POAŞ KAVGASI VATAN'A DA BULAŞTI 

NECATİ DOĞRU'nun yazısı

Altaylı sen işine bak!

Yazmak şart oldu. Kendisini savunamayan kimseyi savunamaz. Zaten; eğlence arayıcı okurlar da ateşleme mektupları gönderiyor.

Şöyle yazıyorlar:

“Savcı kolay bulunur.

Yazar zor.

POAŞ cezası tebliğ edildi, sizden tık yok. Peçeleme pek ilginizi çekmedi anlaşılan. Kolay değil tabii, koltuk kıymetli.

İmza:

Dr. E. Özbay”

Okurun koltuk dediği, benim VATAN Gazetesi’ndeki işim. Köşemi kaybederim korkusu yüzünden POAŞ olayını yazamadığımı ima ediyor. Sanki bu köşeyi bana egemenleri koruduğum, iktidarlara “yağdanlık”, başbakanlara “yanakalık” enerji bakanlarına “yalakalık”, belediye başkanlarına “koltukçuluk”, gazete patronlarına da “tetikçilik” yaptığım için ihsan (bağış) olarak verdiler.

Okur bu, düşünür.

Yazar, eleştirir.

Okur haklıysa...

Kendine gelirsin.

Kalemine efendi olursun.

Okur haksızsa...

Okuru aydınlatırsın.

***

Fakat, “Necati, korkudan POAŞ’ı yazamıyor” diye günah bulaştırması işine gelen gazeteciler de var. Hürriyet’in sahibi Aydın Doğan’ın gazetesinde yazarken “Turgay Ciner’e mafya, fırsatçı, Sabah ile ATV’ye bedavadan sahip olmak isteyen avantacı” diye yazan, Turgay Ciner’in gazetesi Sabah’a geçince de “Aydın Doğan için pompacı, vergi kaçakçısı” diye yazan Fatih Altaylı da dün adımı vererek; VATAN Gazetesi’ni ve beni Aydın Doğan’ın şirketi POAŞ’ın vergi kaçakçılığını görmemek, duymamak, yazmamakla suçladı.

Cevap veriyorum:

Önce şunu yazayım:

Okur da hatırlayacaktır.

Aydın Doğan’ın ve İş Bankası’nın ortaklaşa devletten alıp sahip oldukları POAŞ’ı yeni kurulan bir şirkete birleştirme yaparak “devletin yaklaşık 1 milyar YTL (yani 1 katrilyon lira) vergi ziyanına neden olduğunu” VATAN yazdı. Evet, Sabah Gazetesi iyi bir gazetecilik yaptı ve Aydın Doğan’a ait bir şirketin “vergi kaçırma teşebbüsünde bulunduğu” iddiasını hesap uzmanı raporuna dayanarak dile getirdi. VATAN da bu olayı, birinci sayfasından çarpıtmadan, kimseyi vurmadan ve kimseyi de korumadan geniş olarak verdi. VATAN, neredeyese her gün bir yolsuzluğa haksızlığa dikkat çeken, iktidarı da eleştiren, Başbakan’ı da sorgulayan haberlerle çıkıyor. SABAH Gazetesi, VATAN’ın dile getirdiği yolsuzluk, haksızlık, sorgulama, gerçeği anlatma haberlerinden hiçbirine omuz vermedi. Önce Ergun Babahan ve sonra da Fatih Altaylı’nın yönetimindeki Sabah Gazetesi, “Roche yolsuzluğunu, doğal gaz fiyatlarının iktidar hatasından aşırı yükselmesini, halk işsizlikten kıvranırken Başbakan’ın villa sahibi olma peşine düşüşünü” ve bu tür yüzlerce her gazetecinin görünce, “bizim gazetede niçin yok” diye hayıflanacağı haberlere hiç girmedi. Dilara’yı yutan belediye çukuru haberinin magazin tarafını yazıp, Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ı sorgulayan “ihaleleri davetiye usulüyle dağıtma ve belediye parasını yeme-yedirme” bölümlerini hiç görmedi.

Görmüyor.
Göremiyor.

***

VATAN’ın gizleme, görmeme, perdeleyip, peçeleme diye bir günahı yok. Ama Sabah’ın var. Bana gelince, okurlarıma da yazdığım gibi, sonucu bekliyorum. POAŞ’ın “vergi ziyanı” iddiası şu anda mahkeme safhasına geldi. Aydın Doğan ya mahkemeye gidecek ya da Maliye ile uzlaşacak. Durum o zaman netleşecek, bir vergi kaçırma, devletin hakkını çalma varsa ve bunu yapan Aydın Doğan da olsa ben yazacağım.

Yazabilirim.

Sözümde samimiyim.

Samimiyet belgem var.

Şöyle anlatayım: Ben 18 yıl önce Milliyet Gazetesi’nin ekonomi servisini yönetir, köşemde yazı da yazarken, “vergi kaçırmaya karşı” ilk büyük haber kampanyasını başlatmıştık. Koca koca holding, banka, şirket sahipleri dururken Türkiye’de en yüksek gelir vergisini ödeyen vergi rekortmeni, genelev işletmecisi Matild Manukyan olmuştu ve bu haberi Milliyet’te; “Manukyan’ın altında ezildiler” başlığıyla büyütmüş, vergi beyannamelerinde genelev patroniçesinin altında kalan iş adamları arasına Aydın Doğan’ın da fotoğrafını ve adını koymuştuk. Aydın Doğan Milliyet’in sahibiyidi.

***

Özetle, ben yazarım.

Vergi kaçırdığı ya da ziyan ettiği kesinleşirse, Aydın Doğan da olsa sergilerim. 25 yıldan beri; “gazeteciler gazetecilik yapsın, madenciler madencilik, pompacılar pompacılık, bankacılar bankacılık yapsın, basının gücü, gücün basınına dönüşmesin” diye yazıp dururum. Fatih Altaylı, sen işine bak. Türk basınında gazetecilik ahlakı üzerine söz söyleyebilecek son kişi sensin. İktidar ile kötü olmamak, Başbakan’a ters düşmemek, egemenleri küstürmemek adına Sabah’ın birinci sayfasını “üçüncü sayfalık, cinayet, saldırı, şiddet, kan-revan haberleriyle” dolduruyorsun. Yazı gibi yazı yazan gerçek gazeteci Erdal Şafak’ı başyazarlıktan atıp yerine “Başbakan yanağı okşayan Mehmet Barlas’ı” koyuyorsun. Evin yanıyor, bana yıldızları fethetme akılları veriyorsun.

***

Enerji Bakanı’nı eleştiremiyorsun.

Çünkü Sabah’ın işletmecisi Turgay Ciner, devlete elektrik satıyor. Devletten maden ocağı satın alıyor.

Kadir Topbaş’ı sorgulayamıyorsun.

Çünkü Sabah’ın işletmecisi Turgay Ciner, İstanbul’un kalbi sayılan bir mekânda; belediyeden ucuza alınmış arsa üzerine 8 kat çıkma hakkı varken 42 kat yapma talebinde bulunuyor.

Aydın Doğan’a pompacı diyorsun.

Senin patronun Turgay Ciner de Aytemiz Petrol’ü satın alıp “o da pompacılık işine” giriyor ve yeni pompacı şirketinin adını AK-PARTİ’ye benzesin diye AK-Pet koyuyor.

Başbakan’ı sorgulayamıyorsun.

Yanak okşayıcı oluyorsun.

Fatih Altaylı sana bir soru:

Ne zaman gazeteci olunur?

“Pompacılar pompacılık, gazeteciler gazetecilik yapsın, basının gücü, gücün basınına dönüşmesin” diye cevaplar verebildiğin zaman.

VATAN