Usluer, H1N1 virüsünün (domuz gribi) abartıldığı gibi komplo teorilerinin doğru olduğu veya olmadığı anlaşılıncaya kadar teori bazında kalması gerektiğini söyledi.
Bu teoriler hakkında ne kadar çok konuşulursa teorilerin doğruluğu konusunda da o kadar kamuoyu oluşturulacağını ifade eden Usluer, ’’O yüzden açıkçası doğruluğu kanıtlanmamış teorilerle çok yakından ilgilenmemek gerekir’’ diye konuştu.
Usluer, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) 11 Haziranda pandemi (salgın) ilanı yaptığını anımsatarak, şöyle devam etti:
’’Bununla birlikte başlayan bir öykü, ancak başından itibaren hep yinelediğimiz gibi bir pandemiyle ilgili öngörüler daha önceki pandemilerin seyri göz önüne alınarak ortaya çıkmaktadır. 19 ve 20’inci yüzyılda gerçekleşen pandemilere baktığımız zaman her bir pandeminin farklı seyir izlediğini görüyoruz, ancak pandemi dediğimizde, olayın ciddiyetinden ziyade çok sayıda ülke, kıtayı içine alan bir enfeksiyondan bahsediyoruz. Bu nedenle pandemik tanımı yapıldığında özellikle faz 5, faz 6 tanımlamaları yapıldığında, dünyayı içine alan, çok sayıda ülkeyi etkileyecek bir enfeksiyondan söz ettiğimize göre, mevcut öngörüler ışığında en kötü senaryoya göre hazırlanmamız gerekiyor.’’
Bugün gelinen noktada ölü sayısının dünyada 13 bin civarında olduğu düşünüldüğünde, pandeminin beklenenin altında seyir göstermesinin herkesin sevinmesi gereken bir konu olduğunu ifade eden Usluer, ’’Ancak, kötüsü ne olabilirdi diye de bakılabilir. ’Bu pandemi hafif de ağır da geçebilir, riski göze alalım, aşılanmayalım, aşı getirtmeyelim’ deseydik ve pandemi beklenenden daha ağır veya başlangıçta beklendiği gibi çok sayıda kişinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlansaydı, o zaman çok fazla eleştiri hakkı olabilirdi’’ dedi.
Türkiye’de 3 milyon civarında kişinin aşılanmasının söz konusu olduğunu, ancak bunun yanında olgu sayısındaki azalmanın ülkede gerçekte hastalanan kişi sayısının 30 milyon civarında olduğunu gösterdiğini bildiren Prof. Dr. Gaye Usluer, şöyle dedi:
’’Bir toplumun yarısı ya da yüzde 40’ı bağışık duruma geçmedikçe pandeminin kontrol altına alınması mümkün değil. Tanımlanmamış, bulgusuz seyreden olgularla birlikte Türkiye’de 30 milyon civarında kişinin bu enfeksiyonu geçirmiş ya da bağışık olduğunu düşünmemiz lazım.’’