Hisarcıklıoğlu, ''G-20 Londra Zirvesine Doğru: Global Ekonomik Büyümenin Canlandırılması'' adıyla İstanbul'da düzenlenen toplantı sırasında yaptığı açıklamada, bugünkü kriz ortamında dış pazarı kontrol edebilme şansının olmadığına işaret ederek, tek kontrol edilebilecek yerin iç pazar olduğunu belirtti.
Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi:
''Eğer iç pazarımızı canlı tutarsak, üretimimizi devam ettirebilirsek... Bu krizin etkisini azaltabilmenin tek yolu bu. Aslında biz bu konuda görüşlerimizi hükümete iletmiştik. Bu konuda alınan kararları destekliyor ve bir an önce bu kararların hayata geçirilmesini istiyoruz. Şirketlerimizi ayakta tutabilirsek Türkiye o zaman farklı bir noktada olacaktır.
Bu krizden çıkış noktasındaki en büyük avantaj, 700 milyar dolarlık GSMH'nin yüzde 70'i iç tüketimden kaynaklanmasıdır. İç tüketimi canlı tutabilirsek, bu krizin etkisi azalacaktır. Bu alınan tedbirleri de iç pazarı canlandırmaya yönelik olarak düşünüyoruz.''
Hisarcıklıoğlu, düzenlenen toplantıya ilişkin olarak da, önümüzde iki seçenek bulunduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
''Ya bu kriz bizi yönetecektir ya da biz bu krizi yöneteceğiz. Biz bu krizi yönetmeyi tercih ederiz. G-20 de bu krizi yönetmek için elimizdeki en önemli araçtır. Bu yeni küresel mimaride ülke olarak hem ekonomik hem de siyasi ağırlığımızı daha fazla hissettirme noktasında kendimize güvenimiz tamdır'' diye konuştu.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, ''Kriz, küresel ekonomiye daha az entegre olan ülkeleri de etkilemeye başlamıştır'' dedi.
''G-20 Londra Zirvesine Doğru: Global Ekonomik Büyümenin Canlandırılması'' adıyla İstanbul'da düzenlenen toplantıda konuşan Rifat Hisarcıklıoğlu, ikinci dünya savaşı sonrasında oluşturulan uluslararası sistemin bugünkü dünyanın ihtiyaçlarına cevap veremediğini belirterek, küresel krizle birlikte ekonomik sistemin yeniden inşasının öncelikli hale geldiğini vurguladı.
Hisarcıklıoğlu, bugün gelinen noktada finansal sektör ve reel sektörün ağır hasar gördüğünü ifade ederek, ''Eski ölüyor, eski can çekişiyor, yeni bir küresel düzenin şafağı söküyor. Önemli olan krizlerin ardından ortaya çıkan yeni koşullara uyum sağlayabilmektir'' diye konuştu.
Dünyanın ilk defa böyle ağır bir krizle karşı karşıya kaldığını ve ne kadar süreceğinin bilinmediğini anlatan Hisarcıklıoğlu, şöyle konuştu:
''Kasımda 'Kriz bizi çok fazla etkilemiyor' diyen bir çok ülkenin, bugün geldiğimiz noktada krizin giderek derinleştiği yönündeki tespitlerine şahit olduk. Kriz Türkiye'nin çevresindeki ülkeleri nisbeten küresel ekonomiye daha az entegre olan ülkeleri de artık etkilemeye başlamıştır. Bugün geldiğimiz noktada, krize karşı çözüm bulunması için hem inovasyona hem de aktivasyona ihtiyacımız var.
Daha önceki krizlerde, hızlı fiyat hareketleri olurdu. Çok kısa zaman diliminde kur patlardı, faiz patlardı ama kısa zaman içinde bunun sonunun geleceğini bilirdik. Bu yüzden de çok büyük miktar hareketleri olmazdı. Kitlesel işçi çıkarmalara tanık olmazdık. Eskiden dış ticaret, dış kredi, iç kredi kanallarından en az biri çalışıyor olurdu. Böylelikle tünelin sonundaki ışık görülürdü. Bugün ise bu kanalların hepsi durmuş durumdadır. Bu yüzden tünelin sonundaki ışık görünmemektedir. Etrafımızda topyekun bir durma hali olduğunu izliyoruz. Dişimizi sıkma konusundaki enerjimiz de giderek azalmaktadır. Bu çok tehlikeli bir durumdur.''
Rifat Hisarcıklıoğlu, kasalarda tutulan paraların bankalara, bankalardaki paraların da şirketlere aktarılmasının gerekliliğine dikkati çekerek, iç talebi canlandırmaya yönelik tedbirlerin önem kazandığını bu kapsamda da sosyal yardım sistemlerinin kapsamlarının genişletilmesinin gerektiğini bildirdi.
''BİRÇOK ÜLKEDE BÜTÇE AÇIĞININ ARTMASI KAÇINILMAZ''
Birçok ülkede bütçe açığının artmasının kaçınılmaz olduğunun altını çizen Hisarcıklıoğlu, Türkiye gibi mali yapısı hassas pek çok ülkede ''çok yıllık bütçe'' uygulamasının somut ve belirgin şekilde hayata geçirilmesinin gerekli olduğunu ve bunun orta vadeli mali disiplin anlayışının yerleşmesiyle gerçekleşebileceğini belirtti.
Hisarcıklıoğlu, küresel krizin küresel önlemler gerektirdiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
''G-20'nin üstlenmekte olduğu yeni işlev, yeni küresel mimari açısından son derece önem kazanmıştır. G-20 Türkiye'nin de içinde bulunduğu dünyanın belli başlı ekonomileri arasındaki bu ortamda yegane koordinasyon ve istişare mekanizmasıdır. Bu özelliği nedeniyle G-7'nin yerini şimdiden almıştır. Küresel kriz başlamadan önce değişik uluslararası platformda bir sorunun altını çiziyorduk. G-20 tartışmalarında bu sorunun da gündeme gelmesinde fayda görmekteyiz. Ekonomilerin giderek küreselleşmesi, ancak siyasetin ulusal düzeyde olması, yeni dünyada bir gerginlik ortaya çıkarmaktadır. Mevcut Küresel kurumların yönetimi artık bu yeni dünya düzeni için bir-iki beden küçük kalıyor. Yeni küresel sistemde şirketler kesiminin sesi daha çok duyurulmalıdır.
TOBB olarak yönetiminde bulunduğumuz Eurochambers ile birlikte G-20 ülkelerinin odalar birliklerini bir araya getiren bir platform kurma girişimini başlatmış bulunuyoruz. Kısa bir zaman içinde bu platformun ilk toplantısını gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.''
''1980'LERDE NE KADAR KAYNAK VARSA, ŞİMDİ DE O KADAR VAR''
Hisarcıklıoğlu, bu günkü temel problemin ekonomideki çarkları döndüren kaynakların ülkeden ülkeye hareket etmemesi olduğunu vurgulayarak, ''Bu kaynak problemini acil olarak çözmek gerekmektedir. Bu bağlamda devletten devlete kredi mekanizmalarını işletmek önem kazanmaktadır'' diye konuştu.
Hisarcıklıoğlu, kaynak aktarımı ile ilgili şunları anlattı:
''Küresel koordinasyondan çıkaracağımız anlam, mali teşvik paketlerini koordine etmenin yanında, esas olarak, gelişmekte olan ülkelere kaynak aktarımı da olmalıdır. Bu krizin gelişmekte olan ülkeler için ağır sonuçları olduğuna tanık oluyoruz. Endişemiz bu sonuçların giderek ağırlaşmasıdır. 1980'lerde gelişmekte olan ülkelere giden fon akımlarının bu ülkelerin milli gelirleri içindeki payı yüzde 1'ler düzeyindeydi. 2007'ye geldiğimizde ise bu oran yeni gelişmekte olan ülkelerin aldıkları dış kaynağın milli gelire oranı yüzde 7 oldu. Bugün ise tekrar yüzde 1'ler düzeyinde. Yani 1980'lerde ne kadar kaynak varsa şimdi de o kadar var.
Bugün Amerika ve İngiltere gibi başlıca gelişmiş ülkelerde toplanan kaynakların bir kısmının, tekrar devletten devlete kredi yoluyla gelişmekte olan ülkelere aktarılması, küresel krizden çıkışı da hızlandırabilecektir. ''
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...