaltürk’ün haber müdürü olan İsmail Düker gibi çok keskin bir solcuyu işe aldım. Böyle onlarca örnek verebilirim. Benim o tür bir taassubum yok. Benim hala en yakın arkadaşlarım solculardır. Ben orada MHP’nin tutarsızlığını vurgulamaya çalıştım. Parti gazeteciliği yapmadı diye Yeniçağ gazetesine tavır alıyor ama diğer tarafta kendisi her türlü şeyi yapıyor. Ben Bahçeli’nin yaptığının yanlışlığını tespit anlamında söyledim.
TURKTİME: Görece daha merkezde durduğunuz dönemlerde bile tehditler alıyordunuz, hatta 97’de aracınız kurşunlanmıştı. Şimdi daha sertsiniz. Tehditler devam ediyor mu?
S. ÖNKİBAR: 28 Şubat sürecinde yazdığım yazılar nedeniyle Kışlalı’yı vuran örgütün listesinde ikinci sırada ben vardım. Birinci Kışlalı idi iki numara ben. O ara örgüt çökertildi. Şimdi de zaman zaman muhtelif yerlerden tehditler alıyorum. Valilik tarafından koruma kararım hala var.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
Bunlar da ilginizi çekebilir...