MERAK ediyorum.Acaba Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çevresinde şu konu hiç konuşulmuş, bunun siyasi tahlili hiç yapılmış mıdır?
AKP, ilk 5 yıllık icraatı sırasında türban meselesini hiç gündeme getirmedi.
Peki böyle yaptığı için oyu düştü mü?
Hayır.
Tam aksine yüzde 47’ye çıktı.
Bir başka soru.
Yine ilk 5 yıllık icraatı sırasında imam hatip okullarının katsayı meselesini ne gündeme getirdi, ne de bunun için bir adım attı.
Peki böyle yaptığı için oyu azaldı mı?
Hayır, tam aksine 2007 seçiminde oyu yüzde 47’ye çıktı.
Altını çize çize bir daha tekrarlayalım.
Başbakan Erdoğan ve AKP bunları yapmadığı için, "giderek muhafazakárlaştığı" söylenen o toplum kendisini cezalandırdı mı?
Hayır, tam aksine ödüllendirdi.
Öyleyse, 22 Temmuz sabahından itibaren bu türban telaşı niyeydi?
* * *
Gelin bir de bunun tam tersini soralım.
22 Temmuz’daki büyük başarıdan sonra, türban meselesi gündeme getirildiği için, seçmen kendisini ödüllendirdi mi?
Ortada bir seçim olmadığına göre buna cevap vermek kolay değil.
Ama ciddi araştırma şirketlerine bakarsak, seçmen bu girişimden dolayı mutlu değil.
Hatta Hasan Cemal arkadaşımızın dilimize kattığı bir deyimle, halk "vozurdamaya" başlamış.
Öyleyse hepimiz bunun sağlam bir muhasebesini yapmamız lazım.
İsterseniz şu sorudan başlayalım.
Halk üniversitede türban sorununun çözülmesini istemiyor mu?
Yapılan bütün araştırmalar şunu gösteriyor.
Evet halk bu sorunun çözülmesini istiyor.
Buna ben de dahilim.
Öyleyse istenmeyen ne?
Bu kavramlar etrafında "maraza çıkarılması".
Yani hoyratlık...
Hepimizin istemediği şey bu.
* * *
Amerika Birleşik Devletleri’nin eski Ankara Büyükelçisi Mark Parris’in sözlerini dikkatle okudum.
Parris, Türkiye’yi seven, Türkiye için çalışan bir Amerikalı.
Yaptığı gözleme ben de gönülden katılıyorum.
Bu gözlemin özeti de şudur:
AKP 22 Temmuz’dan bu yana çok vahim hatalar yapmıştır.
Ama bunlardan hareketle AKP hakkında kapatma kararı vermek de doğru olmaz.
Ben buna bir şeyi daha eklemek istiyorum.
Anayasa Mahkemesi bu kararı verirken onu rahat bırakmak gerekir.
Sonunda karar verecek olan hukuktur ve bu hukuk hepimiz için elzemdir.
* * *
Buna karşılık, Mark Parris’in iki gözlemine kuşkuyla bakıyorum.
Birincisi "Anayasa Mahkemesi’nin çekinmeye başladığı" yolundaki izlenimi.
İngilizce konuşmasında "intimidate" fiilini kullanmış.
Bunu "gözü korktu" şeklinde de tercüme edebilirsiniz.
Biz Hürriyet’te daha az rencide edici bir kavram kullanmayı tercih ettik.
Ben Anayasa Mahkemesi’nin "gözü korktuğu" veya "korkmadığı" için değil, öyle olduğuna inandığı için karar vereceğini düşünüyorum.
Parris’in kuşkuyla baktığım ikinci gözlemi ise, Ankara’da "makul bir çözüm üzerinde yakınlaşma olduğu" yolundaki izlenimidir.
Bu gözleminin gerçek olmasını bütün kalbimle diliyorum.
"Makulde birleşmek" için iki tarafta da bu iradenin olması gerekir.
Acaba AKP kanadında, 22 Temmuz sonrası yanlışlıklar konusunda böyle bir irade var mı?
İnşallah Mark Parris haklıdır ve benim kuşkularım yersizdir.
İtiraf edeyim, bugüne kadar AKP kanadından böyle bir özeleştirinin geldiğini ben görmedim. Tam aksine parti kapatılırsa "sertleşecekleri" mesajları daha kuvvetle gelmeye başladı.
Oysa ben diyorum ki, Türkiye’yi düze çıkarmak istiyorsak, hesabımızı, "The day after"a yani kapatma kararının ertesi gününe göre yapmamalıyız.
Parti kapatılsa da kapatılmasa da, geleceği daha kalıcı ve geçmişten ders alan yeni bir zihniyet üzerine kurmalıyız.
Bence Türkiye’yi rahatlatacak olan şey, herkesin bu düşünceye gelebilmesidir.
Sadece AKP değil, herkes için...
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...