Sevgili “Yılın yazarı” dalağını aldırmış da askere gitmemiş. Derde bak! Oysa dalağa gelene kadar daha ne organlar var aldırdığı…
Mesela omurga… “Neydim ne oldum, bakın nasıl da oldum” inlemelerini günaşırı okurken, omurga eksikliğinin işaret ettiği şey, emin olun dalak eksikliğinden daha kayda değer.
Olduğu şeyi olurken, Herakleitos’un bile kemiklerini mezarında şaşkınlıktan sızlatacak değişimden geçtiğinde, aldırılan dalaktan çok omurgaya dikkat edilmeli oysa.
Dalağını aldırınca en fazla askere gitmemişti. Ama eksilen omurgasıyla, kendini var ettiği her şeyi terk etmiş, el üstünde tuttuklarını üstüne basılacak şeyler olarak kabul etmiş, önünde el pençe durduklarını savaşılması gereken yeni hedeflere dönüştürmüştü.
Bu, bir şey. Bir de omurgasızlığın ödüllendirilmesi garabeti var ki… Evlere şenlik…
Dalaksızlar, en fazla ismiyle müsemma bir durum yaratır ki, zararsız…
Oysa omurgasızlık daha ileriye gider, ödüllere layık görülür, görece yüceltilen bir hal alır ki bu, insanlık durumu açısından ironinin tam orta yerine denk düşer.
Bakın, omurga eksikliği, geçtiğimiz hafta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından da ödüllendirildi örneğin. TGC, Geleneksel Başarı Ödülleri’nin köşe yazısı dalında ödülü bu yıl “Dinle Başbakan” yazısıyla Hakan’a verdi.
Başbakan kimdi? Hakan’ın eşiti yada daha alttaki herhangi biri miydi ki “yılın yazarı” öyle rahat, destursuz seslenebiliyordu köşesinden, “Dinle Başbakan” diye.
Bir dakikalığına içeriği es geçin ve başlığı düşünün. Yazanın niyetini, terbiyesini, nerede durduğunu ve orada nasıl durduğunu anlayacaksınız.
Diyebilirsiniz ki, beğenmeseniz de zekice bir buluş. En azından kendisini iyi ifade etmiş ve ödüllendirilmiş. Ama önce birkaç ay öncesini anımsayın…
Bu başlığı daha önce Vatan Gazetesi’nin yazı dizisiyle duymuştuk. Başbakan’a bayrak açan Vatan Gazetesi, güya söz hakkını vatandaşa bırakmış ve Başbakan’ı hizaya getirmeye çalışmıştı!
Vatan gazetesinin durduğu yeri biliyorduk. Hani büyük bir medya grubunun rakip gazeteyi çökertmek için “iç boşaltma” operasyonuyla kurduğu ve “tehlikeli” siyasi mesajları oradan vermeye çalıştığı gazete.
Şimdi parçaları birleştirin.
İşte; “Dinle Başbakan” saygısızlığının izi sürülmesi gerekiyordu, sürüldü. Mesajı da içerilerden biriler vermeliydi ki “adrese teslim” olsun.
Hep öyle olmuştur. Aynı şeyleri “içimizdekiler” söylerse tadından yenmez. Mesela Orhan Pamuk’un “Ermeni soykırımı var” demesi Diaspora’nın yıllardır savunduklarından daha önemliydi birileri için. Aynı şekilde, Salman Rushdie’nin İslam’la ilgili eleştirileri diğer tüm eleştirilerden “hoş” gelmişti birilerine.
İşte, bu izi Ahmet Hakan’ın sürmesi ve ödüllendirilmesi de burada önem kazanıyor. Aksini yinelemesine rağmen hala “ailenin içindeki çocuk” imajını silemeyen Ahmet Hakan’ın içeriği zayıf, vasatı geçemeyen ama içinde fazlasıyla saygısızlık ve hedefe yönelik duruş barındıran yazısı bir yerlere mesaj vermek için bu yüzden “yılın yazısı” olmaya hak kazanacaktı. Kazandı.
Emin olun… Bu ödül dalaksızlığın askerliğe engel olması kadar kesin bir gerçeğe işaret eder: Ödül almak için omurga sahibi olmamak...
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...