Ertuğrul Özkök’ün kafası son zamanlarda hiç olmadığı kadar karışık. O engin sosyolog, detay uzmanı gazeteci, denge üstadı yönetici, kaptanlar piri Özkök, ne olduysa o her türlü fırtınadan hasarsız çıkarmayı başardığı Amiral Gemisi’nin dümeninde inanılmaz hatalar yapmaya başladı.
İki gün önce “Hepimiz Ermeni’yiz” kampanyasında Hürriyet’in izlediği yayın politikasının öngörülemeyen konjonktürde nasıl aleyhe yazılan gelişmelere dönüştüğünü, yükselen milliyetçi dalgayı hesap edememesinden dolayı düştüğü zor durumdan sıyrılmak için son yazılarında açıkça milliyetçi olduğunu söylemesine rağmen sesinin duyulmamasını hayretle karşıladığımızı yazmış ve “kaptan yaşlanıyor mu ne?” demiştik.
Çok geçmedi.
Tam Etyen Mahçupyan’a çatarak ne kadar milliyetçi olduğunu söylüyordu ki, bu sefer tamamen başka konuda ama yine “Kaptan sahiden yaşlanıyor” düşüncemizi doğrulayan bir yazı kaleme alacaktı.
Konuyu biliyorsunuz. Hürriyet, bir ay önce Uğur Dündar imzalı “Tesettür Faciası” başlıklı bir haber yayınlamış, büyük tartışmalar yaratan haber, yayınlandıktan sonra farklı boyutlar kazanmıştı. Haberden sonra başlatılan soruşturma sonuçlandırılmıştı ve başörtülü oldukları için ultrason çekmedikleri söylenen kadın doktorların bu işte kabahatleri olmadığı belirlenmişti.
Ve Özkök, önceki yazıda bahsettiğimiz yol kazasının ezikliği ile olsa gerek, hemen bir özür yazısı kaleme aldı. Belki de Hürriyet’in özrü hak eden ender haberlerinden biri için hem de.
Şöyle ki;
Habere gazetecilik hassasiyetinden baktığınızda, yayınlanmadan önce “doğru haber” için yapılması gereken her şey yapılmıştı. Bir; habere kaynaklık eden belge (Doktor raporu) vardı. İki; rapor, ameliyatı yapan ve raporu düzenleyen doktor tarafından doğrulanmıştı. Üç; bununla yetinilmemiş, rapor başhekime sorulmuş, başhekimden tarafından da doğrulanmıştı.
Hadi, elinizi vicdanınıza koyun ve bir gazeteci olarak tüm bu bilgiler ışığında haberi yapıp yapmayacağınızı tekrar düşünün. Köşenizden ahkam keserken hangi haberi bu kadar hassas değerlendirip sonra yayınladığınızı söyleyin. Copy-paste haberlerin sadece internet medyasının marifeti değil tüm basının hastalığı haline geldiği bir dönemde bu kadar doğrulamanın eksik olduğunu sevine sevine söylerken, tamlığınızı bir kez daha gözden geçirin.
Ha,
Haber yayınlandıktan sonra ortaya çıkan gerçekler mi? O zaman şu soruları da cevaplayın; Gazetecinin niyet okuma gibi özel bir yetisi olmalı mı? Müneccimlik, gazeteciliğin yada doğru haberin olmazsa olmazlarından mıdır?
Şimdi kahir ekseriyet “Evet, işte yalan haber” diye sevinip Uğru Dündar’a bindirirken neden şu gerçekleri göz ardı ederler;
Bu haber yapılmasaydı,
Müfettiş raporuyla da doğrulanan beş doktorun bu olayda ağır sorumluluğu bulunduğu nasıl ortaya çıkacaktı? Bir doktorun olmayan bir olayı rapor haline getirmesi, başhekimin ne raporun gerçekliğini sorgulamaması ne de raporu gerçek kabul edip sorumlular hakkında bir şey yapmaması, yani bu kayıtsızlığı nasıl aşılacaktı? İki kadına iftira edilmiş, tamam. Ama bu haber olmasaydı bu iki kadın nasıl aklanacaktı? Ve böyle olmasaydı testisini kaybeden çoban kimin umurunda olacaktı?
Sosyal olgular biraz da böyledir; sizin niyetinize göre her kalıba girebilecek kadar esnek, her duruma uyarlanabilecek kadar omurgasız, amacınız neyse ona hizmet ettirebileceğiniz kadar kişiliksiz.
Evet, Özkök’ün handikapı burada işte. Hangi ezikliğidir bilinmez, haberin yapılışındaki doğruluğun ve bu unsurlarının ne kadar önemli olduğunu görmezden gelecek, birinci gün haber için özür dileyecek, ikinci gün bu özürle haberi yapan Dündar’ı düşürdüğü zor durumu düşünerek Dündar’ın gönlünü almaya çalışacaktı. Ama bu sefer de “Yanılmak da biz insanlara mahsus bir özelliktir.” diye yine hak etmediği halde Dündar’ı zan altında bırakarak. Hem de Özkök’ten görmeye hiç alışmadığımız bir şekilde olayın olumsuz taraflarını Dündar’a ihale edip “her şeye rağmen özür dileyebilen yüce insan” görüntüsü vermeye çalışarak ki; bu, Özkök’ün “satabilirliğini” göstermesi açısından diğer handikaplarını bastıracak kadar vahimdi.
İşte dedik ya; kaptan yaşlanıyor galiba. O denge ustası, hesap uzmanı Özkök, düzeltmeye çalıştıkça bozuyordu. Şimdi tabii ki susta bekleyen İslamcı basın ve potansiyel Dündar takıntılılar ellerini ovuşturup inlerinden çıkarak Özkök’ü referans gösterip taarruza geçecekti, geçtiler.
Tebrikler Özkök.
(Ertuğrul Özkök ile ilgili önceki analize http://www.turktime.com/read_articles.asp?hID=199 linkinden ulaşabilirsiniz)
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...