Eski İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın neden bıraktığına dair birçok gerekçe sıralanıyor. AK Parti’de, hükümette, hatta Cumhurbaşkanlığı’nda bu gerekçelerin çoğu ‘tahmin’ olarak dile getiriliyor.
Örneğin, “Yalçın Akdoğan ve Mahir Ünal gibi Dolmabahçe toplantısındaki 3. AK Partiliydi” deniliyor. Oysa ortak görüş, “Bu gerekçe olsa, başta hükümet kurulurken Ala bakan yapılmazdı” şeklinde.
“Ala, 15 Temmuz gecesi yetersiz kaldı” iddiası da karşılık bulmuyor. Çünkü, Ala’nın darbe girişiminin başlangıç anlarına havada yakalandığı, uçağının inişe zorlandığı ve Ankara’ya iner inmez harekete geçtiği konusunda kimsenin şüphesi yok. Ancak, yeni İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun TRT’yi geri alması, eski Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın gece boyunca TSK içinde direniş örgütlemesi gibi detayları hatırlatanlar, Ala’nın darbe gecesi daha aktif olabileceğini ifade ediyor. Yine de istifasında o uzun gecenin çok büyük etkisi olmadığı yorumları yapılıyor.
Ala’nın FETÖ ile ilişkilendirilmesine gayret edenler de var. Ancak Ala’nın FETÖ konusundaki tutumuyla ilgili Cumhurbaşkanlığı’nda, Başbakanlık’ta, AK Parti Genel Merkezi’nde kimsenin en ufak bir şüphesi yok. Dolayısıyla bu,en temelsiz iddia olarak görülüyor. Zira Ala, 17-25 Aralık olayından beri FETÖ’ye karşı en net duruşu sergileyen isimlerden biri ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Çin’e hareket etmeden önce bu konuda Ala’ya ne kadar güvendiğini göstermek için şu ifadeleri kullandı: “Ne Efkan Ala kardeşimizden herhangi bir sıkıntı söz konusudur ne de bu süreç içerisinde ona yönelik herhangi bir olumsuzluğu söylemeye ne Sayın Başbakanı ne benim herhangi bir haddimize değildir. O kadar da açık söylüyorum.”
‘PERFORMANS SORUNU’
Ala’nın bırakmasının arkasındaki neden Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ‘performans’ sorunu olarak açıklandı. İki konuda karşımıza çıkıyordu bu sorun.
Birincisi ve uzun vadeli olanı güvenlikle ilgiliydi. Ala’nın göreve gelmesinden sonra Türkiye çok ciddi olaylara sahne oldu. Bir taraftan güvenlik ve iç istihbarat servislerindeki FETÖ unsurlarıyla baş etmeye çalışan Ala, 20 Temmuz 2015 günü Suruç saldırısı ile başlayan bir terör dalgası ile de karşı karşıya kalmıştı. Ancak, PKK’nın ve IŞİD’in katliamları, çok sayıda saldırı önlense de büyük kayıplara yol açtı ve ‘istihbarat ve güvenlik zaafını’ güncel bir soru işareti olarak hayatımıza soktu.
İkinci konu ise 17 Aralık 2015 gününden itibaren yoğunlaşan FETÖ ile mücadele konusuydu. Bu mücadelede en önemli bilgi kaynağı MİT ve Ala’nın başında bulunduğu ekipti. Büyük mesafe katedildi. Ancak 15 Temmuz gecesi kanlı bir kalkışmanın olması engellenemedi. Bu kalkışmanın ardından başlayan süreçte de FETÖ’nün hızlı bir şekilde devletten temizlenmesi öngörüldü. OHAL ilan edilerek kurumlara büyük imkânlar sunuldu. Yine de Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın beklediği hıza ulaşılamadı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yıllardır birlikte çalışan bir ismin görevden alınması şık ve kolay olmazdı. Yıldırım, durumu Ala ile görüştü ve yapmak istediğini anlattı. Ala’nın işbirliği yapmayı taahhüt etmesi üzerine Yıldırım konuyu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a taşıdı. Erdoğan da Yıldırım’ın eleştirilerini ve çözüm önerisini haklı buluyordu ve düğmeye bastı. Ala da istifasını sundu. Erdoğan, Çin’e giderken bu süreci şöyle özetledi: “Sayın Başbakan, mesai arkadaşlarıyla veya kendi istişareyi yapmış olduğu arkadaşlarıyla, nitekim sonunda benimle de istişarede bulunmuştur. Ve ortaya sürmüş olduğu tezler haklı. Bu arada İçişleri Bakanımız da, Sayın Ala, bu süreç içerisinde kendileri de istifasını vermek suretiyle böyle bir değişim bu süreç içerisinde yapılmıştır. “
MÜCADELEDE ÇITA YÜKSELDİ
Yıldırım’ın Ala konusundaki tasarrufu, çıtayı çok yükseğe koyduğunu gösterdi. Ala gibi önemli bir ismin alınması, önümüzdeki dönemde, FETÖ ile mücadelede zafiyete yol açacak bütün kamu görevlileriyle ilgili olası tasarruflar konusunda güçlü bir mesaj içeriyor.
İCRAAT ELEŞTİRİLERİ
Hükümet çevrelerinde yapılan değerlendirmelerin ortak noktaları şunlar:
Başbakan Yıldırım, göreve başladığı günden itibaren bütün tasarruflarını icraata göre belirliyor. Efkan Ala ile kişisel olarak hiç ir sorun yaşamadığı halde, icraatleri konusunda ciddi eleştiriler yaptığı yakın çevresince biliniyordu.
15 Temmuz sonrasında FETÖ ile mücadele beklediği hızda gitmiyordu ve bunun ana kaynağı da devletin haber ve bilgi kaynağı olarak görülen İçişleri ve MİT’ti.
Örneğin, yargı mensuplarının, kolluk kuvvetlerinin yargıya ayak uyduramadığına dair eleştirileri her yerden duyulmaya başlanmıştı. FETÖ’nün Hava İmamı Adil Öksüz gibi kritik bilgilere ulaşılabilecek zanlıların hâlâ firarda olması bu eleştiriyi destekler nitelikteydi.
Bir diğer nokta da yargının ihtiyacı olan bilgilerin hızlıca temin edilememesiydi.
Emniyet, jandarma ve iç istihbaratın yeniden yapılanma sürecinde de aksaklıklar yaşanıyordu.
Diğer taraftan FETÖ ile mücadelede belediyelerin mercek altına alınması da gecikiyordu. FETÖ’cü oldukları gerekçesiyle yaptırım uygulanan birçok isme, AK Parti teşkilatlarından gelen destek referansları da süreci iyice yavaşlatıyordu. Bütün bu sorunlar, Yıldırım’ın İçişleri Bakanı Ala’yla yollarını ayırmak istemesine neden oldu.
Hürriyet
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...