Bu Ertuğrul Özkök adamı çıldırtır...
Diyeceksiniz ki, ‘Yine mi Ertuğrul Özkök?’ Korkarım, bu gidişle hep Ertuğrul Özkök olacak, başka da bir şey olmayacak.
Bir defa, adam enteresan bir adam...
Böylesini ne Türk basını, ne de dünya basını gördü.
Kendini gündeme getirmenin küçük, basit, ‘tenezzül edilmez’ yollarını kullanmaktan imtina etmiyor, nerden ses getireceğini biliyor, sıkıştığında küçük kurnazlıklara tevessül etmekten kaçınmıyor falan filan da, bunlar son tahlilde insani refleksler.
Böyle yaptığı için yadırgamıyorum onu.
Böyle bir adam olduğu için yadırgıyorum.
İnsan, tamam, hayatını belli bir ‘esneklik’ üzerine kurabilir... Kabaca söylemek gerekirse, ne solcudur, ne sağcıdır, ‘kesin inançlılık’la arasına bir mesafe koymuştur.
Daha da kabaca söylersek, bir insan sağcıyla sağcı, solcuyla solcu, laikle laik, antilaikle antilaik olabilir. Tanımlamalar onun için belirleyici değildir ve zaten tanımlamaların belirleyici olması da beklenmemelidir.
Fakat, herşeye rağmen, insanda bir ‘eksen’ olur.
Bütün savrulmalara, bütün zigzaglara, bütün dönüşümlere rağmen, insan, kendisini ‘insan’ kılan temel hususiyetleri korur ve bu ona bir saygınlık da kazandırır.
Görüşlerine katılmasak da, ilkel ve banal bulsak da, kendi dünyamıza ait biri gibi görmesek de, bir eksen üzere olduğu için biz o insana saygı duyarız.
Konu ne?
Başbakan’ın bir torunu olmuştur. Doğum için dışarıdan bir doktor getirtilmiştir. Hasta yakınları, ‘hasta hakları’ gereği, doğuma ait bilgileri kamuoyundan gizlemektedir.
Bitmiştir.
Fakat Ertuğrul Özkök’e göre bitmemiştir.
İyi bir sosyal demokrat olan, laikliği iptidai sorulara indirgemeyen eşi (yani bayan Özkök) buna demiş ki, ‘Ben doğumu bir erkek mi yoksa kadın doktorun mu yaptırdığını merak ediyorum?’
O sorunca, bizimki de merak etmiş. Hemen istihbarat şefine bir araştırma yapmasını söylemiş. Ama istediği bilgileri elde edememiş.
Diyor ki? ‘Neden bilgi verilmiyor? Kamuoyunun bu soruyu merak etme hakkı yok mu? Hasta mahremiyeti bu alanı da kapsıyor mu?’
Bunları yazarken de, araya ‘Sakın yanlış anlamayın’ cümlesini sıkıştırmayı ihmal etmiyor tabii.
Niye yanlış anlamayacakmışız?
Bal gibi de yanlış anlıyoruz.
Sen, hasta haklarına ait bilgilerin niçin uluorta faş edilmediğini merak edeceksin, bu merakın ‘laik-antilaik’ kavrayışına ilişkin birtakım çıkarımlar yapılmasına yol açacak ve biz yanlış anlamayacağız, öyle mi?
Bir yerde de şunu söylüyor: ‘Her hastanın doktor seçme hakkı olmalı diye düşünüyorum. Ben de genital organlarımın bir kadın doktor tarafından muayene edilmesini istemeyebilirim. Ama... İş doktorun hasta tercih hakkına gelince, işte o noktada hiçbir ayırımcılığı asla kabul edemiyorum.’
Şunu demek istiyor:
Başbakan’ın kızına doğum yaptıran doktor hasta seçmiştir.
Niye ‘Bu Ertuğrul Özkök adamı çıldırtır’ dediğim anlaşılmıştır herhalde.
Sanki ortaya bir doktor fırlamış da, ‘Dur ben bir hasta seçeyim. Seçtiğim hasta da Başbakan’ın kızı olsun’ demiş gibi.
Herkesin bildiği gibi, buradaki olay ‘doktorun hasta seçmesi’ değil, ‘hastanın doktor seçmesi’dir...
Hadi, ‘teslis’le ‘tevhid’ arasındaki farkı bilmiyorsun, başkalarının ‘testis’i üzerinden irtica kampanyaları yürütüyorsun... Bari yazdığın yazıyı doğru oku. Bakalım, kim kimi seçmiş!
Kendi kendine şunu sormayı da ihmal etme tabii: ‘Nedir benim bu hallerim? Ben böyle eksensiz daha nereye kadar gidebilirim?’
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...