Süleyman Yaşar / Taraf
TÜSİAD ile hükümetin arası niye bozuldu
Ak Parti, 2002’deki seçimlerde ezici bir oy oranıyla iktidara gelince, büyük patronların kulübü TÜSİAD beklemediği bir gelişmeyle karşı karşıya kaldı. TÜSİAD, konumunu güçlendirmek için AK Parti’yle bir uzlaşma zemini aradı ve yeni hükümetle bir tür pazarlığa oturdu.
Anlatılanlara bakılırsa, TÜSİAD ile hükümet arasında varılan mutabakat çok ilginçti. TÜSİAD, yersiz irtica suçlamalarından bunalan AK Parti hükümetini irtica suçlamalarına karşı kamuoyunda koruyacak, AK Parti hükümeti ise bunun karşılığında Avrupa Birliği reformlarını aksatmadan yürütecekti.
Mutabık kalınan bu iki genel konu 2006 yılına kadar aksamadan sürdürüldü. AK Parti hükümeti, AB müzakere sürecinin başlamasını sağladı. TÜSİAD ise AK Parti hakkındaki irtica suçlamalarını elinden geldiği kadar bertaraf etti. Tarafların bu uyumu Merkez Bankası’na yeni başkan atanmasına kadar sürdü.
AK Parti görev süresi dolan Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti’nin yerine TÜSİAD’ın onayını almadan Adnan Büyükdeniz’i Merkez Bankası’na başkan olarak önerdi. Bu isim hakkında kamuoyunda birdenbire olumsuz bir hava estirildi. Dönemin cumhurbaşkanı, Adnan Büyükdeniz’in atanması için Köşk’e gönderilen bakanlar kurulu kararını veto etti. Ayrıca Merkez Bankası başkan yardımcılığına atanan Mehmet Şimşek’in kararnamesini de geri çevirdi. Böylece Merkez Bankası’na başkan ataması kilitlendi.
Atamanın kilitlenmesinde Merkez Bankası eski üst yöneticilerinin de rolü vardı. Zenginler kulübü TÜSİAD’ı, Merkez Bankası başkanlığı konusunda eski çalışanlar da etkiliyordu. Çünkü Merkez Bankası’nın başına dışarıdan atanacak bir başkan istenmiyordu. Bunun nedeni Merkez Bankası çalışanlarının kurduğu vakfın yönetimine dışarıdan gelecek bir başkanın yapacağı müdahale korkusuydu.
Vakıf, Merkez Bankası’ndan emekli bazı üst düzey yöneticilere 10 bin ile 30 bin lira arasında aylık emekli maaşı ödeyebilen bir kuruluş. Bu ödemelerin yapıldığı kaynağın nasıl oluştuğu pek bilinmiyor.
Milliyet gazetesinin 5 Mayıs 2009 tarihli nüshasında, Maliye Bakanlığı gelirler kontrolörlerinin vergi incelemelerinde Merkez Bankası Vakfı’nda 1 milyar 881 milyon lira gelir kaçağı bulunduğu yazıldı. Döviz ve menkul kıymet alım-satımı yaptığı ileri sürülen bu vakıf, kamu çalışanları arasında haksız uygulamalara da neden oluyor. Her kamu kurumu bu şekilde vakıf kurduğu takdirde, içerden bilgi edinenlerin ticaret alanına dönüşebilir.
Örneğin Özelleştirme İdaresi veya Hazine Müsteşarlığı çalışanları böyle bir vakıf kurup menkul kıymet alım-satımı yapsalar, büyük boyutlarda para kazanmaları mümkündür. Merkez Bankası Çalışanları Vakfı herhalde böyle işlemler yapmıyordur.
Merkez Bankası’na başkan atanması sürecine tekrar dönersek... Atamanın uzaması bankanın kredibilite sorununu da beraberinde getirince, Merkez Bankası başkanlığı için içeriden yetişen bir aday üzerinde acilen karar alındı ve başkanlığa banka içerisinden Durmuş Yılmaz atandı.
Göreve yeni atanan başkanın ilk icraatı, faizleri arttırmak oldu. Dışarıdan gelen dalga sonucunda Türk parası değer kaybedince, yeni başkan 2006 yılının mayıs ve haziran aylarında faizleri anında dört puan arttırdı. Bu faiz artışı rantiye kesime büyük getiri sağladı. Atanan yeni başkan böylece rantiye kesimine hemen güven vermiş oldu.
Başkanın icraatları kriz döneminde de pek tutarlı değildi. 2008 yılının yaz aylarında meydana gelen ekonomik sıkışmaya rağmen Merkez Bankası faizleri 1,5 puan arttırdı.
2008’in kasım ayında dünyada kriz derinleştiğinde, Türkiye’de Merkez Bankası politika faizlerini hâlâ yüzde 16,75 seviyesinde tutmaya devam etti. Bu yüksek faiz politikası ekonominin daralmasında önemli rol oynadı. Ayrıca 2009 yılı yerel seçimleri öncesinde dolar kurunun seçimlere iki hafta kala 1 lira 82 kuruşa kadar yükselmesi de şaşırtıcı bir gelişmeydi. Merkez Bankası’nın dolar kurunun bu seviyeye çıkışını seyretmesi, seçim öncesinde tüm ekonomiyi 10 gün süreyle kilitledi. Ardından Merkez Bankası’nın 50 milyon dolarlık döviz satışlarıyla dolar kurunun hızla gevşemesi akıllarda soru işaretleri bıraktı. Anlayacağınız o gün bugündür, yaptığı açıklamaları ve icraatları Türkiye ekonomisiyle pek uyumlu olmayan bir Merkez Bankası yönetimi var.
Hükümet ve zenginler kulübü TÜSİAD arasındaki mutabakat işte böyle ilk olarak Merkez Bankası’na başkan atama sürecinde bozuldu, gerilen TÜSİAD’ın AB’yle ilgili tutumuna da yansıdı. İş TÜSİAD’ın AB’ye üyelik için yapılan reformlara karşı çıkmasına kadar vardı.
AB’yle müzakere sürecinde hükümetin hızlanmasını isteyen zenginler kulübü, bu kez hükümetin hızından rahatsız oldu. TÜSİAD sonunda AB’nin ısrarla istediği askerî ve sivil yargının AB normlarına uyumlu hale getirilmesine bile karşı çıktı. Anlayacağınız TÜSİAD ekonomiyi bir kenara bırakıp iyice siyasete yöneldi.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...