Joss Stone sahneye saat tam 21.00’de, ilk ve bugüne kadarki en büyük hiti, ‘You Had Me’ ile çıktı. Üstünde uzun bir elbiseyle ve (her zamanki gibi) yalınayak... Gelir gelmez ilk işi, sahne önünde oturanları ayaklandırıp, ‘ayakta’ bilet almış seyirciyi de sahne önüne toplamak oldu. “Haydi şöyle gelin de, hayatınızın en iyi ‘jam’ini yaşatayım size!” dedi. İlk başta çok iddialı görünen bu beyan, en azından öndekiler için konser boyunca geçerliliğini yitirmemiş gözüküyordu. Zaten o alanda toplanmış seyirci bir süre sonra setlist’in de, konserin de hâkimiyetini ele geçirecekti.
Konserin başlamasıyla sahnede ilk göze çarpan Türk bayrağı oldu. Konserlerde sıkça karşılaştığımız bu durumun, iyi niyetli bir davranış olduğu besbelli. Ama zaten Joss Stone’un ya da konser vermeye gelmiş başka bir sanatçının, kötü niyetli olduğunu ya da ülkemizi fethetmeye falan geldiğini niye düşünelim?
Seyirci istedi o söyledi
EMI ile anlaşmasını feshetmek için elinden geleni yapan, plak şirketiyle ilgili sıkıntılarını hiçbir zaman gizlemeyen, 24 yaşında bir dünya starı olmasına rağmen yeni albümünü kendi plak şirketinden çıkarma riskini alan ve en önemlisi “Korsan siteleri seviyorum; müzik dinlediğiniz sürece para ödemenizin hiçbir önemi yok” diyebilecek kadar özgür ruhlu bir insan. Ancak bağlı olduğu bir şey var, o da seyircisi.
‘You Had Me’nin ardından dördüncü albüm ‘Colour Me Free!’den ‘Free Me’yi ve dört gün önce piyasaya çıkan ‘LP1’ın ilk single’ı ‘Somehow’ı çalan Joss Stone ve grubu, Stone’un bu bağlılığı yüzünden setlist’e uzun süre sadık kalamadı. Önce Stone fikir değiştirip “Aman derin şarkılara sonra geçeriz, şimdi partileyelim” dedi ve ‘Last One To Know’u atlayıp ‘Super Duper’a geçti. Daha sonra seyircinin konseri ele geçirmesine izin vererek, ‘Baby Baby Baby’ ve ‘Tell Me What We’re Gonna Do Now’, ‘Could Have Been You’, ‘Less is More’ ve ‘Right to be Wrong’ çaldı.
Ancak Stone’un sahnedeki ve röportajlarındaki rahat ve dürüst tavrının, şarkılarında yansımasını görmek zor. Altyapısı kuvvetli, bol enstrümanlı ve birçok farklı janr’dan beslenen bestelerinin mevzuları hep aşk-meşk ve sözleri hayli zayıf (Hele yeni albümden ‘Landlord’ diye bir şarkı söyledi ki, olacak iş değil; “Ev sahiben değil, manitan olmak istiyorum” diye ‘romantik’ şarkı mı olur? Olsa olsa funky bir şeyler çıkar bu sözlerden...)
Sıkı şarkıları çok değil Stone ait olduğu müzikal janr’ın (soul, r&b, blues) çok genç, çok başarılı ve çok iyi bir temsilcisi; onu teslim edelim. Ancak bu müziğe kendinden ya da kendi zamanından çok bir şey kattığını söylemek zor. Gençliğin dolaysızlığından gelen ‘Right to be Wrong’ gibi sıkı şarkılarının sayısı fazla değil. Sahnede çok deneysel işlere girişmediği için de, klişe sözlü aşk şarkısı üstüne, klişe sözlü aşk şarkısı dinlemek bir yerden sonra bayıyor.
Siz bunları düşünürken sahnedeki sanatçının kendinden son derece emin; şarkılarındaki biraz klişe (fakat doğruluk payı yadsınamayacak) hayat dersleri ve öğütleri gerçekten içselleştirmiş, kafasına göre takılıyor gibi bir hali var. Konser sonrasında kulis önünde beklerken, “Bu kız hep böyle, her şeyden mutlu mu acaba?” diye konuşuyoruz.
Düşününce de insan, varoluşsal olanlar hariç, mutsuz olması için bir sebep bulamıyor. Varoluşsal olana da takılıyor gibi bir hali pek yok... Joss Stone an itibariyle 24 yaşında, bir oda dolusu Grammy, BRIT vb. ödülün, liste başarısının ve Guinness rekorunun sahibi bir sanatçı. İnsanın hem öyle nemden etkilenmeyen sırma saçı, hem öyle hokka burnu olup hem de boyu 1.80 ise, bir de atlarken / zıplarken / koşarken şarkı söylemeye devam edebiliyorsa ve yakın zamanda Mick Jagger’la beraber bir grup kurmuşsa, sanıyorum mutsuz olmayabilir.
Ezan başladı, Stone sustu
Stone’a konser sırasında yakındaki camilerden ezan okunacağı, ezanın müziği bastırabileceği söylenmiş. Kızcağız o ezan okunana kadar, “Ne zaman okunacak bu? Ne yapmak lazım?” stresi yaşadı. Tam da, yine seyircinin isteğiyle, ‘Son of a Preacher Man’i söylemek üzereyken başlayan ezanla beraber, sahnenin ışıkları söndü ve Stone, kısa bir süre önce bayılan bir seyircinin durumuna bakmak üzere sahneden indi. Organizasyon, “Biz çalmayı durdur demedik, haberin olsun dedik” diye açıklama yaptıysa da, Stone’un sahnede ‘dine saygı’ sebebiyle müziği durdurduğunu hissettirmesi kimi seyircinin tadını kaçırdı kimisinin de hoşuna gitti.
2007 yılında BRIT Ödülleri’nde kabul konuşmasını Amerikan aksanıyla yaparak, bir sürü düşman sahibi olan Stone, bu durumu 14 yaşından beri ABD’de yaşamasıyla açıklamıştı. Önceki gece sert bir İngiliz aksanından başka bir aksanla konuşmadıysa da, o aksanla “Maan!” demesi enteresandı.
Kendisi tam bir ‘İngiliz gülü’; sahnede çaydan başka bir şey içmedi.
RADİKAL
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...