Siyasetçilerin Hamaset Hastalığını Bayram da Engellemedi
Bayram nedeniyle siyasetin hır güründen biraz uzaklaşacağımızı düşündük. Öyle ya; sonuçta bayramları kutsayan bu kültürden beslenen insanlardı hepsi ve siyasetin “kırıcılık” tarafına düşen bölümünü en azından geçici bir süre askıya alabilirlerdi.
Ama hayır, olmadı. Siyaset öylesine bir belden aşağı vurma yarışmasına dönüşmüştü ki, bayramların o görece dingin hali bile, siyasetçileri birkaç günlüğüne dahi olsa içinde yeni kavgalara teşne bayram mesajları vermeden alıkoyamadı. Tek beslendikleri kanal siyasi kavgalardı çünkü. Kendilerini var ettikleri alan olan ve aslında halkın problemlerini çözmenin cilalanmış görüntüsün isme bürünmüş halinden başka bir şey olmayan siyaseti, hamasi nutuklarla çözümsüzlüğün arenasına dönüştürten siyasilerimiz, tek varoluş estrümanlarını ayaklarının altından çekemezlerdi, çekmediler. Çünkü çektikleri anda ayaklarının altında oluşacak boşluğa halkın sorunlarına gerçekten değen argümanlar ikame etmeleri gerekirdi. Fakat ne yönetenlerin ne de yönetmeye talip olanların böyle bir programı yada hazırlığı olmadığı için, yine o bildik salvolara başvurarak kimsenin işine yaramayacak ama sanki herkesin tek derdiymişçesine önemli gibi sunulan konulardan götürdüler içi siyaset dolu bayram mesajlarını.
Aklıma ne zaman siyaset düşse yada siyasilerle bir arada olsam İngiliz siyaset bilimci John Keane’in siyaset tanımını anımsarım. Der ki Keane; “Siyaset, insanları en çok ilgilenmeleri gereken konuların dışında tutma sanatıdır...”
Meclis’e gidenler bilir; milletvekillerinin odası, sorunlarına çözüm arayan vatandaşlarla doludur. Ama yıllardır Meclis’te binlerce talebe şahit olmama rağmen, tek bir vatandaştan bile ne cumhurbaşkanlığı meselesi için çözüm üretilmesini istediğini, ne laiklik yada irticayla ilgili bir talebi için yardım dilediğini ne de türbanla ilgili bir sorununa çözüm beklediğini gördüm. Çünkü halk “gerçek sorunlarına” çözüm için “belki bir umut” diyerek aşındırıyordu o kapıyı ve hiçbirinin gerçek sorun sıralamasında bizim gündemimize sunulan o “önemli meselelerin” yeri yoktu.
Ama bakın; günlerdir, aylardır, hatta hafızanız yetiyorsa biraz daha geriye gidin, sanki bu insanların başka sorunu yokmuş, bu birkaç başlık çözülünce her şey halledilecekmiş gibi bir hava veriliyor. Yani Keane’ci anlamda siyasetin en alası yapılıyor.
Umut etmek mi? Siyasetçilerimizin bu marazi siyaset alışkanlığından kurtulup hamasi nutukları kenara bırakarak gerçek sorunlara değinecek programlar ve söylemler üretmesini beklemek mi? Kim bilir? Belki bir gün...
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |