TURKTİME: Neden Ankara 2. Bölgeden bağımsız milletvekili adayısınız?
ÖMER KÖSE: Ben bir mucizeyi gerçekleştirmek üzere yola çıktım. Ben, tam 36 yıldır Ankara’da oturuyorum. Hep iyilik tohumları ektim. Kimseye diyet borcum yok. Sokakta birini gördüğümde yüzümü kızartacak veya kaldırım değiştirtecek bir işlemim veya eylemim olmamıştır. Beni sokakta görünce gülümseyen insanlar bana oy verseler, tereddütsüz seçilirim. Şimdiye kadar, hep zoru seçtim ve başardım. Çıtayı hep yüksek tuttum, onca engele rağmen, hedefe vardım. 1966 yılındaYozgat/Yerköy/Buruncuk köyünden çıktım, kah tuvaleti olmayan bodrum katında oturarak, kah parasız yatılı okuyarak Tokat İlköğretmen okuluna ve oradan Ankara Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesine geldim. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirdim. Hem öğrenci, hem memur, hem eş ve baba ve hem de Devlet Lisan Okulunda İngilizce öğreniyordum. Kimseye karşılıksız bir şey ikram edilmediğinin farkında idim ve ona göre çalıştım. Fakülteden mezun olduktan sonra Ankara Hakim Adaylığı ve bilahare Sivas Cumhuriyet Savcılığı yaptım. Beni tatmin etmedi, kendimi Ceza Kanununun hükümleri arasında mahkum hissettim. Askere gittim ve askerlikten sonra Çalışma Bakanlığı Hukuk Müşavirliğine başladım. Daha sonra aynı yerde Birinci Hukuk Müşaviri oldum. Oradan TBMM Faili Meçhul Siyasal Cinayetlerle İlgili Araştırma komisyonu Uzmanlığına geçtim. Çalışma Bakanlığı personeli, Mecliste Geçici Görevli ve Sağlık Bakanlığında bir müddet zamanın Bakanının talebi ile fahri olarak Danışmanlık yaptım. Sonra, resmen Bakanlık Müşaviri, ardından da Müsteşar Yardımcılığına atandım. Bu görevde iken, Hac Komisyonu Üyeliği, İnsan hakları Koordinatör Üst Kurulu Üyeliği, Uyuşturucu ile Mücadele, Takip ve Yönlendirme Üst Kurulu Üyeliği yaptım. İki kere Müsteşar Yardımcılığından alındım, bir kere sürüldüm, üçünde de mahkeme kararıyla geri döndüm. 25 yılı tamamlayınca, Devletime ve Milletime borcumu ödedim diyerek emekli oldum.
TURKTİME: Mecbur muydunuz bu kadar koşturmaya?
ÖMER KÖSE: 1973 seçimlerinden sonra hem memuriyete, hem de fakülteye başlamıştım ve Devlette o tarihten sonraki koalisyon zamanında başlayan çözülme, onu takip eden koalisyonlar zamanında artarak devam etti. Ehliyet, liyakat, kariyer gibi kriterlerin yerini, torpil, akrabalık, hemşehrilik, dernekçilik, siyaset, mezhepçilik, tarikat ve cemaatçilik aldı. Bu kadar, bölünme ve parçalanma arasında bir yere gelmek ve orada kalmak, takdir edersiniz ki, ancak çalışmakla mümkündü ve ben de onu yaptım. Yoksa, birileri rahat ve huzur içinde sefa sürerken, ben mahkemede kendimi ispat edip geri dönebilir miydim? Kiminin nüfus memuru, kiminin de nikah memuru tarafından atandığı bir düzende benim emeğimden ve gayretimden başka bir şeyim yoktu. O sebeple bu kadar koşturmaya ve yüklenmeye mecburdum. Bu arada başka sosyal faaliyetlerim de oldu. Yozgatlılar Birlik ve Dayanışma Vakfının Kurucu Üyeliği ve Genel başkanlığı, Sivasspor Yönetim Kurulu Üyeliği ve Karate Federasyonu Üyeliğinde de bulundum. Emekli olduktan sonra Büyük Birlik Partisine katıldım. Temiz ve ilkeli siyaset yapmak istiyordum. Bu seçim, paralı ve çok adaletsiz bir seçim olduğundan, kimliğimizi ortaya koyduk ve arkadaşlarımızla bağımsız aday olmaya karar verdik. Bize duyulan sempatiyi de nazara alarak, Ankaralının karşısına çıktık. Takdir edilirsek ve teveccüh gösterilirse, Ankaralının ve bütün Türk Milletinin Mecliste gözü, kulağı ve sesi olmayı taahhüt ediyorum. Bunu Devlet Memurluğunda yaptım, parlamentoda da yapabilirim.
“MİLLET, BAĞIMSIZ ADAYLARLA BARAJSEVER PARTİLERE GEREKEN DERSİ VERECEK”
TURKTİME: Anlıyorum, o kadar dolmuşsunuz ki, ben bağımsız adaylığı sordum, siz bir çırpıda neler anlattınız. Yani, bunları başardım, paralı ve güçlü partiler arasından bağımsız seçilmeyi de başaracağım mı demek istiyorsunuz?
ÖMER KÖSE: Evet… Hedefi koyacak ve ona göre çalışacaksınız. Bir kere, bu ahlaksız ve adaletsiz baraj sistemini seven, onu kaldırmayan “barajsever partilere” Milletimiz iyi ders verecek. Bu dönemde umulandan daha çok bağımsız aday seçilecektir. Zira, seçilmiş padişahlar, yani liderler, basının yazdığına göre, karpuz seçer gibi aday seçtiler ve listelere koydular. Halka seçim değil, tasdik mecburiyeti getirdiler. Partiye oy verecekler, aday yüzünden oy vermeyecek veya adaya oy verecekler aday listede değil ise veya listede olmakla beraber seçilecek yerde değil ise, yine oy vermeyecek. Halbuki, bağımsız adayı görerek ve doğrudan doğruya vekili olarak seçecek, aralarında ne lider, ne de parti olmayacaktır. İktidar ve muhalefet kazdığı kuyuya düşecektir. Hem bu barajlı d’hont sisteminde bağımsız adayın seçilmesi, o kadar da zor değildir. Göreceksiniz, bir sürpriz yapacağım ve mucizeyi gerçekleştireceğim. Milletin parasıyla millete caka satanların, hovardaca ve görgüsüzce paralı aday dayatanlar ve ille de benim listeye yerleştirdiklerime oy vereceksiniz diyen liderlerin sultanlığı büyük yara alacaktır. Diktatörlükten başka bir şey olmayan lider hakimiyeti bu seçimle son bulacaktır. Bu iyi fırsattır ve Milletimiz bu fırsatı değerlendirecektir.
BAŞBAKAN BAĞIMSIZLARDAN NEDEN KORKUYOR?
TURKTİME: Peki, seçildiniz diyelim. Tek başınıza ne yapacaksınız?
ÖMER KÖSE: Türk Hukuku, siyasi partileri ve parlamenter sistemi esas almıştır. Ancak, antidemokratik Siyasi Partiler Kanunu partiden ziyade liderler sultasına yol açmıştır. Şu grup toplantıları nedir? Oralarda hiç milletvekillerinin konuştuğunu duydunuz mu? Grup iç yönetmeliklerine göre, hiç gensoru açıldı mı? Haydi bunları geçelim, hiç iktidar partileri gensoruya evet dedi mi? Bu gelmiş geçmiş bakanlar, hep mükemmel ise, Türkiye’nin bu durumunu nasıl izah edeceğiz? Kaç bakan veya başbakan hesap verdi? Kaç bakan mahkum oldu? Partiler, millete hizmet edeceğine başarısız ve şaibelilere şemsiye vazifesi görüyor. Lider isterse azleder, istemez ise, kimse bir şey yapamaz. Bunun neresi demokrasi? Lider veya liderler ne isterse o oluyor. Bazen başbakanlık merdivenlerinde, bazen Brüksel’de alınan kararlar, milletvekillerince emir telakki ediliyor. Hatırlarsanız, 2002 seçim kararı, bir lider tarafından Bursa Kocayayla’da alınmış, bu erken seçim kararı da Cumhurbaşkanı adayını seçtiremeyen Erdoğan tarafından tek başına alınmıştır. Karşı çıkan da olmamıştır. Hani, seçimler zamanında yapılacaktı? Hani, boşa bağırılıyordu? İşte burada lider emrine girmemiş gerçek milletvekillerine ihtiyaç var. İşte bağımsızlar, Anayasanın 87. maddesindeki görevleri yapacaklar ve haklı işi destekleyecek, haksızlığa karşı çıkacak, gerçek manada Hükümeti denetleyeceklerdir. Bu yolda battaniye alıp mecliste yatmak gerekiyorsa onu da yapacağım. Elimden geldiğince kötülükleri önleyecek, haksızlıkları kaldıracak kanun teklifleri hazırlayacak, İçtüzüğün tanıdığı tüm imkanları kullanacağım. Tek başıma parti gibi çalışacağım. Bunu idarede yaptım, Mecliste de yapabilirim.
TURKTİME: Başbakan, “bağımsızlara oy vermeyin, boşa gider” diyor. Siz bu görüşe karşı ne diyeceksiniz?
ÖMER KÖSE: Başbakanın bu sözüne katılmam mümkün değil. Ben, seçilirsem Milletvekili olacağım ve Anayasaya göre, Hükümet de Meclisten çıkacak. Program hazırlayacak, güvenoyu isteyecek. Başbakan, bir oyun ne kadar kıymetli olduğunu hala anlamadı mı? Kendisi anlamasa bile Abdullah Gül anladı ve hatırlayınız, kapı kapı dolaştı. İşte bu sebeple, bağımsızlar, Mecliste denge unsuru olacaklar, onlara kimse emir veya talimat veremeyecek. Partili milletvekilleri, kendilerini listeye koyarak seçtiren liderlerine hesap verirken, bağımsızlar, sadece seçmene-Millete hesap vereceklerdir. Siyaseten ve vicdanen bağımsız milletvekilleri varken, liderler, bundan sonra her istediklerini yapamayacaklardır. Başbakan, bundan korkuyor ve demokrasiye de saygı duymuyor. Ne demek boşa gider? Ona verilen oylar boşa gitti ki, 365 milletvekili ile oy aldığı kesime verdiği hiçbir sözü yerine getiremedi. Hep değişiyor, hep dönüyor, en uçtan başladı, Gülbettin Hikmetyar’ın dizinin dibinden Avrupa’ya yelken açtı. Camiler kışla….diye başladı, camide pis postalı ile Amerikalı Coni Müslüman öldürürken ses çıkarmadı. Müminler asker…dedi, “eşbaşkanı olduğu” BOP Müslümanları katlederken, sessiz kaldı. Terör, fidanlarımızı alırken, Genelkurmay Başkanı sınır ötesi harekat kararı beklerken, çok uzun bir değerlendirme safhasından geçiyor. Doluya giden oy bu ise, bıraksın Milletimiz bağımsızlara oy versin ve boşa gitsin. Üstelik, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına yakışmayan sözler söylüyor. “İnsan gider, eseri kalır, eşek ölür semeri kalır” diyor. Bu söz, doğru olsa bile, söyleyenin ve söylenenlerin seviyesini de yükseltmez. Yakışmadı. Zaten, dikkat edin Başbakan, toplam 150 kelime civarında bir kelime hazinesi ile konuşuyor ve önünde pronktor veya elinde kağıt olmazsa argo kelimelerle ve azarlayarak konuşuyor.
“TÜM ACEMİLER SİYASET SAHNESİNDE!”
TURKTİME: Seçimler yaklaştıkça meydanlardaki ısınma da artıyor. Bu süreçte iktidar veya muhalefetin söylemlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖMER KÖSE: Çok kalitesiz ve seviyesiz. Mahalle kavgası gibi. Üslup bozuk, muhteva boş. Perspektif yok, plan yok, program yok. Ancak dağıtıyorlar. Sanki babalarının ambarından buğday veriyorlar. İktidar da, beceremediği Cumhurbaşkanlığı seçiminin üstüne yatmış, halkı kandırıyor. Halkın, bunları gerçekten Müslümanlar için çalışan adamlar sanıp onlara acımasını ve oy vermesini sağlamaya çalışıyorlar. Mitinglerde başka bir konu yok. Zaten başka konuya girseler perişan olacaklar, çıkamayacaklar. Köylünün, işçinin, esnafın, memurun, emeklinin, özürlünün, fakirlerin, işsizlerin açların derdine deva olacak bir reçeteleri yok. Muhalefettekiler, çok kötü yönettikleri ve ülkeyi bunlara ittikleri için bir şey diyemiyorlar, bir şey demeden ve yapmadan oy alacaklarını sanıyorlar. CHP, Milletin kutsalları ile uğraşmayı marifet sanıyor, o saldırdıkça AKP’nin işine geliyor. MHP, kendisi iktidardan kaçtı, Milletin neden MHP ye oy vermesi gerektiğini söyleyemiyor. Devri iktidarındaki beceriksizlikler yüzünden, AKP’nin ekmeğine yağ sürmüş ve hala da sürmeye devam ediyor. CHP’den farkı, halk nazarında milliyetçiliğin temsilcisi gibi görünmesidir. Genç Parti, güven vermiyor. Hepsi, elbirliği etmişçesine, bol keseden vaatte bulunuyorlar.
TURKTİME: Sizce vaatler gerçekleştirilemez şeyler mi?
ÖMER KÖSE: Bunların hiçbirinin halkın ihtiyaçlarına cevap verecek, adım adım yürütülecek, kaynağı belli, projesi yok. Tüm acemiler, siyaset sahnesinde ve iktidarda öğrenecekler. Zaten, Tayyip Erdoğan da, faizsiz ekonomi olmayacağını, İslam Dünyası ile bir yere varılamayacağını 2 yıl sonra öğrendim demedi mi? Hepsinin söylediği, bana göre, içi boş laf. Deneme yanılma yoluyla devlet idare ediyorlar ve edecekler. Şu hekimlerin mecburi hizmeti, şu ceza kanunu bunun en açık göstergesi değil mi? Önce kaldırdılar, sonra geri getirdiler. Ceza kanununu çıkardılar, Ceza Muhakemesi Kanununu çıkardılar, sonra, çuvallayınca utandıklarından, Hükümet tasarısı halinde değil, Milletvekili teklifi olarak Meclise getirip değiştirdiler. Geçen yıl 1 Temmuzda 11 YTL’ye hasta bakma mecburiyeti getiren Hükümet, bu sene Haziranda sevk mecburiyetini kaldırdı. Madem, isteyen, istediği sağlık kuruluşuna gidecekti, neden zorlaştırdınız? Madem şartlarınız elverişliydi, neden millete kabir azabı çektirdiniz? Hesapsız , kitapsız devlet mi yönetilir? İşte bunların yaptığı tamamen keyfilik, tamamen, populistlik.
“HUKUK DEVLETİ DİYE DİYE “HAKİMLER DEVLETİNE” GELDİK”
TURKTİME: Peki size göre problemlerin kaynağı nedir? Gelmiş geçmiş tüm iktidarlar neden çözemiyorlar?
ÖMER KÖSE: Türkiye tam anlamıyla bir devlet krizi yaşıyor. Yazılı hukukun dışında fiili bir hukuk var ve iktidara gelenler, hazırlıksız veya korkak olduklarından, meselenin derinine inip tahlil, tespit yapamıyor ve çözüm üretemiyorlar. Sözgelimi, Başbakan, 29 Haziran günü “yumuşak başlılıktan ve hak aramaktan” bahsediyordu. Bilmiyor ki, “iktidar, hak arama yeri değildir.” İktidara karşı hak aranır. Demek ki, kendileri iktidarda değiller. Kime karşı, kimin hakkını arıyorlar, onu da söyleyemiyor. Türkiye’de, tam anlamıyla “ üstünlerin hukuku caridir.”
TURKTİME: Kim bu üstünler?
ÖMER KÖSE: Bu üstünler, ihtilaller yapıp Anayasa çıkaranlardır, Anayasa Mahkemesidir, Yargıtaydır, Danıştaydır. Hukuk Devleti diye diye “Hakimler Devletine” geldik. Anayasa Mahkemesi, “Anayasa benim” diyor, Yargıtay ve Danıştay, “kanun benim” diyor. İktidarlar, hazırlıksız ve bilgisiz olduklarından korkup demokratik hukuk devletini gerçekleştiremiyorlar. Zaten kendileri de demokrat değiller. Demokrasi sadece dillerinde, şu seçimdeki aday belirleme metodu bile demokrat olmadıklarının en açık göstergesi değil mi? Bunlar mı, demokrat? Bunlar mı sistem değiştirecek? Bunlar kuru söğüt. Bunlardan düdük olmaz. Bunlar, muhtac-ı himmet bir dede, kaldı ki, gayra himmet ede. Bunların himmete ihtiyacı var. Bunlar ağlayıp sızlayarak halktan destek istiyorlar. Halk, iktidara ve muhalefete destek vermedi mi? Onlara daha ne verecek? Öncekiler, verilen oyları heba ettiler, şimdikiler de 365 milletvekilliğini heba ettiler, yine halktan destek istiyorlar. Halkın vere vere bir şeyi kalmadı. Canını mı verecek?
TURKTİME: Ak Parti her şeyin çok iyi gittiğini söylüyor ve yola devam için oy istiyor. Sizce Ak Parti’nin 5 yıllık performansı nasıldı?
ÖMER KÖSE: Yeni dönemde şu, yeni dönemde bu yapılacakmış. Elini tutan, kolunu tutan mı vardı? Bu dönemde neden yapmadın? Hani, başbakan 2001 Mayısında Abant’ta “Türkiye’yi beş yılda kurtarırım” diyordu. İnkar etmesinler, manşetleri gözlerine dayarım. 5 yıl geçti, hala şunu, bunu yapacağız dediğine göre, Türkiye kurtarılmamış demektir. Kurtarmak yerine batırdılar, batırdılar. Bu iktidar döneminde tam tamına 208 milyar dolar daha borçlandık. Ortada ne var? Bir Pektim mi yaptılar, bir Tüpraş mı yaptılar? Sata sata bitiremediler. Türk Telekom’un sadece adı kaldı. Başında bir İngiliz var. Benim kanıma dokunuyor. Bazı kansızlar buna rağmen iktidarı başarılı buluyorlarsa, buyursunlar yeni dönemde de iktidara destek versinler. İktidar Partisinin bir kitapçığı var elimde: “Alnımızın akıyla 4 yıl 8 ay 19 gün” yazıyor üstünde. Biliyor musunuz, bu kitapçıkta tek satır “ithalat” yok. Mübarekler hiç ithalat yapmıyorlar sanki. Halktan ithalattaki fırlamayı gizliyorlar, ihracatın ithalatı karşılamadığını, cari açığın çok tehlikeli boyuta çıktığını, bu sebeple batacağımızı söylemiyorlar. Borsa yükselmiş. Bana ne, size ne? Kaç kuruşunuz var borsada? Yüzde 80’i zaten yabancıda. Bankalarınız Yunanda, yabancıda. Üstünde Türk Bayrağı var da altında Yunan var. En yüksek reel faiz Türkiye’de. Tefecilere çalışıyoruz. Eserleriyle ne kadar övünseler azdır.
TURKTİME: Ya muhalefet?
ÖMER KÖSE: Muhalefet iktidardan daha cılız, korkak. Hiçbir hazırlığı yok. Alternatif sunamıyor. Her yere bayrak, afiş asmakla oy alacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar. O bayraklar, afişler öncekileri sandığa gömdü ve onlara kefen oldu. Şimdi sıra tekrar kendilerine geldi. İktidarın başı, Ankaranın doğusuna gidemiyorlar diyor. Onlar da çıkıp “sabah Konya ovasındayız. Bizi seven arkamızdan gelsin, biz rahmetli Gün Sazak’ın gittiği Hakkarideki Esendere sınır kapısına gidiyoruz” deseler, bakalım iktidar ne yapacak? Yalvaracak, yalvaracak. Gitmeyin özür dilerim, güvenlik yok, sizi koruyamayız diyecek. Bir deneseler de şu iktidarın halini görsek. Bunlarda strateji yok, politika yok.
“ÖLSÜNLER DİYE BEDDUA EDİYORUM!!!”
TURKTİME: Biz problem dedik, siz başka yere geldiniz…
ÖMER KÖSE: Evet. Farkındayım. Yüreğim yanık, isyan ediyorum. 20 binden fazla insanımız depremde öldü. Hiçbir şey yapılmadı. Deprem vergisi devam ediyor. Yine deprem olacak. İlim öyle diyor. Beddua ediyorum. Tedbir almayanlar, vatandaşı tabutlarında oturtanları deprem arayıp bulsa, bunların adresini sorsa da sadece onları öldürse diye. Yine, son yedi yılda tam 22 bin vatandaşımız trafik kazalarında öldü, 200 bin kişi sakat kaldı. Bunların yerine, kazaları önlemek için idari, mali, hukuki, teknik tedbirleri almayan, seyirci kalanların ölmesi, yaralanması veya sakat kalması için beddua ediyorum. Eğer, seçilirsem ilk işim bu konulara yoğunlaşmak olacak. Bu düzen hortumcuları, ahlaksızları, namussuzları koruyor. Dikkat edin hep onlar karlı çıkıyorlar. Hep onların gemileri yürüyor. Altta kalanlar, üç poşet erzaka, yarım ton kömüre mahkum ediliyor. Bu sistemde fakirler, her konuda zenginleri sübvanse ediyor, onlara kaynak aktarıyor. Zengin fakir demeden alınan insafsız vergiler kime aktarılıyor? Ne kadarı faydalı hizmetlere gidiyor? Bu iktidarın çok övündüğü duble yollara bir çıkın bakalım. Ankara’dan Aksaray’a kadar gidin de küfretmeden dönebiliyor musunuz? Yapana da, yaptırana da rahmet okur musunuz, yoksa, vergilerinizi haram mı edersiniz bilemiyorum? 14 milyon çocuğumuz geçen ay karne aldı. Bunlar, çok değil, 10 yıl sonra ev isteyecek, iş isteyecek. Düşünen yok. 1.639.000 çocuğumuz, ÖSS’ye girdi, % 77 si üniversiteye gidemeyecek, başka baharı bekleyecek, dersanelere 10 milyar dolar verecek. Kazananlar da 4 yıl, 5 yıl sonra mezun olup iş arayacak. Düşünen yok. Üniversite rektörleri, ilim yerine berberliğe, terziliğe soyunmuş, kılık kıyafetle uğraşıyor. Hastalar, muayenehaneden geçmeden tedavi olamıyor. Bunlar dönüştürdük diyorlar. Dün, yani 1 Temmuz 2006 da Resmi Gazetede Tebliğ yayınlayıp 11 evet 11 liraya hasta teşhis ve tedavi edeceksiniz diyenler, bugün “istediğim hastaneye gidiyorum” diye afiş asıyorlar. Bu bir kandırmacadır ve Türk Milleti yutmayacaktır.
“TERÖR DİYEREK GEÇİŞTİRİYORLAR… OYSA TÜRKİYE AÇIKÇA BİR İSYANLA KARŞI KARŞIYA”
TURKTİME: Terör önemli bir gündem maddesi ve meydanlarda her parti farklı bir yöntemden bahsediyor. Sizin törörü algılayışınız ve çözüm öneriniz nedir?
ÖMER KÖSE: Civan gibi delikanlılar, bayrağa sarılı tabutlarla getirilip Mozart müziği ile cenazeleri kaldırılıyor. Hep aynı lafları duyduk; Kanı yerde kalmayacaktır, Devletimiz güçlüdür. Devlet güçlü olmasına güçlü de, iktidar zayıf. Ne yapacağını bilmiyor. Türkiye açıkça bir isyanla karşı karşıyadır. Bu olay hafife alınıyor. Basit bir terör diye algılanıyor. Türk Milleti uyutuluyor. İçeriden dışarıdan herkes, Osmanlıdan, Cumhuriyetten intikam almaya çalışıyor. Bu faaliyetlere BOP Eşbaşkanı bilmem ne diye çözüm bulamazlar. Türk gibi düşünmek, Türk gibi karar verip uygulamak lazımdır. Yumuşak başlıları kimse ciddiye almaz, borç verenler, emir verirler ve sizi boğarlar. Tıpkı şimdi olduğu gibi. Çıkış, birlik ve beraberlikte ve yürekli ve sistemli bir harekettedir. Mevcut partilerde bu yürekliliği ve samimiyeti görmüyorum.
TURKTİME: Çok karanlık bir tablo çizmediniz mi?
ÖMER KÖSE: Keşke cennette olduğumuzu söyleyebilseydim de ruhunuzu karartmasaydım. Maalesef, gerçek bu. Sevsek de bu, sevmesek de. 2 milyon 400 bin civarında memurun tabi olduğu Devlet Memurları Kanununa el atmadılar. Çünkü bilmiyorlardı. Sosyal Güvenlik reformu diye mezarda emeklilik getirdiler. Korktular, seçimden sonra uygulamak üzere ertelediler. Yargı reformundan kaçtılar. Şimdi eski Adalet bakanı kötü şeyler olduğunu anlatıyor. Sanırsınız kendisi hiç bakanlık yapmamış gibi, ahkam kesiyor. Esnafın Bağ-Kura borcu varsa karne yok. Onların oyları da kıymetsiz ki, yeşil karttan bir şey almadan veriyorlar, işçiye esnafa gelince çok cimriler. Köylüye 5 milyar destek vermişler, övünüyorlar. Bu 5 milyar, tefeciye verilen iki haftalık faizden azdır. Neresinden baksanız bir aldatmaca.
TURKTİME: Bu sorunların çözümü çok mu zor, yoksa, ciddiye mi alınmıyor?
ÖMER KÖSE: Çözülemeyecek problem yoktur. Yeter ki, siz onu mesele kabul edin. Yıllarımız heba edildi. Risk alınmadı. Aralarında menfaat ilişkisi, çelişkisi olan gruplardan birini tutar, diğerini ihmal ederseniz, problemleri çözemezsiniz. Devletle vatandaşı, hekimle hastayı, öğretmenle veliyi, öğrenciyi, hakimle davacıyı veya davalıyı, polisle jandarmayla hırsızı, ahlaksızı, namussuzu, borçlu ile alacaklıyı, işçi ile işvereni, velhasıl tüm tarafları bir arada düşünüp hastalıklar nerede ise, onu tespit edip çözecek ve toplumun huzur ve refahını temel alacaksınız. Aksi takdirde, başarılı olamazsınız. Dış politikada da böyle içeride de böyle davranacaksınız. Şu küser, bu darılır, bu gücenir, şu sevinir derseniz, yıllar geçer, durup bakarsınız ki, aynı yerdesiniz. Ömer Hayyam, bir şiirinde diyor ki, “Niceleri geldiler, neler neler söylediler. Sonra da birer birer gittiler. Sen hiç gitmeyeceksin değil mi, Senden öncekiler de senin gibiydiler.” İşte böyle, kazık çakıp kalan iktidar yok. İktidarlar gider de Türkiye gitmeseydi. Türkiye, mevcut sınırları ile ve mevcut hukuki ve idari düzeniyle son seçimini yapacak. Durum vahimdir. Ancak, Milletin kafası karıştırılmıştır. Reklamlara, cilalı laflara bakarak karar verecek hale getirilmiştir. Umarım uyanır ve hesap sorar. Aksi takdirde “yarın çok geç olabilir”. Yarın, artık bugündür deyip şahlanmasını ve ona göre seçimini yapmasını bekliyorum. Bu seçimin Türk Milletine ve Dünya Türklüğüne hayırlı olmasını diliyorum. Şunu belirtmeliyim ki, başka Türkiye yok ve bizim de gidecek yerimiz yok. Ceddimizin mezarı buradaydı, torunlarımızınki de burada olacak. Öyle ise Türkiye’ye sahip çıkmalıyız. Bu fırsatı verdiğiniz ve Milletime isyanımı ve taleplerimi duyurduğunuz için teşekkür ederim.
Fotoğraflar: Seda Altuğ
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...