Türkiye yıllardır imza koymayı reddettiği Kyoto Protokolü’nü imzalama konusunda düğmeye bastı. Çevre Bakanı, Dışişleri’ne ‘protokolün kabulü’ konusunda yazı yazarken, hükümet konuyu Meclis’e sevk edecek
DPT’nin hazırladığı rapora göre, Kyoto’ya taraf olunmasının Türkiye ekonomisine etkisi en az 65 milyar doları bulacak. Fabrikaların atık sistemleri düzenlenecek, nükleerin önü açılacak.
Türkiye, yıllardır “gelişmekte olan sanayisi için yüksek maliyet getireceğini” gerekçe göstererek altına imza koymayı reddettiği Kyoto Protokolü’nü imzalama konusunda ilk adımı attı. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Dışişleri Bakanlığı’na, “Kyoto Protokolü’ne taraf olmayı kabul ve TBMM tarafından onaylanmasının uygun olduğuna” ilişkin yazı gönderdiğini açıkladı. Dışişleri Bakanlığı’nın da taraf olmayı onaylaması halinde, anlaşma önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ardından da TBMM’nin gündemine girecek.
Geçen hafta pazartesi günü toplanan Küresel İklim Değişimi Komisyonu’nda Kyoto Protokolü’nün tanınması konusunun görüşüldüğünü kaydeden Eroğlu, “Dışişleri Bakanlığı’na, Kyoto Protokolü’ne ilişkin yazıyı imzalayarak gönderdim. Bu karar hükümete gidecek, sayın Başbakan bunu değerlendirecek, sonra TBMM’ye sevk edilecek” dedi. Bu konuda Erdoğan’ın bilgisi olduğunu vurgulayan Eroğlu, ayrıca pazartesi günü kendisine arz edeceklerini bildirdi.
Çevre ve Orman Bakanlığı’nın Dışişleri’na gönderdiği yazıda, Kyoto Protokolü’ne taraf olurken “bazı çekinceler konması” yönünde herhangi bir ifade bulunmadığı öğrenildi. Ancak Türkiye’nin Kyoto Protokolü’ne taraf olurken hangi koşulları kabul edeceği hususunda son kararı Erdoğan’ın vereceği kaydedildi.
Dışişleri kaynakları ise bakanlığın Kyoto Protokolü’ne ilişkin çalışmaların bir süredir devam ettirildiğini bildirdi. Kaynaklar, bakanlığın anlaşmaya taraf olmayı onaylaması halinde Başbakanlığa yazı yazacağını bildirdi. Dışişleri’nin olumlu görüş bildirmesi, Erdoğan tarafından da onaylanması halinde konuyu gündemine alacak TBMM’nin çıkaracağı “uygun bulma kanunu” ile anlaşmanın kabul edileceği belirtildi. Bakanlık kaynakları, ilgili kurumların anlaşmayı teknik bakımdan uygun bulması halinde Dışişleri’nin de anlaşmaya olumlu yaklaşacağını ifade etti.
Özel statü istenebilir
Türkiye, daha önce gelişmekte olan ülke konumu nedeniyle 2012’den önce Kyoto Protokolü’nün sera gazı salımıyla ilgili hükümlerine uyum sağlayamayacağını açıklamıştı. Erdoğan da geçen yıl ABD’de katıldığı BM toplantısında Türkiye’ye “özel statü” tanınması gerektiğini ifade etmişti. Bu çerçevede Türkiye’nin, Kyoto Protokolü’ne 2012 çekincesi koyarak, şartlı taraf olma önerisinde bulunabileceği ifade edildi.
Milyarlarca dolarlık imza
Kyoto Protokolü’nün imzalaması durumunda Türkiye’yi çok zorlu ve maliyetli bir dönüşüm süreci bekliyor. Ülkelerin atmosfere verdikleri zararlı sera gazlarını azaltmayı hedefleyen protokole Türkiye’nin uyabilmesi için milyarlarca dolarlık adımların atılması gerekecek.
Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında 1997 yılında Kyoto şehrinde görüşülen protokol uzun tartışmalar sonucunda 2005’de yürürlüğe girdi. Sözleşmeye göre, üye ülkeler, doğaya saldıkları karbondioksit oranını, 1990 yılı öncesine düşürmek zorunda. Hızla sanayileşen ülkelerin bunu gerçekleştirmesi çok zor olduğu için 2012 yılına kadar protokole uymamanın cezai yaptırımı bulunmuyor.
İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selahattin İncecik’e göre, Türkiye 2012 yılına kadar bu şartları yerine getirmesi mümkün olmadığı için, protokolü imzalarken özel ayrıcalıklar isteyecek. İncecik, “Türkiye, sözleşmenin gelişmekte olan ülkeler listesinde yer alıyor. Sözleşme, gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere destek olmasını öngörüyordu. Türkiye bunu talep eder. Çok zor bir süreç, ama imzalaması gerekiyordu, çünkü AB’yle yürütülen müzakerelerin çevre bölümü de aynı şeyleri içeriyor. Türkiye Kyoto’yu imzalamazsa, AB’yi de reddetmiş olurdu” dedi.
Kyoto Protokolü’nden sonra Türkiye’de yaşanması gereken dönüşümler şunlar olacak:
- Enerji üretiminde çok yaygın olan kömürle çalışan santrallerin sistemlerini yenilemeleri gerekecek.
- Sanayi tesisleri havaya daha az karbondioksit salmaları için altyapı sistemlerini yenileyecek.
- Ulaşımda motorlu araçlar yerine raylı sistem ile, biyodizel ve elektrikli araçların oranı artırılacak.
- Belediyelerin sokak aydınlatmalarında klasik akkor telli aydınlatma yerine az enerji tüketen sistemlere geçmesi gerekecek.
- Vahşi çöp ve atık depolama yöntemini tamamen terk ederek modern tesislerin kurulması gerekecek.
- Türkiye’de yüzde 1’in altında olan rüzgar ve güneş gibi kaynaklara dayalı yenilenebilir enerji sistemlerinin oranı yükseltilecek.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...